"DÜELLODAKİ RAKİBİ KENDİSİYDİ"!..SONER YALÇIN MEDYA PATRONU OLAN YETİM ÇOCUĞUN ÖYKÜSÜNÜ YAZDI!..
Bugün Babalar Günü. Bugün, beş yaşında babasını kaybetmiş yetim bir gazetecinin; foto muhabirliğinden medya patronluğuna uzanan hikáyesini yazacağım. İşte Ufuk Güldemir´in pek kimseyle paylaşmadığı biyografisi...
TARİH: 10 Eylül 1956. Yer: Elazığ Devlet Hastanesi. Dilşat-Muhlis Güldemir çiftinin bebeği dünyaya geldi. Adını "Ufuk" koydular.
Bir yıl önce...
Elazığ´ın iki bıçkın delikanlısı Muhlis Güldemir ve Zeki Küçükberber motosikletlerini bir ağacın gölgesine dayamış sohbet ediyorlardı. Sohbet konusu bir aşk hikáyesiydi.
Ağabeyiyle birlikte Malatya´dan Elazığ´a göçüp manifatura dükkánı açan Muhlis, mağazaya işlediği nakışları getiren Dilşat Okaygün´e áşık olmuştu.
Gelecekte Jaguar otomobillerinin Türkiye temsilcisi olacak Zeki Küçükberber, Elazığ´ın önde gelen eşrafından İzoğlu Aşireti reisi Aziz Ağa´yı yakından tanıyordu.
25 yaşındaki Muhlis, iki nedenle Dilşat´la evlenmesine izin verilmeyeceğini düşünüyordu:
Bir, Dilşat´ın ailesi zengindi.
İki, Okaygün ailesi Alevi´ydi!
Engellere rağmen evlilik gerçekleşti. Çünkü Dilşat da, motosikletle günde on kez evlerinin önünden geçen Muhlis´e vurulmuştu.
BABASINI KAYBEDİYOR
Yıl 1959.
Muhlis Güldemir´e artık Elazığ´daki "Gül Manifatura" yetmiyordu. Ankara´ya taşınmaya karar verdi. Oğlu ve eşinin yanında, iyi dikiş diken baldızı Rabia da onlarla gelecekti.
Ankara´da Ulus Toygar Çarşısı´nda ilk mağazalarını açtılar: "Gül Manifatura."
Cebeci Semti´nde Tellikaya Sokak´ta oturuyorlardı. O yıl, Güldemir Ailesi´nin ikinci çocuğu dünyaya geldi. Adını, ağabeyiyle kafiyeli olsun diye "Şafak" koydular.
10 Ekim 1961.
Muhlis Güldemir, İstanbul´a kumaş almaya gelmişti. İşlerini çabucak bitirdi.
Jet Otobüs firmasından güçlükle bir bilet bulabildi. Kumaşları otobüsün bagajına verdi. Muhlis Güldemir, otobüsün en arkasına oturdu. Şoför, radyodan partilerin seçim konuşmalarını dinliyordu.
Muhlis Güldemir, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Genel Başkanı Osman Bölükbaşı´nın sözlerini daha iyi duymak için otobüsün ön tarafına gitti.
Şanssızlık: Tam o sırada otobüs kaza yaptı; Muhlis Güldemir´in ayağı kırıldı. Hemen Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi´ne kaldırıldı, ayağına çivi çakıldı.
15 gün sonra...
Rahatsızlandı, hastaneye gitti. Çivinin takılması esnasında bir hata yapıldığı ortaya çıktı. Tekrar ameliyata alındı. Kan verildi...
Ama... Verilen kanın grubu hatalıydı...
Muhlis Güldemir, 31 yaşında ölüme gitti.
Ufuk Güldemir, 5 yaşında yetim kaldı.
ENİŞTESİ AVCIYDI
Dilşat Güldemir, iki oğlu ve ablasıyla büyük bir şehrin ortasında sahipsiz kalakalmıştı.
Ne yapacaktı? Elazığ´a dönmesi istendi. Reddetti. Çünkü çocuklarını iyi okullarda okutmak istiyordu. Mağazanın başına geçti.
Çevresinin beklentilerinin aksine işleri büyüttü. Ayrıca ablası Rabia Okaygün´e gelinlik dikimevi mağazası açtı.
Dilşat Hanım, çocuklarını kaliteli okullarda okutmak istiyordu. Bu nedenle oğlu Ufuk´u evlerinin bulunduğu Cebeci Semti´ndeki okullara değil, o tarihlerde en kaliteli eğitimi veren Sıhhiye/Necatibey Caddesi´ndeki Sarar İlkokulu´na yazdırdı.
Bu arada Ufuk ve Şafak, artık her yaz halasının yaşadığı Malatya´ya tatile gönderiliyordu.
Ufuk, Malatya´yı seviyordu. Çünkü eniştesi Bayram Kayalar onu ava götürüyordu. Avcılık merakı bu Malatya tatilleriyle başladı.
Tabii, ilkokul günlerinde, bir sopanın ucuna bağladığı iğneyle sinek avlamasını saymazsak...
KOLEJ GÜNLERİ
Yıl 1967.
Ufuk Güldemir ilkokulu bitirdi.
İki kız kardeş Dilşat ve
Bir yıl önce...
Elazığ´ın iki bıçkın delikanlısı Muhlis Güldemir ve Zeki Küçükberber motosikletlerini bir ağacın gölgesine dayamış sohbet ediyorlardı. Sohbet konusu bir aşk hikáyesiydi.
Ağabeyiyle birlikte Malatya´dan Elazığ´a göçüp manifatura dükkánı açan Muhlis, mağazaya işlediği nakışları getiren Dilşat Okaygün´e áşık olmuştu.
Gelecekte Jaguar otomobillerinin Türkiye temsilcisi olacak Zeki Küçükberber, Elazığ´ın önde gelen eşrafından İzoğlu Aşireti reisi Aziz Ağa´yı yakından tanıyordu.
25 yaşındaki Muhlis, iki nedenle Dilşat´la evlenmesine izin verilmeyeceğini düşünüyordu:
Bir, Dilşat´ın ailesi zengindi.
İki, Okaygün ailesi Alevi´ydi!
Engellere rağmen evlilik gerçekleşti. Çünkü Dilşat da, motosikletle günde on kez evlerinin önünden geçen Muhlis´e vurulmuştu.
BABASINI KAYBEDİYOR
Yıl 1959.
Muhlis Güldemir´e artık Elazığ´daki "Gül Manifatura" yetmiyordu. Ankara´ya taşınmaya karar verdi. Oğlu ve eşinin yanında, iyi dikiş diken baldızı Rabia da onlarla gelecekti.
Ankara´da Ulus Toygar Çarşısı´nda ilk mağazalarını açtılar: "Gül Manifatura."
Cebeci Semti´nde Tellikaya Sokak´ta oturuyorlardı. O yıl, Güldemir Ailesi´nin ikinci çocuğu dünyaya geldi. Adını, ağabeyiyle kafiyeli olsun diye "Şafak" koydular.
10 Ekim 1961.
Muhlis Güldemir, İstanbul´a kumaş almaya gelmişti. İşlerini çabucak bitirdi.
Jet Otobüs firmasından güçlükle bir bilet bulabildi. Kumaşları otobüsün bagajına verdi. Muhlis Güldemir, otobüsün en arkasına oturdu. Şoför, radyodan partilerin seçim konuşmalarını dinliyordu.
Muhlis Güldemir, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Genel Başkanı Osman Bölükbaşı´nın sözlerini daha iyi duymak için otobüsün ön tarafına gitti.
Şanssızlık: Tam o sırada otobüs kaza yaptı; Muhlis Güldemir´in ayağı kırıldı. Hemen Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi´ne kaldırıldı, ayağına çivi çakıldı.
15 gün sonra...
Rahatsızlandı, hastaneye gitti. Çivinin takılması esnasında bir hata yapıldığı ortaya çıktı. Tekrar ameliyata alındı. Kan verildi...
Ama... Verilen kanın grubu hatalıydı...
Muhlis Güldemir, 31 yaşında ölüme gitti.
Ufuk Güldemir, 5 yaşında yetim kaldı.
ENİŞTESİ AVCIYDI
Dilşat Güldemir, iki oğlu ve ablasıyla büyük bir şehrin ortasında sahipsiz kalakalmıştı.
Ne yapacaktı? Elazığ´a dönmesi istendi. Reddetti. Çünkü çocuklarını iyi okullarda okutmak istiyordu. Mağazanın başına geçti.
Çevresinin beklentilerinin aksine işleri büyüttü. Ayrıca ablası Rabia Okaygün´e gelinlik dikimevi mağazası açtı.
Dilşat Hanım, çocuklarını kaliteli okullarda okutmak istiyordu. Bu nedenle oğlu Ufuk´u evlerinin bulunduğu Cebeci Semti´ndeki okullara değil, o tarihlerde en kaliteli eğitimi veren Sıhhiye/Necatibey Caddesi´ndeki Sarar İlkokulu´na yazdırdı.
Bu arada Ufuk ve Şafak, artık her yaz halasının yaşadığı Malatya´ya tatile gönderiliyordu.
Ufuk, Malatya´yı seviyordu. Çünkü eniştesi Bayram Kayalar onu ava götürüyordu. Avcılık merakı bu Malatya tatilleriyle başladı.
Tabii, ilkokul günlerinde, bir sopanın ucuna bağladığı iğneyle sinek avlamasını saymazsak...
KOLEJ GÜNLERİ
Yıl 1967.
Ufuk Güldemir ilkokulu bitirdi.
İki kız kardeş Dilşat ve