"DEMOKRASİNİN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL HÜRRİYET GAZETESİ'DİR"!..BU İDDİALI SÖZÜN SAHİBİ KÖŞE YAZARI KİM?..İDDİASININ DAYANAĞI NE?..
Demokrasinin önündeki en büyük engel olan gazete günden güne Cumhuriyet gazetesi haline geliyor ve yabancı basın onu 'ordu yanlısı' gazete olarak tanımlıyor.
Hürriyet zaman zaman reklâmlar yayınlar ve bu reklâmların genel teması, "Hürriyet = Özgürlük" yaklaşımından mülhem şeylerdir.
Kaptan da, kimi zaman bu reklâmlarda yer alır, ne kadar hoşgörülü, ne kadar şirin olduğunu ispatlamaya çalışır. Kimi zaman, sokaklarda özgürce koşuşturan insanlar, kimi zaman genel yayın yönetmeniyle görüşmek isteyen küçük kızın hemencecik Kaptan'ın yanına alınması, kimi zaman bir aile motifiyle Hürriyet'in bütün Türkiye'nin özeti olduğu falan olur bu reklâmların içinde...
Ama bütün bu reklâmların ortak özellikleri vardır. Mesela, cemaat baskısı içinde olmayan ve herkese özgürlük isteyen Kaptan, bu reklâm görüntülerinin içinde bir tanecik başörtülünün bulunmasına tahammül edemez. Tıpkı "mahalle baskısı var" diyerek yaygarayı kopardığı halde kendisine günlerdir sorulan "Madem sizde mahalle baskısı yok, plazanızda kaç başörtülü var?" sorusuna cevap veremediği gibi...
Kaptan böyle yaparsa, tayfaları ne yapmaz diyeceksiniz? Elhak öyledir.
Özdemir İnce'sinden tutun da Bekir Coşkun'una kadar yazarlarının hiçbiri demokrasiyi açıkça savunamaz, savunmaz. Demokrasiyi sadece kendileri için isterler. Ara sıra demokratik çıkışlar yapanlara da fırçayı kaymayı ihmal etmez kaptan. Hadi Uluengin'in yazılarına verdiği tepki, bunun tipik bir örneğidir. Asker emir verdi mi derhal uygular. Andıçlamalar konusunda sürati herkesi şaşırtır. Mehmet Ali Birand ve Cengiz Çandar'ı hiç düşünmeden kurtların önüne atıvermiştir mesela. Bunun cevabını da veremez.
Kaptan'ın bir diğer özelliği ise sürekli özeleştiri yapmasıdır. Bunu o kadar çok yapar ki, onu tanımayanlar kendisini Tanrı'ya adamış, bir keşiş olduğunu düşünebilir. Ama günah çok olunca, günah çıkarmak için günlerce yazılsa yeridir tabii...
Bir de patronunun menfaatlerini çok iyi korur. O konuda da başarılıdır. Zaten Hürriyet gibi bir gazetenin başında uzun yıllardır durması, bunun en iyi ispatıdır. Ama patronunu savunurken bile cümlelerini demokrasi, insan hakları, evrensel hukuk gibi soslarla süslemeyi ihmal etmez.
Ama ne yazık ki, bütün bu yaptıklarının ardından Hürriyet'in demokrasiye ne kadar zarar verdiğini göremez, görmek istemez.
Hürriyet gazetesinin günden güne Cumhuriyet gazetesi haline geldiğini görmediği gibi.
Yani okuyucu yakında aslı varken niye astarını okuyayım diyerek Hürriyet'i bırakarak Cumhuriyet'e dönebilir.
Hürriyet, bugün ne yazık ki Türk demokrasisinin gelişmesinin önündeki en büyük engel haline gelmiştir. Zaten yabancı basın Hürriyet'i "Ordu yanlısı gazete" olarak tanımlıyor!
Nuh Gönültaş/Bugünhttp://ww
Kaptan da, kimi zaman bu reklâmlarda yer alır, ne kadar hoşgörülü, ne kadar şirin olduğunu ispatlamaya çalışır. Kimi zaman, sokaklarda özgürce koşuşturan insanlar, kimi zaman genel yayın yönetmeniyle görüşmek isteyen küçük kızın hemencecik Kaptan'ın yanına alınması, kimi zaman bir aile motifiyle Hürriyet'in bütün Türkiye'nin özeti olduğu falan olur bu reklâmların içinde...
Ama bütün bu reklâmların ortak özellikleri vardır. Mesela, cemaat baskısı içinde olmayan ve herkese özgürlük isteyen Kaptan, bu reklâm görüntülerinin içinde bir tanecik başörtülünün bulunmasına tahammül edemez. Tıpkı "mahalle baskısı var" diyerek yaygarayı kopardığı halde kendisine günlerdir sorulan "Madem sizde mahalle baskısı yok, plazanızda kaç başörtülü var?" sorusuna cevap veremediği gibi...
Kaptan böyle yaparsa, tayfaları ne yapmaz diyeceksiniz? Elhak öyledir.
Özdemir İnce'sinden tutun da Bekir Coşkun'una kadar yazarlarının hiçbiri demokrasiyi açıkça savunamaz, savunmaz. Demokrasiyi sadece kendileri için isterler. Ara sıra demokratik çıkışlar yapanlara da fırçayı kaymayı ihmal etmez kaptan. Hadi Uluengin'in yazılarına verdiği tepki, bunun tipik bir örneğidir. Asker emir verdi mi derhal uygular. Andıçlamalar konusunda sürati herkesi şaşırtır. Mehmet Ali Birand ve Cengiz Çandar'ı hiç düşünmeden kurtların önüne atıvermiştir mesela. Bunun cevabını da veremez.
Kaptan'ın bir diğer özelliği ise sürekli özeleştiri yapmasıdır. Bunu o kadar çok yapar ki, onu tanımayanlar kendisini Tanrı'ya adamış, bir keşiş olduğunu düşünebilir. Ama günah çok olunca, günah çıkarmak için günlerce yazılsa yeridir tabii...
Bir de patronunun menfaatlerini çok iyi korur. O konuda da başarılıdır. Zaten Hürriyet gibi bir gazetenin başında uzun yıllardır durması, bunun en iyi ispatıdır. Ama patronunu savunurken bile cümlelerini demokrasi, insan hakları, evrensel hukuk gibi soslarla süslemeyi ihmal etmez.
Ama ne yazık ki, bütün bu yaptıklarının ardından Hürriyet'in demokrasiye ne kadar zarar verdiğini göremez, görmek istemez.
Hürriyet gazetesinin günden güne Cumhuriyet gazetesi haline geldiğini görmediği gibi.
Yani okuyucu yakında aslı varken niye astarını okuyayım diyerek Hürriyet'i bırakarak Cumhuriyet'e dönebilir.
Hürriyet, bugün ne yazık ki Türk demokrasisinin gelişmesinin önündeki en büyük engel haline gelmiştir. Zaten yabancı basın Hürriyet'i "Ordu yanlısı gazete" olarak tanımlıyor!
Nuh Gönültaş/Bugünhttp://ww