"DOSTUM, KAPAT ARTIK ŞU DÜKKANI!.. DOĞAN GRUBU KONSEYİ OLDUNUZ!.." OKTAY EKŞİ'YE DOST TAVSİYESİ!...

Bir zamanlar, 'Basın Konseyi' adı verilen illegal kuruluştan adresime beyaz zarflar içinde birtakım káğıtlar gelirdi.


Dostum, kapat artık şu dükkánı!

Bir zamanlar, 'Basın Konseyi' adı verilen illegal kuruluştan adresime beyaz zarflar içinde birtakım káğıtlar gelirdi.

Devlet sarı zarf gönderirdi. Ki, hepsi mahkeme celbiydi. Böyle böyle 100'ü aşkın 'sarı zarf' biriktirdim. Geleceğe bırakacağım en 'şerefli miras' olarak mahfuz tutuyorum.

Basın Konseyi'nin gönderdiği beyaz zarflar da bir tür mahkeme celbiydi.

Hangi yetkiyle ve ne sıfatla mahkeme konumunu elde ettiğini bilemediğim bu kuruluş 'savunmamı' talep ederdi.

Önceleri çok ciddiye almazdım. Hatta, gelen varakayı okumadan yırtıp atardım. Ben ciddiye almadıkça, onlar 'ısrarlı zarf sevkiyatını' sürdürdüler.

Hatta, kafalarına göre yargılama yapıp 'kınama', 'ayıplama' cezaları filan kestiler.

Sonunda tepem attı ve dedim ki, 'Bana bakın muhteremler. Sizi tanımıyorum. Bir daha adresime káğıt gönderip savunmamı talep ederseniz, yargı kurumlarından rol çalan illegal kuruluşunuz ve başkanlık görevini yürüten zat hakkında ceza davası açacağım, ona göre...'

Basın Konseyi'yle zaten başlamayan ilişkimiz, bu olaydan sonra tamamen sona erdi. Ne beyaz zarf yolladılar, ne de savunmamı talep ettiler.

Daha sonra bu kuruluşun 'değişmez, değiştirilemez, kıyamete kadar değiştirilmesi teklif dahi edilemez' başkanı, muhterem Oktay Ekşi'yle tanıştım.

Hatta ahbap olduk.

Hatta oturup yemek yedik, sohbet koyulttuk filan...

Hakkını teslim etmek lazım: Oktay Bey dünya tatlısı bir adam.. Anlayışlı, sevecen, rikkat sahibi...

Dışarıdaki imajına, hele yazılarında ortaya çıkan, daha doğrusu ortaya çıkmasına izin verdiği 'Oktay Ekşi heyulası'na hiç benzemiyor. Hem sözü sohbeti yerinde, hem dinlemesini biliyor...

İnsanın, 'Madem böylesiniz... Nedir o yazılardaki kaleminden kan damlayan; üstelik birçok şeyi ters anlamaya, birçok şeyi manipüle etmeye hazır ve başkalarına hayat hakkı tanıma konusunda ketum Oktay Ekşi imajı?' diyesi geliyor.

Birçok şey konuştuk, özel durumlarımızı birbirimize naklettik, hatta zararsız tarafından dedikodu girişiminde bulunduk ama 'Basın Konseyi' meselesini hiç açmadık.

İnsanı rikkate davet eden bir tavra sahip olduğu için, ben de 'Nedir bu konseyinizin hali Oktay Bey?' diye sormadım.

Madem ahbabız, burada sorayım o zaman:

Başvuru üzerine, 'doğru yazı' yazan, 'doğru haber' yapan birçok meslektaşa (Engin Ardıç, Yıldırım Türker, Ahmet Kekeç gibi), sormadan, soruşturmadan bol keseden kınama cezaları verdiniz... 'Yalan' olduğu Sağır Sultan'ın bile malumu olmuş 'Mini Etekli Kızı Diri Diri Yaktılar' haberinin müellifini ise, neredeyse ödüllendirdiniz.

Birçok vukuatınız var...

En son, dağ başında bırakılan Cihan Haber Ajansı muhabiriyle ilgili insaf dışı bir tavır geliştirdiniz; faili değil, mağduru suçladınız...

Sabah gazetesi, ATV, Show TV, Akşam gazetesi, SKY Türk TV, Yeni Şafak gazetesi, Star gazetesi, Tercüman gazetesi ve Kanal 7'den sonra, Zaman gazetesi de kuruluşunuzla yollarını ayırdığını açıkladı.

Etrafınızda insan kalmadı. Artık sadece Doğan Grubu'nun konseyisiniz.

Zaten 12 Eylül rejiminin sıkı düzeninde kurulmuştunuz; 'okur temsilcisi' koltuklarına da birtakım devlet görevlilerini oturtmuştunuz.

Dünya değişti, Türkiye değişti, 'açık toplum' zaruretine dayalı bir başka düzen kuruldu.

Madem bilançolar zarar gösteriyor, gelin kapatın şu dükkánı.

Ne kendinizi üzün, ne de mesleği ayağa düşürün...

Ahmet Kekeç/Star

changeTarget(document.getElementById("news_content"))