Düşürülen Rus uçağı gecikmiş bir “misilleme”mi?

Medyaradar medya-siyaset analisti Atilla Akar, düşürülen Rus U-24 uçağıyla ilgili bir “teori” ortaya atarken, olayın 2012’de vurulup Akdeniz’e düşen uçaklara “misilleme” olduğunu iddia etti.

İki gündür şu fırtına biraz dinsin diye bekliyorum. Ortalık halen sakinleşmedi belki ama bu konuda birkaç kelâm etmenin vakti geldi galiba. Malum Türkiye tarafından düşürülen Rus U-24 uçağının yankıları halen sürüyor. Durum giderek bir “kriz”e dönüşme izlenimi verirken diplomatik cephe de hareketlenmiş bulunuyor.

Neyse; bunları geçelim! Doğaldır ki herkes olaya dair kendine göre bir “açıklama” öne sürüyor, iddia ortaya atıyor. Atılacak elbette. Kim doğru kim yanlış bilemem. Ancak hangi bakış üretilirse üretilsin, bana göre şayet “yakın geçmiş”te yaşananları hesaba katmıyorsa en azından eksiktir.

Peki “yakın geçmiş”ten neyi kastediyorsun?” derseniz cevaplayayım. Hatırlanacağı üzere 2012 Haziran’ının son haftasında Akdeniz’de “keşif uçuşu” yapan bir Phantom F4-E uçağımız düşürülmüştü. (Bana göre 2 uçak) Suriye karasularının 8 mil açığına düşen (uluslar arası alanda) uçakta resmi açıklamalara göre 2 pilotumuz hayatını kaybetmişlerdi.

“TEST”LER ÇARPIŞIYOR!

Bakalım; o zamanlar sıcağı sıcağına (Bir dizi yazıyla) bu konuda “senaryosal” olarak neleri savunmuşum? Özetlemeye çalışayım;

1) Türk uçakları NATO testine kurban gitmiştir.

2) Rusya Suriye’ye “her koşulda arkasında duracağı” taahhüt”ünü vermiştir.

3) Suriye tarafından ateş edileceğine fazla ihtimal verilmemiş yahut edilse bile –klasik füze sistemleri sanılarak- “kaçabilecekleri” zannedilmiştir.

4) Rusya’nın Suriye’ye verdiği “yeni nesil” savunma sistemleri test edilmek istenmiştir.

5) Bu sistemler klasik mermi ya da füzeli değil –muhtemelen- doğrudan gelişmiş lazer silahlarıdır.

6) Uçağımız bu koşullarda “kazayla” değil, gayet bilinçli vurulmuştur. Rusya/Suriye “yaklaşanı yakarız” mesajı vermiştir.

7) Gösterilenin aksine ortada düşürülen en az “iki uçak” olmalıdır. “Tek uçak teorisi” olgularla çelişmektedir.

8) O dönem bulunduğu iddia edilen “4 postal iki kask” hikâyesi 2. uçağı örtbas amaçlı ortaya atılmıştır. Bulunanlar diğer uçağın sağ kurtulan iki pilotuna aittir. Bunlar suda ağırlık yapmasın diye çıkarılıp atılmıştır. Bu bilgi herhalde kamuoyundan gizlenmiştir. Ailelere ise durum –muhtemelen- “çıtlatılıp” sessiz kalmaları sağlanmıştır.

9) Ölen pilotlar 1. uçağın pilotlarıdır ve uçakla birlikte deniz dibini boylamışlardır. Kask ve postalları halen üzerlerinde olmalıdır.

10) O dönem kamuya servis edilen deniz dibi görüntüleri pilotları kokpitte ölen uçağa değil, pilotları kurtulan 2. uçağa ait olmalıdır.

11) Diğer pilotların cenazeleri “otopsi” sonuçları açıklanmadan apar topar kaldırılmıştır. Böylelikle “kömürleşmiş cesetler” gizlenmiştir.

12) Genelkurmay ve diğer askeri-sivil makamlar uçağın vurulma şekline dair çelişkili açıklamalar yapmıştır.

13) O dönem vurulan uçağın “kokpitinin eridiği” bilgisi kamuoyuna sızmıştır. Bu ise uçağın klasik silah veya füze ile değil, lazerle vurulduğunu ispatlar. Çünkü “erime” ancak yüksek ısı gerektiren bir olgudur.

14) Bu ise Suriye’nin elinde Rus menşeli yeni nesil, çok gelişkin “lazer silahları” olduğunu gösterir. Test edilen bu sistemdir.

15) Böylelikle Rus sisteminin etki gücünün çok yüksek olduğu anlaşılmıştır.

TARİHİN TERSİNDEN TEKERRÜRÜ!

Öyle anlaşılıyor ki şimdi tersinden bir” test etme” Türkiye’ye karşı uygulanmıştır. Bu kez Türk Hava Savunma Sistemleri Rusya tarafından test edilmek istenmiş olabilir. Onun için sınıra yakın uçuş veya anlık sınır ihlalleri yapılmıştır. (“Nasıl olsa bir cevap gelmez” zannıyla!) Test edilen sadece teknik boyut değil aynı zamanda Türkiye’nin “kararlılığı” dır da. Bu yüzden Türkiye adeta bunu ispata mecbur bırakılmıştır.

Şimdi mantıken uçaklarımızın düşürüldükleri günden bu yana –olgular ışığında- olması gereken gelişmelerin seyrine bakalım:

1) Uçaklarımızın düşürülmesi bir “köşeye” not alınmıştır.

2) Olaydan Suriye’den çok onlara bu sistemleri veren Rusya sorumlu tutulmuştur. Zaten sistemin başında da –muhtemelen- Rus uzmanlar oturuyor olmalıdır.

3) O gün yapılamayan misilleme için “uygun koşullar” beklenmiştir.

4) Uygun koşullar şimdi oluşmuştur. Burada ÖSOve “Türkmen güçleri”nin ABD destekli bir ortak operasyonu hazırlığı mevcuttur. Her iki tarafta birbirinin nabzını yoklamaktadır.

5) Türkiye biraz “gecikmiş “de olsa (NATO desteğine de güvenerek) 2 yıl önceki uçaklarının düşürülmesinin “misillemesi”ni yapmıştır. (Gerçi Mayıs ayında bir de “sınır ihlali yapan” Suriye helikopteri düşürülmüştü ama bu pek kesmemiş anlaşılan) “Karşılık” verilmiştir!

6) Rus uçakları 2 yıl önce Türkiye’nin yaptığı gibi bu kez bir başka “hava sahası ihlali”ne girmişlerdir. Onlar da “kaçabiliriz” diye düşünmüş olmalıdırlar!

7) O an kollanmış, “fırsat” yakalanmış ve geçmiş olayın “unutulmadığı” hatırlatılmıştır! Devletlerarası “it dalaşı”nın lisan-ı münasibi veya tercümesi budur!

8) Türkiye aynı zamanda Rusya’ya bölgede halen bir ”stratejik oyuncu” olduğunu hatırlatmıştır.

9) Böylelikle “güncel boyut ve gerekçeler”e ilaveten bir de “geçmişin intikamı” eklenmiştir.

10) Bir tür “kısasa kısas” gerçekleşmiştir.!..


Tabii halen “devletlerarası ilişkiler kan davası değildir” diyen birileri çıkabilir. (O zaman onlara sormak lâzım; “değilse tarihte ve gününüzde niye tonlarca kan akmıştır, halen de akıyor?” diye.) Gene her zaman olduğu gibi illâ “senaryomun” kesin doğru olduğunu iddia edecek değilim. (Bu alanın “mutlak doğru”ları yoktur!) Yanılma payımla birlikte olayın benim pencereme yansıyanları bunlar. (“Komplo teorisi saçmalığı” der geçersiniz!) Muhakkak ki yanlış düşünebilirim. Ancak şu an bunu gerektirecek bir durum, aksine emare göremiyorum!..

Bu arada Putin, "Sorun sadece dün yaşadığımız trajediyle ilgili değil, çok daha derin” demiş. Tam olarak neyi kast ettiğini bilemiyorum. Lakin bence de öyle. Çatışma “çok daha derin” de!..

Daha önce Fransa’yla ilgili yazımda belirttiğim gibi; “4. Dünya Savaşı” sürüyor ve keskinleşiyor!..


26. 11. 2015.

atillaakar@gmail.com