DOĞAN GRUBU'NDA BÜYÜK KAPIŞMA!..PERİHAN MAĞDEN KENDİSİNE 'EKMEĞİNİ HAKARETTEN ÇIKARAN ARKADAŞIMIZ' DİYEN ERTUĞRUL ÖZKÖK'E NE CEVAP VERDİ?
En kötü milliyetçiliğin bizatihi kabartma tozu sensin.Kraldan çok kralcı,Askeriye'den daha Askeriyecisin.Türkiye'de yanlış giden bir sürü şey, ayağımıza/ruhumuza dolanan bir sürü algı bozukluğu, bizzat senin eserin.
Şövalye!
Okurlarım bilir: Özellikle, geçen Şubat'ta Radikal'e döndüğümden beri, sürüyle 'hakaret yazısı' (öyle algılamak istiyorsa, serbesttir) kaleme aldım Ertuğrul Özkök'e dair.
'Gıkı' çıkmadı. Zira: "Onlar küfür edecek, hakaret edecek aşağılayacak. Bizler katlanacağız. Madem bu PESPAYE işbölümünün küfürbazlar tarafında yer alamıyoruz. Katlananlar tarafında duracağız. Bizim DURUŞUMUZ da bu..." (16 Ocak-Hürriyet)
Evet! Kompozisyoncu, böyle döktürmüş, çarşamba günkü StatükoyuYağlarımAğbim Köşesi'nde.
Bir yazı ki, benim üstüme yazılmış, onun isabetli kelimelerine sığınayım, bu duruma Freud 'pojection' (yansıtma) diyor; 'süfli'liğinden, 'pespaye'liğinden, Özkök'ün alamet-i farikası olan sağ gösterip sol vurmalardan/tribünlerin en düşüklerine (as usual) oynamalarından geçilmiyor! Dayılanmalarından, ihbarcılığından içilmiyor.
Kendisi üstüne onca yazıma konjonktürel (olsa gerek) arazilenen Özkök, birden toprak üstüne fırlıyor, çok kendine benzeyen bir vitesle İSMİMİ (ısrarla) VERMEDEN saydırıyor da, sallıyor!
Ve fakat NEDEN? Bu Yuvarlak Masa Şövalyesi 'duruş' itibariyle KENDİNE edilen 'hakaretlere' SESSİZCE katlanmaktadır, katlanacaktır.
ANCAK (ve sancak) Uğur Mumcu'nun Eşi Güldal Mumcu'ya edilen 2 satır laf, bu Şövalye'yi yuvarlak masasından fırlattığı gibi- (Yazımın tamamı bambaşka meseleler üstüneydi, o da ayrı mevzu.)
'Küfürbazlığa, 'hakaretlere' (matbuatta) bunca 'karşı' Özkök'ün, benimle ilgili kullandığı kelimelerin zerafetine bakalım/hayran olalım: "Ekmeğini hakaretten çıkaran" "bu süfli ego" "onun kadar süfli bir kıskançlık" "mahallenin süfli egosu" "edebi bir iktidarsızlığın tezahürü".
Tüm bu 'zarif' ve tamamen Freud'un Savunma Düzenekleri örneği olarak okutulması gereken (bastırma, yadsıma, yansıtma, bölünme, çözülme, yer-değiştirme) saldırrr-malarına NEDEN maruz kalıyorum peki?
Zira Güldal Mumcu "herkesin saygısını kazanmış" "kocasının fikirlerine karşı olanlar bile, bu kadının karşısında hep saygı duy"muş (Özkök lafları) iken; kalkıp ben Pervin Buldan nasıl Savaş Buldan'ın eşi olduğu için milletvekili yapıldı ise, Güldal Mumcu da AYNEN öyle: Uğur Mumcu'nun eşi olduğu için Kutsal Eş Kontenjanı'ndan milletvekili yapıldı. Bu da sanırım, yadsınamaz bir gerçektir! diyorum. Yazıyorum cumartesi günkü Hürriyet okurlarına hitap etmeyecek köşemde.
İşte bu laflar, azdırıyor şövalyeliği; kendisi hem şövalyelerin şövalyesidir (rüyalarında), hem de (Abdullah Gül'e köşesinden mektuplanmalarını hatırlayın) memleketin şövalyelik distribütörüdür.
Tribünleri Ayağa Kaldırmaz mıyım Amigosu (esasında) çileden çıkıveriyor! Kutsal Dulumuz'a dil uzatan Küfürbaz'a karşı; ve artık kendini 600 bin satan gastesinde tutamıyor. Bu da tuhaf; zira Radikal okurlarının Özkök'le ilgili kanaatleri, muhtemel alerjileri malum! Türkiye'nin En Satanı'ndan kendi okurlarına WHAT FAYDA bu yazı şimdi?
Bu yazıda da (herrr yazımda olduğu üzre) isim ve cisim verdiğim, beni hedef aldığı kontrolsüzlüğünü derhal sahiplenip cevabını geciktiremediğim için, eminim Saygın ve Yalın Sessizliği'ne, Avustralyalı Asili Suskunluğu'na bürünecektir Şövalye.
Sakın yanlış anlamayın (zaten onun kitlesi 'yanlış' anlamaz: toptan yanlış algılamalar üstüne inşa ettikleri için Algı Binaları'nı) Yuvarlak Masası'ndan fırladı ayağa Şövalye, zira Kutsal 1 Dul'a dil uzatı