DİNÇ BİLGİN'İN "İSTİHBARATÇI GAZETECİLER VARDI" SÖZLERİ FEHMİ KORU'YA NELERİ HATIRLATTI?

Dinç Bilgin'in Taraf'tan Neşe Düzel'e yaptığı açıklamalar tartışılmaya devam ediyor.

Dinç Bilgin'in hatırlattıkları

Dönemsel takıntılarım vardır benim; bir ara 'istihbaratçı gazeteci' konusuna kafayı takmıştım. Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) önemli isimlerinden Mehmet Eymür'ün "Doğrudur. Kodadı 'siyah' olup her hafta İstanbul'daki MİT bölgeye gelir, zarfını alırdı" diye anlattığı 'gazeteci' hakkında ne yazılsa hiç oralı olmadı.

Başında bulunduğu medya grubunun televizyonunda "Sizin isminiz de 'MİTçi gazeteci' olarak geçiyor, kodadınız 'Siyah' imiş" sorusuna verdiği "O dönemde biz üç kişi her hafta MİT'e giderdik" cevabı soruyu soranı bile şaşırtmış...

O dönem ben bunlarla uğraşırken Nezih Demirkent de yurtdışında haber ajansı sahibi olan Gökşin Sipahioğlu için "MİT'le irtibatlıydı" açıklamasını yapmasın mı? Çok uzun yıllar Gazeteciler Cemiyeti başkanlığı yapmış, Hürriyet'i yönetmiş, 'Dünya' gazetesini kurarak ekonomi gazeteciliğine katkı vermiş bir isimdi Nezih Bey; ağzından lâf dirhemle çıkardı.

'MİTçi gazeteci' denilen kategoriye girenlere bir katkı da Hasan Cemal'in 'Kimse Kızmasın, Kendimi Yazdım' kitabında (s. 263-64) var. Doğan Tanyer'i anlatırken...

Doğan Tanyer kim mi? "27 Mayısçı bir emekli subay. 1960 öncesi sivil olarak Cumhuriyet'in Ankara Bürosu'nda çalışırmış. 27 Mayıs Darbesi'nin yapıldığı gün subay üniformasıyla büroya gelince şaşıranlar olmuş. Aynı zamanda MİT'te görevliymiş. Daha sonraki yıllarda avukatlık yaparken Devrim dergisine gelir giderdi. Doğan (Avcıoğlu) Bey'le sohbet ederlerdi. Arada bir ilginç belgeler getirir, Devrim'de yayımlardık. Bunlardan biri, eski gazeteci Mithat Perin'le ilgili bir MİT belgesiydi. Doğan Tanyer ilginç bir insandı. Bizimle temaslarında ilk yaptığı iş, bizim çevremizde kimlerin MİT'e çalıştığını söylemek olmuştu. Doğrusu bazı isimlere şaşırmış, inanmamıştık."

Şimdilerde bir büyük medya grubunun yöneticilerinden olan bir meslektaş, Mesut Yılmaz'ın başbakan iken kendisine gösterdiği 'MİTçi gazeteciler listesi'nin birinci sırasında yazılı ismi kulağıma fısıldadığında ben de müthiş şaşırmış, hatta dehşete düşmüştüm. Kırk yıl düşünseniz aklınıza gelmeyecek türden 'saygın' bir gazeteci... "Hadi canım" dediğimi hatırlıyorum.

Her hafta MİT'e uğrayanlar 'merkez medya'da yönetici oluyorsa, o saygın isim neden olmasın?

Listenin ilk sırasındaki isim fazla şaşırtınca gerideki isimleri sormak aklıma gelmemişti.

Hasan Cemal'in KKKY kitabında 'subay üniformasıyla büroya gelen gazeteci' diye tanıttığı Doğan Tanyer'i Hürriyet başyazarı Oktay Ekşi de tanıyor. Nasıl tanımasın; 1960 darbesi sonrasında Kurucu Meclis üyeliğine atanmış, ardından kariyer planlaması yaparken, "Hadi gel seni Türkiye'nin Londra Büyükelçiliği'ne mahalli kâtip olarak gönderelim" teklifini Doğan Tanyer'den almıştı... O sayede gittiği Londra'da 4,5 yıl kaldığını anlatan yine kendisi...

Doğan Tanyer'den 'hem gazeteci, hem subay, hem de ağabeyimiz konumunda olan' diye söz ediyor Oktay Ekşi...

'Mahalli kâtip', hemen anlaşılacağı üzre, büyükelçiliğin bulunduğu mahalden sağlanan memur anlamına geliyor. Bildiğim kadarıyla, merkezden atanan belki de tek mahalli kâtip Oktay Bey...

'Subay-MİT mensubu-gazeteci' Doğan Tanyer'in Devrim'e getirdiği 'MİT belgesi' 6-7 Eylül (1955) olaylarında ismi çok geçen 'İstanbul-Ekspres' gazetesinin sahibi Mithat Perin tarafından yazılmış bir mektuptu. Devrim, Kayseri Cezaevi'nde yatmakta olan Perin'in mektubunu, "Milli Emniyet ajanı politikacıyı tanıtıyoruz" başlığıyla 19 Ocak 1971 tarihli nüshasında yayımladı.

Mektup 1962 yılı sonlarında yazılmıştı. Muhatabı MİT Müsteşarı Korg. Fuat Doğu'ydu. Garip bir mektuptu. Belliydi ki, hiçbir biçimde fâş olmayacağı, yazanla muhatabı arasında kalacağı güveniyle kaleme alınmıştı mektup; mahremiyet bozulunca okuyana garip geliyordu...

"25 seneyi bulan gazetecilik hayatımda açık veya gizli hiçbir faaliyetten geri durmadığımı herkesten evvel servisin bildiği kanaatindeyim" diye başlayan mektup artık hapisten çıkma hazırlığı yapan bir gazetecinin rüyasını anlatıyordu. Hapis sonrası yine gazetecilik yapmayı düşlüyordu. Yapacağı yayınlarla komünizme ve Kürtçülüğe karşı cephe oluşturacak, Irak'taki Kürtçülük hareketleri yüzünden Doğu illerinde görülen kıpırdanmaları hedef alacaktı. Hapisteki Doğulu Kürt milletvekilleriyle görüşmüş, birkaç 'Kürtçü ve komünist' dışında çoğunun desteğini almıştı.

"Gazetem olursa DP kadrosunu siyaset dışı tutabilirim" de diyordu Perin...

Mektup yazarının MİT Müsteşarından bir ricası vardı: Sahibi olduğu Havadis Matbaası ile İstanbul Ekspres gazetesine mali yardım, resmi ilân ve kredi kolaylığı...

Yıllar sonra (1 Temmuz 2000) "MİTçi gazeteciler" polemiği patladığında, kapısını çalan Sabah gazetesinden Tayfun Gönüllü'ye, Mithat Perin, "Bunu Gökşin mi söylüyor, öyleyse MİTçi odur" açıklamasını yapacaktı.

Artık bu konuyla ilgilenmiyorum.

Taha Kıvanç/Yeni Şafak