Demirören Medya'ya 'Faruk Bildirici' isyanı!
Sözcü yazarı Soner Yalçın, dün Hürriyet'teki son yazısını yazarak gazeteden ayrılan Faruk Bildirici'nin gönderilmesine adeta isyan etti.
Faruk Bildirici'nin gazetecilik mesleğinin "sicil amirleri"nden olduğunu belirten Soner Yalçın,
"Faruk Bildirici, ağır yaralı mesleğin son “sicil amirlerinden” idi.Etik kurulu üyesiydi. Demirörenler, bir meslek abidesine “basın nöbetinin” sona erdiğini söyledi demek! Ne acınası
tavır, ruh dünyaları ne yoksul bunların! Kişi kendini nasıl bu kadar düşürebilir?" ifadelerini kullandı.
Soner Yalçın yazısında ayrıca Faruk Bildirici için şunları yazdı: Hiçbir yanlışa-utanca ortak olmamış…Hiçbir dönem gazeteciliğe ihanet etmemiş…Hep gerçeğe sadık kalmış; her türlü haksızlıkla mücadele etmiş…Bilgili, tecrübeli, cesur; adam gibi gazeteci.Adı gibi aralıksız “Bildirici”…Gazetecilik mesleğinin en üst çıtası.
İşte Soner Yalçın'ın "Bir kovulma...Bir cenaze..." başlıklı bugünkü yazısı:
Demirören Medyası, gazeteci Faruk Bildirici'yi kovdu!
40 yıldır yaptığı mesleğine toz kondurmamış-gölge düşürmemiş ahlak savunucusu bir gazeteci nasıl işten atılır?
Hiçbir yanlışa-utanca ortak olmamış...
Hiçbir dönem gazeteciliğe ihanet etmemiş...
Hep gerçeğe sadık kalmış; her türlü haksızlıkla mücadele etmiş...
Bilgili, tecrübeli, cesur; adam gibi gazeteci.
Adı gibi aralıksız "Bildirici"...
Gazetecilik mesleğinin en üst çıtası.
Demek kovuldu öyle mi?
Bizim mesleğin/basın koridorunun resmi olmayan "sicil amirleri" vardır; gazetecinin kişilik ve çalışmasına "not" verir. Oturduğunuz makamın ya da şöhretli oluşunuzun hiçbir önemi yoktur; mesleğinize ne değer kattığınıza şahsiyetinize bakılır.
Faruk Bildirici, ağır yaralı mesleğin son "sicil amirlerinden" idi. Etik kurulu üyesiydi.
Demirörenler, bir meslek abidesine "basın nöbetinin" sona erdiğini söyledi demek! Ne acınası tavır, ruh dünyaları ne yoksul bunların! Kişi kendini nasıl bu kadar düşürebilir?
Hakikat uğruna verilen mücadeleyi binlerce yıldır kim durdurabilmiş ki; Demirörenler yapabilsin?
Aslında...
Faruk Bildirici huzursuzluktan kurtuldu; ruhu tamamen özgürleşti. Bilirim boş durmayıp kitap yazacaktır!
Keşke şunu yazsa...
ARŞİMİDİS OLAYI
Belma Çobanlı dün toprağa verildi.
İsmini duyanınız var mı?
Necdet Çobanlı adını belki bilirsiniz; Galatasaray yöneticiliği yaptı; Türkiye Futbol Federasyonu yönetiminde bulundu; UEFA ve FIFA'da Türkiye'yi temsil etti.
Gelmiş geçmiş en şaibeli FİFA Başkanı Janoa Havelange'nin sağ koluydu.
Bir dönem basında Necdet Çobanlı'sız haber olmazdı; övgüler dizilirdi:
- Dünya Kupası turnuvasını Türkiye'ye getirecek.
- Avrupa Şampiyonluğu finalini İzmir'de oynattıracak.
- FİFA'ya Kıbrıs'ı kabul ettirecek.
Tabii ki bunların hiçbiri gerçekleşmedi.
Peki kimdi Çobanlı?
Malatya Arapkirli...
Avukat; azınlık vatandaşların davalarına baktı. Yorgo Papadopulo'nun kurduğu ve özellikle otomobil sanayinde etkili -Türkiye'nin en büyük 21'inci şirketi-Arşimidis’in 1955'te avukatı; 1967'de hukuk müşaviri ve Yorgo Bey ölünce1968'de yönetim kumlu başkanı oldu!
Yorgo Bey, 13 Aralık 1967'de ölünce geride -o zaman için inanılmaz para olan- 300 milyon liralık servet bıraktı.
Yorgo Bey’in Müslüman olmuş erkek kardeşi Panayot İstanbul'u terk edip Mersin'e yerleşerek Hüseyin Aslan adını almıştı. Aslan ailesi miras davası açtı ve 1971'de mahkeme kararıyla Papadopulo'nun mirasçısı olduklarını kanıtladılar. Davalar açıldı.
Necdet Çobanlı, Yorgo Bey'in ölmeden bir ay önce 13 Kasım 1967’de mirası paylaştırdığını açıkladı! Şirket hissesini -kırk yıldır yanında çalışan- Lambo Filipidis'e vermiş, ve o da bu 2 bin şirket hissesinin 650’sini Necdet ve Belma Çobanlı’ya satmıştı!
Arşimidis Davası çok büyüdü; hatta Yorgo Bey'in kravatla öldürüldüğü bile iddia edildi.
Yıllar sonra...
SIRLARIYLA ÖLDÜ
MİT belgesini ilk 1988 yılında gördüm...
Dönemin MİT Müsteşarı Korgeneral Burhanettin Bigalı’nın 28 Ocak 1982’de Genelkurmay Başkanlığı'na Arşimidis ile ilgili gönderdiği 11 sayfalık yazısıydı.
Raporda şirket ve ilgili kişilerin faaliyetleri, kişisel menfaatlere dayalı döviz kaçakçılığının yanı sıra Arşimidis şirketinin geçirdiği mali yapı gibi ayrıntılar vardı.
Yorgo Bey'in hangi tarihte, nerede, nasıl öldüğüne dair bile karışıklık vardı:
- "Yorgi PAPADOPULO: Şirketteki hisselerini kendi isteği ile devretmediği, bu hisselerin hile ile gasp edildiği, şüpheli ölüm olayının bu gasp olayı ile ilgili olabileceği sanılmaktadır..."
- "Afradifi PAPADOPULO: Eşi Yorgi PAPADOPULO'dan önce öldüğü iddia edilmekle birlikte nerede ve ne zaman öldüğü belli değildir."
- "Av. Necdet Çobanlı: Bu olaylarda en önemli kişidir..."
- "Erdoğan DEMİRÖREN: Avukat Necdet ÇOBANLI'nın yardımcısı ve suç ortağıdır. ARŞİMİDİS gaspı olayında görev almıştır..."
MİT "soruşturma sürüyor" dese de, dosyanın akıbeti bilinmiyor.
Uzatmayayım...
Cinayeti soruşturan emniyetçi Hayri Kozakçıoğlu’nu emekli olduktan sonra Demirören şirketinde çalıştığına filan girmeyeyim. Sonuçta:
Necdet Çobanlı yüzde yirmi olan hisselerini, Sirkeci'de otomobil yedek parçacısı/ "Oto Kolaylık" şirketinin sahibi Erdoğan Demirören’e satıp, 1977'de ABD'ye gitti. Amerikan vatandaşı oldu...
Erdoğan Demirören ise, Yahudi vatandaşımız Avram Laçin’den Milangaz vs. alarak işlerini çok büyüttü.
Necdet Çobanlı 1993’de yazdığı "Bölük-Börçük" adlı anı kitabında Erdoğan Demirören'den tek cümle niçin bahsetmedi? Hâlbuki futbol rantını bile Demirörenlere o öğretti!
Demem o ki:
Erdoğan Demirören ve Necdet Çobanlı’dan sonra Belma Çobanlı da sırlarıyla öldü.
Demirörenler, Belma Çobanlı'nın dün cenazesine katıldı mı?
Demirören medyası, Belma Çobanlı'nın cenazesini haber yapar mı?