DOMİNO TAŞLARI DEVRİLECEK! MEDYADA BÜYÜK DEĞİŞİMİN ZAMANI GELDİ!
Gazetecilik yapamayan yandaş medya; düşük tirajları, izlenilirliği ve saygınlığının yetersizliği ile yandaşlık da yapamıyor.
Medyada büyük değişim zamanı geldi
Türkiye’nin yaşadığı siyasal kutuplaşma, medya sektörünü tamamen paralize etti. Zaten, siyaset ile sermayenin ağırlıklı ilişkisi üzerine kurgulanmış bir sektör vardı; yandaş-karşıt polarizasyonu bu sektörü, her ikisinin de aleyhine bir ’pat’ dengesinde sabitledi.
Gazetecilik yapamayan yandaş medya; düşük tirajları, izlenilirliği ve saygınlığının yetersizliği ile yandaşlık da yapamıyor. (Karşıt medya ile gizli uzlaşısı ise bahs-i diğer. Ona da ayrıca bakacağız.)
Karşıt medyanın bir kısmı ise, işi inada bindirip, gazeteciliği tamamen siyasetin uzantısı olarak algılamaya başladı.
Merkez medya, tutumda tamamen politikleşip yandaşlaştı veya karşıtlaştı...
Habercilik düzleminde ise nötralize oldu.
Polarizasyonu kabullenen medya sermayesi ise işe, tanımlı alan içinde zarar ettirmeyecek veya tahammül sınırlarında zarar ettirecek ’iş planları’ yapabilen finans profesyonellerine teslim etmeyi uygun görüyor.
Oysa, medyada ’iş planı’ yapmak, maalesef banka yönetmeye veya nakış atölyesi muhasebesini tutmaya benzemiyor.
İşin temelinde, rakamlara tercüme edilmesi imkansız olan duygular ve düşünceler var.
Bu yüzden...
Bir medya patronajı, rakamlarla değil, altı haneli duygu ve düşüncelerle işlem yapmaya cesaret edip, medyasının yönetimini bir gazeteciye tamamen teslim edene kadar, sektördeki bu paralizasyon devam edecek.
Dev bir sektörün, böyle bir paralizasyon altında, sübvanse edilerek daha uzun süre yaşaması mümkün değil.
Beslenenin küçüldüğü ve küçülmeye devam edeceği kuralının çalıştığı bir denklemden bahsediyoruz.
Onun için, yandaş veya karşıt, büyük grupların herhangi birisinin yönetim düzeyinde de gazetecilik yapmaya başladığı ilk andan itibaren sektörün bütün yapısı, tamamen değişecek.
Domino taşları devrilecek...
Medya, ancak işte o zaman gerçekten normalleşmeye başlayacak.
Bugünkü müesses, gazetecilik açısından nötralize ve politik olarak angaje medya nizamına isyan (yandaş veya karşıt fark etmez) ilk hangi gruptan başlayacaksa...
Önümüzdeki dönemin liderliği onda olacak.
Tirajlar ve reytingler tahammül sınırına kadar geriledi zaten.
Çok fazla beklemeyeceğimizi düşünüyorum.
Biz içerik satıyoruz
Kek satmıyoruz.
Gazete kağıdı veya ekran görüntüsü de satmıyoruz.
Biz, haber, eğlence, analiz veya programlarda cisimleşen ’anlamlar’ satıyoruz.
Bu yüzden aynı yatırıma sahip medya işletmelerinin gelirleri ve tirajları aynı olmuyor.
Daha kötüsü, fabrikadan fabrikaya transfer edilecek bir ’know how’ da yok.
Onun için medya şirketlerinin ana sermayesi, yeni anlamlar üretebilecek entelektüel birikim.
Medya yönetimleri, o entelektüel birikime yatırım yapmayıp; sabahtan akşama kadar kağıt, uydu, genel gider hesabı yapıyorsa, oradan iş çıkamaz.
Finanstan idareye ve insan kaynaklarına, bütün müdürleri değişse, toplamda hiçbir şeyin değişemeyebilmesinin... Ama editoryal bir değişikliğin, o medyayı vezir de, rezil de edebilmesinin sebeb-i hikmeti budur zaten.
Atılgan BAYAR / AKŞAM
Türkiye’nin yaşadığı siyasal kutuplaşma, medya sektörünü tamamen paralize etti. Zaten, siyaset ile sermayenin ağırlıklı ilişkisi üzerine kurgulanmış bir sektör vardı; yandaş-karşıt polarizasyonu bu sektörü, her ikisinin de aleyhine bir ’pat’ dengesinde sabitledi.
Gazetecilik yapamayan yandaş medya; düşük tirajları, izlenilirliği ve saygınlığının yetersizliği ile yandaşlık da yapamıyor. (Karşıt medya ile gizli uzlaşısı ise bahs-i diğer. Ona da ayrıca bakacağız.)
Karşıt medyanın bir kısmı ise, işi inada bindirip, gazeteciliği tamamen siyasetin uzantısı olarak algılamaya başladı.
Merkez medya, tutumda tamamen politikleşip yandaşlaştı veya karşıtlaştı...
Habercilik düzleminde ise nötralize oldu.
Polarizasyonu kabullenen medya sermayesi ise işe, tanımlı alan içinde zarar ettirmeyecek veya tahammül sınırlarında zarar ettirecek ’iş planları’ yapabilen finans profesyonellerine teslim etmeyi uygun görüyor.
Oysa, medyada ’iş planı’ yapmak, maalesef banka yönetmeye veya nakış atölyesi muhasebesini tutmaya benzemiyor.
İşin temelinde, rakamlara tercüme edilmesi imkansız olan duygular ve düşünceler var.
Bu yüzden...
Bir medya patronajı, rakamlarla değil, altı haneli duygu ve düşüncelerle işlem yapmaya cesaret edip, medyasının yönetimini bir gazeteciye tamamen teslim edene kadar, sektördeki bu paralizasyon devam edecek.
Dev bir sektörün, böyle bir paralizasyon altında, sübvanse edilerek daha uzun süre yaşaması mümkün değil.
Beslenenin küçüldüğü ve küçülmeye devam edeceği kuralının çalıştığı bir denklemden bahsediyoruz.
Onun için, yandaş veya karşıt, büyük grupların herhangi birisinin yönetim düzeyinde de gazetecilik yapmaya başladığı ilk andan itibaren sektörün bütün yapısı, tamamen değişecek.
Domino taşları devrilecek...
Medya, ancak işte o zaman gerçekten normalleşmeye başlayacak.
Bugünkü müesses, gazetecilik açısından nötralize ve politik olarak angaje medya nizamına isyan (yandaş veya karşıt fark etmez) ilk hangi gruptan başlayacaksa...
Önümüzdeki dönemin liderliği onda olacak.
Tirajlar ve reytingler tahammül sınırına kadar geriledi zaten.
Çok fazla beklemeyeceğimizi düşünüyorum.
Biz içerik satıyoruz
Kek satmıyoruz.
Gazete kağıdı veya ekran görüntüsü de satmıyoruz.
Biz, haber, eğlence, analiz veya programlarda cisimleşen ’anlamlar’ satıyoruz.
Bu yüzden aynı yatırıma sahip medya işletmelerinin gelirleri ve tirajları aynı olmuyor.
Daha kötüsü, fabrikadan fabrikaya transfer edilecek bir ’know how’ da yok.
Onun için medya şirketlerinin ana sermayesi, yeni anlamlar üretebilecek entelektüel birikim.
Medya yönetimleri, o entelektüel birikime yatırım yapmayıp; sabahtan akşama kadar kağıt, uydu, genel gider hesabı yapıyorsa, oradan iş çıkamaz.
Finanstan idareye ve insan kaynaklarına, bütün müdürleri değişse, toplamda hiçbir şeyin değişemeyebilmesinin... Ama editoryal bir değişikliğin, o medyayı vezir de, rezil de edebilmesinin sebeb-i hikmeti budur zaten.
Atılgan BAYAR / AKŞAM