DOĞU PERİNÇEK HABER SUNSAYDI NE OLURDU?
Marksizm,Leninizm,Maoizm ve Kemalizm derken son olarak İslam'a dönüş yapan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek haber sunsaydı ne olurdu,kimin şöhretini,şanını tehdit ve yerinden ederdi?
Perinçek haber sunsaydı...
Sorun, erken başlamasında. Daha o zaman televizyon icat olsa dahi televizyonun haberciliğinin ve özelinin icat edilmemiş olmasında.
Hayatın, oradan geçtiğini daha o dakikada anlar. Ve bu işe ilk o başlar. Değmelerine taş çıkartırdı. Anchor gibi anchor olurdu.
Üstelik ilerleyen yıllarda abuk subuk açıklar vermez, sağda solda gizli çekilmiş video filmleri, ses bantları falan ortaya çıkmazdı.
Bilmem neresi kopan adama 'acı var mı acı' diye sormayacağı gibi (yoksa sorar mıydı), 'tüneli hapisten kaçmak için mi kazdınız' acaipliğini siyasi geçmişi itibarıyla yapmaz ve siyasi bir ayıp olarak görürdü.
Çünkü, hapisten kaçan bazılarının 'cezaevleriniz bize vız gelir vız' diye yazdıklarını bilirdi. Çok üstelerse de, (Bkz. Ertuğrul Kürkçü olayı), 'devrimin tokadı geliyor ha, şimdi sana bir çakarsam' lafını, arkasından da kendisini yiyeceğinin bilincinde olurdu.
Bütün bunlar onun avantajları. Yani fazlalıkları.
Neden, anchor olsaydı, neden haber sunsaydı dilek şart kipli öneriye gelince.
Bu fikre kapılmama, kolaj da olsa, TEMPO dergisindeki beyaz imam cübbeli, kızıl yıldız sarıklı fotoğraf neden oldu. (Bkz; shf. 38 ve devamı. 7 Eylül sayısı.)
Daha önce böyle fikirler, yani futuristik veya wishli/ keşkeli öneriler aklımdan geçmiş olsa da, etik icabı kovalamıştım. Ancak sayfaları çevirince emin oldum.
Mesela sayfa 40'ta, Sayın Perinçek bu kez; sol elinin işaret parmağını havaya kaldırmış, sanki 'bunu ben biliyorum ve söylüyorum, ikaz ediyorum ha' der gibiydi.
Nitekim, fotoğrafın yanına konulan paragraf da aynen şöyleydi:
-Türk milleti müslümandır ve ben de onun bir üyesiyim. Ben islam dinini çok iyi (iyi falan değil 'çok iyi'. Demek ki en az Marksizm, Leninizm ve Maoizm kadar) bilirim. İslamın şartlarından zekatı yerine getiriyorum, oruç tutmuyorum...
Hay sen çok yaşa!
Bildiğin parmak sallayışından belli.
Ne Ahmet Vardar böyle sallayabilir. Ne Reha Muhtar.
Gecelerin Hakan'ı zaten yanına yanaşamaz. Her kafaya, her keseye uygun. Her konuda bir fikri var, üstelik Marksizm gibi, Maoizm gibi.
Yerine göre Kemalizm.
Yerine göre İslam gibi uzmanlık alanlarıyla.
Bir yolsuzluk olayında Uğur Dündar kadar cesur olduğunu, olayın üzerine korkmadan gittiğini görürdük. Bir Ali Kırca kadar ciddi, sakin ve vakur, bir Mehmet Ali Birand kadar bilgili olduğunu da...
Ama, benim tahminim en çok Reha Muhtar'ın şöhretini, şanını tehdit ve yerinden ederdi.
Türk milletinin gönlünde taht kurardı.
Magazin, pop kültür, şarkı türkü, manken, bar kısmı biraz zayıf gibi duruyor ama, hiç belli olmaz.
Siz, Sayın Perinçek'in islam uzmanı da olduğunu bilebilir miydiniz?
Yani para ve iman meselesi..
Hiç belli olmaz.
Hem kafaya takarsa, bilmese dahi çok daha fazlasını öğreneceğine, bileceğine ve bizlerle paylaşacağına eminim.
Türk televizyonları artık daha fazla vakit geçirmeden, bu çağından, zamanından önce çıkmış post modern karakteri değerlendirmeli.
Söz konusu olan bir premature hal değil. Tam tersine önceleme, öncüllük ve öncülük. Televizyonculuğun ve haberciliğinin tam Big Ben öncesindeki hali bu... Ha patladı, ha patlamış, ha patlayacak!..
Tempo'daki arkadaşları kutluyorum.
Sorun, erken başlamasında. Daha o zaman televizyon icat olsa dahi televizyonun haberciliğinin ve özelinin icat edilmemiş olmasında.
Hayatın, oradan geçtiğini daha o dakikada anlar. Ve bu işe ilk o başlar. Değmelerine taş çıkartırdı. Anchor gibi anchor olurdu.
Üstelik ilerleyen yıllarda abuk subuk açıklar vermez, sağda solda gizli çekilmiş video filmleri, ses bantları falan ortaya çıkmazdı.
Bilmem neresi kopan adama 'acı var mı acı' diye sormayacağı gibi (yoksa sorar mıydı), 'tüneli hapisten kaçmak için mi kazdınız' acaipliğini siyasi geçmişi itibarıyla yapmaz ve siyasi bir ayıp olarak görürdü.
Çünkü, hapisten kaçan bazılarının 'cezaevleriniz bize vız gelir vız' diye yazdıklarını bilirdi. Çok üstelerse de, (Bkz. Ertuğrul Kürkçü olayı), 'devrimin tokadı geliyor ha, şimdi sana bir çakarsam' lafını, arkasından da kendisini yiyeceğinin bilincinde olurdu.
Bütün bunlar onun avantajları. Yani fazlalıkları.
Neden, anchor olsaydı, neden haber sunsaydı dilek şart kipli öneriye gelince.
Bu fikre kapılmama, kolaj da olsa, TEMPO dergisindeki beyaz imam cübbeli, kızıl yıldız sarıklı fotoğraf neden oldu. (Bkz; shf. 38 ve devamı. 7 Eylül sayısı.)
Daha önce böyle fikirler, yani futuristik veya wishli/ keşkeli öneriler aklımdan geçmiş olsa da, etik icabı kovalamıştım. Ancak sayfaları çevirince emin oldum.
Mesela sayfa 40'ta, Sayın Perinçek bu kez; sol elinin işaret parmağını havaya kaldırmış, sanki 'bunu ben biliyorum ve söylüyorum, ikaz ediyorum ha' der gibiydi.
Nitekim, fotoğrafın yanına konulan paragraf da aynen şöyleydi:
-Türk milleti müslümandır ve ben de onun bir üyesiyim. Ben islam dinini çok iyi (iyi falan değil 'çok iyi'. Demek ki en az Marksizm, Leninizm ve Maoizm kadar) bilirim. İslamın şartlarından zekatı yerine getiriyorum, oruç tutmuyorum...
Hay sen çok yaşa!
Bildiğin parmak sallayışından belli.
Ne Ahmet Vardar böyle sallayabilir. Ne Reha Muhtar.
Gecelerin Hakan'ı zaten yanına yanaşamaz. Her kafaya, her keseye uygun. Her konuda bir fikri var, üstelik Marksizm gibi, Maoizm gibi.
Yerine göre Kemalizm.
Yerine göre İslam gibi uzmanlık alanlarıyla.
Bir yolsuzluk olayında Uğur Dündar kadar cesur olduğunu, olayın üzerine korkmadan gittiğini görürdük. Bir Ali Kırca kadar ciddi, sakin ve vakur, bir Mehmet Ali Birand kadar bilgili olduğunu da...
Ama, benim tahminim en çok Reha Muhtar'ın şöhretini, şanını tehdit ve yerinden ederdi.
Türk milletinin gönlünde taht kurardı.
Magazin, pop kültür, şarkı türkü, manken, bar kısmı biraz zayıf gibi duruyor ama, hiç belli olmaz.
Siz, Sayın Perinçek'in islam uzmanı da olduğunu bilebilir miydiniz?
Yani para ve iman meselesi..
Hiç belli olmaz.
Hem kafaya takarsa, bilmese dahi çok daha fazlasını öğreneceğine, bileceğine ve bizlerle paylaşacağına eminim.
Türk televizyonları artık daha fazla vakit geçirmeden, bu çağından, zamanından önce çıkmış post modern karakteri değerlendirmeli.
Söz konusu olan bir premature hal değil. Tam tersine önceleme, öncüllük ve öncülük. Televizyonculuğun ve haberciliğinin tam Big Ben öncesindeki hali bu... Ha patladı, ha patlamış, ha patlayacak!..
Tempo'daki arkadaşları kutluyorum.