DİNÇ BİLGİN ALAATTİN KAYA'YLA YENİ BİR GAZETE Mİ ÇIKARTACAK?...MEDYA İMPARATORLUĞU HAYALİ VAR MI?..SABAH VE ATV'Yİ YENİDEN ALMAK İSTİYOR MU?..İŞTE DİNÇ BİLGİN'DEN İLGİNÇ AÇIKLAMALAR!..
Sabah-atv'nin eski patronu Dinç Bilgin, medya varlıklarının Çalık Grubu'na satışı sonrası TMSF ile helalleşti. Keyfi yerine gelen Bilgin, Zaman'dan Nuriye Akman'a konuştu:
Dinç Bilgin, Bebek'te Eliyeşil korusu içindeki villalardan birinde oturuyor. Oğlu Önay Bilgin, babasının bu evi çok sevmediğini söylerken Dinç Bey, eskiden beri göçebe yaşadığını, eşi, kedileri ve bir yardımcı ile birlikte kaldığı bu evle ilgili sıkıntısı olmadığını belirtti. Ancak bahçede, hatta arka planda denizin göründüğü pencere önünde fotoğraflanmak istemedi.
Sakindi. Alçak sesle konuştu. Cümleleri çok kısaydı. Siz okurken fark etmeyeceksiniz ama onları bir paragraf haline getirebilmek için çok soru sormak durumunda kaldım. Yeni bir polemik konusu çıkarmaktan özenle kaçındı. Sükûnetinin altında fırtınalar varsa bile onu hissettirmedi. Kendiyle de kamuoyuyla da hesaplaşmasını bitirdiğini düşünüyordu. Medyada yeniden var olmayı arzuluyor ama hayal ile gerçek arasındaki farkı biliyor görünüyordu. Bu konudaki planlarını paylaşmadı. Geçimini nasıl sağladığını da öğrenemedim. Çünkü bu sorunun kendisini aşağıladığını düşünerek cevaplamak istemedi. Bir de Turgay Ciner'le davalık oldukları şu meşhur gizli belge meselesini tam konuşamadık. Kalp kırık olunca, diyalog da kırılıyor. Dokuz yıl boyunca ekmeğini yediğim patronumla daha iyi koşullarda görüşmek isterdim. Umarım bir gün o da olur...
Efendim son sekiz yılı nasıl geçirdiniz? Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Biraz geçmişin muhasebesini yaptım. Rahat özeleştiri yaptığım için fazla sorunum olmadı kendimle hesaplaşırken. Çok hareketli bir hayattan sonra durağan bir hayata geçtim. Tembelliği bir miktar sevdim.
Kendinizi patron gibi hissediyor musunuz yine de.
Evet yani insan kendisini alıkoyamıyor o duygudan. Tabii ara sıra gerçeklerle karşılaşıp hayal kırıklığına uğradığım oluyor. Gazete sahibi olmak dehşet keyifli bir şey. Ama eski gazete sahibi olmak da o derece fena bir şey. Yani herkesin hesabı olan bir adam oluyorsunuz. Hoş bir şey değil.
Bir dönem medya patronlarının kamu ihaleleri başta olmak üzere her şeye köpek balıkları gibi saldırdıklarını söylemiştiniz. Köpek balığı olmayı özlediniz mi?
Bunu bir özeleştiri gibi görün. Kimseye söz söyleme hakkımı bulamıyorum kendimde. Böyle bir özlemim de yok.
Sabah ve atv'yi yeniden almayı istemiyor musunuz?
Bu arzu hep vardı. Hiçbir zaman azalmadı. Ama geçen zamanda daha realist oldum. Yani bu işin benden çok fazla uzaklaştığını gördüm. Şimdiki ilgim, her ikisini de ben kurdum. İnsanın kendi çocuğunun geleceği gibi. İlgim profesyonel düzeyde. atv'nin haberlerine, programlarına iyi mi yapmışlar, kötü mü yapmışlar diye bakıyorum. Sabah'a bakışımda yine aynı şekilde gazete ne kadar özünden kaybediyor, ne kadar özüne ilave yapılıyor şeklinde. Tabii tarafsız olmam mümkün değil. Ben olsaydım çok daha iyi yapardım.
Mesela neresi size batıyor?
Gazetenin yeni sahiplerini de kırmak istemiyorum. Benim gazete sahipliği anlayışımla şimdi yeni gelenlerin anlayışı arasında çok derin farklılıklar var. Sabah sıfırdan başladı, büyüdü, gelişti, olgunlaştı, karakteri de bu arada meydana geldi. Bu işlemin içinde, bu yeni gelenlerin hiçbirisi yok. Profesyonel anlamda hiçbiri gazeteci değil. Şimdi meslekten olmayanların çıkarttığı bir Sabah var. Benim büyük eleştirim o. Niyetleri iyi olabilir. Ama meslekten değiller.
Bu, Sabah'ı ne hale getiriyor?
İşte nasıl oluyor, gazete satış erozyonuna uğruyor. Sabah uzun yıllar Türkiye'nin en çok satan gazetesiydi. Hoş, benim başıma