'DENİZ FENERİ DAVASI MUHAFAZAKAR KESİMDE TRAVMA YARATTI!..' ZAMAN YAZARINDAN ÇOK İLGİNÇ ÇIKIŞ!..
Zaman Gazetesi Yazarı Ali Bulaç, Deniz Feneri davası ve toplanan yardım paralarının özel işler için kullanılmasının muhafazakar kesim içinde bir travmaya neden olduğunu söyledi.
Muhafazakar kesimin önemli isimlerinden ve Zaman gazetesi Yazarı Ali Bulaç, NTV´deki Yazı İşleri programında Deniz Feneri davası ve toplanan yardım paralarının özel işler için kullanılmasının muhafazakar kesim içinde bir travmaya neden olduğunu söyledi ve çarpıcı yorumlar yaptı: "...Deniz Feneri davası ve iddialar muhafazakar kesimde bir travmaya neden oldu. Yaptığım gözlemlere dayanarak söyleyebileceğim şu: Yüzde 50- yüzde 50 bir kuşku meydana geldi. Hatta bir travmaya yol açmak üzere. Muhafazakar kesimin yarısı, ´Siyaset işidir, hükümeti sıkıştırmak üzere ortaya atılmış iddiadır´ diye düşünüyor. Hatta Yeni Şafak´tan bazı yazarlar bunu Alman hükümetinin Türkiye´nin iç siyasetinin mecrasını değiştirmek üzere bir manipülasyon olarak ortaya attığını iddia ettiler. Yüzde 50´lik bir kesim ise ´Hayır ciddi yolsuzluklar var. Biz bu konunun üzerinde yeniden düşünelim´diyorlar."
Birden zengin olan var
"Şimdi ortada çok açık bir durum var. Bazı insanlar bir anda zengin oluyorlar, bir anda servetlerinde olağanüstü bir artış meydana geliyor ve bu insanların yaptıkları işler belli. Yani yaptıkları işlere karşılık kazandıklarını varsaydığımız paraları bir araya getirsek bunların 60-70 senede bu parayı meydana getirmeleri imkansız. Ve yaşama tarzları, oturma biçimleri, her şeyleri değişiyor. Ve bu tabii ki muhafazakar kesim kitlenin yani toplumun önemli bir kısmının hayatında önemli değişiklikler meydana gelmiştir ve bunlara müsaade ediyorlar."
Birebir yardım yapın
"Deniz Feneri olayında da Ergenekon davasında olduğu gibi mahkemenin mutlaka sonucunu beklemek gerekir: Kimseyi suçlamayalım. İddianamelerden tabii ki alıntılar yapılsın. Basın tabii ki bunu gündeme getirsin ama infaz yapmasın, karar vermesin. Ancak çok da hayırlı bir dava bu. Şu açıdan: Bence bundan sonra Müslümanların, hayırsever insanların kurumlar aracılığıyla yardım yapmaları konusunu bir kere daha düşünmeleri gerekir. Benim İslamiyet´te anladığım doğru olanı hayırsever insanın kendi fakirini kendisinin gidip bulması, birebir yardımların yapılması. Çünkü maalesef bu kurumlar ve bu kuruluşlar aracılığıyla yapılan yardımlar çok sağlıklı olmuyor. Deniz Feneri olayı bize bunu gösteriyor. Hatta hatta yani Avrupa Birliği üyelik sürecinde olan Türkiye´nin dış ülkelerdeki konumunda faaliyetlerinde çok şeffaflaşması gerekir. Avrupa Birliği bunu yakından takip ediyor. Belki de geçmişte devletin bazı birimlerin rutin dışı yaptığı bir takım faaliyetler, belki de artık bu kuruluşlar üzerinden de yürütülüyor olabilir. Türkiye´nin 80 bin camiinde her hafta para toplanıyor. Makbuz yok. Hesap kitap nasıl tutuluyor. Bu paralar nerede toplanıyor, nasıl harcanıyor? Bence biraz daha bunların şeffaflaşması, kontrolden geçirilmesi gerekiyor. Benim kanaatim herkesin kendi hayrını yardımını bizzat gidip en yakınındaki fakiri bulup ona yapması en doğrusudur."