Düşen jetin ardından yazılanlar Esra Elönü'yü isyan ettirdi: Kalp değil sizdeki cerahat çuvalı..
Birleşik Arap Emirlikleri'nden İstanbul'a giden Başaran Holding'e ait özel jet İran hava sahasında düşmüştü.
Birleşik Arap Emirlikleri'nden İstanbul'a giden Başaran Holding'e ait özel jet İran hava sahasında düştü.
Uçakta bulunan 2'si kadın pilot, 1'i hostes, 8'i yolcu 11 kişi hayatını kaybetti. Uçaktaki yolcuların, bekarlığa veda partisinden dönen Hüseyin Başaran'ın kızı Mina Başaran ve 7 kız arkadaşı olduğu öğrenilmişti.
Kazada 3'ü mürettebat 11 kişi hayatını kaybetmesinin ardından, sosyal medyada bir çok yorum yapıldı. Yapılan yorumların bazıları İslami kesimin dikkat çeken yazarlarından Esra Elönü'yü isyan ettirdi.
Elönü yapılan kötü yorumlara çok sert çıkarak, "Şu sosyal medya leş mezarlığı gibi diyorum, şu mecralar içimizdeki en hayvani duyguları masumların üzerine kesip bıraktığımız seyyar mezbaha gibi. Aslında bıraksan işkembe zinciri kuracak kanalizasyon klayveler, ağızlarına galoş geçirmeden ortam kirletiyor." dedi
İşte Elönü’nün bugün yayınlanan o yazısının tamamı:
11 masumun ölümünden sonra zanlı yayın başlar!
Kalp değil sizdeki cerahat çuvalı..
Hiç dolaylama yok, çıkmaz da olsa bir sokağa dalmalı insan. Dün İran’da düşen Türk Jetinde 11 masum vardı. Ünlü işadamının kızının düzenlediği bekarlığa veda partisi, göreceği güzel günlerin vedasına dönüştü. Sonra ne oldu? Şu sosyal medya leş mezarlığı gibi diyorum, şu mecralar içimizdeki en hayvani duyguları masumların üzerine kesip bıraktığımız seyyar mezbaha gibi. Aslında bıraksan işkembe zinciri kuracak kanalizasyon klayveler, ağızlarına galoş geçirmeden ortam kirletiyor.
Ölen masumların zenginliğinden, inancına kadar ruhları sosyal medyada delik deşik edildi. Sosyal medya, elimizdeki çamuru silip bıraktığımız ortam havlusu gibi.. Vicdanı morga yatırıp kalan et parçasıyla, haysiyeti şerefi ince ince kıyıyoruz geriye iri kıyım ahlaksızlık kalıyor. Adamlık tanınmayacak ceset haline gelmiş.
Hiç düşünmüyoruz değil mi? Bir daha anne diye seslenemeyeceklerini hiç düşünmüyorsunuz. Bir kız çocuğunun şiiri baba omuzlarında başlar ve o babanın evladını gömdükten sonra mısra mısra öleceğini hiç düşünmüyorsunuz. Telefonlarında kızlarından bir daha cevapsız çağrı göremeyeceklerini, yüzlerindeki dünya kirini kızlarının tertemiz saçlarıyla sildikleri gerçeğini hiç düşünmüyorsunuz..
Siz o gençleri değil, o babaların ve annelerin tesellilerini vuruyorsunuz. Ne yapalım şimdi? Bu acımasızlığınızı hangi mezarlığa gömelim. Ve artık evlat sahiplerinin buluştukları son masanın bir musalla taşı olacağını düşünseydiniz çukura bile seviye kazandıracak kadar alçalmazdınız..
Ölüm, ön yargılarımıza, gaddarlığımıza toprak atan bir susturucu değil miydi? Ah biz, düşenin değil düşürenin dostları biz.
Allah rahmet eylesin deyip susmak varken, şeytanın muhasebe defterine veresiye kötülükler yazdırma hırsı nedendir?
Zan, zan zan! Adamlığımızın bittiğine dair acımasız alarm sesi: Zan, zan, zan.. Hep zan..
Ne diyeyim.. Bir fatiha.. Bir suskunluk.. Rabbim ateşin düştüğü evlere ferahlık versin.. Ne diyeyim..
Uçakta bulunan 2'si kadın pilot, 1'i hostes, 8'i yolcu 11 kişi hayatını kaybetti. Uçaktaki yolcuların, bekarlığa veda partisinden dönen Hüseyin Başaran'ın kızı Mina Başaran ve 7 kız arkadaşı olduğu öğrenilmişti.
Kazada 3'ü mürettebat 11 kişi hayatını kaybetmesinin ardından, sosyal medyada bir çok yorum yapıldı. Yapılan yorumların bazıları İslami kesimin dikkat çeken yazarlarından Esra Elönü'yü isyan ettirdi.
Elönü yapılan kötü yorumlara çok sert çıkarak, "Şu sosyal medya leş mezarlığı gibi diyorum, şu mecralar içimizdeki en hayvani duyguları masumların üzerine kesip bıraktığımız seyyar mezbaha gibi. Aslında bıraksan işkembe zinciri kuracak kanalizasyon klayveler, ağızlarına galoş geçirmeden ortam kirletiyor." dedi
İşte Elönü’nün bugün yayınlanan o yazısının tamamı:
11 masumun ölümünden sonra zanlı yayın başlar!
Kalp değil sizdeki cerahat çuvalı..
Hiç dolaylama yok, çıkmaz da olsa bir sokağa dalmalı insan. Dün İran’da düşen Türk Jetinde 11 masum vardı. Ünlü işadamının kızının düzenlediği bekarlığa veda partisi, göreceği güzel günlerin vedasına dönüştü. Sonra ne oldu? Şu sosyal medya leş mezarlığı gibi diyorum, şu mecralar içimizdeki en hayvani duyguları masumların üzerine kesip bıraktığımız seyyar mezbaha gibi. Aslında bıraksan işkembe zinciri kuracak kanalizasyon klayveler, ağızlarına galoş geçirmeden ortam kirletiyor.
Ölen masumların zenginliğinden, inancına kadar ruhları sosyal medyada delik deşik edildi. Sosyal medya, elimizdeki çamuru silip bıraktığımız ortam havlusu gibi.. Vicdanı morga yatırıp kalan et parçasıyla, haysiyeti şerefi ince ince kıyıyoruz geriye iri kıyım ahlaksızlık kalıyor. Adamlık tanınmayacak ceset haline gelmiş.
Hiç düşünmüyoruz değil mi? Bir daha anne diye seslenemeyeceklerini hiç düşünmüyorsunuz. Bir kız çocuğunun şiiri baba omuzlarında başlar ve o babanın evladını gömdükten sonra mısra mısra öleceğini hiç düşünmüyorsunuz. Telefonlarında kızlarından bir daha cevapsız çağrı göremeyeceklerini, yüzlerindeki dünya kirini kızlarının tertemiz saçlarıyla sildikleri gerçeğini hiç düşünmüyorsunuz..
Siz o gençleri değil, o babaların ve annelerin tesellilerini vuruyorsunuz. Ne yapalım şimdi? Bu acımasızlığınızı hangi mezarlığa gömelim. Ve artık evlat sahiplerinin buluştukları son masanın bir musalla taşı olacağını düşünseydiniz çukura bile seviye kazandıracak kadar alçalmazdınız..
Ölüm, ön yargılarımıza, gaddarlığımıza toprak atan bir susturucu değil miydi? Ah biz, düşenin değil düşürenin dostları biz.
Allah rahmet eylesin deyip susmak varken, şeytanın muhasebe defterine veresiye kötülükler yazdırma hırsı nedendir?
Zan, zan zan! Adamlığımızın bittiğine dair acımasız alarm sesi: Zan, zan, zan.. Hep zan..
Ne diyeyim.. Bir fatiha.. Bir suskunluk.. Rabbim ateşin düştüğü evlere ferahlık versin.. Ne diyeyim..