Didem Arslan Yılmaz'ın unutamadığı yayın! Tansu Çiller "kesin" dedi, sonra elime tırnaklarını geçirdi!
Türkiye'nin Nabzı programını sunan Didem Arslan Yılmaz, başbakanlığı döneminde Tansu Çiller'le yaptığı canlı yayını anlattı
Geçen yıl veda ettiği Habertürk'e yeniden geri dönüp her gün Ajans 17 ile pazartesi ve perşembe günleri Türkiye'nin Nabzı programını sunan Didem Arslan Yılmaz, başbakanlığı döneminde Tansu Çiller'le yaptığı canlı yayını anlattı. "Başbakan Çiller'le yaptığım o canlı yayın, meslek hayatımın dönüm noktasıdır" diye niteleyen Yılmaz, "Çiller'le Aydın Doğan'ın arası çok gergindi ve o konunun açılacağı belliydi. Programda Tansu Hanım, Aydın Bey meselesini açınca Aydın Doğan yayına bağlandı ve ben de kendisine söz hakkı verdim. Tansu Çiller kağıda ‘Kesin' diyerek yayının bitirilmesini istedi, bu olmayınca da ayaklarını yere vurmaya başladı, derken sonunda elimi yakalayıp tırnaklarını geçirdi. O programı asla unutamam" diye konuştu.
Didem Arslan Yılmaz'ın Sözcü'den Yüksel Şengül'e verdiği söyleşi şöyle:
"O ilk günü hiç unutmam"
– Kamera önüne geçip haber sunduğunuz tarih 1992…
İlk kez çeyrek asır önce Bursa'da Flash TV'de haber sunarak ekranda görünmeye başladım. Ondan önce Basın Yayın Yüksekokulu öğrencisiyken Eminönü Belediyesi'nde arkadaşlarla gazete çıkarıyorduk.
– Kamera önüne geçtiğiniz o ilk anı hatırlıyor musunuz?
Kamera önüne geçtiğim o ilk anı asla unutamam. Bir süre eğitim görürüm, deneme çekimleri yaparlar diye düşünürken, Bursa'ya gider gitmez, makyajımı yaparak beni canlı yayında kameranın önüne attılar (gülüyor).
– Eyvah…
Evet, eyvah ki ne eyvah!.. Yöneticiler ‘Yaparsa yapar, yapamazsa gider' demişler. O gün meslek hayatım başlamadan sona erebilirdi.
"Fazla adrenalin de kötü"
– Heyecanlandınız mı?
Kamera önünde heyecandan ne söylediğimi bile duymuyordum. Patron ‘Ekranda güzel duruyor, devam etsin' demiş. Daha sonra haber sundum, program yaptım. Ekrandaki ilk tecrübelerimi orada edindim.
– Artık heyecan kayboldu mu?
Kamera önünde 25 yılım geçse de yine heyecanlıyım. Bu heyecanı kaybedersem mesleğimi yapamam. Canlı yayındaki o adrenalin muhteşem bir şey, insan tiryakisi oluyor. Ancak adrenalin bazen tavan yapıyor, o kötü işte.
– Mesela…
Mesela, Reina katili Abdulgadir Masharipov'un yakalandığı gece, televizyondan eve gittim, sabaha kadar uyku tutmadı. Adrenalim öyle fırlamış ki, uyutmadı.
– Ülkede genel bir sıkıntı, genel bir hüzün var. Bunlar sizi nasıl etkiliyor?
Yıllardan beri hâlâ terör ve şehit haberleri vermekten son derece mutsuzum. Öte yandan kadına şiddet ve çocuk istismarları var. Bütün bunlar bir kadın ve bir anne olarak yüreğimi yakıyor.
"Eleştiriliyorum ama..."
– Duygularınızı her zaman kontrol edebiliyor musunuz?
Kamera önünde duygularımı her zaman kontrol etmeye çalışıyorum. Ancak son olarak yakalanan Reina katliamcısının kaşı gözü yarılmış fotoğrafını görünce, içimden keşke daha çok dövselerdi dedim.
– Göz önünde olmak eleştiriyi de getirir…
Konuklarımın sözünü çok fazla kestiğim için eleştiriliyorum. Oysa hem zamanı ayarlamam hem de konuşmak için gözümün içine de bakan diğer konuklarıma söz hakkı vermem gerekiyor.
– Herkes “Yeni sistem neler getirecek?” diye merak ediyor…
Türkiye'ye getirilmek istenen yeni sistemle ilgili pek çok kişi gibi bende de soru işaretleri var. Ayrıca AKP'lilerin de kendi aralarında yaptıkları toplantılarda pek çok soru sordukları geliyor kulağıma. Endişe herkeste var. Uygulamada neler olacağını hep birlikte göreceğiz. Bu iş, referanduma gidiyor. Referandum sonucunu kestirmek mümkün değil.
– Kemal Kılıçdaroğlu'nun bayrak ve başkentle ilgili son derece çarpıcı endişeleri var.
Evet, ‘Bayrağımız ve başkentimiz değişebilir' dedi Kılıçdaroğlu. Bunu AKP'nin Bursa milletvekili de söyleyince Başbakan açıklama yaparak, bayrağın değişmeyeceğini dile getirdi. MHP'nin de hassas olduğu bir konu bu. Bayrağımızın ve başkentimizin değişmeyeceğine ben de inanmak istiyorum.
– Ülke olarak bu sıkıntılı süreçten en sağlıklı çıkışın formülü size göre nedir?
Ülkenin bu sıkıntılı süreçten çıkışı Atatürk ilkelerinin aydınlığıyla mümkündür. Atatürk'ü en son müfredattan çıkarmaya çalıştılar ama gönüllerimizden çıkarmaları mümkün değildir.
"Çiller yayını kesemeyince elimi yakalayıp tırnaklarını geçirdi"
– Meslek hayatınızın dönüm noktası olan bir program var. Konuğunuz da Başbakan Tansu Çiller…
Başbakan Tansu Çiller'le yaptığım o canlı yayın, meslek hayatımın dönüm noktasıdır. Çiller'le Aydın Doğan'ın arası çok gergindi ve o konunun açılacağı belliydi. Programda Tansu Hanım, Aydın Bey meselesini açınca Aydın Doğan yayına bağlandı ve ben de kendisine söz hakkı verdim. Tansu Çiller kağıda ‘Kesin' diyerek yayının bitirilmesini istedi, bu olmayınca da ayaklarını yere vurmaya başladı, derken sonunda elimi yakalayıp tırnaklarını geçirdi. O programı asla unutamam.
– Bundan sonraki hedefleriniz…
Sadece huzurlu ve mutlu çalışmak istiyorum. Televizyon dünyasında karşılaştığım haksızlıkları, entrikaları bir gün yazmak istiyorum.
– Sizi üzdüler galiba…
Darbe döneminde çok yüksek reytingleri olan programlar yaptım. Ancak benim için iyi olmadı galiba! Birisi mesleğimi sorguladı, bir diğeri Aydın Doğan'a şikayet etti. İnanılmaz çirkinlikler, kıskançlıklar yaşadım. Şimdi mutlu ve huzurluyum.
"Bugünlere gelmemde en büyük katkısı olan isim Uğur Dündar'dır"
– Hayatınızdaki tek hedef habercilik mi oldu?
Boğaziçi Mütercim Tercümanlık bölümüne girmek istiyordum. Sınavlarda 5 puanla kaçırdım tercümanlığı ve basın yayına girdim. Kader işte. O gün çok üzülmüştüm ama sonra mutlu oldum. Ne var ki medyada keşkelerim çok oldu.
– Ekrana bakınca her şey güzel görünüyor.
(Gülüyor) Gazeteciliği, televizyon haberciliğini herkes kolay sanıyor. Oysa zor bir meslek. İlk yıllarda ‘Gazetecilik yapacağına git limon sat' dediler.
– Gelelim sizin geniş kitlelerle tanışmanızı sağlayan, Türkiye'de televizyon haberciliğinin en usta ismine…
Bugünlere gelmemde en büyük katkısı olan kişi Uğur Dündar'dır. Üzerimde çok emeği var. Meslekteki miladımdır Uğur Bey.
– Yolunuz nasıl kesişti?
Kuzenim, Ayhan Şahenk'e özgeçmişimi vermiş. Ayhan Bey de Uğur Bey'e iletmiş. Hiç unutmuyorum, Uğur Bey babamı aradığında babam çok heyecanlanmıştı. Kanal D'de önce muhabirlik yaptım. İzlenimleri anlatırken, sanırım Uğur Bey tarzımı beğendiği için beni ekrana çıkardı. Sonrasında sabah haberleri, ana haber ve muhabirlik paralel gitti.
Didem Arslan Yılmaz'ın Sözcü'den Yüksel Şengül'e verdiği söyleşi şöyle:
"O ilk günü hiç unutmam"
– Kamera önüne geçip haber sunduğunuz tarih 1992…
İlk kez çeyrek asır önce Bursa'da Flash TV'de haber sunarak ekranda görünmeye başladım. Ondan önce Basın Yayın Yüksekokulu öğrencisiyken Eminönü Belediyesi'nde arkadaşlarla gazete çıkarıyorduk.
– Kamera önüne geçtiğiniz o ilk anı hatırlıyor musunuz?
Kamera önüne geçtiğim o ilk anı asla unutamam. Bir süre eğitim görürüm, deneme çekimleri yaparlar diye düşünürken, Bursa'ya gider gitmez, makyajımı yaparak beni canlı yayında kameranın önüne attılar (gülüyor).
– Eyvah…
Evet, eyvah ki ne eyvah!.. Yöneticiler ‘Yaparsa yapar, yapamazsa gider' demişler. O gün meslek hayatım başlamadan sona erebilirdi.
"Fazla adrenalin de kötü"
– Heyecanlandınız mı?
Kamera önünde heyecandan ne söylediğimi bile duymuyordum. Patron ‘Ekranda güzel duruyor, devam etsin' demiş. Daha sonra haber sundum, program yaptım. Ekrandaki ilk tecrübelerimi orada edindim.
– Artık heyecan kayboldu mu?
Kamera önünde 25 yılım geçse de yine heyecanlıyım. Bu heyecanı kaybedersem mesleğimi yapamam. Canlı yayındaki o adrenalin muhteşem bir şey, insan tiryakisi oluyor. Ancak adrenalin bazen tavan yapıyor, o kötü işte.
– Mesela…
Mesela, Reina katili Abdulgadir Masharipov'un yakalandığı gece, televizyondan eve gittim, sabaha kadar uyku tutmadı. Adrenalim öyle fırlamış ki, uyutmadı.
– Ülkede genel bir sıkıntı, genel bir hüzün var. Bunlar sizi nasıl etkiliyor?
Yıllardan beri hâlâ terör ve şehit haberleri vermekten son derece mutsuzum. Öte yandan kadına şiddet ve çocuk istismarları var. Bütün bunlar bir kadın ve bir anne olarak yüreğimi yakıyor.
"Eleştiriliyorum ama..."
– Duygularınızı her zaman kontrol edebiliyor musunuz?
Kamera önünde duygularımı her zaman kontrol etmeye çalışıyorum. Ancak son olarak yakalanan Reina katliamcısının kaşı gözü yarılmış fotoğrafını görünce, içimden keşke daha çok dövselerdi dedim.
– Göz önünde olmak eleştiriyi de getirir…
Konuklarımın sözünü çok fazla kestiğim için eleştiriliyorum. Oysa hem zamanı ayarlamam hem de konuşmak için gözümün içine de bakan diğer konuklarıma söz hakkı vermem gerekiyor.
– Herkes “Yeni sistem neler getirecek?” diye merak ediyor…
Türkiye'ye getirilmek istenen yeni sistemle ilgili pek çok kişi gibi bende de soru işaretleri var. Ayrıca AKP'lilerin de kendi aralarında yaptıkları toplantılarda pek çok soru sordukları geliyor kulağıma. Endişe herkeste var. Uygulamada neler olacağını hep birlikte göreceğiz. Bu iş, referanduma gidiyor. Referandum sonucunu kestirmek mümkün değil.
– Kemal Kılıçdaroğlu'nun bayrak ve başkentle ilgili son derece çarpıcı endişeleri var.
Evet, ‘Bayrağımız ve başkentimiz değişebilir' dedi Kılıçdaroğlu. Bunu AKP'nin Bursa milletvekili de söyleyince Başbakan açıklama yaparak, bayrağın değişmeyeceğini dile getirdi. MHP'nin de hassas olduğu bir konu bu. Bayrağımızın ve başkentimizin değişmeyeceğine ben de inanmak istiyorum.
– Ülke olarak bu sıkıntılı süreçten en sağlıklı çıkışın formülü size göre nedir?
Ülkenin bu sıkıntılı süreçten çıkışı Atatürk ilkelerinin aydınlığıyla mümkündür. Atatürk'ü en son müfredattan çıkarmaya çalıştılar ama gönüllerimizden çıkarmaları mümkün değildir.
"Çiller yayını kesemeyince elimi yakalayıp tırnaklarını geçirdi"
– Meslek hayatınızın dönüm noktası olan bir program var. Konuğunuz da Başbakan Tansu Çiller…
Başbakan Tansu Çiller'le yaptığım o canlı yayın, meslek hayatımın dönüm noktasıdır. Çiller'le Aydın Doğan'ın arası çok gergindi ve o konunun açılacağı belliydi. Programda Tansu Hanım, Aydın Bey meselesini açınca Aydın Doğan yayına bağlandı ve ben de kendisine söz hakkı verdim. Tansu Çiller kağıda ‘Kesin' diyerek yayının bitirilmesini istedi, bu olmayınca da ayaklarını yere vurmaya başladı, derken sonunda elimi yakalayıp tırnaklarını geçirdi. O programı asla unutamam.
– Bundan sonraki hedefleriniz…
Sadece huzurlu ve mutlu çalışmak istiyorum. Televizyon dünyasında karşılaştığım haksızlıkları, entrikaları bir gün yazmak istiyorum.
– Sizi üzdüler galiba…
Darbe döneminde çok yüksek reytingleri olan programlar yaptım. Ancak benim için iyi olmadı galiba! Birisi mesleğimi sorguladı, bir diğeri Aydın Doğan'a şikayet etti. İnanılmaz çirkinlikler, kıskançlıklar yaşadım. Şimdi mutlu ve huzurluyum.
"Bugünlere gelmemde en büyük katkısı olan isim Uğur Dündar'dır"
– Hayatınızdaki tek hedef habercilik mi oldu?
Boğaziçi Mütercim Tercümanlık bölümüne girmek istiyordum. Sınavlarda 5 puanla kaçırdım tercümanlığı ve basın yayına girdim. Kader işte. O gün çok üzülmüştüm ama sonra mutlu oldum. Ne var ki medyada keşkelerim çok oldu.
– Ekrana bakınca her şey güzel görünüyor.
(Gülüyor) Gazeteciliği, televizyon haberciliğini herkes kolay sanıyor. Oysa zor bir meslek. İlk yıllarda ‘Gazetecilik yapacağına git limon sat' dediler.
– Gelelim sizin geniş kitlelerle tanışmanızı sağlayan, Türkiye'de televizyon haberciliğinin en usta ismine…
Bugünlere gelmemde en büyük katkısı olan kişi Uğur Dündar'dır. Üzerimde çok emeği var. Meslekteki miladımdır Uğur Bey.
– Yolunuz nasıl kesişti?
Kuzenim, Ayhan Şahenk'e özgeçmişimi vermiş. Ayhan Bey de Uğur Bey'e iletmiş. Hiç unutmuyorum, Uğur Bey babamı aradığında babam çok heyecanlanmıştı. Kanal D'de önce muhabirlik yaptım. İzlenimleri anlatırken, sanırım Uğur Bey tarzımı beğendiği için beni ekrana çıkardı. Sonrasında sabah haberleri, ana haber ve muhabirlik paralel gitti.