Dünyaca ünlü star açıkladı: Sezen Aksu ve Fazıl Say'a hayranım!
Ünlü sanatçı Lara Fabian Sinema Terspektif dergisinden Onur Kutlu ve Deniz Keziban Çakıcı'nın sorularını cevapladı.
Türk asıllı Matt Ersin prodüktörlüğünde çıkardığı ‘Kamuflaj’ adlı albüme güncel ve zarif bir yorum getiren sanatçı Lara Fabian Sinema Terspektif dergisinden Onur Kutlu ve Deniz Keziban Çakıcı'nın sorularını cevapladı.
Yaşadığımız çağın kimlik sorununa atıfta bulunan yeni albümünde; bireylerin saklanma ihtiyacı ve maskelerimizi kamufle etmenin zorunluluğuna değinen Fabian, ‘Kamuflaj’ albümünde güncel ve önemli bir soruna yorum getiriyor.
Türkiye’nin müzik ve sinema alanında zenginliğine vurgu yapan sanatçı, Sezen Aksu ve Fazıl Say hayranlığını dile getirdi.
Sinema ile yakın bağı olan olan Lara Fabian, Ferzan Özpetek ile bir projede çalışmayı arzu ettiğini belirtti. Usta yorumcu, takip ve takdir ettiği isimler arasında; Türkiye’nin gururu Nuri Bilge Ceylan, Fatih Akın ve Halit Ergenç’e de yer verdi.
İşte o röportaj:
"Kamuflaj" albümünü neden başka bir dilde değil de, İngilizce çıkardınız?
“Kamuflaj” albümüm, benim ilk İngilizce albümüm değil. Daha önce de “Lara Fabian” ve “Wonderful Life” isimli orijinal şarkılardan oluşan İngilizce albümlerim olmuştu. Bu albümlerde “I will love again” , “Broken Vow” ve “Adagio” gibi, repertuvarımın önemli parçaları yer alıyor. Bundan sonra da , “Every Women in Me” adında , saygı duyduğum ve benim müziğimi etkileyen kadın sanatçıların şarkılarını seslendirdiğim bir İngilizce albümüm daha oldu. Ve “Mademoiselle Zhivago” adındaki albümümde yer alan birçok parça da İngilizceydi. Ben kariyerim boyunca hem İngilizce, hem Fransızca şarkı söyledim. Bir albüm yaparken, şarkı bestelerken, hangi dilde olacağı doğal bir şekilde belirleniyor. Kimlerle çalıştığıma bağlı. Kamuflaj albümünü, İsveçli ve Amerikalı bir ekiple gerçekleştirdik. Dolayısıyla, doğal olarak İngilizce oldu. Her dilin kendine öz bir müzikalitesi var. Bazı şarkıları başka dillere çevirdiğinizde ayni şekilde etkili olamıyor. Örneğin, “I Will love again”, İngilizce olmalıydı. Aynı şekilde de “Je t’aime” i Fransızca dışında bir dilde ayni şekilde etkili olacağını düşünmüyorum.
İngilizce şarkı söyleyen Lara Fabian ile Fransızca, İtalyanca, Rusça, Türkçe şarkı söyleyen arasındaki farklılıklar ve aynılıklar neler? Her dil bir kültür olduğuna göre dil geçişlerinde o kültüre adapte mi oluyorsunuz?
Önemli olan, hangi dilde şarkı söylersem söyleyeyim, Lara Fabian kalmam. Tabii ki şarkılarda kullandığımız dil, ses ve yorumlama tarzımızı da etkiliyor. İngilizce albümlerde sesimde duyduğunuz bazı şeyleri Fransızca albümlerimde duyamayabilirsiniz ve bunun tersi de geçerli. Ben doğuştan çok kültürlülüğü olan bir insanım. Annem İtalyan asıllı, babam Flaman. Ben ise Kanada ve Belçika vatandaşıyım. Dolayısıyla, benin dillerim Fransızca, İngilizce ve İtalyanca. Başka dillerde de , örneğin Türkçe de şarkı söyledim. Ama tabii bu dilleri konuşmuyorum ve anlamıyorum. Fonetik şekilde okuyorum. Her ne kadar söylediklerimin anlamını sorup öğrensem de, kendi dilimde , kendimin yazdığı şarkılar kadar hakkını vermem zor. Ama başka dillerde de şarkı söylemekten zevk alıyorum. Benim için, bu ülkelerin insanlarıyla bir bağlantı kurma çabası önemli ve bundan büyük zevk alıyorum. Ama tam anlamıyla adapte olduğumu söyleyemem. Her şarkıda, ben ben kalıyorum. Zaten doğrusu da böyle olmalı..
Son albümünüzü "Kamuflaj" olarak adlandırmanızın özel bir nedeni var mı? Dünyanın içinden geçtiği sarsıcı ve acımasız süreçle bu adın bir ilgisi var mi?
Tabii ki var. Kimlikle alakalı konular beni her zaman ilgilendirmiştir. Etrafımıza baktığımızda, gerek kendi çevremizde olsun, gerek daha geniş kapsamda, siyasi açıdan, kimliklere ilişkin bir sürü sorun , baskı ve mücadele görüyoruz. Bu etnik kimlik olabilir, cinsel kimlik, ya da cinsel tercih. Ya da dini kimlik, ait olduğunuz sosyal kitlelerin kimliği. Bazen de bir ilişki içerisinde yarattığımız ve yasadığımız kimlik de sorun yaratabiliyor. Bazılarımız, kendilerini koruma ihtiyacından, gerçek kimliklerini saklamak, kamufle etmek mecburiyetinde hissediyor. Topluma ayak uydurma, dikkat çekmemek ve tepki görmemek için bir kamuflaj söz konusu. Bu albümde, bu konuyu isleyen ve “kamuflaj” adında bir şarkı da var. Günlük hayatımızda taşıdığımız maskeler ile ilgili. Kendinizi korumak için saklanma ihtiyacınızla alakalı… Karışık bir konu aslında ve bu konu beni yakından ilgilendiriyor, özellikle yasadığımız bu çağda..
Modern, güncel ve zarif bir kayıt gerçekleştirmişsiniz son albümünüzde. Bu dengeyi sağlarken en çok hangi noktada zorlandınız?
Teşekkür ederim. Aslında bu albümün ortaya çıkması sürecinde herşey son derece akıcı bir şekilde gelişti. Türk asıllı prodüktörüm ve menajerim, Matt Ersin, beni yeni bir ekiple bir araya getirdi. Stockholm ve Los Angeles merkezli, Amerikalı ve İsveçli bir ekip. Oturduk, hep beraber çalıştık ve 10 gün içerisinde 12 şarkı ortaya çıktı. Bugüne kadar gerçekleştirdiğim bütün albümler arasında en sıkıntısız ve en akıcı şekilde ortaya çıkan albüm bu oldu. Her şey sanki doğal şekilde yerine oturdu.. Melodiler, aranjmanlar, kayıt sureci. Benim için son derece tatmin edici bir süreç. Bazı sanatçılar, albüm hazırlıklarında ne kadar zorluk yasadıklarını, ve bir doğum sancısına benzeterek anlatırlar. Bu albümün doğuşu, bunun tam tersiydi. Benim için de yeni bir tecrübe. Ve bazı şeylerin güzel olması için illa da acı çekilmesi gerektiği söylemini yalanlayan bir süreç..
Günlük hayatınızda neler dinlersiniz?
Çok farklı şeyler dinlerim, genelde Spotify üzerinden yeni şeyler. Yeni sanatçılar keşfetmeyi seviyorum. Maalesef radyolarda hep ayni 15-20 şarkıyı arka arkaya duyuyoruz. Oysa o kadar güzel şeyler var ki her tarz müzikte. Size şu ya da bu artisti diye isim vermek istemiyorum. Hep farklı şeyler, ama genelde pop müziği dinliyorum, hem İngilizce, hem Fransızca, bazen de başka dillerde.
Türk bir sanatçıyla bir proje gerçekleştirmek ister misiniz? En çok kiminle çalışmak istersiniz?
Türkiye müzik konusunda , başka konularda da olduğu gibi, çok zengin bir ülke. Çok farklı tarzlarda müziklerin olduğunu biliyorum, ama sanatçıların hepsinin isimlerini bilmiyorum. Size bahsettiğim prodüktörüm vasıtasıyla farklı şeyleri dinleme şansım oldu. Sezen Aksu , Nilüfer, Candan Erçetin tanıdığım ve takdir ettiğim isimlerin başında geliyor, hem sesleri hem de müzikleriyle. Klasik müzikte ise Fazıl Say dünyaca ünlü. Yeşim Salkım ve Halit Ergenç ile tanışma fırsatım oldu. Ve tabii Mustafa Ceceli ile. Bunun dışında, Kudsi Erguner gibi çok değerli müzisyenler var dünya çapında. Ama Sezen Aksu’yla tanışıp birlikte çalışmak çok isterim.
Ve sinema. Nasıl sinema ile aranız?
Sinema ile uzun yıllardır yakın bir ilişkim var. Ucundan katıldığım film projeleri mesela; Kevin Kline‘in başrolde olduğu ve Cole Porter’in hayatını konu alan “De-Lovely” filminde küçük de olsa rol almıştım. Bunun dışında, Steven Spielberg ‘in “A.I. Artificial Intelligence” filminin şarkısı “For Always” i seslendirdim. Aynı şekilde “Final Fantasy” filminde de “The dreams within”şarkısını, Walt Disney ‘in “Notre Dame’ın kamburu” çizgi filminin Kanada versiyonunda ise “Esmeralda” karakterini seslendirdim. Ve Rusya ile Ukrayna da gerçekleştirilen “Mademoiselle Zhivago” projesi de, seslendirdiğim parçaların birer küçük filmlerle canlandırıldığı bir sinematografik projeydi. Halen Youtube da mevcut ve izlenebilir. Basit bir müzik klipinden öte; bir dizi, mini-film diyebileceğimiz bir projeydi..
Ne tür filmleri izlemeyi tercih ediyorsunuz?
Müzikte olduğu gibi, filmlerde de birçok farklı projeleri takip ediyorum? Avrupa sineması da, Hollywood filmleri de takip ettiklerim arasında. Her sinema tarzında güzel yapıtlar oluyor. Son seyrettiğim filmler arasında, “Beni adınla cağır “(Call me by your name”), ”Coco”, “Dunkirk”, “Hakaret” (The Insult”) , “Shape of Water”, ve Ferzan Özpetek’in “Napoli Velata” var. Gördüğünüz gibi birbirinden çok farklı filmler..
Birçok dizi ve filme müziklerinizle eşlik ettiniz. Oyunculuk yapmayı, bir senaryonun içinde yer almayı düşündünüz mü?
Senaryosunu beğeneceğim bir filmde önemli bir rol almak isterim. Bugüne kadar bana sunulan film projelerinde, hep şarkıcı rolü teklif edildi. Bunu ilginç bulmuyorum. Farklı bir kadını canlandırmak isterim, kendi hayatimi anlatan bir karakteri değil. Böyle bir güzel proje gelse, hele Ferzan Özpetek gibi bir yönetmenden, seve seve katılırım.
Bir senaryonun içinde yer alsaydınız en çok hangi tarz bir oyunculuğu tercih ederdiniz?
Oyunculuk tarzı konusunda fikir yürütecek kadar tecrübem yok. Bence bu, yönetmen ile birlikte çalışarak belirlenecek bir şey. Bir filmde rol alırsam, her şeyden evvel, senaryoda yer alan karakterin canlanmasına hizmet etmeliyim. Ama o karakter tabii ki benim açımdan ilginç bir karakter olmalı. Bir şeyler ifade eden bir karakter..
Türkiye’de konserleriniz oldu. Ve ciddi bir hayran kitleniz mevcut. Türk sineması hakkında ne düşünüyorsunuz? Yurtdışı gösterimlerini takip ettiğiniz bir film var mı?
Türk sinemasını çok iyi tanıdığımı söyleyemem. Ama uluslararası festivallerde başarılı olan birçok Türk yönetmen var, onların yapıtlarını izliyorum. Örneğin; Nuri Bilge Ceylan. Daha çok Fransız sinemasına yakın bir tarzı var. Sessizliklerin; diyaloglardan bile daha önemli olduğu filmler. Ferzan Özpetek’in filmlerini çok beğeniyorum, kısmen İtalyan asıllı olmamdan dolayı, Türk-İtalyan sinemasının buluştuğu noktada kendine yer yapan bir yönetmen. İtalyan sinemasının şiirselliği ile Türkiye’ye öz bir gizemliliği ve çelişkileri birleştiren, çok boyutlu ilginç karakterler içeren çok güzel filmlerini seyrettim. Fatih Akın’ın son izlediğim filmi, “In the fade” de çok etkileyiciydi.
Türk oyunculardan beğendiğiniz isimler var mı?
Maalesef, isimlerini bilmediğimden Türk oyuncuları sayamam. Bizzat tanışma fırsatım olan Halit Ergenç dışında. Seyrettiğim Türk filmlerinde çok iyi oyuncular var, ama isimlerini bilmiyorum. Ülkeniz hakkında aslında birçok şeyi; isimleri bilmesem de, prodüktörümden den dolayı biliyorum. Türkiye benin için hem uzak, hem de yakın bir ülke.
Yaşadığımız çağın kimlik sorununa atıfta bulunan yeni albümünde; bireylerin saklanma ihtiyacı ve maskelerimizi kamufle etmenin zorunluluğuna değinen Fabian, ‘Kamuflaj’ albümünde güncel ve önemli bir soruna yorum getiriyor.
Türkiye’nin müzik ve sinema alanında zenginliğine vurgu yapan sanatçı, Sezen Aksu ve Fazıl Say hayranlığını dile getirdi.
Sinema ile yakın bağı olan olan Lara Fabian, Ferzan Özpetek ile bir projede çalışmayı arzu ettiğini belirtti. Usta yorumcu, takip ve takdir ettiği isimler arasında; Türkiye’nin gururu Nuri Bilge Ceylan, Fatih Akın ve Halit Ergenç’e de yer verdi.
İşte o röportaj:
"Kamuflaj" albümünü neden başka bir dilde değil de, İngilizce çıkardınız?
“Kamuflaj” albümüm, benim ilk İngilizce albümüm değil. Daha önce de “Lara Fabian” ve “Wonderful Life” isimli orijinal şarkılardan oluşan İngilizce albümlerim olmuştu. Bu albümlerde “I will love again” , “Broken Vow” ve “Adagio” gibi, repertuvarımın önemli parçaları yer alıyor. Bundan sonra da , “Every Women in Me” adında , saygı duyduğum ve benim müziğimi etkileyen kadın sanatçıların şarkılarını seslendirdiğim bir İngilizce albümüm daha oldu. Ve “Mademoiselle Zhivago” adındaki albümümde yer alan birçok parça da İngilizceydi. Ben kariyerim boyunca hem İngilizce, hem Fransızca şarkı söyledim. Bir albüm yaparken, şarkı bestelerken, hangi dilde olacağı doğal bir şekilde belirleniyor. Kimlerle çalıştığıma bağlı. Kamuflaj albümünü, İsveçli ve Amerikalı bir ekiple gerçekleştirdik. Dolayısıyla, doğal olarak İngilizce oldu. Her dilin kendine öz bir müzikalitesi var. Bazı şarkıları başka dillere çevirdiğinizde ayni şekilde etkili olamıyor. Örneğin, “I Will love again”, İngilizce olmalıydı. Aynı şekilde de “Je t’aime” i Fransızca dışında bir dilde ayni şekilde etkili olacağını düşünmüyorum.
İngilizce şarkı söyleyen Lara Fabian ile Fransızca, İtalyanca, Rusça, Türkçe şarkı söyleyen arasındaki farklılıklar ve aynılıklar neler? Her dil bir kültür olduğuna göre dil geçişlerinde o kültüre adapte mi oluyorsunuz?
Önemli olan, hangi dilde şarkı söylersem söyleyeyim, Lara Fabian kalmam. Tabii ki şarkılarda kullandığımız dil, ses ve yorumlama tarzımızı da etkiliyor. İngilizce albümlerde sesimde duyduğunuz bazı şeyleri Fransızca albümlerimde duyamayabilirsiniz ve bunun tersi de geçerli. Ben doğuştan çok kültürlülüğü olan bir insanım. Annem İtalyan asıllı, babam Flaman. Ben ise Kanada ve Belçika vatandaşıyım. Dolayısıyla, benin dillerim Fransızca, İngilizce ve İtalyanca. Başka dillerde de , örneğin Türkçe de şarkı söyledim. Ama tabii bu dilleri konuşmuyorum ve anlamıyorum. Fonetik şekilde okuyorum. Her ne kadar söylediklerimin anlamını sorup öğrensem de, kendi dilimde , kendimin yazdığı şarkılar kadar hakkını vermem zor. Ama başka dillerde de şarkı söylemekten zevk alıyorum. Benim için, bu ülkelerin insanlarıyla bir bağlantı kurma çabası önemli ve bundan büyük zevk alıyorum. Ama tam anlamıyla adapte olduğumu söyleyemem. Her şarkıda, ben ben kalıyorum. Zaten doğrusu da böyle olmalı..
Son albümünüzü "Kamuflaj" olarak adlandırmanızın özel bir nedeni var mı? Dünyanın içinden geçtiği sarsıcı ve acımasız süreçle bu adın bir ilgisi var mi?
Tabii ki var. Kimlikle alakalı konular beni her zaman ilgilendirmiştir. Etrafımıza baktığımızda, gerek kendi çevremizde olsun, gerek daha geniş kapsamda, siyasi açıdan, kimliklere ilişkin bir sürü sorun , baskı ve mücadele görüyoruz. Bu etnik kimlik olabilir, cinsel kimlik, ya da cinsel tercih. Ya da dini kimlik, ait olduğunuz sosyal kitlelerin kimliği. Bazen de bir ilişki içerisinde yarattığımız ve yasadığımız kimlik de sorun yaratabiliyor. Bazılarımız, kendilerini koruma ihtiyacından, gerçek kimliklerini saklamak, kamufle etmek mecburiyetinde hissediyor. Topluma ayak uydurma, dikkat çekmemek ve tepki görmemek için bir kamuflaj söz konusu. Bu albümde, bu konuyu isleyen ve “kamuflaj” adında bir şarkı da var. Günlük hayatımızda taşıdığımız maskeler ile ilgili. Kendinizi korumak için saklanma ihtiyacınızla alakalı… Karışık bir konu aslında ve bu konu beni yakından ilgilendiriyor, özellikle yasadığımız bu çağda..
Modern, güncel ve zarif bir kayıt gerçekleştirmişsiniz son albümünüzde. Bu dengeyi sağlarken en çok hangi noktada zorlandınız?
Teşekkür ederim. Aslında bu albümün ortaya çıkması sürecinde herşey son derece akıcı bir şekilde gelişti. Türk asıllı prodüktörüm ve menajerim, Matt Ersin, beni yeni bir ekiple bir araya getirdi. Stockholm ve Los Angeles merkezli, Amerikalı ve İsveçli bir ekip. Oturduk, hep beraber çalıştık ve 10 gün içerisinde 12 şarkı ortaya çıktı. Bugüne kadar gerçekleştirdiğim bütün albümler arasında en sıkıntısız ve en akıcı şekilde ortaya çıkan albüm bu oldu. Her şey sanki doğal şekilde yerine oturdu.. Melodiler, aranjmanlar, kayıt sureci. Benim için son derece tatmin edici bir süreç. Bazı sanatçılar, albüm hazırlıklarında ne kadar zorluk yasadıklarını, ve bir doğum sancısına benzeterek anlatırlar. Bu albümün doğuşu, bunun tam tersiydi. Benim için de yeni bir tecrübe. Ve bazı şeylerin güzel olması için illa da acı çekilmesi gerektiği söylemini yalanlayan bir süreç..
Günlük hayatınızda neler dinlersiniz?
Çok farklı şeyler dinlerim, genelde Spotify üzerinden yeni şeyler. Yeni sanatçılar keşfetmeyi seviyorum. Maalesef radyolarda hep ayni 15-20 şarkıyı arka arkaya duyuyoruz. Oysa o kadar güzel şeyler var ki her tarz müzikte. Size şu ya da bu artisti diye isim vermek istemiyorum. Hep farklı şeyler, ama genelde pop müziği dinliyorum, hem İngilizce, hem Fransızca, bazen de başka dillerde.
Türk bir sanatçıyla bir proje gerçekleştirmek ister misiniz? En çok kiminle çalışmak istersiniz?
Türkiye müzik konusunda , başka konularda da olduğu gibi, çok zengin bir ülke. Çok farklı tarzlarda müziklerin olduğunu biliyorum, ama sanatçıların hepsinin isimlerini bilmiyorum. Size bahsettiğim prodüktörüm vasıtasıyla farklı şeyleri dinleme şansım oldu. Sezen Aksu , Nilüfer, Candan Erçetin tanıdığım ve takdir ettiğim isimlerin başında geliyor, hem sesleri hem de müzikleriyle. Klasik müzikte ise Fazıl Say dünyaca ünlü. Yeşim Salkım ve Halit Ergenç ile tanışma fırsatım oldu. Ve tabii Mustafa Ceceli ile. Bunun dışında, Kudsi Erguner gibi çok değerli müzisyenler var dünya çapında. Ama Sezen Aksu’yla tanışıp birlikte çalışmak çok isterim.
Ve sinema. Nasıl sinema ile aranız?
Sinema ile uzun yıllardır yakın bir ilişkim var. Ucundan katıldığım film projeleri mesela; Kevin Kline‘in başrolde olduğu ve Cole Porter’in hayatını konu alan “De-Lovely” filminde küçük de olsa rol almıştım. Bunun dışında, Steven Spielberg ‘in “A.I. Artificial Intelligence” filminin şarkısı “For Always” i seslendirdim. Aynı şekilde “Final Fantasy” filminde de “The dreams within”şarkısını, Walt Disney ‘in “Notre Dame’ın kamburu” çizgi filminin Kanada versiyonunda ise “Esmeralda” karakterini seslendirdim. Ve Rusya ile Ukrayna da gerçekleştirilen “Mademoiselle Zhivago” projesi de, seslendirdiğim parçaların birer küçük filmlerle canlandırıldığı bir sinematografik projeydi. Halen Youtube da mevcut ve izlenebilir. Basit bir müzik klipinden öte; bir dizi, mini-film diyebileceğimiz bir projeydi..
Ne tür filmleri izlemeyi tercih ediyorsunuz?
Müzikte olduğu gibi, filmlerde de birçok farklı projeleri takip ediyorum? Avrupa sineması da, Hollywood filmleri de takip ettiklerim arasında. Her sinema tarzında güzel yapıtlar oluyor. Son seyrettiğim filmler arasında, “Beni adınla cağır “(Call me by your name”), ”Coco”, “Dunkirk”, “Hakaret” (The Insult”) , “Shape of Water”, ve Ferzan Özpetek’in “Napoli Velata” var. Gördüğünüz gibi birbirinden çok farklı filmler..
Birçok dizi ve filme müziklerinizle eşlik ettiniz. Oyunculuk yapmayı, bir senaryonun içinde yer almayı düşündünüz mü?
Senaryosunu beğeneceğim bir filmde önemli bir rol almak isterim. Bugüne kadar bana sunulan film projelerinde, hep şarkıcı rolü teklif edildi. Bunu ilginç bulmuyorum. Farklı bir kadını canlandırmak isterim, kendi hayatimi anlatan bir karakteri değil. Böyle bir güzel proje gelse, hele Ferzan Özpetek gibi bir yönetmenden, seve seve katılırım.
Bir senaryonun içinde yer alsaydınız en çok hangi tarz bir oyunculuğu tercih ederdiniz?
Oyunculuk tarzı konusunda fikir yürütecek kadar tecrübem yok. Bence bu, yönetmen ile birlikte çalışarak belirlenecek bir şey. Bir filmde rol alırsam, her şeyden evvel, senaryoda yer alan karakterin canlanmasına hizmet etmeliyim. Ama o karakter tabii ki benim açımdan ilginç bir karakter olmalı. Bir şeyler ifade eden bir karakter..
Türkiye’de konserleriniz oldu. Ve ciddi bir hayran kitleniz mevcut. Türk sineması hakkında ne düşünüyorsunuz? Yurtdışı gösterimlerini takip ettiğiniz bir film var mı?
Türk sinemasını çok iyi tanıdığımı söyleyemem. Ama uluslararası festivallerde başarılı olan birçok Türk yönetmen var, onların yapıtlarını izliyorum. Örneğin; Nuri Bilge Ceylan. Daha çok Fransız sinemasına yakın bir tarzı var. Sessizliklerin; diyaloglardan bile daha önemli olduğu filmler. Ferzan Özpetek’in filmlerini çok beğeniyorum, kısmen İtalyan asıllı olmamdan dolayı, Türk-İtalyan sinemasının buluştuğu noktada kendine yer yapan bir yönetmen. İtalyan sinemasının şiirselliği ile Türkiye’ye öz bir gizemliliği ve çelişkileri birleştiren, çok boyutlu ilginç karakterler içeren çok güzel filmlerini seyrettim. Fatih Akın’ın son izlediğim filmi, “In the fade” de çok etkileyiciydi.
Türk oyunculardan beğendiğiniz isimler var mı?
Maalesef, isimlerini bilmediğimden Türk oyuncuları sayamam. Bizzat tanışma fırsatım olan Halit Ergenç dışında. Seyrettiğim Türk filmlerinde çok iyi oyuncular var, ama isimlerini bilmiyorum. Ülkeniz hakkında aslında birçok şeyi; isimleri bilmesem de, prodüktörümden den dolayı biliyorum. Türkiye benin için hem uzak, hem de yakın bir ülke.