Efendim; önce “İlkesel düzeyde” şunu belirteyim ki yanlış anlaşılmasın. Hangi parti olursa olsun (CHP, AK Parti, MHP, vb) onların belediye başkanları, kadroları arasında yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma, vb yapan varsa hepsine muhakkak soruşturma açılmalı, ne ceza gerekiyorsa verilmelidir. Bu konu partilere göre tartışılacak bir konu değildir. Olması gerekendir, doğrusudur. (Tabii bazı kaidelere uymak ve tarafgir imajlar yaymamak kaydıyla.) Aksi düşünülemez!..
Genel Manzara İç Açıcı Değil!..
Hemen her kesimin “Devlet malı deniz yemeyen domuz” sözünü adeta şiar edindiği, yolsuzluk ve rüşvetin, herkesin çapına göre oranlarla dağıtıldığı ama muhakkak dağıtıldığı anlaşılan bu ülkede başka türlü olması da hiç mümkün görünmüyor zaten. Çok yazık!..
Bunların üstüne şimdilerde birde bu tarz yollarla “Siyasetin finansmanı” meselesi çıkmış görünüyor. Hem rakamlar katlanıyor hem de işler bireysel olmaktan çıkıp daha organik bir hal alıyor. Merkezi ve yerel iktidar oluşumları bu çark üzerinde dönüyor. Bütün partiler bu kanallardan şu veya bu oranda besleniyor. Bu açıdan genel manzara hiç de iç açıcı değil…
Ancak buraya bir nokta koyalım…
Artık Algı Her Şeydir!..
Günümüzde artık her şeyi “Algı savaşları” belirliyor. Doğru veya yanlış olmanızın fazla bir önemi –maalesef- kalmadı. Önemli olan zihinlerde oluşan algıdır. Bu algı haklı da olabilir haksız da. Burada öne çıkan insanların algı dünyasında “Şu yüzden” yahut “şunlar yapıyor” kanaatinin oluşmasıdır. Tabii medya veya başka yollarla yaratmak istediğiniz algı geride tepebilir o başka. Bugünde benzeri bir durum oluşmuşa benziyor.
Örneğin diyelim ki hedefteki CHP belediyeleri boğazına kadar rüşvete batmış, görevi kötüye kullanmış, vb olsalar dahi algı her şeydir. Bir kez “Onlara bunu baskı kurmak için yapıyorlar” algısı yerleşmişse artık ağzınızla kuş tutsanız nafiledir. Bu algıyı kolaylıkla kıramazsınız. Bunlar tümüyle ve sadece hukuksal alınmış, gerçekten bağımsız kararlar olsa dahi artık işler öyle bir noktada ki sonuçta dönüp dolaşıp siyasi iktidar suçlanacaktır. Olayın bu boyuta sıçramasının sorumlusu da o olmalı zaten!..
En Tehlikelisi: Yargı Siyasallaşmıştır Kanaati!..
Ancak en tehlikelisi devletin adalet terazinin siyasi çekişmelerde bir “Taraf” olarak görünmesi, damgalanması ve tartışma zeminine çekilmesidir. Maalesef günümüzde yargıda bu saflaşmalar içinde tartışma konusu haline gelmiş veya getirilmiştir. Bunda siyasi iktidarın tutumu belirleyici görünüyor. Artık herhangi bir belediyeye yapılan operasyon sadece operasyon olarak görülmemektedir. “Hukuki kılıfa uydurulmuş” hükümet tasarrufunda bir baskı olarak görülmektedir. İşte en sakıncalı algı tam da budur!..
Aynı şekilde siz mekanizma olarak istediğiniz kadar kılı kırk yarın, yaptığınız işlem hukuken bütün normlara uygun olsun, şayet bir kez “Yargı siyasallaşmış” kanaati oluşmuşsa her şey nafiledir. “Bu karar siyasi olarak alınmıştır”, “Talimatla uygulanmıştır” algısı yerleşmişse artık sürece bu kanaat damga vuracak demektir. Öyle mi değil mi tartışmasına girmiyorum. Objektif analiz yapmaya çalışıyorum.
“CHP’yi İtibarsızlaştırma” Operasyonu mu?..
İşte diğer belediyelerle birlikte, son Beşiktaş Belediyesiyle ilgili uygulamada da bu kanaat öne çıkmaktadır. İnsanlar artık her şeyin siyasi olduğuna inanmaktadır. Beğenelim, beğenmeyelim “Nabız” budur.
Toplumun belli bir bölümü “CHP’ye haksızlık yapıldığını” , “Bütün bunların CHP’nin belediyeleri kazanmasını hazmedememesi neticesi olduğunu” düşünmektedir. Aynı şekilde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na açılan davaların ve “Siyasi yasak” durumunun da aynı amaca hizmet ettiğine inanmaktadır. Bu kanaat -en azından şu aşamada- kolaylıkla değişeceğe benzememektedir.
İnsanımız “Mağdur”u Sever!..
Siyasetin ve toplumun kendine özgü bir psikolojisi vardır. Türk toplumu daima “Mağdur” görüneni sever, korur. Normalde onu destekleyeceği yoksa bile destekler. Ona göre kim “haksızlığa uğramış” ise -geleneksel tercihine ters olsa bile- ona arka çıkar. “Halkın vicdanı” böyle çalışır!
Aslına bakılırsa AK Parti ve Erdoğan’ın yükselişi bile bir “Mağduriyet hikâyesi” üzerinden olmuştur. “Bir şiir okuduğu için” hapse giren Erdoğan ve partisinin yanında durmuştur. “Başörtü mağdurları” nı içine sindiremediği için AK Parti’ye destek atmıştır. Bugün evrim geçirip, bizzat kendisi “Müesses nizam” haline gelen AK parti bunları unutmuş görünmektedir. Dolayısıyla derste çıkaramamaktadır. Kendi ayağına sıkar bir görüntü vermektedir. Farkındalar mı bilmem?..
AK Parti CHP’yi İktidar Yapmaya mı Çalışıyor?..
Aynı şekilde halk Ekrem İmamoğlu kazandığı halde ilk İBB seçimini iptal eden YSK’ya kızıp ikinci seçimde daha büyük farkla tekrar İmamoğlu’nu seçmiştir. AK Parti bunu unutmuşa benzemektedir. Bana kalırsa – varsayalım tüm iddialar doğru ve kanıtlı olsa bile - CHP’li belediyelere yönelik operasyonlar “Kamu vicdanı” nda başka çağrışımlar doğurmaktadır. CHP’li belediye başkanları gereksiz yere üzerine gidilen, haksızlığa uğrayan, aşırı baskı gören kişiler intibaı bırakmaktadır. Bu imajı hak edip etmedikleri tartışması bir yana somut durum budur.
Eğer durum buysa, AK Parti operasyonlarla “CHP’nin ekmeğine yağ sürüyor” bile denebilir. AK parti adeta CHP’yi ite kaka iktidar yapmaya uğraşmaktadır. Öznel niyeti bu olmasa da başlattığı nesnel süreç bu sonuca doğru gitmektedir. Çünkü operasyonların “Siyasi kaygılarla yapıldığı” kanaati yerleşmektedir. Böyle giderse AK Parti kendi elleriyle iktidarı CHP’ye hediye edecektir. CHP bugünkü yapısıyla bu statüyü hak ediyor ya da hakkını verebilir mi ayrı konu…
AK Parti Ne Yapmak İstiyor?
Ak Parti dedikte o halde ne yapmaya çalışıyor? İnsanlar ve özellikle muhalifler bu operasyonların “İtibarını zedeleme”, “CHP’yi sindirme”, “Suça bulaştırma”, “Birinci parti olmaktan çıkarma”, vb için yapıldığını düşünüyorlar. AK Parti’nin hukuku siyasallaştırarak “CHP’yi yıpratma” çabasında olduğunu söylüyorlar. Bu sıkıştırmanın birde “Borçlarını ödemeye zorlama” şeklinde ekonomik boyutu var görünüyor. Erdoğan olayı “Silkeleme” tabiriyle zaten özetlemişti.
Bunu –belki- ayrıca İmamoğlu’na siyasi yasak getirerek, CHP içi huzursuzluk ve tartışmaları kaşıyarak halletmeyi düşünüyor olabilirler. Bunlar doğru mu yanlış mı bilmiyorum. Ama bu cenahtaki nabız o yönde. Lakin her ne olursa olsun muhalif kesimi ajite edip, mıknatıs etkisi yaratıp, CHP ve adayı etrafında kenetlenmeye mecbur bırakabileceği ihtimali olduğunu söyleyebilirim. AK Parti’ye bu akılları kim veriyor bilmiyorum ama bu “Akıl” kendi başına pek akıl gibi durmuyor. Tekrar “Gerilim stratejisi”nden medet umulmaktadır. Bununla birlikte “Risk” göze alınmışa benzemektedir. Ancak bu politika bana “Sürdürülebilir” görünmüyor…
Boş Denize Olta Atılmaz!..
Şimdi ilaveten şöyle birde durum var. AK Parti kendi belediyelerine de aynı şeyi uygulasaydı bir şansı olabilirdi. Oysa şimdi “Tek yanlı” ve “taraflı” bir uygulama olarak görünüyor. O zaman herkes “Bakın ne kadar eşit davranıyorlar. Kimsenin gözünün yaşına bakmıyorlar” derlerdi. Hatta takdir toplarlardı. Bu haliyle tam tersi oluyor.
Fakat AK Parti’nin muhakkak kendine göre daha ayrıntılı planları olmalı. “Boş denize olta atılmaz” misali muhakkak bir balık tutacaklarını düşünmüş olmalılar. Bu hesapları nedir tam çözemedim. (Bu birazda süreçteki İmralı olayının gidişatına, DEM’le yakınlaşmaya bağlı) Zamanı gelince uygulamaya koyacaklardır.
“Bumerang Etkisi” Olabilir!..
Başarırlar mı başarmazlar mı, olayların akışı elverir mi vermez mi, mecburlar mı değiller mi, bir tür panik ya da korku hali mi bilemem. Belki yanılıyorumdur, göremediğim bir yan vardır. Ancak bildiğimi zannettiğim bir şey var. O da aynı politikanın bir tür “Bumerang etkisi” ile dönüp AK Parti’yi vurma ihtimalidir. Evdeki hesap çarşıya uymayabilir.
Hiçbir art niyet taşımadan benden söylemesi!..
17. 01. 2025