DOĞAN GRUBU YİĞİT BULUT'TAN NEDEN RAHATSIZLIK DUYUYOR?
Başbakan Erdoğan'ın Başdanışman yaptığı Yiğit Bulut kendisine yönelik medyadaki kampanyadan kimleri sorumlu tuttu?
Star yazarı Yiğit Bulut Başbakan Erdoğan’ın Başdanışman’ı olduğu günden beri gündemden düşmüyor.. Bazı yazarlar tarafından da eleştirilen Bulut yazdığı bu yazıyla herkese cevap verdi..
İşte o yazının bir bölümü;
Son birkaç haftadır “Dış ve uzantısı İç” sermaye guruplarına ait medya unsurlarında şahsıma karşı başlatılan saldırı kampanyasını hayret ve ibretle izliyorum. Aslında olanlara çok şaşırmadığımı da belirtmemde yarar var. Bu ülkede “Seçilmiş Başbakan ve Hükümetine” yıllardır yerleştirdikleri “menfaat boruları” çatlayacak-sökülecek korkusuyla kast etmeye cesaret edenlerin, yıllardır saklandıkları siperlerden çıkarak HALK İRADESİ’ne açıktan tecavüz etmeye
niyetlenecek kadar gözü dönenlerin, bu iredeye sahip çıkma yolunda ilerleyen Başkakan’ın yanında yer alan herkese saldırmaları, yoldan döndürmeye çalışmaları gayet doğal... Saldırın, elinizden geleni yapın ama şunu da unutmayın;Türk Halkı seçtiği Başbakanı ve Hükümetine, bu sefer, ne pahasına olursa olsun sonuna kadar sahip çıkıyor ve çıkmaya devam edecek... Sevgili dostlar, günlerdir susuyorum, “heveslerini alsınlar” geçer diye bekliyorum ama iş sandığımdan daha organize ve “korkuları, akıl duvarlarını” çoktan aşmış durumda. Sınır o kadar geniş ki; “normalde hiç konu olmaması” gereken bir “Başmüşavir” ataması Almanya’da bazı yayın organlarına, İngiltere’de bazı gazetelere, İsrail’de gündeme “başlık” olmuş durumda. Bu noktada aynı hayret içerisinde olanları izleyen birçok okuyucum, dostum, sokaktaki insanımız bana soruyor; “Neden” diye? “Nedenlerini” gelin soru-cevap-tespit halinde birlikte düşünelim...
1- Medyamızda konuyu “ben de yazdım” tadında ele alanların bir kısmı samimiyetle sorgularken hatta dostça görüşlerini belirtirken, “gündemden düşen” bazı yazarlar da “güncel konuya girip” hatırlanma derdinde. Bu arkadaşların hepsini anlıyorum ve saygıyla karşılıyorum.
2- Peki hepsi bu kadar masum mu? Malesef değil. Konuyu Avrupa’da gündeme oturtmaya çalışan Alman Bild yayın gurubu. Bu arkadaşlar kim derseniz, dönüp geçmiş yazılarıma bir göz atın ve arama yaparken aynı zamanda Hürriyet Yönetim Kurulu üyesi olan “Kai Diekmann” ismini de özellikle arayın. Türkiye’de kızlarımızın başörtüleriyle üniversitelerde okumasının yolunu açan düzenleme sonrası aynı gazetenin “411 el kaos’a kalktı” manşetini atan da ne tesadüf ki AYNI İSİM! Bu arkadaşın Türkiye üzerine marifetleri bu kadar da değil. 28 Şubat sürecinden 2001 krizine, 2003’ten 2013’e Türkiye’deki “medya yoluyla yaratılan kaos’un” arkasında hep aynı isim var. Eski yazılarımda bu olaylar kanıtlarıyla ortaya konmuştu, lütfen göz atın!
3- Son Taksim olaylarında başta “3. Havalimanı ve Kanal İstanbul” merkezli yorumlarımdan rahatsız olanların başında yine ne tesadüf iki ülke geliyor; İngiltere, Almanya...
4- Türkiye’de de durum farklı değil. Bu ülkede Başbakan Erdoğan için “muhtar bile olamaz” manşetini atanlar, Başbakan Erdoğan onlara sormadan nasıl adım atar sendromunu hala atamadılar ve her olayda, hatta bir atamada bile bu yüzlerini ortaya koyuyorlar. İşin bir de farklı yönü var; bildiğiniz gibi ben o grubun en tepe noktasındayken, “YAPTIKLARINIZ KABUL EDİLEMEZ” diyerek ayrılmış ve sonrasında aramızda ciddi bir mücadele başlamıştı. Anladığım
kadarıyla “bu ayrılış” ve “her türlü güç elimizdeyken bizi nasıl bırakır da, Halkın iradesinden yana tavır koyarsın” sendromu bu arkadaşlar için hala bitmemiş!
5- Bu ülkede 1946 devalüasyonundan bugüne işlenen iki büyük suç var; Darbeler ve Ekonomik
manipülasyonlar...Darbeleri Devalüasyonlar, Devalüasyonları Darbeler takip etti. Ve işin bazıları için en kötü tarafı, bu suçları en iyi inceleyen ve birçok detayı ortaya çıkaran birkaç kişiden biri, şimdi Başbakan Erdoğan’ın yanında! Bu gerçek ve korku, akıl tutulmasına ve saldırıların daha da hayasız olmasına yol açıyor. Korkunun ecele faydası yok arkadaşlar. Yapılanlar er veya geç ortaya çıkacak!
YİĞİT BULUT’UN YAZISININ TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ
İşte o yazının bir bölümü;
Son birkaç haftadır “Dış ve uzantısı İç” sermaye guruplarına ait medya unsurlarında şahsıma karşı başlatılan saldırı kampanyasını hayret ve ibretle izliyorum. Aslında olanlara çok şaşırmadığımı da belirtmemde yarar var. Bu ülkede “Seçilmiş Başbakan ve Hükümetine” yıllardır yerleştirdikleri “menfaat boruları” çatlayacak-sökülecek korkusuyla kast etmeye cesaret edenlerin, yıllardır saklandıkları siperlerden çıkarak HALK İRADESİ’ne açıktan tecavüz etmeye
niyetlenecek kadar gözü dönenlerin, bu iredeye sahip çıkma yolunda ilerleyen Başkakan’ın yanında yer alan herkese saldırmaları, yoldan döndürmeye çalışmaları gayet doğal... Saldırın, elinizden geleni yapın ama şunu da unutmayın;Türk Halkı seçtiği Başbakanı ve Hükümetine, bu sefer, ne pahasına olursa olsun sonuna kadar sahip çıkıyor ve çıkmaya devam edecek... Sevgili dostlar, günlerdir susuyorum, “heveslerini alsınlar” geçer diye bekliyorum ama iş sandığımdan daha organize ve “korkuları, akıl duvarlarını” çoktan aşmış durumda. Sınır o kadar geniş ki; “normalde hiç konu olmaması” gereken bir “Başmüşavir” ataması Almanya’da bazı yayın organlarına, İngiltere’de bazı gazetelere, İsrail’de gündeme “başlık” olmuş durumda. Bu noktada aynı hayret içerisinde olanları izleyen birçok okuyucum, dostum, sokaktaki insanımız bana soruyor; “Neden” diye? “Nedenlerini” gelin soru-cevap-tespit halinde birlikte düşünelim...
1- Medyamızda konuyu “ben de yazdım” tadında ele alanların bir kısmı samimiyetle sorgularken hatta dostça görüşlerini belirtirken, “gündemden düşen” bazı yazarlar da “güncel konuya girip” hatırlanma derdinde. Bu arkadaşların hepsini anlıyorum ve saygıyla karşılıyorum.
2- Peki hepsi bu kadar masum mu? Malesef değil. Konuyu Avrupa’da gündeme oturtmaya çalışan Alman Bild yayın gurubu. Bu arkadaşlar kim derseniz, dönüp geçmiş yazılarıma bir göz atın ve arama yaparken aynı zamanda Hürriyet Yönetim Kurulu üyesi olan “Kai Diekmann” ismini de özellikle arayın. Türkiye’de kızlarımızın başörtüleriyle üniversitelerde okumasının yolunu açan düzenleme sonrası aynı gazetenin “411 el kaos’a kalktı” manşetini atan da ne tesadüf ki AYNI İSİM! Bu arkadaşın Türkiye üzerine marifetleri bu kadar da değil. 28 Şubat sürecinden 2001 krizine, 2003’ten 2013’e Türkiye’deki “medya yoluyla yaratılan kaos’un” arkasında hep aynı isim var. Eski yazılarımda bu olaylar kanıtlarıyla ortaya konmuştu, lütfen göz atın!
3- Son Taksim olaylarında başta “3. Havalimanı ve Kanal İstanbul” merkezli yorumlarımdan rahatsız olanların başında yine ne tesadüf iki ülke geliyor; İngiltere, Almanya...
4- Türkiye’de de durum farklı değil. Bu ülkede Başbakan Erdoğan için “muhtar bile olamaz” manşetini atanlar, Başbakan Erdoğan onlara sormadan nasıl adım atar sendromunu hala atamadılar ve her olayda, hatta bir atamada bile bu yüzlerini ortaya koyuyorlar. İşin bir de farklı yönü var; bildiğiniz gibi ben o grubun en tepe noktasındayken, “YAPTIKLARINIZ KABUL EDİLEMEZ” diyerek ayrılmış ve sonrasında aramızda ciddi bir mücadele başlamıştı. Anladığım
kadarıyla “bu ayrılış” ve “her türlü güç elimizdeyken bizi nasıl bırakır da, Halkın iradesinden yana tavır koyarsın” sendromu bu arkadaşlar için hala bitmemiş!
5- Bu ülkede 1946 devalüasyonundan bugüne işlenen iki büyük suç var; Darbeler ve Ekonomik
manipülasyonlar...Darbeleri Devalüasyonlar, Devalüasyonları Darbeler takip etti. Ve işin bazıları için en kötü tarafı, bu suçları en iyi inceleyen ve birçok detayı ortaya çıkaran birkaç kişiden biri, şimdi Başbakan Erdoğan’ın yanında! Bu gerçek ve korku, akıl tutulmasına ve saldırıların daha da hayasız olmasına yol açıyor. Korkunun ecele faydası yok arkadaşlar. Yapılanlar er veya geç ortaya çıkacak!
YİĞİT BULUT’UN YAZISININ TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ