DEMOKRASİDE İŞLER NASIL YÜRÜR, ÇETE KURARAK MI? AHMET KEKEÇ,TÜSİAD BAŞKANI'NA YÜKLENDİ!
Star yazarı Ahmet Kekeç, eleştiri oklarını bu kez TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner'e sapladı
Demokraside işler nasıl yürür? Çete kurarak mı?
Ümit Boyner Hanımefendi, TÜSİAD’ın başkanıdır. Biraz farklı bir başkan olduğu, “öncekilerin” saplantı derecesinde benimsedikleri “laiklik” konusunda ipi gevşek tuttuğu söylenebilir.
Bu, insanda, “Nihayet doğrusunu gördüler, gerçeğin ne olduğunu kavradılar” duygusu uyandıran bir gevşeklik ve esneklik değil.
Mecburi bir gevşeklik...
Bugün bir “Yılmaz Özdil ve Bekir Coşkun ideolojisine” dönüşmüş bulunan laiklikle varılabilecek bir yol kalmadığını anladıkları için belki de...
Bunun “dayattığı” bir gevşeklik...
Laikliğin ergonomik olduğu keşfedilsin, siz o zaman görün TÜSİAD’ı ve Ümit Boyner’i...
Fakat bu gevşeklik, yine de, ara ara, “Dört artı dört kabul edilemez... İmam Hatiplerin önü açılıyor... Eğitim elden gidiyor...” diye kafa çıkarmalarına engel değil.
Bu farklı ve görece “esnek” Başkan, zaman zaman “Biz buradayız” anlamına gelebilecek çıkışlar da yapıyor.
Burada (yani gündemde) olduklarının teyidi olarak, Kürt meselesi hakkında ileri geri konuşuyor, cesur sayılabilecek çıkışlar yapıyor, “saf demokrat” düşünceler ileri sürüyor.
BDP’lilerle halay çekmişliği, “Biz buradayız ve sizi anlıyoruz” demeye getirmişliği bile vardır.
Liberalizmle devletçilik arasında gidip gelen ama hangisinde sebat edeceğine bir türlü karar veremeyen “salınımları” ise başka bir yazının konusu.
Ümit Hanım, birkaç gün önce de bir açıklama yaptı ve “demokrasilerde işlerin böyle yürümeyeceğini” söyledi.
İki gazetemiz hemen atladı bu beyanatın üzerine...
Birincisi, Cumhuriyet’le yaşıt olduğunu söyleyen ve bununla övünen Cumhuriyet gazetesi, ikincisi de “yaştaş gazetenin” savunduğu darbe ideolojisini deşifre etmekle övünen Taraf gazetesi.
Ümit Boyner’in, bu son derece önemli, bu son derece hayati sözlerini manşete taşıdılar.
Meslek içi tabirle, “pişti” oldular.
Bu “pişti olma durumu”, siyasi iktidara yönelik hasmane haberlerde sık sık karşımıza çıkıyor ve şaşırmıyoruz.
Maksat hükümet zarar görsün...
Hükümet zarar görecekse, tesettür plajı haberleri yap... Hükümet zarar görecekse, Hasan Paşa Apartmanı civarındaki bazı lokantalarda içki servisinin kaldırıldığını ve “korku cumhuriyeti oluşturulduğunu” yaz... Hükümet zarar görecekse, FT’nin “asparagas” haberini abart ve Türkiye’de 50 AVM’nin kapatılacağını öne sür...
Peki, Ümit Boyner, “düşman kardeşlerin” manşete taşıdığı önemli açıklamasında ne diyor?
Şunu: “Uludere ve Afyon’un arka planını bilmek istiyoruz. Demokrasilerde iş-ler böyle yürümez. Bunu kabul edemeyiz.”
Biz de bilmek istiyoruz.
Uludere’de ve Afyon’da ne oldu?
Gerçi Kemal Kılıçdaroğlu, “Afyon bir sabotaj... Birisi bana böyle anlattı” demiş, önce bu “birisi”nin muvazzaf bir subay, sonra da emekli bir general olduğunu söylemişti ama PKK nedense kendisine nam ve prestij getirecek bu “sabotajı” (!) üstlenmedi.
Ümit Boyner yine de “sorumluluk” duyuyor ve mezkur yerlerde “ne olduğunu” bilmek istiyor.
Çok iyi ediyor...
Fakat biz, Uludere ve Afyon’la birlikte, 28 Şubat’ı da bilmek istiyoruz?
28 Şubat ne oldu?
Ümit Boyner bize, “başkanlığını” yaptığı TÜSİAD’ın ne halt karıştırmaya “hükümet darbesi” içinde yer aldığını açıklasın... “Beşli çete” neydi? Niçin durup dururken “voltranı” oluşturmuşlardı? Onu anlatsın...
Sonra çıkıp “demokrasilerde işler böyle yürümez” desin...
Ki, gerçekten de Uludere ve Afyon’u dert ettiklerine inanabilelim.
Ahmet KEKEÇ / STAR GAZETESİ
Ümit Boyner Hanımefendi, TÜSİAD’ın başkanıdır. Biraz farklı bir başkan olduğu, “öncekilerin” saplantı derecesinde benimsedikleri “laiklik” konusunda ipi gevşek tuttuğu söylenebilir.
Bu, insanda, “Nihayet doğrusunu gördüler, gerçeğin ne olduğunu kavradılar” duygusu uyandıran bir gevşeklik ve esneklik değil.
Mecburi bir gevşeklik...
Bugün bir “Yılmaz Özdil ve Bekir Coşkun ideolojisine” dönüşmüş bulunan laiklikle varılabilecek bir yol kalmadığını anladıkları için belki de...
Bunun “dayattığı” bir gevşeklik...
Laikliğin ergonomik olduğu keşfedilsin, siz o zaman görün TÜSİAD’ı ve Ümit Boyner’i...
Fakat bu gevşeklik, yine de, ara ara, “Dört artı dört kabul edilemez... İmam Hatiplerin önü açılıyor... Eğitim elden gidiyor...” diye kafa çıkarmalarına engel değil.
Bu farklı ve görece “esnek” Başkan, zaman zaman “Biz buradayız” anlamına gelebilecek çıkışlar da yapıyor.
Burada (yani gündemde) olduklarının teyidi olarak, Kürt meselesi hakkında ileri geri konuşuyor, cesur sayılabilecek çıkışlar yapıyor, “saf demokrat” düşünceler ileri sürüyor.
BDP’lilerle halay çekmişliği, “Biz buradayız ve sizi anlıyoruz” demeye getirmişliği bile vardır.
Liberalizmle devletçilik arasında gidip gelen ama hangisinde sebat edeceğine bir türlü karar veremeyen “salınımları” ise başka bir yazının konusu.
Ümit Hanım, birkaç gün önce de bir açıklama yaptı ve “demokrasilerde işlerin böyle yürümeyeceğini” söyledi.
İki gazetemiz hemen atladı bu beyanatın üzerine...
Birincisi, Cumhuriyet’le yaşıt olduğunu söyleyen ve bununla övünen Cumhuriyet gazetesi, ikincisi de “yaştaş gazetenin” savunduğu darbe ideolojisini deşifre etmekle övünen Taraf gazetesi.
Ümit Boyner’in, bu son derece önemli, bu son derece hayati sözlerini manşete taşıdılar.
Meslek içi tabirle, “pişti” oldular.
Bu “pişti olma durumu”, siyasi iktidara yönelik hasmane haberlerde sık sık karşımıza çıkıyor ve şaşırmıyoruz.
Maksat hükümet zarar görsün...
Hükümet zarar görecekse, tesettür plajı haberleri yap... Hükümet zarar görecekse, Hasan Paşa Apartmanı civarındaki bazı lokantalarda içki servisinin kaldırıldığını ve “korku cumhuriyeti oluşturulduğunu” yaz... Hükümet zarar görecekse, FT’nin “asparagas” haberini abart ve Türkiye’de 50 AVM’nin kapatılacağını öne sür...
Peki, Ümit Boyner, “düşman kardeşlerin” manşete taşıdığı önemli açıklamasında ne diyor?
Şunu: “Uludere ve Afyon’un arka planını bilmek istiyoruz. Demokrasilerde iş-ler böyle yürümez. Bunu kabul edemeyiz.”
Biz de bilmek istiyoruz.
Uludere’de ve Afyon’da ne oldu?
Gerçi Kemal Kılıçdaroğlu, “Afyon bir sabotaj... Birisi bana böyle anlattı” demiş, önce bu “birisi”nin muvazzaf bir subay, sonra da emekli bir general olduğunu söylemişti ama PKK nedense kendisine nam ve prestij getirecek bu “sabotajı” (!) üstlenmedi.
Ümit Boyner yine de “sorumluluk” duyuyor ve mezkur yerlerde “ne olduğunu” bilmek istiyor.
Çok iyi ediyor...
Fakat biz, Uludere ve Afyon’la birlikte, 28 Şubat’ı da bilmek istiyoruz?
28 Şubat ne oldu?
Ümit Boyner bize, “başkanlığını” yaptığı TÜSİAD’ın ne halt karıştırmaya “hükümet darbesi” içinde yer aldığını açıklasın... “Beşli çete” neydi? Niçin durup dururken “voltranı” oluşturmuşlardı? Onu anlatsın...
Sonra çıkıp “demokrasilerde işler böyle yürümez” desin...
Ki, gerçekten de Uludere ve Afyon’u dert ettiklerine inanabilelim.
Ahmet KEKEÇ / STAR GAZETESİ