DOĞUŞ YAYIN GRUBU GAZETE SATIN ALACAK MI?

Doğuş Yayın Grubu Genel Müdürü Cem Aydın, STAR TV'deki planlarını ve Doğuş Grubu'nun medya stratejisini CNBC-e Business dergisine anlattı.

Yepyeni bir kanal kurup tematik kanalların Devler Ligi’ne dahil olalım” derken, Türkiye’nin ilk özelkanalını satın aldınız. İşin sıfırdan bir marka yaratma ve bu markayla kumandaya girme kısmını atlamak mı istediniz?
Bilinen marka avantajını kullanmak istedik. İzleyici alışkanlığı anlamında hem Türkiye’nin ilk özel kanalı olmasından, hem de Türk televizyon tarihinde ilklere imza atmış olmasından dolayı önemli bir yeri var. Star kumandalara yerleşmiş bir marka. Yeni bir kanal kurduğunuzda izleyiciye ulaşmanız doğal olarak zamanalıyor. Ama Star’ın da kendine özgü zorlukları var. Var olan Star’ın üzerine yeni bir Star kurmaya çalışıyoruz. Bazen bir yazıyı düzeltmek yeniden yazmaktan daha zordur ya, biz de içerik anlamında bazen bu sıkıntıyı yaşıyoruz. Ancak bu sıkıntıların zaman içinde kendi işlerimizi ekrana getirmemizle aşılacağına inanıyorum.

2000 yılında Nuri Çolakoğlu’nun ayrılışıyla birlikte NTV’nin başına geldiniz. Doğuş Yayın Grubu’nun cirosu, hacmi o günden bugüne kaça katlandı?
O dönem iki televizyon kanalımız, bir radyomuz, bir de dergimiz vardı. Şu an yedi kanal, sekiz radyo, dörtinternet portalı, sekiz dergi, GQ da birkaç ay içinde raflarda olacak, dokuz dergi... Bir rakam vermek gerekirse 50 kat büyüdüğümüzü söyleyebilirim.

Star’ı almak için 327 milyon dolar gibi önemli bir rakamı gözden çıkardınız. Peki kanalın yeniden yapılanması için ne kadarlık bir bütçe öngörüyorsunuz?
Star’ın bir avantajı da izlenme payına bağlı bir gelir akışının olması. İkinci yıldan itibaren artıya geçirmeyi,yedi-sekiz yılda da verdiğimiz parayı çıkarmayı hedefliyoruz. Tabii kanalın değerini de göz önünde tutmak lazım. İstediğimiz noktaya getirebilirsek değeri en az iki katına çıkar.

Star TV’nin alınması, Doğuş Yayın Grubu’nun tarihindeki en büyük yatırım. Grubun medyada büyüme stratejisi nedir? Yatırımların devamı gelecek mi?
Star’ı arzu ettiğimiz konuma getirmek için zamana ve ciddi bir konsantrasyona ihtiyacımız var. Dolayısıylaşu an için buna odaklanmış durumdayız. Ayrıca önümüzdeki aylarda GQ dergimiz piyasaya çıkacak. Bunun dışında halihazırdaki operasyonlarımızı daha ileri götürmek için çalışacağız.

Hep konuşulan bir diğer konu da gazete alma meselesi. Böyle bir planınız var mı?
Şu an için böyle bir planımız yok.

Dizilerin sürelerinin kısalması pek mümkün değil mi yani?
Şu anda yapım maliyetleri belirli bir noktaya gelmiş zaten. O maliyetleri karşılayacak kadar reklam kuşağı açmazsan zarar edersin. O kadar reklam kuşağı açabilmek için de dizinin süresini uzatıyorsun. Sürenin kısalması için maliyetlerin de bir o kadar aşağı inmesi gerekiyor. Dizi sürelerinin kısalmasını herkes istiyor fakat uygulayabilecek güce sahip olduğumuzda şunu göreceğiz: Hem senarist, hem oyuncu, hem yapımcı bu işte ne kadar samimi... “Daha iyisini yapalım, daha medeni koşullarda yaşayalım” diyecekler mi, bunu göreceğiz. Fakat bunu deneyebilmek için de o ticari dengeyi kurmuş olmamız gerekiyor.

Peki sorun sadece diziler mi? Örneğin gündüz kuşağında da değişmesi gereken şeyler yok mudur?
Var ama orada artık her yayıncının kendine göre bir yoğurt yeme şekli var. Biz mesela Melek’ten memnunuz. Daha fazla izlenme adına taşkın bir eğlence anlayışında değiliz. Toplam gelirin sadece yüzde 20’si gündüz kuşağını da kapsayan off-prime time’dan elde ediliyor. Geri kalan kısmı prime-time’dan geliyor. Amacımız gündüz kuşağında kendi çizgimizdeki işleri yaparken prime-time’da rakiplerimizle rekabet etmek. Rekabet de şu an için diziler üzerinden yürüyor. Muhteşem Yüzyıl’ın şu andaki başarısını koruduğunu düşünürsek ve yanına iki tane benzer başarıda iş koyabilirsek zaten gelirin önemli bir kısmını karşılamış olacağız. İşte o zaman yapmak istediğimiz işlerde, çok daha cesur olacağız. Ama şu anda çok büyük paralar gidiyor ve para gelmiyorsa bunları gerçekleştirme olanağın yok. Cesaret isteyen işleri yapabilmek için güçlü olman gerekiyor.

Star için dünyadan çeşitli formatları getirmeyi düşünüyor musunuz?
Still Standing, Biggest Loser (Yeni Bir Hayat), Riziko dünyada başarılı olmuş ve bizde de ekrana gelecek işlerimiz. Yeni formatlar, programlar peşindeyiz. Burada önemli olan yerelleştirme noktası. Dünyada çok tutmuş bir iş, Türkiye’de de tutacak anlamına gelmiyor.

Bir vampir dizisi üzerinde çalışıyoruz
Birbirine benzeyen hikayelerden izleyici haklı olarak sıkıldı. Farkını her anlamda gösterecek işlere ihtiyaç var. Biz de bunun peşindeyiz. Galip Tekin’in fantastik hikayeleri için bir pilot hazırlıyoruz mesela. Eğer Tekin’in dünyasını yansıtabilirsek farklı bir iş çıkacak ortaya. Behzat Ç’nin yapımcısı Adam Film’le bir vampir hikayesi üzerinde çalışıyoruz, istediğimiz sonucu alırsak o da farklı ve cesur bir iş olacak. Bunun gibi birkaç örnek daha var ama henüz hepsi proje aşamasında.

Siz yeni bir kanal aldınız ve bu arada reyting sistemi çöktü. Bu sizi nasıl etkiledi?
Bir boşluk doğdu ve boşluk hiçbir kurum için iyi bir şey değil. Hele böyle gelirin tamamen izlenme payına göre dağıtıldığı bir dünyada belirsizlik bizi de rahatsız etti. Ölçülmeyen kanal konusunda satış ekibimiz çok tecrübeli ama sonuçta bu dünyada ölçülmediğiniz zaman reklamveren de haklı olarak para vermiyor. Reklamın kime ulaştığını görmek istiyor. AGB’nin yerine şu anda geçici olarak ölçüm yapan SBT bunu tam olarak yansıtamıyor açıkçası. Genel bir fikir veriyor ama birebir “budur” diyebileceğimiz bir sistem değil. Biz de TNS’yi bekliyoruz, o da mart sonunda galiba bin denekle başlayacak ama işi oturtmaları haziran, belki de eylülü bulacak. Şu anda reklamveren, yani TİAK şuna karar verdi: Aralık ayını baz alacak. Yani bir programın daha önceki performansına, ne aldığına bakacak. Bu açıdan halihazırda var olan programlar için iş kolay. Yeni projelerde sorun yaşanıyor. Mesela bizim Bir Çocuk Sevdim’i almamız iyi oldu. Çünkü Kanal D’deki izlenme payı gayet iyiydi.

Röportaj: Eray Özer
Fotoğraflar: Dinçer Dinç

(Röportajın tamamını CNBC-e Business dergisinin Şubat sayısında okuyabilirsiniz.)