"DEVRİM'Cİ" İKBAL GÜRPINAR TÜRKİYE'DE OTOMOTİV SANAYİNİN OLMAMASININ SUÇLUSUNU BULDU!.... SUÇLU: "TÜRK MEDYASI!...." NASIL MI?...

Kötü niyetli ve hatta satılmış, taraf tutan basın yüzünden ülkemde bir otomotiv sanayi yok...



Teşekkürler TRT


TRT 2'de Perşembe akşamı bir programa takılıp kaldım. Birçok insandan "İşte Türk aklıyla bu kadar olur" diyerek alayla söz edilen Devrim otomobiliyle ilgili konuşuluyordu.
İzledikçe görüntüleri, dinledikçe mühendisleri, profesörleri yerime çakıldım kaldım. Demek hiçbir şey değişmemiş dedim ülkemde. Demek kötü niyetli ve hatta satılmış, taraf tutan basın yüzünden ülkemde bir otomotiv sanayi yok.

Hatırlarsınız geçen yıl aslında bize ait, tam anlamıyla Türk malı olan uçakların yapıldığını ama birilerinin uçak sanayimizin gelişmesini istemediği için bu işe engel olduğunu ve geleceğimizle nasıl oynandığını yazmıştım size. Bütün Dünya dergisinden yapılan alıntılarla.

Yazık çok yazık!


Bu programı kaçıranlar için kısaca bilgi vermek istiyorum. Cemal Gürsel zamanında, neden bizim de otomotiv sanayimiz olmasın, biz de kendi malımızı üretebiliriz, bizim de beyinleri çalışan mühendislerimiz, idealist gençlerimiz var, neden paramızı başka ülkelere saçalım ki diyerek otomobil üretmek için düğmeye basılmış. Bir avuç Don Kişot'la belki inanamayacaksınız ama tam 4.5 ayda tasarım, üretim tamamlanmış ve tren yoluyla araçlar Ankara'ya getirilmiş.

Herkes heyecanlı, gözyaşları içinde Devrim otomobilleri karşılanmış Ankara'da. Biri siyah biri açık renk. Trenler buharla çalıştığından lokomotife yakın taşınan siyah Devrim'e az benzin konulmuş ki, herhangi bir alev sıçramasında patlamanın şiddeti az olsun diye. Ama arkadaki açık renk Devrim'in benzini daha fazlaymış. Araçlar Meclis'in önüne geldiğinde Cemal Gürsel siyah Devrim'e binmiş ve onun göstergesinde daha biraz benzin var göründüğü için idare ederiz düşüncesiyle benzin yüklemesini yapmamış arabanın mühendislerinden Rıfat Serdaroğlu.

Bu işe en başından inanan, destekleyen Cemal Gürsel, Devrim 200 m kadar gittikten sonra öksürüp benzin bitip de durduğunda, gayet anlayışlı davranarak hemen açık renk Devrim'e binerek hipodroma gidip halkı selamlamış.

Herkes gözyaşları içinde, "Bizim de bir arabamız oldu, işte başardık" diye sevinç çığlıkları atmış ve hatta tekerleklerini, kapılarını öpmüşler duygularını ifade etmek için. Yani 1. Devrim yolda kalmış, doğru ama 2. Devrim'le yola devam edilmiş. Ama ertesi gün sanki sözleşmiş gibi bütün gazeteler Devrim'i de, bu inanılmayacak kadar kısa sürede ve o günün teknolojisiyle üretimi başaran kişileri de, Cemal Gürsel'i de acımasızca eleştirip, harcanan paranın sokağa atıldığını, halkın parasının çar çur edildiğini yazmışlar. Sonuç ne mi olmuş?

Malumunuz, baskıyla üretime devam edilmemiş. Bunu kimler yaptı diye uzun uzun düşünmeye gerek yok elbet. Türkiye'den gelen paralarla kasalarını dolduran, bizi her anlamda kendilerine bağımlı hale getiren devletler, eminim bu başarıyı başarısızlık gibi göstermek için kesenin ağzını açmıştır. Ya da her şeye kötü tarafından bakan, sansasyon yaratmayı başarıdan sayan cahil basın yüzünden biz bugün bu haldeyiz. Artık hangisi size daha manidar geliyorsa ona siz karar verin. Makine Mühendisi Kemalettin Vardarlı'nın konuşmalarını dinlerken tüylerim diken diken oldu.

Aradan geçen 49 sene bile öfkesini dindirememişti Kemalettin Bey'in. Nasıl dinsin ki öfkesi; hem lokomotif üretimiyle ilgili çalışmaları hem de Devrim engellenmiş ve kimse onlara aferin dememişti. Üstelik yalan dolanla halk kandırılmış, arabanın kapıları açılmıyor, çalışmıyor diye diye insanların alay etmelerine sebep olmuşlardı. Devrim'i görmeye gelenlerin kapıları açıp da, "Aaa, kapıları açılıyor, hareket ediyor, çalışıyor" diye hayretle cümle kurmalarını anlatıyor Sayın Vardarlı!

Ben, hem Kemalettin Bey'i, Şükrü Er, Rıfat Serdaroğlu, Hasan Dinçer ve Salih Kaya'yı hepimiz adına kutluyor, bize haklarını helal etmelerini rica ediyorum.Çünkü isimlerini bilmed