Demet Evgar'dan samimi itiraflar: Kendisiyle barışık insan seksidir!
Ünlü oyuncu Demet Evgar, Hürriyet Gazetesi'nden Hakan Gence'nin sorularını yanıtladı.
1 Aralık’ta vizyona girecek ‘Aile Arasında’ filmiyle beyazperdede sevenleriyle buluşacak olan Demet Evgar, kendisine yöneltilen, "Bizim evin komik kızı mı yoksa seksi delici bakışlı bir kadınmı" olduğu sorusuna, "Bizim evin kızı seksi olamaz mı canım! Doğal olan şey seksidir. Kendiyle barışık insan da bence seksi ve çekicidir" yanıtını verdi.
Hürriyet'ten Hakan Gence'nin sorularını yanıtlayan Demet Evgar'ın açıklaması şöyle:
Üç sinema filmi, bir tiyatro oyunu (39 Basamak) ve bir diziyle dönüyorsunuz. Hangi karakterlerde izleyeceğiz sizi?
- Ümit Ünal’ın filmi ‘Sofra Sırları’nda kadını oya gibi işleyen bir senaryo var, bana da onun denizinde yüzmek kalıyor. Onur Ünlü’nün ‘Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok’ filminde kör bir piyanisti oynuyorum, kara komedi. Ve haftaya vizyona girecek ‘Aile Arasında’ anaakım bir komedi. Solmaz’ı canlandırıyorum. Bu karakter oynadıkça beni rahatlattı.
Neden?
- Çok eğlenceli, aile kurmayı kafaya takmış bir kadın. Bu sebeple hiç aile kurulmayacak bir adamla 17 yılını geçirmiş. Pavyonda şarkıcılık yapıyor...
Gülse Birsel’letanışıyor muydunuz?
- Gülse ile henüz senaryoyu yazmamışken tanıştım, Engin (Günaydın) ile bana bir hikâye yazmak istediğini söyledi. Ozan Açıktan eski arkadaşım, çekimlerimiz yedi hafta sürdü, eğlenerek çalıştık. Aslında konusu çok naif bir film. İnsanların dışarıdan göründüğü gibi olmadığını anlatıyor. O özendiğin ya da laf ettiğin insanlara içeriden baktığında aslında öyle olmadığını görüyorsun.
Filmdeki gibi yalanlar üzerine kurulu bir hayat mı yaşıyoruz?
- Aslında film tam bunun eleştirisi. Maalesef önyargılı olduk. Dışarıdan mutlu görünenlerin içi aslında bambaşka duygularla dolu. Hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değil. O yüzden herkes dönüp bir kendine baksın.
Beş farklı karakterle karşımızdasınız. Ruh haliniz nasıl? Farklı karakterlerin karıştığı, şizofrenik durumlar yaşadığınız oluyor mu?
- Amerika’da bununla ilgili bir araştırma yapıldı, beyin aslında o kadar aptalmış ki. Mesela güldüğünde serotonin salgılıyor, aslında gerçekten içten gülmesen de beyin onu gerçek sanıp yine iyi hormonlar salgılıyormuş. Dolayısıyla oyuncular rol yaparken beyin onu gerçek gibi algılıyor, rolü ayırt edemiyor, burada tehlikeli bir durum var. Profesyonel olmak bu konuda mühim. Hayatını kurban edebilirsin, ben de karaktere girip çıkarken temkinli olup kendi telkinlerimi yapıyorum.
"Kumkapı’da bir Jean D’arc"
Çılgın bir imajınız var. Göründüğünüz kadar delidolu musunuz yoksa ‘rol icabı’ mı?
- Benim bir paketin içine sığamayacak ruhum var. Gerçekten içimde neler oluyorsa dışıma da onu yansıtıyorum. Çünkü hayat kurban etmeye değmeyecek kadar mühim ve değerli. Herkesin saçmalama hakkı var ama istediği kadar... Zaman ilerledikçe insan kendini daha iyi tanıyor. Neyi yaparsam mutlu ya da mutsuz olurum bunu biliyorsun. Böylelikle yaş ilerledikçe hayata teslimiyette artıyor.
Peki en çılgın hareketiniz neydi?
- Kumkapı’da Jean D’arc oynamak...
Nasıl yani?
- Konservatuvarı kazandığımda kutlama için ailece Kumkapı’ya gittik. Herkes şarkı söylüyordu, yan masada asker uğurlaması vardı. Babam, “Çıkıp burada Jean D’arc oynar mısın?” dedi. “Olmaz” dedim ama baktım, bozuldu. Ayağa kalktım, servis durdu, kapılar kapatıldı. Mekândakilere önce kısaca Jean D’arc’ı anlatıp sonra idam edildiği sahneyi oynamaya başladım. Antik Yunan gibi bir ortam, karşımda ağlayan bir seyirci topluluğu vardı. Bunu yapmam için babam zorladığına göre bence babam benden daha çılgın.
Siz kimine göre bizim evin komik kızı, kimine göre seksi delici bakışlı kadınsınız... Sizce?
- Bilmem.Nerede görüyorlarsa odur... Bizim evin kızı seksi olamaz mı canım! Doğal olan şey seksidir. Kendiyle barışık insan da bence seksi ve çekicidir.
"AKM büyülü bir yer"
Bir süre önce ‘Hata Yapım Atölyesi’ni açtınız. Peki sizin en büyük hatanız nedir?
- Hatanın büyüğü küçüğü olmaz. Hata yapmadan öğrenmen mümkün değil. Ama ne zaman ki sen yaptığın hatayı görmezden gelip kabul edersen o seni felakete götürebiliyor. Çok şükür beni felakete götüren bir hatam olmadı.
Neler oluyor atölyenizde?
- Biz orada seyirci yetiştirme kursları yapıyoruz. Adı; seyretme, anlama ve oynama atölyesi.
Seyirci olmanın eğitimi mi olur?
- Hayatta sana biçilmiş rolü, tıpkı sahnedeki roller gibi anlamak için önce seyir halinde olman lazım. Hata Yapım Atölyesi’nde atölye kayıtlarımız da sürüyor.
Yenilenen AKM hakkında ne düşünüyorsunuz?
- AKM büyülü bir yer. Olduğu haliyle de büyülü ve etkin bir yerdi. Orada sanatlarını şahane şekilde icra eden insanların tekrardan orada oldukları günü diliyorum. Çünkü orası bizim yerimiz. Umarım herkes elinden geleni yapıyordur.
"Her şey dozunda olduğunda çiçek gibi olurum"
‘Bir Kadın Bir Erkek’ en uzun işlerinizden, dizi için 30 binden fazla skeç çekmişsiniz. Kadın ve erkek dünyası adına ne öğrendiniz?
- Bir ilişkiyi tutan en temel şeyin arkadaşlık olduğunu söyleyebilirim.
Bu mudur?
- Sen bomba şeyler bekliyorsun ama sonra o ilişkilerde bombalar patlıyor işte! Önemli olan beraber devam edebilme yeteneği. Çiftler birbirlerine sorarak, danışarak, ilerlediklerinde o ilişki herhalde uzun süreli oluyor. Anne-babamdan bildiğim bir şey var; ilişkide birlikte eğlenmek işin sırrı. Aynı şeye gülebilmek insanı tazeleyen bir durum. Biriyle mizah anlayışın aynıysa o insanı hep hayatında istersin.
Şimdi aynı mizah anlayışını paylaştığınız bir erkek arkadaşınız var mı?
- Evet, birlikte güldüğümüz bir erkek arkadaşım var çok şükür, o da çok komik.
Romantik bir tip misiniz?
- Her şey abartıldığında fenalık basar, her şey dozunda olduğunda çiçek gibi olurum.
Malum, son dönemde dünya hayli karışık. Sizin canınızı neler sıkıyor?
- Son üç yıldır nefret ettiğim her şeyden vazgeçtim. Hayat çok kısa ve hiç kimseye, hiçbir şeye karşı öyle bir duygu barındırmak istemiyorum. Herkesin bu dünyaya geliş amacı olduğuna inanıyorum ve tercihimi ileriye yöneltmeyi yeğliyorum. Çünkü her 100 yılda bir, her şey değişiyor. Sanki bütün dünya şu anda inanılmaz şeyler oluyormuş gibi davranıyor ama Homo Sapiens’ten beri aynı şeyler yaşanıyor. Dünya böyle bir yer.
Siz bu değişimler yaşanırken nelere takılıyorsunuz?
- Hayvanlar, doğa ve çocuklarla ilgili yıkımlar gördüğümde kalbim acıyor. Çünkü bir hayvana zarar veren insanın potansiyelinde mutlaka bir cani vardır. Bu, insan olabilmenin koşuludur. Ve henüz insan olabilmiş değiliz.
Ne zaman insan oluruz?
- Duyarlı olduğumuz zamanlar insanız. Sanıyoruz ki duygularımız bizi insan yapıyor, halbuki duygular bazen saçma hikâyelerimize de götürebiliyor. O yüzden insan için önemli olan şey duyarlı kalmak.
"Kadınlar erkekleşmek zorunda kaldı"
Demet Evgar, “Güzel kadından komik olmaz” algısını yıkanlardan. Peki “Kadından komedyen olmaz” diyenler için ne düşünüyor?
“Öyle bir algım yok. Ama dünyada uzun yıllardır böyle bir durum vardı. Biraz dönemsel olduğunu düşünüyorum. Günümüzde kadınlar modern hayatın içine girdikten sonra doğalarından uzaklaştı. Ayakta durmak için erkekleşmek zorunda kaldı. Kendi özlerindeki şeyi kaybettikçe içlerine kapandı ama orada çok şey birikti. Artık kadın başka yerden silahlandı, kendi doğasını daha iyi anlayabildiğini ve daha iyi anlatabileceğini düşünüyorum.”
Hürriyet'ten Hakan Gence'nin sorularını yanıtlayan Demet Evgar'ın açıklaması şöyle:
Üç sinema filmi, bir tiyatro oyunu (39 Basamak) ve bir diziyle dönüyorsunuz. Hangi karakterlerde izleyeceğiz sizi?
- Ümit Ünal’ın filmi ‘Sofra Sırları’nda kadını oya gibi işleyen bir senaryo var, bana da onun denizinde yüzmek kalıyor. Onur Ünlü’nün ‘Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok’ filminde kör bir piyanisti oynuyorum, kara komedi. Ve haftaya vizyona girecek ‘Aile Arasında’ anaakım bir komedi. Solmaz’ı canlandırıyorum. Bu karakter oynadıkça beni rahatlattı.
Neden?
- Çok eğlenceli, aile kurmayı kafaya takmış bir kadın. Bu sebeple hiç aile kurulmayacak bir adamla 17 yılını geçirmiş. Pavyonda şarkıcılık yapıyor...
Gülse Birsel’letanışıyor muydunuz?
- Gülse ile henüz senaryoyu yazmamışken tanıştım, Engin (Günaydın) ile bana bir hikâye yazmak istediğini söyledi. Ozan Açıktan eski arkadaşım, çekimlerimiz yedi hafta sürdü, eğlenerek çalıştık. Aslında konusu çok naif bir film. İnsanların dışarıdan göründüğü gibi olmadığını anlatıyor. O özendiğin ya da laf ettiğin insanlara içeriden baktığında aslında öyle olmadığını görüyorsun.
Filmdeki gibi yalanlar üzerine kurulu bir hayat mı yaşıyoruz?
- Aslında film tam bunun eleştirisi. Maalesef önyargılı olduk. Dışarıdan mutlu görünenlerin içi aslında bambaşka duygularla dolu. Hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değil. O yüzden herkes dönüp bir kendine baksın.
Beş farklı karakterle karşımızdasınız. Ruh haliniz nasıl? Farklı karakterlerin karıştığı, şizofrenik durumlar yaşadığınız oluyor mu?
- Amerika’da bununla ilgili bir araştırma yapıldı, beyin aslında o kadar aptalmış ki. Mesela güldüğünde serotonin salgılıyor, aslında gerçekten içten gülmesen de beyin onu gerçek sanıp yine iyi hormonlar salgılıyormuş. Dolayısıyla oyuncular rol yaparken beyin onu gerçek gibi algılıyor, rolü ayırt edemiyor, burada tehlikeli bir durum var. Profesyonel olmak bu konuda mühim. Hayatını kurban edebilirsin, ben de karaktere girip çıkarken temkinli olup kendi telkinlerimi yapıyorum.
"Kumkapı’da bir Jean D’arc"
Çılgın bir imajınız var. Göründüğünüz kadar delidolu musunuz yoksa ‘rol icabı’ mı?
- Benim bir paketin içine sığamayacak ruhum var. Gerçekten içimde neler oluyorsa dışıma da onu yansıtıyorum. Çünkü hayat kurban etmeye değmeyecek kadar mühim ve değerli. Herkesin saçmalama hakkı var ama istediği kadar... Zaman ilerledikçe insan kendini daha iyi tanıyor. Neyi yaparsam mutlu ya da mutsuz olurum bunu biliyorsun. Böylelikle yaş ilerledikçe hayata teslimiyette artıyor.
Peki en çılgın hareketiniz neydi?
- Kumkapı’da Jean D’arc oynamak...
Nasıl yani?
- Konservatuvarı kazandığımda kutlama için ailece Kumkapı’ya gittik. Herkes şarkı söylüyordu, yan masada asker uğurlaması vardı. Babam, “Çıkıp burada Jean D’arc oynar mısın?” dedi. “Olmaz” dedim ama baktım, bozuldu. Ayağa kalktım, servis durdu, kapılar kapatıldı. Mekândakilere önce kısaca Jean D’arc’ı anlatıp sonra idam edildiği sahneyi oynamaya başladım. Antik Yunan gibi bir ortam, karşımda ağlayan bir seyirci topluluğu vardı. Bunu yapmam için babam zorladığına göre bence babam benden daha çılgın.
Siz kimine göre bizim evin komik kızı, kimine göre seksi delici bakışlı kadınsınız... Sizce?
- Bilmem.Nerede görüyorlarsa odur... Bizim evin kızı seksi olamaz mı canım! Doğal olan şey seksidir. Kendiyle barışık insan da bence seksi ve çekicidir.
"AKM büyülü bir yer"
Bir süre önce ‘Hata Yapım Atölyesi’ni açtınız. Peki sizin en büyük hatanız nedir?
- Hatanın büyüğü küçüğü olmaz. Hata yapmadan öğrenmen mümkün değil. Ama ne zaman ki sen yaptığın hatayı görmezden gelip kabul edersen o seni felakete götürebiliyor. Çok şükür beni felakete götüren bir hatam olmadı.
Neler oluyor atölyenizde?
- Biz orada seyirci yetiştirme kursları yapıyoruz. Adı; seyretme, anlama ve oynama atölyesi.
Seyirci olmanın eğitimi mi olur?
- Hayatta sana biçilmiş rolü, tıpkı sahnedeki roller gibi anlamak için önce seyir halinde olman lazım. Hata Yapım Atölyesi’nde atölye kayıtlarımız da sürüyor.
Yenilenen AKM hakkında ne düşünüyorsunuz?
- AKM büyülü bir yer. Olduğu haliyle de büyülü ve etkin bir yerdi. Orada sanatlarını şahane şekilde icra eden insanların tekrardan orada oldukları günü diliyorum. Çünkü orası bizim yerimiz. Umarım herkes elinden geleni yapıyordur.
"Her şey dozunda olduğunda çiçek gibi olurum"
‘Bir Kadın Bir Erkek’ en uzun işlerinizden, dizi için 30 binden fazla skeç çekmişsiniz. Kadın ve erkek dünyası adına ne öğrendiniz?
- Bir ilişkiyi tutan en temel şeyin arkadaşlık olduğunu söyleyebilirim.
Bu mudur?
- Sen bomba şeyler bekliyorsun ama sonra o ilişkilerde bombalar patlıyor işte! Önemli olan beraber devam edebilme yeteneği. Çiftler birbirlerine sorarak, danışarak, ilerlediklerinde o ilişki herhalde uzun süreli oluyor. Anne-babamdan bildiğim bir şey var; ilişkide birlikte eğlenmek işin sırrı. Aynı şeye gülebilmek insanı tazeleyen bir durum. Biriyle mizah anlayışın aynıysa o insanı hep hayatında istersin.
Şimdi aynı mizah anlayışını paylaştığınız bir erkek arkadaşınız var mı?
- Evet, birlikte güldüğümüz bir erkek arkadaşım var çok şükür, o da çok komik.
Romantik bir tip misiniz?
- Her şey abartıldığında fenalık basar, her şey dozunda olduğunda çiçek gibi olurum.
Malum, son dönemde dünya hayli karışık. Sizin canınızı neler sıkıyor?
- Son üç yıldır nefret ettiğim her şeyden vazgeçtim. Hayat çok kısa ve hiç kimseye, hiçbir şeye karşı öyle bir duygu barındırmak istemiyorum. Herkesin bu dünyaya geliş amacı olduğuna inanıyorum ve tercihimi ileriye yöneltmeyi yeğliyorum. Çünkü her 100 yılda bir, her şey değişiyor. Sanki bütün dünya şu anda inanılmaz şeyler oluyormuş gibi davranıyor ama Homo Sapiens’ten beri aynı şeyler yaşanıyor. Dünya böyle bir yer.
Siz bu değişimler yaşanırken nelere takılıyorsunuz?
- Hayvanlar, doğa ve çocuklarla ilgili yıkımlar gördüğümde kalbim acıyor. Çünkü bir hayvana zarar veren insanın potansiyelinde mutlaka bir cani vardır. Bu, insan olabilmenin koşuludur. Ve henüz insan olabilmiş değiliz.
Ne zaman insan oluruz?
- Duyarlı olduğumuz zamanlar insanız. Sanıyoruz ki duygularımız bizi insan yapıyor, halbuki duygular bazen saçma hikâyelerimize de götürebiliyor. O yüzden insan için önemli olan şey duyarlı kalmak.
"Kadınlar erkekleşmek zorunda kaldı"
Demet Evgar, “Güzel kadından komik olmaz” algısını yıkanlardan. Peki “Kadından komedyen olmaz” diyenler için ne düşünüyor?
“Öyle bir algım yok. Ama dünyada uzun yıllardır böyle bir durum vardı. Biraz dönemsel olduğunu düşünüyorum. Günümüzde kadınlar modern hayatın içine girdikten sonra doğalarından uzaklaştı. Ayakta durmak için erkekleşmek zorunda kaldı. Kendi özlerindeki şeyi kaybettikçe içlerine kapandı ama orada çok şey birikti. Artık kadın başka yerden silahlandı, kendi doğasını daha iyi anlayabildiğini ve daha iyi anlatabileceğini düşünüyorum.”