DOĞAN GRUBU ZORDA,AHMET HAKAN LİMON SATACAK!..PEKİ İŞSİZ KALSA HANGİ KÖŞE YAZARI HANGİ İŞİ YAPARDI?
Ahmet Hakan'ın Doğan Grubu'na kesilen vergi cezasından sonra "vız gelir,tırıs gider.Pazarda limon satarım" tarzındaki resti Yeni Şafak yazarı Salih Tuna'ya vesile oldu.
"Hüzün Kalır Geriye" romanının yazarı canım kardeşim Mehmet Emin Kazcı, "Hangi köşe yazarı hangi oyuncuyu çağrıştırıyor..." yazılarını kaleme aldığım dönemde gülerek, "İyi sardırdın sen bu işe..." demişti.
Köşe yazarlığı yapmasalardı ne iş yaparlardı mahiyetli bir yazıyla "seriyi" sonlandıracağımı söylemiştim ben de.
Demem o ki, bir punduna getirip yazsam diye, o günden beri zulada bekletiyordum.
Nihayet bir vesilecik doğdu:
Ahmet Hakan geçen gün, "Doğan Grubu'nu bu kadar ateşli savunmak sana mı düştü? Bu iktidar harcayacak o grubu...Sen kendini kurtar..." diye uyaran bir dostuna, "Pazarda limon satarak da mutlu olmayı göze almış bir adama bütün bunlar vız gelir, tırıs gider..." şeklinde karşılık vermişti ya, onu diyorum.
Rest çekmesi falan güzel de...
"Limon satmayı göze almak" yerine "mutlu olmayı göze almak" ifadesini kullanmasından, limon işinde bir hayli acemilik çekeceği muhakkak.
Demek ki, maazallah, Ahmet Bey kardeşimin köşe yazarlığı elinden alınırsa pazarda limon satacak!
Evet, maazallah, diyorum; çünkü ne işinden olmasını isterim, ne de pazarcıların birbirine girmesini!..
Biliyorsunuz, son günlerde köşe yazarları ile "tasfiye" kelimesi sıklıkla yan yana kullanılmaya başlandı.
Ne ki, her boyun eğmeyen köşe yazarı da pazarda limon satamaz. Hoş satsa da randıman alamaz.
O halde (boyun eğse de işinden olabilecek köşe yazarlarını da hesaba katarak) limonculuk dışındaki "meslekleri" de tahayyül etmemiz icap ediyor.
Şaka bir yana, limon satmak elbette lafın gelişi; yani, her işi yaparım ama boyun eğmem demenin "darbımeseli."
Fakire sorarsanız (lafın gelişi de olsa) Ahmet Hakan biraderimize pazarda limon satmaktan ziyade hırdavatçılık yakışır. Yani, bu işi daha iyi kıvırır gibi geliyor bana.
Pardon, sermaye mi lazım dediniz? Merak etmeyin, "lafın gelişi"nde sermaye aranmaz.
İmdi, bazı köşe yazarlarının karşısına zavallı muhayyilemizin keyfine göre bir meslek yazacağız ya, mırın kırın edecekler.
Zaten benim üç tane mesleğim var, köşe yazarlığını hobi olarak yapıyorum; kapı gibi diplomam var, çok iyi bir avukatım; öğretim görevlisiyim, üniversiteye dönerim; birikimim var 7 sülaleme yeter falan diyecekler.
Lafa gelince limon satarım, iş ciddiye binince lagaluga.
Yok öyle!
Kimse muhayyilemizin kahyası değil; geçin bakayım şöyle, başlıyoruz:
AHMET HAKAN - Hırdavatçı
Müşteri: Birader şurdan otuz kilo 5'lik çivi versene. / Ahmet Hakan: Ne yapacaksınız? / Müşteri: Çakacağım. (Kendi kendine mırıldanır) Allah, Allah deli midir nedir?! / Ahmet Hakan: (Heyecanla) Kime? / Müşteri: Hö?..
MEHMET YAKUP YILMAZ (Nâm-ı diğer, Profesyonel Şinasi) - Sütçü
Müşteri: (Burnundan soluyarak) Kardeşim senin sütün niye hep bozuk çıkıyor? / M. Yakup Yılmaz: (Düşünceli) Valla benden değil, inekten kaynaklanıyor galiba.
SERDAR TURGUT - Kamyon şoförü; ORAY EĞİN - Muavin
Oray Eğin: Usta nerdeyse otobüse çarpıyorduk; önüne baksana yav! / Serdar Turgut: Bakıyorum ya Oray'ım! / Oray Eğin: Nassı yani usta?!
HINCAL ULUÇ - Musluk tamircisi
Kadın: Beyefendi musluklarımız bozuk falan değil diyorum niçin anlamıyorsunuz?! / Hıncal Uluç: Hanımefendi, "Her insan kendi hayatını yaşar ve bir kere yaşar." Bu laf kimin biliyor musunuz? / Kadın: (Dalgınlıkla) Kimin? Hıncal Uluç: (Çok mutlu) Elizabeth Taylor'ın...
ERTUĞRUL ÖZKÖK - Umre Hac turizm işletmeciliği
Gazeteci: Bu işe girmek nerden aklınıza geldi efendim? / Özkök: Ahmet Hakan'dan Allah razı olsun, diyor, başka da bir şey demiyorum. Gazeteci: Peki kârlı bir iş mi bu?/ Özkök: Bak güzel kardeşim bu işler Allah'la kul arasında, reklamı falan olmaz.
O'hooo.. lafa daldık yazının sonunu bulduk.
Halbuki Oktay Ekşi'den Mehmet Ali Birand'a, Ruhat Mengi'den Reha Muhtar'a kadar bir yığın köşe yazarı var sırada...
Salih Tuna/YENİ ŞAFAK