"DECCAL GİBİ HÜRRİYET'TE OTURDUĞUMU DÜŞÜNÜYORLAR" DİYEN ERTUĞRUL ÖZKÖK'TEN "OYSA BEN..." DEYİP KENDİNİ ANLATTI!..İŞTE SİYAH BEYAZ GENÇLİK FOTOĞRAFLARI EŞLİĞİNDE MÜZİK TUTKUSU VE ÖZKÖK'ÜN BİLİNMEYEN YANLARI!..

"Ruhum karmakarışık. Ve bence ruhu karmakarışık olan benim gibi birçok kişi var. Sadece klasik müzik dinlerim, sadece şöyle heykel severim demelerine inanmıyorum"

En acayip ve etkileyici cümleyi röportajın sonlarına doğru söyledi: "Ben bu albümde anlattığım gibi bir adamım. Yumurtadan yeni çıkmış, şeffaflığından iskeleti görünen bir balık gibi." Arta Kalan Zamanda diye bir albüm yaptı Ertuğrul Özkök. Rec by Saatchi´den çıktı. Hayatına belli zamanlarda dokunmuş, kendi deyimiyle yaralarını bulup çıkaran, zaaflarının üstüne giden, onu meydan okumaya teşvik eden 15 aryayı derledi. Her biri için bir yazı ve gençliğinden bir fotoğraf ekledi. Albümü dinlerken Bach, Handel, Delibes, Puccini, Mahler eşliğinde başka bir dünyaya geçip kendi hikayenizi yazmaya koyuluyorsunuz. Özkök´le aryaların kimyasını ve müziğin onun için anlamını konuştuk.

İlk aryanızı 30 sene önce bir sinema gişesinin önünde beklerken dinlediniz ve aşık oldunuz. Evinizde, ailenizde böyle bir klasik müzik kültürü var mıydı?


- İzmir´deki evimde klasik müzik dinlenmezdi. Annem Türk Müziği, babam tango dinlemeyi severdi. Yoyo diye bir parça vardı, hep onu söylerdi. O zamanlar 78´lik plak çalan müzik dolabı diye bir aletimiz vardı. İlk aldığım 78´lik plaklar Erol Büyükburç´un Little Lucy parçası ve Paul Anka´nın Diana´sıydı. Sonra 45´lik dönemi geldi. Babam Almanya´dan bana üç plak getirdi. Bir tanesi Ricky Nelson, bir tanesi Elvis Presley, bir tanesi de Hawaii Tatoo diye bir şey. Ne alakaysa onları getirmişti. Hepsini çok bayılarak dinlemiştim. Daha sonra Grundig TK 24 marka bir teyp almıştım.

Böyle modeliyle mi kayda geçiyor müzik cihazları sizde?

- Bizim dönemin insanlarının hepsi teyplerinin modelini bilir. Çünkü o teyplerle mahallede çok hava yapardık.

O zaman pop müzik hastası mıydınız?

- Hem de nasıl. Bizim Kanat´ın (Atkaya) aynısıydım. Her şeyi çok iyi takip ederdim. Korsan bir radyo vardı, onu dinlemek için gece yarısı dama çıkıp anten kurardım. İngilizce´yi de pop müzik aşkına, Billboard dergisini okuyabilmek için öğrendim zaten. O dergilere bakarak hiç dinlemediğim parçaların listelerdeki sırasını ezberlerdim. Mesela Rolling Stones´un Little Red Rooster´ı... Biliyorum ki ortalığı kasıp kavuruyor fakat nasıl bir parça fikrim yok. Senin bu hisleri anlamana imkan yok tabii. O şarkıyı dinleyebilmek için neler yaptım...

Neler yaptınız?

- İzmir Kordon´a bir İngiliz öğrenci gemisi gelmişti. Sadece 8 saat kalacaktı. Orada bir kızla tanıştım, dolaştım. Akşam oldu dönecekler, tam kız merdivenlerden çıkarken ağlamaya başladım. Çok özendim çünkü onlara. Gemiyle geziyorlar, Beatles, Stones, Animals dinliyorlar. Bambaşka bir dünyaya doğru gidiyorlar ve biz burada kalıyoruz. Çok koydu bana, çok hüzünlü bir andı. Dedim ki kıza "Bir saniye, Stones´un Little Red Rooster parçasını biliyor musun?" Biliyorum, dedi. Mırıldansana dedim. Kız merdivenin altıncı basamağında durdu ve bana bağıra bağıra Stones söyledi. O sahneyi hiç unutamam.

Arya, her insanın içindeki ötekinin en egoist dostudur, diyorsunuz. Ne demek bu?

- Arya çok egoist bir müzik, başkalarıyla beraber dinleyemiyor insan. Ya yanında tek bir özel in