DEDİKODU YAPILIRKEN UYULMASI GEREKEN KURALLAR NELER? SERDAR TURGUT'TAN AHMET ARSAN'A ABİ TAVSİYESİ!..
Ahmet Arsan'ın "hangi köşe yazarının milletvekili olan genç eşi evi terketti" başlıklı yazısını okuyan Serdar Turgut tarif edilen kişiyi bakın hangi yazar sanmış? Turgut bundan yola çıkarak Arsan'a neleri tavsiye etti?
Elif Şafak'ın 'Aşk' romanı ve bir boşanma hikayesi
Aslında bu yazının başlığı 'Ahmet Arsan'a abi tavsiyesi' olarak atılmıştı. Hatta başlığın altına yazıyı yazmaya bile başlamıştım ama sonra o başlıkla ilgili tadım kaçtı, değiştirdim.
Dedikodu köşelerine özel önem veren eski bir yayın yönetmeni olarak, dedikodu yazarlarının mutlaka uymaları gereken sıkı kurallar olması gerektiğini düşünmüşümdür. Bu işi iyi yapan Tuğçe Tatari'nin köşesi başlamadan önce benim bu ekol gazeteciliğin nasıl yapılması konusunda kendime örnek aldığım, New York Post gazetesinin meşhur 'Altıncı sayfa' adlı köşesinde geçerli olan kurallardı. Dedikodu yazarı etrafta konuşulanları yazacak tabii ama eğer bazı ilişkiler üzerine laf söyleyecekse o ilişkilerin taraflarına duyduğunu mutlaka teyit ettirecek. Ama eğer özel bir durum varsa isim vererek değil, tarif ederek kişileri anlatacaksa tarifinde mümkün olduğunca net olacak ki yanlış anlamalar olmasın.
Ahmet Arsan'ın köşesinde bu iki kurala da uyulmadı. Tarif ederek tanımladığı yazarın karısının onu terk ettiğini ve boşanacaklarını yazınca ben o tariften zannettim ki bu tatsız olay Dücane Cündioğlu'yla ilgili. Çünkü Cündioğlu, Elif Şafak'ın 'Aşk' romanını eleştirdiği yazısına Çengelköy'deki evinde nasıl yalnız, hüzünlü olduğunu anlatarak başlıyordu. Bir de Arsan yazısında 'Konulara bilimsel yaklaşımı ile bilinen' dediği için mükemmel Cemil Meriç kitabından tanıyıp sevdiğim Cündioğlu'nun özel bir sorun yaşadığını sandım.
Özel yaşamıyla ilgili hiçbir şey bilmediğim ve ilgilenmediğim Cündioğlu ile Çengelköy'de bir kez tanıştığımdan, yaşamış olduğunu düşündüğüm domestik probleme üzüldüm bile. İnsan bizzat tanıdığı insanlarla ilgili problemlere doğal olarak daha çok üzülebiliyor.
Daha sonra ortaya çıktı ki; ben olayı tamamen yanlış anlamışım. Mümtaz'er Türköne'yle ilgili sanılıyormuş bu dedikodu. O da bunun üzerine bir açıklama yapmak zorunda kaldı ve böyle bir gelişmenin olmadığı, karısıyla aralarında bir sorun bulunmadığını anlattı...
Böylece dedikodu yazarlığındaki kurallara uyulmadığından aslında ortada olmadığı görülen bir olay tartışıldı. Birçok kişi gereksiz üzüldü. Sıfıra sıfır elde var sıfır durumu yani.
RANA BENİ TERK ETSE BAKIN İŞTE O HABERDİR
Şu da var ayrıca, Mümtaz'er Türköne evliliği boyutuyla kamuoyunun önüne çıkan bir insan değil ki. O benim gibi karısı hakkında, evliliği hakkında yazmıyor. Diyeceğim şu; dedikodu velev ki doğru çıksaydı, boşanmış olsalardı bu okuyucuyu neden ilgilendirsin ki... Ha bakın şunu anlarım; 'Rana Turgut evi terk etti' başlıklı bir habere şimdi getirdiğim türde itirazları getirebilmem mümkün değil. Çünkü ben bugüne kadar yüzlerce defa Rana ve evliliğimiz üzerine yazmışım. Yani evliliğimizi neredeyse kamusal alan haline getirmişim. O nedenle hakkımda bir dedikodu duyulursa yazacak yazar tabii ki... Ama diğer kuralı da unutmayacak. Açarsınız bana telefonu, sorarsınız. Doğru dersem isterseniz 3. sayfaya manşet yapın bunu, yine de itiraz edemem. Bu konuda itiraz hakkımı ben yıllar önce kaybetmişim zaten.
Ahmet Arsan'ın haklarında yazdığı mahalle sakinleri, özel yaşamlarıyla pek kamuoyunun önünde değiller. O nedenle o ilişkilerin dedikodusu yazılırken geçerli olması gereken kurallara daha sıkı uyulması gerekiyor. Bu sefer Ahmet Arsan'ın bir abi olarak sadece kulağını çekmekle yetindim. Bir daha sefere yine aynı dikkatsizliği yaparsa o zaman elimden bu kadar kolay kurtulamaz.
Serdar Turgut/AKŞAM