DENİZ GEZMİŞ'İN ARDINDAN ÇOK AĞLADIM! BÜLENT ERSOY 40 YILLIK SIRRINI AÇIKLADI!
Bülent Ersoy, 1972'de idam edilen devrimci Deniz Gezmiş'le dostluğunu ilk kez anlattı.
Bülent Ersoy, Deniz Gezmiş’le arkadaşlığını Habertürk gazetesinden İzzet Çapa’ya şu sözlerle anlattı: ’Deniz Gezmiş çok iyi bir insandı, çok kıymetli bir arkadaşımdı. Rahmetli gerek derin bilgi birikimi ve gerekse ideolojisinden ödün vermeyen sağlam karakter yapısındaki üstün kişiliğiyle yiğit, delikanlı, adam gibi bir adamdı. Tanırdım onu, bir hukukumuz vardı kendisiyle..."
Fahrettin Aslan konusunda söyledikleriniz üzerine, oğlu Mehmet Aslan “İyi ki dövmüş babam bunları” diye bir gönderme yapmış...
Sevgililer dövüşür de sevişir de... Bir kere küçük beyin böyle yorumlar yapmaya hiçmi hiç hakkı yok. Ayrıca insan cici annesiyle böylemi konuşur... (Basıyormeşhur kahkahasını.)
Vallahi cici bir annesiniz! Kızmadınız mı?
Onu muhatap kabul etmiyorumki. Hepsinden önce ben vardım. Annesi Arzu Hanım daha Fahri Bey’den önce, ‘Yağcı’ ile evliyken de vardım. Duymamıştım, duysaydım cevabımı verirdim. Ben o kadar kaliteli bir kadınım ki, bugüne kadar o aile için hiçbir şey söylemedim, sustum!
Şimdi sırasımı geldi diyorsunuz?
Eh madem öyle demiş, ben de anlatırım. 1981 Nisan’ında ameliyatım için Londra’ya gitmiştim. Kız arkadaşımla Sheraton’un kral dairesinde kalıyorum. 14 Nisan 1981 Salı ameliyat olacağım.
Cinsiyet değiştirme ameliyatı mı?
Evet, psikolojik tedaviler filan bitmiş artık. Sonra rahmetli Fahrettin Aslan’ı aradım. Zamanın parasıyla alacağım olan 3.5 milyonu istedim.
İyi para, nereden geliyor bu alacak?
O kadar çalışmışım gazinosunda. Ha kasada durmuş ha Fahri Bey’de... Ameliyat olacağım gün alırım diye bir kısmını ona bıraktım.
Bu kadar para yurtdışına nasıl gider?
Onun yurtdışına para transfer eden Musevi bir tanıdığı var. Buradan parayı veriyor, Londra’dan alıyorsun. O gün Fahri Bey’i telefonla aradım, eşi Arzu Hanım çıktı. Fahri Bey’i istedim. Durumu anlattım. Para işini halletmesini söyledim. “Sen hiçmerak etme” dedi...
ASLAN 3.5 MİLYONUMUN ÜSTÜNE YATTI
Bir aksilik oldu galiba...
İki gün sonra tekrar aradım. Arzu Hanım çıktı, Fahri Bey istirahat ediyormuş. “Ben size durumu anlatabilirim Bülent Hanım’cığım” dedi. “Kötü bir şey oldu, nasıl söylesem” diye geveliyor.
Bir bardak soğuk su hazırladınız mı?
Güya parayı Musevi aracıya vermişler de adam mali polise yakalanmış, paraları kaptırmış. Aa! Bugüne kadar görülmemiş bir şey! Hemen Fahri Bey’i istedim telefona “Bülent’ciğim maalesef böyle oldu, bu işin rizikoları vardır” demez mi. Resmen 3.5 milyon liramın üzerine yatıldı. Her şey bir yana hayatımın en önemli dönüm noktası. Kaldım mı beş parasız... O para gittiyse bile senin bana vermen gerekmez mi? Allahsızlık değilmi bu İzzet?
Hele böyle bir durumda...
Bırakınız bana olan aşkını meşkini, falanını filanını... Ben altın yumurtlayan tavuğum! Fahrettin Aslan, sen orada rahat yatamayacaksın. Ve sen Mehmet Efendi; o aldığınız paralar benim, Zeki Müren’in, Behiye Aksoy’un ve diğerlerinin sırtından kazanılmıştır.
Biraz kızgınız galiba Fahrettin Aslan’a...
En hayati ve en duygusal dönemimde beni hem yalnız hem beş parasız bıraktı. Oğlunun da konuşmaya hiç hakkı yok. O evvela babasının bu yapmış olduğu hareketin lügatmanası neye gelir onu düşünsün... Sonra yüzü varsa cevap versin
Konuyu değiştirsek fena olmayacak... Geçen gün gazeteler yazdı; Adalet Bakanlığı Zabıt Kâtipliği Sınavı’nda “Bülent Ersoy kaç yılında ameliyat oldu?” diye sormuşlar. Okudunuz mu?
Elbette sorulabilir. Ben Türkiye Cumhuriyeti hudutları dahilinde ve haricinde icra-i sanat eyleyen ve yerine yenisi konamayan bilgimle çok üst düzeyde bir sanatçıyım. O tarihte bir gecede Meclis toplandı ve özel Bülent Ersoy Kanunu fire dahi vermeksizin kabul edildi.
Biraz da politikadan bahsedelim. Gençliğinde pek çok kişinin bir siyasi idolü vardır. Sizin de var mıydı?
Rahmetli Ecevit, yeri doldurulmayacak namus abidesi bir liderdi. Ruhu şad olsun.
Gençliğinizde masumane de olsa eylemleriniz olmadı mı?
Duvarlara yazı yazmak gibi...
Böyle muzırlıklarım olmadı ama Deniz Gezmiş çok kıymetli bir arkadaşımdı.
İlk defa duyuyorum. Yakından tanıyor muydunuz Deniz Gezmiş’i?
Tanımaz mıyım... Rahmetli, gerek derin bilgi birikimi ve gerekse ideolojisinden ödün vermeyen sağlam karakter yapısındaki üstün kişiliğiyle yiğit, delikanlı, adamgibi bir adamdı.
Çok merak ettim, nereden bu tanışıklık?
Tanırdım işte.
Yani birlikte bir hukukunuz var...
Tabii canım... Çok gençtim o zamanlar.
Düşünceleriyle sizi etkiledi mi bir ara?
Ben o işlere hiç katılmadım. Ama toplantılarında çok bulundum.
Nasıl toplantılardı, siyasi mi?
Siyasetin içinde hiç olmadım.
Eğlence toplantıları mıydı?
Eğlence, sohbet, muhabbet...
Kerpetenle laf alacağım ağzınızdan! Konuyu açsanıza...
Daha ne açayım ayol... Demagojiye gerek yok!
Şarkı söylemişliğiniz var mı Gezmiş’e?
Olmazmı? Tabii ki! Rahmetli çok severdi sesimi. Bir gün bana 3 şişe Çamlıca gazozu aldı, ben de ona şarkılar söyledim.
Hangi şarkıları söylediniz?
Ne bileyim? Okurdum işte. Bu konuyu kapatalım artık. (Küçük bir not düşmekte yarar var. Bülent Ersoy’u ne kadar sıkıştırdımsa da, Deniz Gezmiş konusunda ağzından başka tek bir kelime alamadım. “Ona olan saygımdan daha fazla konuşmam” dedi ve ser verip sır vermedi.)
Rahmetli Menderes’le aynı sonu paylaştılar ne yazık ki?
Sayın Adnan Menderes Beyefendi’nin idamedilmesi benim için bir kara lekedir... İdamında ben ne gözyaşları döktüm. O kadar klas bir insandı ki! Ruhu şad olsun.
Demek Gezmiş’in de Menderes’in de ardından çok gözyaşı döktünüz...
Çok ağladım, hemde ne ağlamak... Çünkü fikir suçunun cezası ne olursa olsun idam olmamalıydı. İdama karşıyım ben. Çünkü biz karıncaya dahi can veremiyoruz. O zaman ne hakkımız var can almaya!
"CİNSİYET DEĞİŞTİRME AMELİYATIMI TÜRKER İNANOĞLU ÖDEDİ"
"Fahrettin Aslan, paranın üstüne yatınca hemen Türker İnanoğlu’nu aradım. O da çok güçlü bir insan. “2.5 milyona ihtiyacım var” dedim. Sağ olsun ikiletmedi; bir film çekmem şartıyla parayı hemen yolladı. Kendisine sorabilirsiniz. Onun gönderdiği parayla her şeyi hallettim, Türkiye’ye döndüm. Sonra o filmi çektim. ‘Şöhretin Sonu’ adlı bir filmdi. Beni orada, elin memleketinde dımdızlak bıraktılar.”
"MEHMET ASLAN, KAPA ÇENENİ BİZİM PARAMIZLA OKUDUN"
“Bak Mehmet efendi, bak çocuk; çeneni kapat ve otur o sırça köşkünde, sen daha küçüksün. O yılları yaşamadın, bilmezsin. Sen bizim paralarımızla Paris’te oturdun, okudun. O servet, garsonlardan tutun da öz kardeşlerinin, benim ve benim gibi babanın mağdur edip hakkını yediğinice kişilerin gözyaşı ve ahıyla elde edilmiş servettir.”
"CEVAP VERİRSE ONU TARLABAŞI’NDAKİ EFES HARABELERİ’NE GÖTÜRÜRÜM"
“Bu röportajdan sonra Mehmet Aslan bana cevap vermeye yeltenirse vay haline o çocuğun. Zira bu kez çok daha acı gerçekleri açıklarım. Başta Seda’nın ve pek çok kişinin bildiği bir masal vardır. ‘Evvel zaman içinde bir küçük aslan varmış’ diye başlayıp onu Tarlabaşı’ndaki ‘Efes Harabeleri’nde seyahate çıkarırım... Bu kadar yeter, anlayan anlamıştır.”
Fahrettin Aslan konusunda söyledikleriniz üzerine, oğlu Mehmet Aslan “İyi ki dövmüş babam bunları” diye bir gönderme yapmış...
Sevgililer dövüşür de sevişir de... Bir kere küçük beyin böyle yorumlar yapmaya hiçmi hiç hakkı yok. Ayrıca insan cici annesiyle böylemi konuşur... (Basıyormeşhur kahkahasını.)
Vallahi cici bir annesiniz! Kızmadınız mı?
Onu muhatap kabul etmiyorumki. Hepsinden önce ben vardım. Annesi Arzu Hanım daha Fahri Bey’den önce, ‘Yağcı’ ile evliyken de vardım. Duymamıştım, duysaydım cevabımı verirdim. Ben o kadar kaliteli bir kadınım ki, bugüne kadar o aile için hiçbir şey söylemedim, sustum!
Şimdi sırasımı geldi diyorsunuz?
Eh madem öyle demiş, ben de anlatırım. 1981 Nisan’ında ameliyatım için Londra’ya gitmiştim. Kız arkadaşımla Sheraton’un kral dairesinde kalıyorum. 14 Nisan 1981 Salı ameliyat olacağım.
Cinsiyet değiştirme ameliyatı mı?
Evet, psikolojik tedaviler filan bitmiş artık. Sonra rahmetli Fahrettin Aslan’ı aradım. Zamanın parasıyla alacağım olan 3.5 milyonu istedim.
İyi para, nereden geliyor bu alacak?
O kadar çalışmışım gazinosunda. Ha kasada durmuş ha Fahri Bey’de... Ameliyat olacağım gün alırım diye bir kısmını ona bıraktım.
Bu kadar para yurtdışına nasıl gider?
Onun yurtdışına para transfer eden Musevi bir tanıdığı var. Buradan parayı veriyor, Londra’dan alıyorsun. O gün Fahri Bey’i telefonla aradım, eşi Arzu Hanım çıktı. Fahri Bey’i istedim. Durumu anlattım. Para işini halletmesini söyledim. “Sen hiçmerak etme” dedi...
ASLAN 3.5 MİLYONUMUN ÜSTÜNE YATTI
Bir aksilik oldu galiba...
İki gün sonra tekrar aradım. Arzu Hanım çıktı, Fahri Bey istirahat ediyormuş. “Ben size durumu anlatabilirim Bülent Hanım’cığım” dedi. “Kötü bir şey oldu, nasıl söylesem” diye geveliyor.
Bir bardak soğuk su hazırladınız mı?
Güya parayı Musevi aracıya vermişler de adam mali polise yakalanmış, paraları kaptırmış. Aa! Bugüne kadar görülmemiş bir şey! Hemen Fahri Bey’i istedim telefona “Bülent’ciğim maalesef böyle oldu, bu işin rizikoları vardır” demez mi. Resmen 3.5 milyon liramın üzerine yatıldı. Her şey bir yana hayatımın en önemli dönüm noktası. Kaldım mı beş parasız... O para gittiyse bile senin bana vermen gerekmez mi? Allahsızlık değilmi bu İzzet?
Hele böyle bir durumda...
Bırakınız bana olan aşkını meşkini, falanını filanını... Ben altın yumurtlayan tavuğum! Fahrettin Aslan, sen orada rahat yatamayacaksın. Ve sen Mehmet Efendi; o aldığınız paralar benim, Zeki Müren’in, Behiye Aksoy’un ve diğerlerinin sırtından kazanılmıştır.
Biraz kızgınız galiba Fahrettin Aslan’a...
En hayati ve en duygusal dönemimde beni hem yalnız hem beş parasız bıraktı. Oğlunun da konuşmaya hiç hakkı yok. O evvela babasının bu yapmış olduğu hareketin lügatmanası neye gelir onu düşünsün... Sonra yüzü varsa cevap versin
Konuyu değiştirsek fena olmayacak... Geçen gün gazeteler yazdı; Adalet Bakanlığı Zabıt Kâtipliği Sınavı’nda “Bülent Ersoy kaç yılında ameliyat oldu?” diye sormuşlar. Okudunuz mu?
Elbette sorulabilir. Ben Türkiye Cumhuriyeti hudutları dahilinde ve haricinde icra-i sanat eyleyen ve yerine yenisi konamayan bilgimle çok üst düzeyde bir sanatçıyım. O tarihte bir gecede Meclis toplandı ve özel Bülent Ersoy Kanunu fire dahi vermeksizin kabul edildi.
Biraz da politikadan bahsedelim. Gençliğinde pek çok kişinin bir siyasi idolü vardır. Sizin de var mıydı?
Rahmetli Ecevit, yeri doldurulmayacak namus abidesi bir liderdi. Ruhu şad olsun.
Gençliğinizde masumane de olsa eylemleriniz olmadı mı?
Duvarlara yazı yazmak gibi...
Böyle muzırlıklarım olmadı ama Deniz Gezmiş çok kıymetli bir arkadaşımdı.
İlk defa duyuyorum. Yakından tanıyor muydunuz Deniz Gezmiş’i?
Tanımaz mıyım... Rahmetli, gerek derin bilgi birikimi ve gerekse ideolojisinden ödün vermeyen sağlam karakter yapısındaki üstün kişiliğiyle yiğit, delikanlı, adamgibi bir adamdı.
Çok merak ettim, nereden bu tanışıklık?
Tanırdım işte.
Yani birlikte bir hukukunuz var...
Tabii canım... Çok gençtim o zamanlar.
Düşünceleriyle sizi etkiledi mi bir ara?
Ben o işlere hiç katılmadım. Ama toplantılarında çok bulundum.
Nasıl toplantılardı, siyasi mi?
Siyasetin içinde hiç olmadım.
Eğlence toplantıları mıydı?
Eğlence, sohbet, muhabbet...
Kerpetenle laf alacağım ağzınızdan! Konuyu açsanıza...
Daha ne açayım ayol... Demagojiye gerek yok!
Şarkı söylemişliğiniz var mı Gezmiş’e?
Olmazmı? Tabii ki! Rahmetli çok severdi sesimi. Bir gün bana 3 şişe Çamlıca gazozu aldı, ben de ona şarkılar söyledim.
Hangi şarkıları söylediniz?
Ne bileyim? Okurdum işte. Bu konuyu kapatalım artık. (Küçük bir not düşmekte yarar var. Bülent Ersoy’u ne kadar sıkıştırdımsa da, Deniz Gezmiş konusunda ağzından başka tek bir kelime alamadım. “Ona olan saygımdan daha fazla konuşmam” dedi ve ser verip sır vermedi.)
Rahmetli Menderes’le aynı sonu paylaştılar ne yazık ki?
Sayın Adnan Menderes Beyefendi’nin idamedilmesi benim için bir kara lekedir... İdamında ben ne gözyaşları döktüm. O kadar klas bir insandı ki! Ruhu şad olsun.
Demek Gezmiş’in de Menderes’in de ardından çok gözyaşı döktünüz...
Çok ağladım, hemde ne ağlamak... Çünkü fikir suçunun cezası ne olursa olsun idam olmamalıydı. İdama karşıyım ben. Çünkü biz karıncaya dahi can veremiyoruz. O zaman ne hakkımız var can almaya!
"CİNSİYET DEĞİŞTİRME AMELİYATIMI TÜRKER İNANOĞLU ÖDEDİ"
"Fahrettin Aslan, paranın üstüne yatınca hemen Türker İnanoğlu’nu aradım. O da çok güçlü bir insan. “2.5 milyona ihtiyacım var” dedim. Sağ olsun ikiletmedi; bir film çekmem şartıyla parayı hemen yolladı. Kendisine sorabilirsiniz. Onun gönderdiği parayla her şeyi hallettim, Türkiye’ye döndüm. Sonra o filmi çektim. ‘Şöhretin Sonu’ adlı bir filmdi. Beni orada, elin memleketinde dımdızlak bıraktılar.”
"MEHMET ASLAN, KAPA ÇENENİ BİZİM PARAMIZLA OKUDUN"
“Bak Mehmet efendi, bak çocuk; çeneni kapat ve otur o sırça köşkünde, sen daha küçüksün. O yılları yaşamadın, bilmezsin. Sen bizim paralarımızla Paris’te oturdun, okudun. O servet, garsonlardan tutun da öz kardeşlerinin, benim ve benim gibi babanın mağdur edip hakkını yediğinice kişilerin gözyaşı ve ahıyla elde edilmiş servettir.”
"CEVAP VERİRSE ONU TARLABAŞI’NDAKİ EFES HARABELERİ’NE GÖTÜRÜRÜM"
“Bu röportajdan sonra Mehmet Aslan bana cevap vermeye yeltenirse vay haline o çocuğun. Zira bu kez çok daha acı gerçekleri açıklarım. Başta Seda’nın ve pek çok kişinin bildiği bir masal vardır. ‘Evvel zaman içinde bir küçük aslan varmış’ diye başlayıp onu Tarlabaşı’ndaki ‘Efes Harabeleri’nde seyahate çıkarırım... Bu kadar yeter, anlayan anlamıştır.”