DENİZ BAYKAL 'HARAKİRİ' YAPTI, 'HELAL OLSUN'U KAPTI! KEŞKE DONDAN DEĞİL, GÖNÜLDEN GİTSEYDİ...
Medyanın Ukalası sivri dilini Deniz Baykal'ın patlak veren skandalı ve ardından gelen istifası için de kullandı.Peki ünlü yazarımız en çok neyi merak ediyor?
İKİ KİŞİ OLAN BİR KADININ İTİRAFLARI
Çocukluğumdan beri hep düşünürüm…
Birden fazla insan olup birden fazla hayat sürmek varken tek kişi olmak niye?
Ve yazarlık, gazetecilik kariyerimin belki de en güzel nedeni burdur…
Beni bir çok kez asla tanımadan, yazdıklarımı kimin yazdığını bilmeden okumuştur insanlar…
Bu, benim ruhumun oyun parkıdır…
Çünkü geçen gün düşündüm de, yarattığım alter egolarla üst benliğim o kadar farklı ki birbirinden…
Mesela şu an bu satırları yazan gerçek ben, sizin MEDYANIN UKALASI olarak tanıdığınız insanla, gerek tepkisel gerekse dışavurumsal olarak o kadar farklı ki birbirinden…
Yani aslına bakacak olursanız, beni tanıyan pek çok insan için bu gerçek ben değilim; benden çok daha sert biri bu…
Benim söylemekten çekindiklerimi rahatça söyleyebilen; kaygıları, korkuları ve kökleri olmayan biri…
Karanlığın içinden çıkıp gelen biri…
Asla arkadaşlık etmeyeceğim insanlarla ittifak kurabilen, onları dava arkadaşı gibi görebilen biri bu…
İlkel tarafım belki de; benden daha vahşi…
Tüm öğretilmişliklerden, tüm kalıplardan uzak; daha içgüdüsel, daha anlık tepkilerin kadını ve evet, ne yalan söyleyeyim, daha duyarlı gerçek benden.
Gerçek ben için, şu yazdıklarımın hiçbir değeri yok…
Gerçek ben, gündemi takip etmez…
Gazete okumaz; dünyayı sallamaz görünür…
Onunla girebileceğiniz tek sohbet, eğer sizi layık görürse, bir iki geyiktir o kadar…
Kolay kolay kimseyi oturup uzun uzadıya bir şeyler paylaşacak kadar değerli görmez…
Hatta bazen en yakınlarını bile!
Ve çoğu zaman eleştirilerin hedefi olur bu yüzden…
Her şeyi kendine sakladığı için, etrafındakiler kırılır ona bazen…
Oysa Medyanın Ukalası, daha dışa dönüktür…
Duygularını kendine saklamaz, paylaşır…
Bunu diğerlerinin yararı için yapar üstelik; onun en son düşündüğü şey, hepimiz gibi gerçek benliğinin dışında her şeydir.
Gerçek ben, tanınan bir insandır; etrafında dostları, sabahladığı arkadaşları vardır…
Oysa Medyanın Ukalası, tek tabanca takılır; bir patronu ve sorumluluk hissettiği kimsesi yoktur… İnsanlığın tamamından başka…
İşte bu yüzden ne ben oyum, ne de o ben…
Biz ikimiz, aynı beynin yarattığı iki farklı ruhuz beklide; birbirimizle pekiyi anlaştığımız da söylenemez…
O yüzden kurcalamaya da değmez…
BAYKAL’IN DON SKANDALI VE YILLARDIR BEKLENEN İSTİFASI
Son iki haftanın olayı Deniz Baykal’ın mavi donlu görüntüleri ve devamında beklenen ne yapacağı sorunsalıydı.
Baykal, dün istifa etti.
Yıllardır onun çekip gitmesini ve yenilerin önünü açmasını bekleyenler bile üzüldü bu gidişe.
Süper harakiri yaptı çünkü.
Donu da, kadın milletvekili ile olan ilişkisini de kabul etti; yalanlamadı.
Dürüst davrandı.
‘Helal olsun’u kaptı!
Ne yalan söyleyeyim, kendisini günahım kadar sevmeyen ben bile, bir nebze buruldum gidişine…
Don yüzünden saltanattan olan ilk Türk olarak adını tarihe kazıdı böylece.
Ama bence daha da iyisi, yaş 70 iş bitmemiş dedirtti arkasından.
Çok daha seksi görünüyor şimdi pek çoklarının gözüne!
E hala sevişebiliyor çünkü; daha ne olsun değil mi?
Öte taraftan, kadın milletvekilinin cephesinde hiç ses yok.
Ne kocası ne kendisi konuşmuyor…
İstifa da etmiyor…
Benim asıl olayım, kadın milletvekilinin ne yapacağı.
Acaba durumu kabul edecek mi?
Yoksa o da başkanı gibi, hesap vermemek için ardını dönüp gidecek mi?
Deniz Baykal’ı hiç sevmedim; ama bu gidişi bana da fena koydu be aga!
Keşke dondan değil, gönülden gitseydi…
Paşa paşa kenara çekilip, bu işe veda etseydi.
Oysa o, her zaman olduğu gibi yine muhalif, öfkeli ve sinsi gitti…
Ben size ebenizin kır evini gösteririm dedi sanki giderken…
Bir büyücünün hırsıyla gitti…
Ve bence fena gitti!
Dönüşü garanti muhteşem olacak!
O günü sabırsızlıkla bekliyorum; çünkü sanırım Baykal, 50 yıllık siyaset hayatında ilk kez gerçekten gaza geldi…
Gerçekten ünlü oldu, gerçekten manşetlerde yer aldı; hem de başrolde!
Bu, onun son 50 yılda başaramadığı ve çok istediği bir şeydi; bir siyasetçi olarak manşet olmayı hak etmiş miydi, tartışılır…
Öte yandan, o görüntülerin servis edilmesi de servis edilme şekli de pek düşüktü!
Muhafazakar bir internet sitesinde, porno gibi yayınlanan görüntüler, bence görüntüde yer alanların değil, yayınlayanların itibarından götürdü.
Ve yine açık görüşümü soracak olursanız, Baykal’ın tek eksiği, kürsüye çıktığında eşinden ve kadın milletvekilinden söz etmeksizin veda edişiydi.
Onun haricinde mağrur durdu ve erdemiyle perdeden çekildi.
Pek çokları onun pişkinliğe yatacağını sanırken, o gözyaşları içindeydi…
Diyorum ya içim titredi.
Zaten malum haber spikerinin pornosunu izledikten sonra bakamıyorum böyle şeylere; o kadar fenaydı ki, içim kaldırmıyor artık.
Ancak o sunucunun arkasında kanalı kapı gibi durdu; medya habere yer vermedi bile!
Ve hepimiz pornoyu cayır cayır izledik…
Gamze Özçelik’i de izlemiştik hatırlarsanız…
Ve bir düşünelim…
Yıllar önce şöyle bir olay yaşandığı anlatılır…
Ünlü bir araştırmacı gazetecinin asistanı, tacize uğradığı iddiasıyla insan kaynaklarına dilekçe verir.
Kurum o gazeteciyi pek tuttuğu için, kızı bir bahaneyle işten atar!
Tıpkı malum spikerin olayında, görüntüleri e-mailingle yayan tüm çalışanların işten çıkarıldığı gibi…
Peki, zavallı Baykal kimi işten çıkarsın?
Malum kadın milletvekilini mi? Yoksa en yakınında durup kendisini koltuğundan etmek isteyen birilerini mi?
Baykal, giderayak suçu yine iktidara attı; çünkü partisinin adına gölge düşmesini istemedi…
Ama eminim onun içini de kemiriyordur bu soru: Ya bunu yapan, kendi klanından biriyse?
O zaman ne olacak?
Siz ne dersiniz? Bu bilmece çözülebilecek mi sizce?
MEDYANIN UKALASI
"Bir konuda ukala olmak, her konuda ahkam kesmekten iyidir... "
http://twitter.com/medyaninukalasi
Çocukluğumdan beri hep düşünürüm…
Birden fazla insan olup birden fazla hayat sürmek varken tek kişi olmak niye?
Ve yazarlık, gazetecilik kariyerimin belki de en güzel nedeni burdur…
Beni bir çok kez asla tanımadan, yazdıklarımı kimin yazdığını bilmeden okumuştur insanlar…
Bu, benim ruhumun oyun parkıdır…
Çünkü geçen gün düşündüm de, yarattığım alter egolarla üst benliğim o kadar farklı ki birbirinden…
Mesela şu an bu satırları yazan gerçek ben, sizin MEDYANIN UKALASI olarak tanıdığınız insanla, gerek tepkisel gerekse dışavurumsal olarak o kadar farklı ki birbirinden…
Yani aslına bakacak olursanız, beni tanıyan pek çok insan için bu gerçek ben değilim; benden çok daha sert biri bu…
Benim söylemekten çekindiklerimi rahatça söyleyebilen; kaygıları, korkuları ve kökleri olmayan biri…
Karanlığın içinden çıkıp gelen biri…
Asla arkadaşlık etmeyeceğim insanlarla ittifak kurabilen, onları dava arkadaşı gibi görebilen biri bu…
İlkel tarafım belki de; benden daha vahşi…
Tüm öğretilmişliklerden, tüm kalıplardan uzak; daha içgüdüsel, daha anlık tepkilerin kadını ve evet, ne yalan söyleyeyim, daha duyarlı gerçek benden.
Gerçek ben için, şu yazdıklarımın hiçbir değeri yok…
Gerçek ben, gündemi takip etmez…
Gazete okumaz; dünyayı sallamaz görünür…
Onunla girebileceğiniz tek sohbet, eğer sizi layık görürse, bir iki geyiktir o kadar…
Kolay kolay kimseyi oturup uzun uzadıya bir şeyler paylaşacak kadar değerli görmez…
Hatta bazen en yakınlarını bile!
Ve çoğu zaman eleştirilerin hedefi olur bu yüzden…
Her şeyi kendine sakladığı için, etrafındakiler kırılır ona bazen…
Oysa Medyanın Ukalası, daha dışa dönüktür…
Duygularını kendine saklamaz, paylaşır…
Bunu diğerlerinin yararı için yapar üstelik; onun en son düşündüğü şey, hepimiz gibi gerçek benliğinin dışında her şeydir.
Gerçek ben, tanınan bir insandır; etrafında dostları, sabahladığı arkadaşları vardır…
Oysa Medyanın Ukalası, tek tabanca takılır; bir patronu ve sorumluluk hissettiği kimsesi yoktur… İnsanlığın tamamından başka…
İşte bu yüzden ne ben oyum, ne de o ben…
Biz ikimiz, aynı beynin yarattığı iki farklı ruhuz beklide; birbirimizle pekiyi anlaştığımız da söylenemez…
O yüzden kurcalamaya da değmez…
BAYKAL’IN DON SKANDALI VE YILLARDIR BEKLENEN İSTİFASI
Son iki haftanın olayı Deniz Baykal’ın mavi donlu görüntüleri ve devamında beklenen ne yapacağı sorunsalıydı.
Baykal, dün istifa etti.
Yıllardır onun çekip gitmesini ve yenilerin önünü açmasını bekleyenler bile üzüldü bu gidişe.
Süper harakiri yaptı çünkü.
Donu da, kadın milletvekili ile olan ilişkisini de kabul etti; yalanlamadı.
Dürüst davrandı.
‘Helal olsun’u kaptı!
Ne yalan söyleyeyim, kendisini günahım kadar sevmeyen ben bile, bir nebze buruldum gidişine…
Don yüzünden saltanattan olan ilk Türk olarak adını tarihe kazıdı böylece.
Ama bence daha da iyisi, yaş 70 iş bitmemiş dedirtti arkasından.
Çok daha seksi görünüyor şimdi pek çoklarının gözüne!
E hala sevişebiliyor çünkü; daha ne olsun değil mi?
Öte taraftan, kadın milletvekilinin cephesinde hiç ses yok.
Ne kocası ne kendisi konuşmuyor…
İstifa da etmiyor…
Benim asıl olayım, kadın milletvekilinin ne yapacağı.
Acaba durumu kabul edecek mi?
Yoksa o da başkanı gibi, hesap vermemek için ardını dönüp gidecek mi?
Deniz Baykal’ı hiç sevmedim; ama bu gidişi bana da fena koydu be aga!
Keşke dondan değil, gönülden gitseydi…
Paşa paşa kenara çekilip, bu işe veda etseydi.
Oysa o, her zaman olduğu gibi yine muhalif, öfkeli ve sinsi gitti…
Ben size ebenizin kır evini gösteririm dedi sanki giderken…
Bir büyücünün hırsıyla gitti…
Ve bence fena gitti!
Dönüşü garanti muhteşem olacak!
O günü sabırsızlıkla bekliyorum; çünkü sanırım Baykal, 50 yıllık siyaset hayatında ilk kez gerçekten gaza geldi…
Gerçekten ünlü oldu, gerçekten manşetlerde yer aldı; hem de başrolde!
Bu, onun son 50 yılda başaramadığı ve çok istediği bir şeydi; bir siyasetçi olarak manşet olmayı hak etmiş miydi, tartışılır…
Öte yandan, o görüntülerin servis edilmesi de servis edilme şekli de pek düşüktü!
Muhafazakar bir internet sitesinde, porno gibi yayınlanan görüntüler, bence görüntüde yer alanların değil, yayınlayanların itibarından götürdü.
Ve yine açık görüşümü soracak olursanız, Baykal’ın tek eksiği, kürsüye çıktığında eşinden ve kadın milletvekilinden söz etmeksizin veda edişiydi.
Onun haricinde mağrur durdu ve erdemiyle perdeden çekildi.
Pek çokları onun pişkinliğe yatacağını sanırken, o gözyaşları içindeydi…
Diyorum ya içim titredi.
Zaten malum haber spikerinin pornosunu izledikten sonra bakamıyorum böyle şeylere; o kadar fenaydı ki, içim kaldırmıyor artık.
Ancak o sunucunun arkasında kanalı kapı gibi durdu; medya habere yer vermedi bile!
Ve hepimiz pornoyu cayır cayır izledik…
Gamze Özçelik’i de izlemiştik hatırlarsanız…
Ve bir düşünelim…
Yıllar önce şöyle bir olay yaşandığı anlatılır…
Ünlü bir araştırmacı gazetecinin asistanı, tacize uğradığı iddiasıyla insan kaynaklarına dilekçe verir.
Kurum o gazeteciyi pek tuttuğu için, kızı bir bahaneyle işten atar!
Tıpkı malum spikerin olayında, görüntüleri e-mailingle yayan tüm çalışanların işten çıkarıldığı gibi…
Peki, zavallı Baykal kimi işten çıkarsın?
Malum kadın milletvekilini mi? Yoksa en yakınında durup kendisini koltuğundan etmek isteyen birilerini mi?
Baykal, giderayak suçu yine iktidara attı; çünkü partisinin adına gölge düşmesini istemedi…
Ama eminim onun içini de kemiriyordur bu soru: Ya bunu yapan, kendi klanından biriyse?
O zaman ne olacak?
Siz ne dersiniz? Bu bilmece çözülebilecek mi sizce?
MEDYANIN UKALASI
"Bir konuda ukala olmak, her konuda ahkam kesmekten iyidir... "
http://twitter.com/medyaninukalasi