DİLARA GÖNDER'DEN DEKOLTE SAVUNMASI; "RAHATLIĞIM GÖZE BATTI"

NTV Spor'un güzel ve başarılı spikeri Dilara Gönder şu sıralar olumlu olumsuz çok eleştirilen biri!

NTV Spor'un güzel ve başarılı spikeri Dilara Gönder hayatının bilinmeyenlerini ve başarısının hikayesini anlattı.

NTV Spor'un güzel ve başarılı spikeri Dilara Gönder şu sıralar pek çok erkeğin gözdesi. Güzelliği sanal alemlerde uzun muhabbetlerin baş konusu... Zaman zaman ekrandaki rahatlığıyla ilgili eleştiriler alsa da doğallıktan yana olduğunu belirtiyor ve ekliyor: "Kasılalım, sanki robotmuş gibi mimiksiz, ruhsuz haber sunalım... Bu beklenebiliyor. Ben buna karşı bir duruş sergiliyorum. Televizyonda kadın modeli rahatlamalı. O kadar kasılacak, takıp takıştıracak sanki başka bir dünyadanmış gibi gösterecek bir duruma gerek yok" diyor ve ana haber spikerliğinin kendisine şu an büyük geleceğinin altını çiziyor.

Neden spor spikerliği yapmayı seçtiniz?

Üniversite ikinci sınıftayken evime yakın olduğu için FB TV'ye staj için başvurdum. Kulüp televizyonu olduğunu bile bilmiyordum. Deneme çekimi yaptılar ve ekrana uygun olacağıma karar verdiler. Dört ay sonra müzik programıyla başladım, ardından yarışma programı sundum. Neticede bir spor kanalı olduğu için haber okumaya başladım. Kendi yolumu seçmem gerekiyordu. Ben de "Sporu ve haberciliği seçeceğim" dedim. Ve Lig TV'ye geçtim. Daha sonra sadece futbolun da yeterli olmayacağına karar verdim. Okay Karacan'dan gelen teklif üzerine Formula 1 için hazırlanmaya başladım ve böylece bir dünya organizasyonunda yer aldım. Organizasyonun ortalarında NTV'den teklif geldi ve kabul ettim.

- Bir çok genç kadının hayali, ana haber spikerliğidir aslında...

Yok, benim değil. Hatta geçen yıl çok saygı duyduğum bir isimden böyle bir teklif de aldım ama "kendi bahçemde bir ağaç olduğumu ancak haberciliğin bahçesinde bir fidan olduğumu" söyledim. Habercilik başka bir kulvar. Sadece ekrana çıkıp prompter okumak değildir meziyet. Meziyet, prompter gittiğinde her şeye hakim olabilmek, lafı çevirebilmek; doğru kişiye doğru soruyu sorabilmektir. O meziyet bende yok; daha doğrusu donanım yok. Kendimi bu konuda yeterli görmem için muhabirlikten başlamam lazım... Bana şu an o koltuk büyük gelir, oturamam.

- Hangi sporları yaptınız?

Hentbol, masa tenisi, tenis, atletizm. Ancak şimdi pek yapamıyorum, sadece koşuyorum.

- Hep spor haberlerini takip eder miydiniz?

Bu meslekten önce sadece tuttuğum takımın haberlerini takip ediyordum. Tabii ki bu işin içine girdikten sonra ister istemez takip ediyorsun çünkü günde dört ayrı bülten sunuyorum. Haberi verirken haberi öğreniyorsun da...

'Güzelliğimin merkezde olması beni eksik bırakıyor'

- Maçlara gidiyor musunuz?

Bu yıl hiç gitmedim. Zaten keyifli bir yıl değildi.

- Hedefiniz ne; mesela ilerde talk show yaparken görür müyüz sizi?

Bunun için donanımlı olmam gerekiyor. "Haydi ben geldim, herşeyi yaparım" havasını sevmiyorum. Her işe el atabilirsin ama her işte de batabilirsin. Hedefim para da değil. Çok mu güvencem var? Hayır. Ama paraya bakışım bu yönde... Eğlenceli şeyler yapmak istiyorum diyelim.

- İsminiz neden bu kadar ön plana çıktı?

Enerjidir belki... Bizim işte genelde konuşulan güzelliktir. Güzelliğin yüzde 20 kaldığı, içeriğin yüzde 80 benden de olduğu bir program yapmak isterim. Doğallığımla ilgili ya da fikirlerimle ilgili güzel geri dönüşler beni daha çok mutlu ediyor.

- Güzelliğiniz çok konuşuluyor ama...

Ekran önündeysen güzellik çok önemli, evet. Güzellik, ses, duruş o bileti veriyor. Ben bu bileti aldım ama önemli olan o tren nereye gidiyor? Daha yeni kalkıyor trenim. Uğrayacağım istasyonlarda öğreneceğim çok şey var... Bakın ben en alttan geldim. Kulüp televizyonculuğundan başlayan dokuz yıllık bir yolculuk benim ki. Sadece güzellikle bu yolu bu kadar sağlam çıkamazdım. Güzelliğimin merkezde olması beni eksik bırakıyor.

'Ekranda rahatım, fotoğraf çektirirken değil'

İnsanların gördüğünü benim de gözüm görüyor ama benim hikayem güzellik değil. Güzellik giriş, ben gelişmeyi bekliyorum. Zaten güzellik ne kadar önemsenmeli ki? Ben yapı olarak güzellik yarışmalarına karşı bir insanım. 20 kızın yanyana geçip, "en güzel benim" demesi hoşuma gitmiyor. Güzellik suni bir güç bence. Hayatımın merkezine güzelliğimi koymuyorum.

- Sizi ekranda rahat görüyoruz ama öncesinde bir heyecan bastırma süreci yaşamıyor musunuz?

Zaman zaman rahatlığımla ilgili eleştiriler alabiliyorum. Ben sunuculukta şunu kabul edemiyorum; kasılalım, sanki robotmuş gibi mimiksiz, ruhsuz haberi sunalım... Bu beklenebiliyor. Ben buna karşı bir duruş sergiliyorum. Hatta başıma da komik şeyler geldi; gülme krizi, mikrofonun içime kaçması gibi... Doğallığın bu alana da yansıması gerektiğini düşünüyorum. En nihayetinde spor haberi veriyoruz. Evet, çok gergin bir yıl geçirdik ve bu gerginlikte rahatlığım biraz daha göze batmış olabilir. Fakat o kamera heyecanı bende yok. Dediğim gibi televizyonda kadın modeli rahatlamalı. O kadar kasılacak, takıp takıştıracak sanki başka bir dünyadanmış gibi göstermeye gerek yok. Şu da var ki, fotoğraf çektirirken de bir o kadar rahat değilim...

- Spor spikeri olunca erkek muhabbetlerinin aranılan kadını oldunuz mu?

Yok, olmadım. Muhabbetlerde sorular soruluyor aslında ama diyorum ki, "Ben dokuz yıldır bu işi yapıyorum. 20 yaşındaki bir erkek ise neredeyse 12 yıldır bu işin içinde. Ben kadın olarak onunla aynı noktada olamam." Sonuçta ben halı saha tozu yutmadım, kapalı kutuda öğrendim bunları. O yüzden erkek muhabbetinden ancak ben birşeyler öğrenirim.

- Futbolu bir erkekten daha iyi bilirim gibi bir iddianız yok yani..

Hayır, yok.

- Erkeklerin en büyük şikayeti hep eşinin, sevgilisinin futboldan anlamamasıdır.

Futboldan anlamamak diye birşey yok bir kere. Kuralları belli. Mesela, "Ofsaytı biliyor musun?" diyorlar. Ne kadar anlamsız bir soru. Hepimiz bir yerlerden mezunuz; matematiği, fiziği nasıl öğrendiysek bu oyunun da kuralları var işte. O çerçevede izler ve anlarsın. Bu ne kadar takip ettiğinle alakalı. Bir kadın futboldan anlamadığı için değil, ilgisi olmadığı için bilmiyordur.

Banu DURAN / VATAN