DENİZ BAYKAL'IN KASETİ İLE ALİ KALKANCI GÖRÜNTÜLERİNİN FARKI NE?
Reha Muhtar, Aczmendi lideri Müslüm Gündüz,Kamer Genç, Fadime Şahin, Ali Kalkancı gibi isimlerin başına gelen gizli kamera olayları ile Baykal skandalının farkını ortaya koydu.
KAMER GENÇ’İN ORAN’DA ÇİÇEK SULADIĞI EVİN ÖNÜNDEKİ KAMERAM...
“Abi” dediler, “İnanılmaz görüntüler var... Kamer Genç, bir hanımla ORAN şehrinde oğlunun evinden çıkıyor... Çapkınlık yapmış... Kadın kaçıyor... Kamer Genç ‘Çiçekleri suluyordum’ diyor... İnanılmaz bir olay... Şu görüntüleri bir izlesene...”
Ankara bürosu yapmış haberi...
Görüntülere ve diyaloglara bir bakıyorum inanılmaz bir haber...
Kamer Genç evden çıkarken, genç kadının yanında kameraya yakalanmış...
Ev oğlunun evi ve evde uzun zamandır kimse yok...
Kendini kurtarmak için, “Evi arada bir ziyaret etmeye gidiyorum... Çiçekleri sulamak için” diyor, biz kahkahalardan yıkılıyoruz, “çiçekleri sulamak” tabirini duyunca...
***
O gün bugündür “çiçekleri sulamak” tabirini literatüre geçirmiş bir haber merkezinin başıyım...
Neyse...
Herkes mutlu ve içinden geçiriyor ki “Reha Muhtar bu haberi hiç yoksa 10 dakika işler... Keyfi yerine gelir... Bülten kurtuldu... Morali yükselir... Hiç yoksa bir hafta on gün haber merkezine fırça kaymaz... Bundan iyisi can sağlığı...”
Ankara’daki muhabir çocuk ise benim iyi bir haber ve görüntüyü karşılıksız bırakmayacağımı bildiği için, uçuyor iyice hayallerinde...
Görüntüyü izledim, bir daha izledim...
Haber müdürleri tepemde dikilmiş, haberi nasıl montajlayacaklarını konuşuyorlar...
“Bana Ankara’yı bağlayın” dedim...
Sesimden ve tavrımdan bir terslik olduğunun farkındalar...
Büro şefi ve muhabir arkadaş karşımda...
“Sen Kamer Genç’in oğlunun evinde olduğu ihbarını nereden aldın da kamerayı sırtladın oraya gittin” dedim...
“İhbar ettiler abi” diyor, muhabir...
“Kim ihbar etti?..” diye üsteliyorum...
Doğru düzgün cevap yok, kem küm ediliyor...
***
Hani bu konularda kül yutmam diyecek kadar salak değilim ama, olayın içinde bir bit yeniği var, bu iş komşu ihbarı değil...
Nereden hangi komşu ihbar edecek de bizim acar muhabir kamerası elinde soluğu alacak evde?..
“Doğru söyle bu ihbarı size, bizzat eve aldığı o kadın yaptı değil mi?..”
Sesim gittikçe artıyor, biraz önce “en azından iki hafta yırttık” diye sevinen haber merkezinde suratlar asılıveriyor...
“Bu haberi ben vermem” diyorum kestirip atarak, “Belki de pusu kurdunuz adama, haberi kendiniz pişirdiniz kendiniz yapıyorsunuz... Hadi işinize...”
Yalvarıyorlar yakarıyorlar ki, haberi “kuran” bizim muhabirimiz değildir...
Haber kurmaca değildir, gerçektir...
Yine ikna olmuyorum...
Bir süre sonra mı ertesi gün mü, şimdi hatırlamıyorum, diyorlar ki “Kanal 6’nın kamerası da orada, onlar da bizim kullanmamızı bekliyorlar... Yoksa onlar kullanacaklar görüntüleri ve haberi biz atlamış olacağız...”
O zaman zor bela ikna oluyorum ki, en azından, tezgâhlayan olmadığımıza göre, başkası da kullanacağından haberi atlamamak için kimseyi fazla rencide etmeden kullanabiliriz...
Zaten içeriden görüntü falan yok, tek görüntü çıkarken Kamer Genç’in kaçışma eşliğindeki vecize sözü:
“Çiçekleri sulamaya gelmiştim...”
***
Evet bugünlerde bazı meslektaşlar ve arkadaşlar, Fadime Şahin, Aczimendi lideri, Ali Kalkancı gibi haberleri ve kasetlerin yayınını örnek gösteriyor ve “Onlara olunca iyi, Baykal’a olunca mı kötü” diyorlar...
Şöyle söyleyeyim arkadaşlara:
Baykal’ın kaseti ve haberi bir çapkınlık haberi değil...
Bir çapkınlığın, evin önünde, kamusal alanda, bir barda, bir meyhanede görüntülenmesi değil...
Baykal’ın olduğu söylenen kaset, dört duvar arasında bir yatak odasının mahrem görüntüleri...
O yatak odasının dolabına yerleştirilmiş bir gizli kameranın ağır suç oluşturan kaseti...
Bir hâkimin, bir savcının, bir hakemin, bir kulüp başkanının, bir başka siyasi parti liderinin kapalı kapılar ardında en mahrem yatak odası görüntülerinin alındığını düşünün...
Ana muhalefet liderine yapıldığına göre, herkese yapılabilir demek...
Sonra o kişilerden görevlerini layıkıyla yapabilmelerini bekleyin...
Şantaja boyun eğmeden, içinin sesini dinleyerek...
Kim bilebilir Baykal’a veya başkalarına bu kasetler söylenip, şantaj girişiminde bulunulmadı, bulunulmuyor...
Bundan sonra kime güvenebilirsiniz verdiği hayati kararlardan dolayı...
Ergenekon soruşturmaları sırısında, birçok hâkimin, savcının bel altı görüntülerinin olduğu kasetlerin varlığından bahsedilmedi mi?..
Doğruysa, bu seks kasetleri kimleri hangi şantajlara maruz bıraktı?..
AKP’nin bu işte bir dahli olmamış olabilir, ben de tahmin etmiyorum...
Ama sorumluların bulunup çıkartılması hükümetin işidir!..
Reha Muhtar/Vatan
“Abi” dediler, “İnanılmaz görüntüler var... Kamer Genç, bir hanımla ORAN şehrinde oğlunun evinden çıkıyor... Çapkınlık yapmış... Kadın kaçıyor... Kamer Genç ‘Çiçekleri suluyordum’ diyor... İnanılmaz bir olay... Şu görüntüleri bir izlesene...”
Ankara bürosu yapmış haberi...
Görüntülere ve diyaloglara bir bakıyorum inanılmaz bir haber...
Kamer Genç evden çıkarken, genç kadının yanında kameraya yakalanmış...
Ev oğlunun evi ve evde uzun zamandır kimse yok...
Kendini kurtarmak için, “Evi arada bir ziyaret etmeye gidiyorum... Çiçekleri sulamak için” diyor, biz kahkahalardan yıkılıyoruz, “çiçekleri sulamak” tabirini duyunca...
***
O gün bugündür “çiçekleri sulamak” tabirini literatüre geçirmiş bir haber merkezinin başıyım...
Neyse...
Herkes mutlu ve içinden geçiriyor ki “Reha Muhtar bu haberi hiç yoksa 10 dakika işler... Keyfi yerine gelir... Bülten kurtuldu... Morali yükselir... Hiç yoksa bir hafta on gün haber merkezine fırça kaymaz... Bundan iyisi can sağlığı...”
Ankara’daki muhabir çocuk ise benim iyi bir haber ve görüntüyü karşılıksız bırakmayacağımı bildiği için, uçuyor iyice hayallerinde...
Görüntüyü izledim, bir daha izledim...
Haber müdürleri tepemde dikilmiş, haberi nasıl montajlayacaklarını konuşuyorlar...
“Bana Ankara’yı bağlayın” dedim...
Sesimden ve tavrımdan bir terslik olduğunun farkındalar...
Büro şefi ve muhabir arkadaş karşımda...
“Sen Kamer Genç’in oğlunun evinde olduğu ihbarını nereden aldın da kamerayı sırtladın oraya gittin” dedim...
“İhbar ettiler abi” diyor, muhabir...
“Kim ihbar etti?..” diye üsteliyorum...
Doğru düzgün cevap yok, kem küm ediliyor...
***
Hani bu konularda kül yutmam diyecek kadar salak değilim ama, olayın içinde bir bit yeniği var, bu iş komşu ihbarı değil...
Nereden hangi komşu ihbar edecek de bizim acar muhabir kamerası elinde soluğu alacak evde?..
“Doğru söyle bu ihbarı size, bizzat eve aldığı o kadın yaptı değil mi?..”
Sesim gittikçe artıyor, biraz önce “en azından iki hafta yırttık” diye sevinen haber merkezinde suratlar asılıveriyor...
“Bu haberi ben vermem” diyorum kestirip atarak, “Belki de pusu kurdunuz adama, haberi kendiniz pişirdiniz kendiniz yapıyorsunuz... Hadi işinize...”
Yalvarıyorlar yakarıyorlar ki, haberi “kuran” bizim muhabirimiz değildir...
Haber kurmaca değildir, gerçektir...
Yine ikna olmuyorum...
Bir süre sonra mı ertesi gün mü, şimdi hatırlamıyorum, diyorlar ki “Kanal 6’nın kamerası da orada, onlar da bizim kullanmamızı bekliyorlar... Yoksa onlar kullanacaklar görüntüleri ve haberi biz atlamış olacağız...”
O zaman zor bela ikna oluyorum ki, en azından, tezgâhlayan olmadığımıza göre, başkası da kullanacağından haberi atlamamak için kimseyi fazla rencide etmeden kullanabiliriz...
Zaten içeriden görüntü falan yok, tek görüntü çıkarken Kamer Genç’in kaçışma eşliğindeki vecize sözü:
“Çiçekleri sulamaya gelmiştim...”
***
Evet bugünlerde bazı meslektaşlar ve arkadaşlar, Fadime Şahin, Aczimendi lideri, Ali Kalkancı gibi haberleri ve kasetlerin yayınını örnek gösteriyor ve “Onlara olunca iyi, Baykal’a olunca mı kötü” diyorlar...
Şöyle söyleyeyim arkadaşlara:
Baykal’ın kaseti ve haberi bir çapkınlık haberi değil...
Bir çapkınlığın, evin önünde, kamusal alanda, bir barda, bir meyhanede görüntülenmesi değil...
Baykal’ın olduğu söylenen kaset, dört duvar arasında bir yatak odasının mahrem görüntüleri...
O yatak odasının dolabına yerleştirilmiş bir gizli kameranın ağır suç oluşturan kaseti...
Bir hâkimin, bir savcının, bir hakemin, bir kulüp başkanının, bir başka siyasi parti liderinin kapalı kapılar ardında en mahrem yatak odası görüntülerinin alındığını düşünün...
Ana muhalefet liderine yapıldığına göre, herkese yapılabilir demek...
Sonra o kişilerden görevlerini layıkıyla yapabilmelerini bekleyin...
Şantaja boyun eğmeden, içinin sesini dinleyerek...
Kim bilebilir Baykal’a veya başkalarına bu kasetler söylenip, şantaj girişiminde bulunulmadı, bulunulmuyor...
Bundan sonra kime güvenebilirsiniz verdiği hayati kararlardan dolayı...
Ergenekon soruşturmaları sırısında, birçok hâkimin, savcının bel altı görüntülerinin olduğu kasetlerin varlığından bahsedilmedi mi?..
Doğruysa, bu seks kasetleri kimleri hangi şantajlara maruz bıraktı?..
AKP’nin bu işte bir dahli olmamış olabilir, ben de tahmin etmiyorum...
Ama sorumluların bulunup çıkartılması hükümetin işidir!..
Reha Muhtar/Vatan