''DEVİR Mİ DEĞİŞTİ YOKSA KARILAR MI GELİŞTİ BİLMİYORUM!''

Medyanın Ukalası hangi iki yeni yazara çakmak isterken duvara tosladı?

KADIN YAZARLARDAN BEN DE KILLANIR İDİM BU İKİ DELİYİ OKUYANA KADAR!

Hello civciklerim…
Bensiz günlerde neler yaptınız bakim?
Beni özlediniz tabii…
Afferim!
Ben de sizi özledim…
Boş gittim dolu geldim, türlü düşünceyle geldim o ayrı…
Genç-kadın-yazar iddiası olan mini hanımların kitaplarını kurcaladım o arada.
Konunun üzerinde tez yazacak kadar çalıştım.
Ve geçirecek yer ararken duvara fena tosladım!
Nasıl mı?
Şöyle ki…

Hepimizin ağzının suyunu akıtan promosyon harikası Puccaa’nın bulanık dünyasını, okudum bir kuble.
Beğendim mi? Beğendim, evet…
Komik mi? Komik evet…
Kendini aşağılayan kadınlar şeker görünüyor bence de…
Teknik mükemmel… Sokak ağzı filan…
Modern kadının gözyaşları…
Şehirde var olma ve sevgiliyi başkasına kaptırmama tiribali…
Öyle çiklit filan yazmaya kalkmasınlar… Bundan ala çiklit mi olur be?
300 bölümlük dizi gibi…
Dön gel, atla oku, bi daha oku; hiç bi şey kaçırmazsın unuttuğun sayfada.
Dedim ya, olmuş mu?
Olmuş.
Cuk oturmuş.
Kendisi artık köşeci olduğuna göre, başka açıklarına bakacaz…
Mesela, önce kim olduğunu, sonra kitaptakilerin kim olduğunu bulcaz felan falan…
Ordan bi’ yerden bulur sokarım ben bir şeyler, içinizi ferah tutun!

Ama bu ara asıl olayım bu değil…
Asıl baltayı taşa vuruşumu başka bir yerde yaşadım!

Geçen günlerde bizim sitede dev gibi manşetten haber girilen toplu kızın kitabını karıştırayım dedim bi…
Haber pek acayip geldi gözüme…
Ünlüler seks skandallar filan…
Şenay Düdek yazmadıysa, nasıl bir esprisi olabilir ki diye düşünmedim de değil…
Arzum Uzun denilen kızdan söz ediyorum.
Kapakta kendi fotoğrafı böyle…
O ne lan!? Ben güzelim der gibi!
Tam bir paketleme harikası olduğu ve Melisa P. havalarında durduğu için sıkıcı ve boş olma ihtimali %1500 dedim ve hanım kızımızın kitabını raftan kaptığım gibi ağzımın suyu aka aka eve gittim.
Sonra şöyle bir bakmak için açtım…
Allah belamı versin, şöyle bir bakacaktım…
Ama iki saat sonra kitapla birlikte amuda kalkmış bir halde, ağzım bir karış açık kanepede kaykılmış buldum kendimi.
Kitap bitmişti…
Önce beni hortum gibi içine çekmiş, sonra da tükürmüştü!
Mal gibi kalakaldım.
Anlamadım… Anlaşılacak gibi gelmedi gözüme.
Ne yazdığını anladım tabii…
O kadar net ki ne anlattığı! Hatta uzun süredir hiç bu kadar net olmamıştı.
Ama nasıl bu kadar dolduğunu ve o kadar manyakça hikayeyi neresinden uydurduğunu ya da nereden bulduğunu anlamak için kafanızın farklı işliyor olması lazım.
İçinde bu kadar matah ne var deyin, ne anlatayım ki ben size şimdi?
Ne yok ki?
Ama asıl mesele de o değil…
Kitap kapağında gerçek olaylardan yola çıkılarak yazılmış diyor…
N’olur çıksın ve hiçbiri gerçek değil, ben ruh hastasıyım desin!
Ayrıca, ben hem sarışınım hem de bunu yazabilecek kadar iyi bir kalemim de demesin…
Şaka yaptım desin mesela!
Başkası benim yerime yazdı desin!
Yoksa iki gün daha uyuyamayacağım…
Kafayı yedim biliyorum ama harbiden tebrik ediyorum!
Aferin lan! Oluyormuş demek ki isteyince…
Öyle yaşa, saça başa bakmıyormuş bu işler!
Helal olsun.

Bundan çıkardığım sonuç odur ki…
Bir kadın olarak, ben bile kadın yazarlara erkekler kadar ön yargılı olabiliyorum.
Önyargılıyım, -en azından önyargılıydım.
Her birine “Vay ne yazmış şirret karı? Nerenle yazıyon sen bunları?” diye bakıyorum önce…
Özellikle de kelli felli birisi değilse…
Hepimiz gibi.
Sonra sokacak yer, açık arıyorum.
Karının şirretliği elbet bir yerden fışkırır, yetersizliği ortaya çıkar diye.
Ama devir mi değişti yoksa karılar mı gelişti bilmiyorum.
Olmuyor.
Şaşırtacak güzellikte ve neredeyse benden 10 yaş küçük yeni gazeteciler ya da dergiciler, akıl almaz işler yapıyor işte, netice ortada!
Puccaa’nın yaptığı bir akımın öncülüğü.
Arzum’un yaptığı, akıcılıkla çarpıcılık aynı yerde olmaz diyenlere ağır bir cevap.
Bu iki kız da 25-26 yaşında.
İkisi de iletişim kökenli…
Biri televizyonlarda reklam ajanslarında metin yazarlığı yapmış, öbürü reklam yazarlığı ile başlayıp ülkede çalışmadık dergi bırakmamış.
İkisinin yazdıkları şeylerin birbiri ile zerre kadar alakası yok; ama aslında alakası çok.
Genç-güzel-yazar-kadın.
Olur şey mi?
Oluyor…
Bakın, ben nasıl yazıyorum?
Olmasa, ben yazabilir miydim?
Beni hala erkek sanıyor olmanıza rağmen cümlenize ağzıma geleni sokabilir miydim?
Bi’ düşünün bakalım?

Yazıyı bağlayalım…
Haftanın bu son gününde son not olarak ekliyorum:
Arzum Uzun, “Aşkın 8 Kusuru” beni kesmedi… Daha çok istiyorum! Daha çok! Kızım, o 200 sayfayı 4 ile çarp gönder ben okurum!
Puccaa, daha neler gelecek başına çok merak ediyorum. “Küçük Aptalın Büyük Dünyası”nda bakalım başka neler olacak? Ve tabii bu akımı kimler takip edecek, bir diğer merakım da o!

Keyifli bir hafta sonu geçirin ve kitap okumaktan korkmayın, yazarı kadın olsa bile…
Birbirinizi yiyip, Pennsylvania’dan neler-kimler geloor diye beklemektense!
Hanefi Avcı içeri düştü, hanımıyla metresinin durumu ne olacak diye düşünmektense…
Biraz da kadınları okuyun.
Okumak güzeldir be ciciklerim!

MEDYANIN UKALASI

"Bir konuda ukala olmak, her konuda ahkam kesmekten iyidir... "



http://twitter.com/medyaninukalasi