Sevgili okurlar, yoldaşlar, sırdaşlar…
Lafı uzatmayacağım, uzun bir peşrev yapmayacağım. Şu sorulara hele bir yanıt verin…
Var mısınız:
Medyanın röntgenini çekmeye?
Perdeleri kaldırmaya?
Görüntüyü netleştirmeye?
Bilinmeyeni bildirmeye?
Yaş aldıkça gazetecilik heyecanı artan Keskin Kalem bundan sonra, her hafta ekranınızda, parmaklarınızın ucunda, kuruyan dilinizde dimağınızda olacak.
Derdiniz, bildiğiniz, gördüğünüz ne varsa da şu mail adresine yazın, çekinmeyin. keskinkalem@medyaradar.com
Keskin’iniz Kalem’iniz artık daha çok sesiniz olacak.
Lafı uzatmadan artık sadece medyayı değil devleti milleti ilgilendiren bir konuya balıklama dalmak istiyorum. Müsaadenizle.
Son zamanlarda herkes muhalif medyada mantar gibi biten yeni oluşumları takip ederken benim gözüm eski tüfek Halk TV’nin üzerinde takılı kaldı.
Çünkü asıl değişim orada yaşandı.
Bence o değişimi özetleyen Halk TV’den kısa bir süre önce kovulan Enver Aysever'di…
Aysever, ayrıldıktan sonra şu tweeti yazmış, sonra da ne yazık ki silmişti…
‘Kimi muhalif medyanın görevi muhalefeti ıslah etmek oldu. Sizi Gül’e, Babacan’a, Davutoğlu’na hazırlıyorlar. Tıpış tıpış.’
Bunu görünce vay vay vaayy. Bir süredir gördüklerimi, duyduklarımı biri artık söyledi, ‘kral çıplak’ dedi diye söylenmiştim kendi kendime.
Peki sadece Enver Aysever mi?
Kemalist kitlenin TV ikonalarından Gülgün Feyman da bir süre önce Halk TV’nin yayın politikasındaki değişime sosyal medyadan şu tepkiyi göstermişti:
Peki ne oldu da CHP’lilerin medya kalesi olan Halk TV her gün Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’ı konuk alır oldu mesela?
Çok değil birkaç sene önce Davutoğlu’nun Suriye politikası Halk TV ekranında kılıçla doğranırken, ne oldu da Ahmet Davutoğlu’nun kendisi, A takımı (Deva Partisi lideri Ali Babacan için de aynı şey geçerli ama biz işin Davutoğlu kısmına odaklanıyoruz) her akşam CHP’lilerle ekranda buluşur oldu. Cevabı basit: Yeni patron Cafer Mahiroğlu.
Deniz Baykal’ın sahibi olduğu kanal bu yılın başında İngiltere’de yaşayan Sivaslı işadamı Mahiroğlu’na satıldı.
Yeni binaya geçildi, altyapı yatırımı yapıldı, yeni elemanlar alındı…
E yeni bir yayın politikası da bunların yanına eklendi…
Mahiroğlu kanal yönetimine yaptığı tercihle zaten işin rengini belli etmişti.
Yayın yönetmenliği görevine Davutoğlu’nun en yakınındaki isimlerden biri olan Osman Sert’e yakınlığıyla bilinen Suat Toktaş getirildi.
Habertürk’ten ayrıldıktan sonra bir süre ABD’ye giden ordan da Haber Global’i kuran Toktaş Halk TV'ye kendi ekibini yerleştirdi.
Fırtına ondan sonra koptu.
Halk TV’de sert ayrılık rüzgarları esmeye başladı.
Pek çok ekran yüzü ve çalışanla yollar ayrıldı.
Bu garip değişim Ankara’da birilerinin haklı olarak dikkatini çekmiş olacak ki Haziran’da Sabah gazetesinde ilginç bir yazı yayımlandı.
Dilek Güngör imzalı yazıda Halk Tv’nin aslında Mahiroğlu’nun üzerine olmadığı, MASAK’ın da FETÖ bağlantılarının peşine düştüğü söyleniyordu.
‘Halk TV’nin yeni patronu Cafer Mahiroğlu’nun adının satışla ilgili resmi hiçbir kayıtta geçmediği ortaya çıktı. Televizyonun sahibi Mahiroğlu’nun eniştesi Süleyman Özen görünüyor. Yönetiminde ise baldızı var. MASAK, İngiltere’deki şirketleri borç batağında olan Mahiroğlu’nun Londra’daki FETÖ sermayesiyle bağını araştırıyor.’
Fazlasını okumak isteyen için linki şuracığa iliştireyim:
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/dilek-gungor/2020/06/19/chpnin-kanali-halk-tvye-paravan-patron
Enver Aysever gider Sevilay ‘Yükselir’, pardon gelir
Neyse tüm bunlar olurken, malum çark ediş konuk profiline de yansıdı.
Enver Aysever’e kapı gösterilirken, aynı kapı Sevilay Yılman’a açılmıştı!!!
Yıllarca ATV-Sabah grubundan ekmek yiyip kovulunca da sadece çalıştığı gruba değil hükümete karşı da bayrak açan Yılman ekran sevdası için Halk TV’nin kapısına gitti.
Gitti ama yayında çaresizce Yılman’a katlanmak zorunda kalan CHP’li seyirci kitlesini aşağılamaktan geri durmadı.
Gürkan Hacır, İsmail Saymaz gibi konukların şaşkın bakışları altında ‘sizin de ne garip bir seyirci kitleniz var yeaaaaaaaaa’ deyiverdi.
Ekranda CHP’lilik, muhalefet, eleştiri, Atatürkçülük arayan izleyiciler, arkasına sığındığı Habertürk kalkanını kişisel intikamlarını tatmin etmek için kullanan Yılman’ı izliyordu. (Keskin not: Yılman’a siper olan Habertürk yönetimi, yakında tehlikenin farkına vardığında her şey için çok geç olacak.)
Ne acı, ne hicap verici bir hal…
Bunları yazarken bile insanın içi acıyor, ancak biz perdeyi kaldırırız, görmek isteyen görür.
Halk TV seyircisi de umarım çekilen operasyonun farkındadır ve gerekli tepkiyi gösterir: Parmağını hafifçe oynatır ve kumandasının tuşuna basarak zap yapar.
Bizim medyanın Selanik göçmenleri: Birand’ın öğrencileri!
Malum bizim ülkede beyaz Türk’üm, asilim, eğitimliyim, soyluyum demenin en kolay yolu ‘Selanik göçmeniyim’ demek.
Öyle bir ülkeyiz ki düşünün yarısı neredeyse Atatürk’ün memleketlisi.
Kim söylemişti hatırlamıyorum ama biri durumu çok iyi özetlemişti: Bu Selanik’in nüfusu kaçtı yahu?
Neyse diyeceksiniz ki deli Keskin bunu niye anlattın?
Vallahi önceki gün Twitter’da zaman öldürürken usta gazeteci Mehmet Ali Birand’ın eşi Cemre Birand’ın paylaştığı tweetlere gözüm takıldı.
Ülke gazeteciliğinin yüz akı Birand’ın doğum günüydü. Eşi de destek mesajlarını zarifçe paylaşıyordu.
Fakat yarabbim, Birand’la çalışan çalışmayan herkes bir Birand ekolü.
Zaten medyada iş bulmak için kendini Birand’ın öğrencisi diye tanıtanları çok gördük.
Ya da insan yetiştirmekten keyif alan Birand’la bir dönem çalışan ama şimdi adamın kemiklerini sızlatanları…
Adamın selam verdiği ‘ben Birand ekolüyüm’ diye hala etrafta dolanıyor.
Ne ye ye bitmeyen Birand ekmeğiymiş kardeşim… Düşün adamın ruhunun yakasından…
Bu editörlük değil bayağı ve düşük gazetecilik
Yani "yazmayayım" diyorum.
Sabrediyorum ama gerçekten yazılmayacak gibi de değil.
İnsan izleyicisini keriz yerine koyar mı?
Koskoca haber kanallarında bu kadar kötü gazetecilik ve editörlüğe izin verilmesi normal mi?
Sabrımın sonuna geldim de yazıyorum ve soruyorum.
Sevgili Habertürk TV izleyicileri size saygısı olmayan bir editörün yazdığı şeyi izlemek zorunda mısınız?
Habertürk TV'de her sabah Ebru Baki'nin sunduğu bir program var. Zaman zaman izliyorum.
İzlerken tam bir editörlük faciasına denk geldim. Ebru Baki hanım ekranda grafik kullanıyor.
Belli ki ekranını daha izlenir hale getirmek istemiş, grafik kullanmış.
İyi de kardeşim grafik böyle mi kullanılır?
Grafikteki bilgi ile KJ'deki bilgi aynı olacaksa, neden grafik yazıyorsunuz?
Grafik ekrana bakıyorsunuz... Gördüğünüz şey ile KJ'de yazan şey aynı
Böyle saçma bir şey TV literatürüne ne zaman girdi? Girdi ise söyleyin de bilelim.
Ayıptır! Bu 'ucuz' editörlüktür.
Yazacağınız tek satır ve 3, bilemedin 4 kelime.
Çok mu zor 4 kelime KJ yazmak?
En başta kendi işinize, mesleğinize saygısızlık!
Sorumlusu kim bilmiyorum ama bu ucuz gazetecilik her yeri sardı.
Haber kanalı mı, konuk kanalı mı?
Bence tüm haber kanalları adını değiştirsin CNN Konuk, Haber Konuk, Konuk TV alternatif isim önerilerim.
Seçin beğenin…
Eskiden açardık bir kanalı, derinlikli VTR’ler, analizler, bol bol muhabir bağlantıları, stüdyo anlatımları izlerdik.
Fakat şimdi ne açsak 4-5 konuk bağlanmış, konuşuyor da konuşuyor.
İş öyle zıvanadan çıkmış ki bir son dakika gelişmesi oluyor, daha haberi vermeden konuk alıyorlar telefon bağlıyorlar.
Anlaşılan o ki haber kanalları yöneticileri işi iyiden iyiye tembelliğe vermiş. Ohhhhhhhh ne ala, haberi hızlı hızlı bültene yetiştireceğine al vitesi boşa, sallat direksiyonu konuğa.
Bir de hani konuk çeşitliliği olur, anlarım. O da yok…
Akşam gece yarısına kadar ekranda duran yorumcu bir bakıyorsunuz sabahın köründe yine aynı ekranda.
Samimi bir sorum var: Konuklar evlerine gerçekten gidiyor mu, yoksa kanalda mı yatıyorlar?
Bir de daha önce de bu yaraya parmak basmıştım ama hiçbir şey değişmedi.
Aynı yüzler, aynı sesler her türlü konuyu uzmanlıklarına bakmadan yorumluyorlar.
Terör saldırısı: Ahmet abi koş
Dış politika krizi: Ahmet abi yetiş
İç politika krizi: E Ahmet abi bi zahmet buna da el at
Ekonomi: Hepimiz biraz ekonomist değil miyiz, para saymayı biliyoruz ne de olsa, Ahmet abi bu da elinden öper
Koronavirüs: Ahmet abi aşı olacan mı, bir çık da onu anlat.
Bir tanesi de çıkıp ‘kardeşim nice başka başka insan var, bu konuları daha iyi biliyorlar, biraz da onlar nasiplensin’ demiyor.
Twitter’da bir laf türedi bu tipler için, kusuruma bakmazsanız yazayım buraya: ‘herbokolog’. Güzel laf. Peki niye böyle?
Çünküüüü:
Ekran tatlı…
Para güzel…
Konuşulmak hoş…
Gerisi boş.