''DIŞARIDAN GELEN BİR GAZETECİ OLSAM SİZİ SOLCU SANIRDIM!'' YİĞİT BULUT'TAN ÖVGÜLER YAĞDI!

Yiğit Bulut, Habertürk TV'de Başbakan Erdoğan'ı ikinci kez ağırladı.Bu kez sorduğu sorular geçen programını bile arattı.

Yiğit Bulut, Erdoğan’ı bir saatten fazla bekledi, bu arada Başbakanın Diyarbakır konuşmasını defalarca ekrana getirdi..

Başbakan Erdoğan, programa katıldıktan sonra "çanak soruları" birbiri ardına sıralayan Bulut, üstü kapalı olarak övgülerde bulunmayı da ihmal etmedi..

Yiğit Bulut, geçtiğimiz programda olduğu gibi, muhalefet liderlerinin meydanlarda dile getirdiği hiç bir söylemi ya da iddiayı Başbakan Erdoğan’a sorma gereği duymadı..

Yiğit Bulut’un Başbakan Erdoğan’a son sorusu ise bir hayli dikkat çekiciydi...Bulut "Dışarıdan gelen bir gazeteci olsam sizin sözlerinizi duyunca sizi solcu bir başbakan zannederdim" dedi..

İŞTE YİĞİT BULUT’UN BAZI SORULARI VE BAŞBAKAN ERDOĞAN’IN YANITLAR

Bütün gün gördüklerinizi nasıl analiz ediyorsunuz?

Bir şey sürekli işlendi. Başbakan Diyarbakır’da nasıl bir mesaj verecek. Bunun üzerine şöyle mi der, böyle mi der? Dün geceye varıncaya kadar devam eti. Biz de kendilerine batıda ne konuştuysak doğuda onu konulşuruz dedik. Fakat Diyarbakırımıza yönelik mesajı da bugün söyledik. Malum Diyarbakır Cezaevi... Bu konu ile ilgili açıklama yaptık. Bir diğer konu özellikle Diyarbakır Havalimanına yönelik bir müjdemiz vardı, onu açıkladık. Diyarbakır yeni cezaevinin de 2011 programına alacağımızı söyledik. En çok mutlu eden şey katılımdı, heyecandı. İktidarımızda Güneydoğu ve Doğu Anadeolu ile ilgili olarak hak ve özgürlükler konusunda aldığım tepkiydi. OHAL, Çekiç Güç söz konusu olunca hafıza yenilenmesi oldu.

Baskıyı nasıl çözmeyi düşünüyotrsunuz? O insanlar demokratik sürece katılmak istiyor ama..

Burada fiili bir durum var.

Örgütten korkuyorlar...

Aynen öyle. Burada halk devletiyle bütünleşmeli. Bu demokratik hakkını ne pahasına olursa olsun kullanmalı. Biz de devlet olrak alınması gereken önelemleri almalıyız. Tüm tedbirleri aldık. Vatandaşımız bu üsreci bir fırsat bilmeli. ve bunu en güzel şekilde değerlendirmeli. Bilboard gördüm. Sandık üzerinde çarpı işareti. Demokrasi mücadlesi veren bir parti sandığa çarpı koyar mı? Bir siyasi parti demokrasiyi kabullenmişse sandığı yok kabul edemez. Türkiye bu otoriter yapıdan kurtulmanın mücadelesini verid. Biz ikinci sınıf bir demokrasi istemiyoruz. Bunun mücadelesi veriliyopr. Bu anayasa değişikliği bunun zeminini hazırlıyor. Daha geniş tabanlı bir anayasa değişikliği hazırlıkları var. Yeni dönemde oluşacak olan kadro... Belki milletmiz bize tek başına bunu yapın der. Daha geniş bir uzlaşma ile bunu yapma şansımzı olursa seve seve onlarla berbaer yaparız. Çok güçlü bir nayasayı inşallah ülkemize kazandırırız.

Öcalan’la görüşüldüğü iddiası var... Ama burada böyle düşünülmüyor.

Burada muhalefet bigi kirliliği yaratmanın gayreti içinde. Acaba evet oylarını nasıl eksiltiriz gayreti içindeler. Burada feraset var ya... Ben halkımın ferasettine çok güveniyorum. CHP milliyete her zaman bidon kafalı, göbeğini kaşıyanlar demiştir. Bu millet CHP’yi tek başına iktidar yapmamaıştır, yapmayacaktır. Güneydoğuya bakalım. 91-95 yıllarına baktığımız zaman burada ciddi manada faili meçhuller vardı ve o dönemde iktidarın ortağı SHP idi. Bu dönem içinde faili meçhuller almış başını yürümüştür. Ne yaparsan yap yanlış bir rolü üstleniyorsun. CHP hiçbir zaman sağlıklı bir yapının oluşmasına vesile olmamıştır. Millet buna bakıyor. Şimdi devamlı bilgi kirliliği, üst üste yalanlar... Benim milletim bunları yutmuyor. Katılımı gördünüz. Bu katılım bir şeyleri ortaya koyuyor. Yatırımlar, özgürlükler, OHAL, Çekiç Güç bu dönemde kalktı, DGM’ler bu dönemde kalktı.

Gerçekten bir görüşme yapıldıysa bu örgütün siyuasi kanadının referanduma katılması gerekiyor...

Bu teoriyi işleyenler bizden önce iktidardaydılar. Terörist başını onlara teslim ettiler. İmralı’ya götüren onlar. Hiç görüşme yapılmadı mı? Ama silahlı kuvvetler, ama sitihbarat. Devlet bu görüşmeleri yapar. Ama siyasi kurum, bizler bu işin içinde asla bulunmyız. Terörü çözmek için devlet bu adımları atar. Her ülkede yapılmış olanlardır. İspanya ve İngiltere’de muhalefetle işbirliği içinde yapılır. Ama biz bunu hiçbir zaman yapamadık. Eylemsizlik kararı alınıyorsa o zaman niçin boykot ediyorlar. Tam aksine demokratik hakkını kullanması lazım.

300 milyar dolarlık silah almışız, 1980-2010 arasında... Teröre o kadar büyük bir para akıyor ki... 30 milyar dolar da komisyon alınıyor, bu para nerede?

Böyle bir şeyin olup olmadığını bilmiyorum. Biz dönemimizde aracılar vasıtasıyla asla konuşmadık. Skorsky’nin kendisiyle konuştuk. Bu görüşmekleri direkt yapıyoruz. Böyle dahi olsa şu anda ne gibi bir harcama yapıldı derseniz rakam çok daha büyük. 400-450 gibi rakamlara ulaşmışız. Bu paralar bölgeyi ihya ederdi. Özellikle ben bölge halkıma bu terörle mücadelede el ele vermemiz lazım. Sadece bu harcama ile bitmiyor. Yatırımcı bölgeden kaçıyor. İstihdam noktasında da bir eksiklik kalmayacaktı. Bunları bizim çok iyi değerlendirmemiz lazım. Yatırım güven ister. İstikrar bölgede sıkıntılı. Bu iki sihirli kelime yatırımda çok önemli. Silah tüccarları, baronlar ciddi manada kazanıyor.

Bundan sonra bölge ile ilgili nasıl bir strateji geliştirmeyi düşünüyorsunuz?

Çok açık ortaya koyayım. B,izim bir defa ülkemizin üniter yapısı üzerinde bir operasyon düşünmemiz akıl karı değil. Muhalefet bilgi kirliliğini yürütmeye devam ediyor. Orta anadoluda prim yapmak istiyorlar. 14 Ağustos 2001’de bunu söyledik. tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek millet... Bundan neden rahatsız oluyoruz ki.. Tek millet derken kimliklerin fazlalılğı bizi rahatsız etmiyor. Herkes kimliğiyle övünebilecek. bunlar aynı zamanda da saygındır. Bu kadar farklı etnik yapı tek çatı altında toplansın: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı.. Bunlar rahatsız etmemesi lazım. Bu bayrağın kırmızı rengi sadece Türkün kanı değil, burada Kürdün de, Boşnağın da Arabın da kanı var. Bunu Çanakkale’ye gttiğimiz zaman orada görürür.z Bu ayrağın al rengi onlardan oluşmuştur. Bunu böyle kabullenmemiz lazım. Tek vatan diyoruz. türkün ne kadar hakkı varsa Kürdün de, Arabın da... hepsinini aynı derece hakkı var. Kendimizi belli bir yere sıkıştırmanın ne anlamı var? Tek devlet diyoruz. Örneğin Amerika... Zenci-beyaz ayrımından arınmış bir Amerika var, Obama şimdi başkan... Tek dil.. Resmi dikl olarak evet, Türkçe. Ama herkes kendi dilini rahatlıkla konuşabilmeli. Siz resmi dil olarak Türkçe’yi koymazsanız bu ülkede birliği dağıtırsınız. Burada ciddi bir tuzak var. O tuzağa benim Kürt kökenli vatandaşlarımızın düşmeyeceğine inanıyorum. Eserler yazabilirler, şimdi bölümler açılıyor. Bunda hiçbir sıkıntı yok. Ama resmi dil Türkçe’dir.

Ana dilde eğitim ile ilgili soru işaretleri de var. Okuyacağız, ama nasıl çalışacağız diyorlar...

Dünyada egemen olan dil İngilizce.. Şimdi İngilizceyi bilmeyen bir insanın çektiği sıkıntıyı düşünün. Aynı duruma benziyor. Hele hele kendi vatanında... Siz hakim olan dili bilmeyeceksiniz...

Siz de buralara gelebilirsiniz dediniz konuşmanızda...

Bazı Kürt kökenli vatandaşlarım, Kürtler sürece katılmıyor diyor. Bir baskı oluşturulmuş. Parlamanetonun içinde 100’e yakın Kürt kökenli milletvekilimiz var. Sürece katkıda bulunuyorlar. Bugün yargıda Kürt kökenli vatandaşlarım var. Eğitim sisteminin içinde on binlerce Kürt kökenli vatandaşım var. Yok diyenler şu anda bu noktadalar. Benim yargıda beninmle ilgili onayı veren farklı mezhebe mensup kişilerin bulunduğu bir daireydi. Sonra bu kişiler CHP’de görev de aldılar. CHP’nin gelişindeki o kadrolaşma mantığında bunlar yatıyor.

Ben yargı kararlarına saygı dyulması gerektiğinde duyarım. Yargı kararlarına uymak mecburiyetindeyim. Bir başbakan olarak bile kabullenemediğimiz birçok kararlara uymak zorunda kalıyoruz. İdare mahkemleri, Danıştay bizim atadığımız valileri yerine atıyor. Bir şube müdürünü bir bakanım görevinden alıyor, tekrar iade... Bunun hesabını millete biz veriyoruz. Bu 12 Eylül Türkiye’nin aynı zamanda idarede de ciddi manada güçlenmesini sağlayacak. Demokrasinin güçlenmesi için Evet çok büyük anlam taşıyor.

Özerk kurumlara müdahale edemezsiniz, BDDK, IMKB... ama hesabını siz verirsiniz...

Anayasada değişkiliğini nasıl yapıyorsan, onlarda da değişiklik yaparsın. İşleri ilgili bakanlıklarla paralel götürebiliyor. Ama yargıda öyle değil. Burada tabi argıçlar devletine doğru gidiş mantığı var. Bu engellenecek diye karşı kampanya yürüyor. Ben tabii milletimin ferasetine güveniyorum. Bizim güvenimizi boşa çıkarmayacak diye düşünüyorum. Halkımızın geleceği burada çok önemli.

Bu iki madde yargıçlar devletinin önünü kesecek mi?

Belli bir kesimin arka bahçesi olmayacak. CHP’nin bu iki madde dışında evet deriz mantığında bu yatıyordu. AYM tamam dedi, bunu bile kabullenemiyorlar. Yine istediklerini alamadılar.

12 Eylül'de yaşananları sonrasında doğanlar bilmezler pek. Siz ne düşünüyorsunuz 12 Eylül'le ilgili? İsterseniz ben kısa bir özet vereyim. Biz aile olarak babam milletvekili olmasına rağmen aç kaldık resmen. Arkadaşlarımın babalarını götürdüler ve 3 yıl 5 yıl sonra döndüler. Sonra da özür dilediler. Ve bu kadar zaman çalındı insanlardan. Yaşamayanlar katılmayabilir ama bence 12 Eylül'ü yaşayan herkes gidip 'evet' diyecektir.

Şimdi Yiğit Bey sen gereğini anlattın zaten benim anlatmama gerek var mı?

Yiğit Bulut: (Gülerek) Siz çok daha iyi anlatırsınız.

12 Eylül’ü gören herkes referanduma katılır, deniyor Diyarbakır’da... 12 Eylül’le ilgili sizin görüşünüz nedir?

12 Eylül’ün arefesinde Selimey’den, Metris’ten, Alemdağ’dan bu arada karakollardan geçtim. Şimdi bütün bunlarla beraber orada olanaları da yaşadım. Bana gelip bazı şeyleri anlatsalar buradan gelip buradan çıkar. Çünkü yaşadım ben. Muhalefetin başındakiler böyle bir şeyi yaşamadılar. Sayın Baykal yaşadı, tamam. Sayın Bahçeli, Sayın Kılıçdaroğlu böyle bir şey yaşamadı. Bağımsız ülkücüler şu anda evet diyorlar. Merhum Türkeş hayatta olsa o da Evet derdi. Merhum Türkeş’in oğlu farklı şeyler söylüyor. Çünkü tam teröristbaşının idamdan kurtulduğu dönemde yaptığı açıklamalar var. Şimdi Tuğrul Türkeş’in o günkü açıklamalarıyla bugünkü açıklamaları siyasete yakışmıyor. O yüzde bağımsız ülkücülerin tavırları takdire şayan. Aynı şekilde daha farklı açıklamalar da bu dönemde gelebilir. ben bu süreçten ayrıca menunum. Bu bir kırılşma noktasıdır anlayışını paylaşan kesim var. CHP’ye, MHP’ye oy veren kardeşlerimden geliyor. Aynıu şekilde BDP’ye oy veren vatandaşlarım. Kürtlerin temsilcisi BDP diye bir şey yok. AK Parti’de BDP’yi katlayacak Kürt kökenli vekillerim var. BDP bu bölgeye ne veriyor. Gerçekçi olacağız. Bu işin lafının edilmesi bir şey kazandırır mı?Biz 12 Eylül’de partileri oylamayacağız. Evet veya Hayır diyeceğiz. BDP ne diyor? Oraya gitmeyeceksin diyor. Bu benim milli irademi ipotek altına almaktır. Ben niye irademi bir partinin ipoteği altına koyayım. Ama bakın bağımsız Kürt aydınları da çıkıp Evet diyor.

Bunlarla ilgili dokunulmazlığın kaldırılması iadei itibardır. Biz bunu en azından yerşne getirmiş oluyoruz.

Bitaraf olan bertaraf olur, sözünüz çok tartışıldı...

Bugünkü BDP’nin durumunu da izah ediyor aynı zamanda. Anti demokratik bir yaklaşım tarzı. Bitaraf olunca ne olacak? Sandığa gitmemek bitaraf olacaktır.

Çok ağır eleştiriler de yapıldı.

Biz başka bir şey de söyledik. Bırakın gitsinler sandığa. İster evet desinler, ister hayır desinler. 2001’de tavrını koydun, şimdi de koyun. Gazetelere ilanlar veriyorsunuz... Tavrını koy ortaya. Biz bunu görüşürken sizinle de görüştük. Kalktık, ekonomik sosyal konseyi buraya dahil ettik. Sizin teklifinizle bunu yaptık. Aynı şey sendikalar için de geçerli. Bütün bunları yapacaksın. Ondan sonra diyecesin ki biz bu işin için de yokuz. Hayır da diyebilirsiniz, evet de diyebilirsiniz. Demokrasiyi kavramak çok farklı bir şey. Olduğunuz gibi görüneceksiniz. Olay budur.

Ben dışarıdan gelsem sizi sol politikacı olarak tanımlarım... Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Biz sosyal adaletçi bir politika izliyoruz. Liberal ekonomi diyoruz ama sosyal adaletçi bir politka izliyoruz. Sol sağ alışılmış anlamda bitti. Merkezde biz varız. Geçmişte söylediğiniz noktalarda burada sosyal hukuk devleti anlayışını biz burada izliyoruz.