Efendim; önce şunu belirteyim ki yanlış anlaşılmasın. Kılıçdaroğlu dahil, herkes eğer Türkiye Cumhuriyeti’nin yasalarına aykırı birtakım beyan veya davranışlarda bulunmuşlarsa yargılanmaları son derece doğaldır. Burada bir “istisna” olamaz. Bu anlamda yargı işini yapacak elbette. Normaldir.
O yüzden burada “Suçun unsurları” nın ne derece geçerli olduğunu tek tek tartışmayacağım bile. Burası hukukun alanı ve mahkemenin yetkisinde. Aynı şekilde isnat edilen suçlamaların hukuki muhtevasına da girmeyeceğim. Buralar beni aşar. Ben daha ziyade kamuoyu ve zihinlerde oluşan / oluşabilecek sorulara kendimce cevap bulmaya çalışacağım.
Lakin üzerinden epey bir süre geçtikten sonra bir dava gündeme geliyorsa (Ki, bunun bir kısmı milletvekilliğinin bitme süresine gitmiş belli ki) insanların kafalarında bazı soru işaretleri doğması ya da bunun – ne yazık ki- “Siyasi bir karar” olabileceğini düşünmeleri de o ölçüde normaldir. Bu gibi doğması muhtemel sorular yasayla engellenebilir şeyler değildir. Keşke bu tarz davalar sıcağı sıcağına, çekmecelerde bekletilmeden açılabilse. O zaman çok daha “Sağlıklı” ve bazı soru işaretlerinden muaf olabilirdi!..
“Gölge Genel Başkan” Gibi Davranıyor!..
Farkında mısınız bilmem? Ancak Kılıçdaroğlu “Siyaseti bırakmadım” beyanından bu yana, gerek iktidara yönelik gerekse de CHP’nin kendi içindeki iktidar mücadelelerinde fazla öne çıktı. Hatta öne çıkmakla kalmayıp, cüssesiyle orantılı olmayan merkezi, “Kilit” bir rol oynamaya başladı.
Öyle ki bir tür “Gölge Genel Başkan” gibi davranıyordu bile denebilir. Adı geçen muhtemel isimler ( Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş) onun ağzından çıkacak bir çift lafa dikkat kesilir oldular. Görüşmek, randevulaşmak için kapısını aşındırıp duruyorlar. Reel manzara bu!..
“Derin Siyaset Dizaynırları”nın mı Parmağı Var?..
O bakımdan düne kadar ciddiye alınmayan, fazla “Hırslı” bulunup, “Yenilgiyi hazmedemedi” denilen, yer yer gülünüp geçilen Kılıçdaroğlu’nun siyasi denklemi fazlasıyla etkileme gücü olduğu anlaşıldı. (Üstelik İmamoğlu’nu da bir şekilde yanına çekmiş görünüyordu.) Bu derindeki siyaset planlayıcıların, “Derin siyaset dizaynırları” nın hesabına gelmemiş olacak ki bir “müdahale” de bulunma gereği hissetmiş olabilirler. Bir şekilde “Ayar” atılmalıydı yani!..
O dizaynırlar ki bizim gibi düşünmezler. Su yüzündeki uzantıları ideolojik davranıyor gibi görünseler dahi kendileri öyle davranmazlar. Onlar stratejilerine uygun ne varsa onu yaparlar. Tasarımlarına aykırı ne varsa da engelleme yoluna giderler. Projelerini sekteye uğratma ihtimali olan kişi veya kişileri engeller, şu veya bu yolla tasfiye ya da sınırlama yoluna giderler. Bunlar perdelenmiş laflar altında dile getirileceğinden insanlarda kafa bulanıklığı yaratması da doğaldır. Buralarda bizim “Olay ufku” muzu aşan, zihnimizi dumur eden yanlar olduğuna kalıbımı basarım!..
CHP, Geri Vitese Takılamaz!..
Zaten insanların “Nereden çıktı şimdi birdenbire bu dava?” demeleri ya da olayda başka nedenler aramaları bu yüzden. Tabii burada kesinlik öne süremeyiz. “İlla böyledir” de diyemeyiz. Lakin akılda bazı soru ve şüpheler oluşabiliyor. Onları yok sayamayız. “Derin okuma” yaptığımda şunları seziyorum. Şimdi bakalım…
İsterseniz Hüsnü Kuruntu Deyin!..
Burada tam da CHP içi trafiğin hızlandığı, Kılıçdaroğlu’nun tayin edici bir pozisyona geldiği “Tüzük kurultayı” öncesi (Ki, bunun sadece tüzük kurultayı olmadığını önceki yazılarımda anlatabildiğimi zannediyorum) söz konusu dava hazırlığının gündeme gelmesi enteresan bir zamanlamadır. Buna muhtemel erken seçim taleplerini, CHP içinde erken uç veren liderlik ve cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmalarını da eklerseniz tabloda “tuhaf” birtakım fırça izleri olduğunu görürsünüz.
Ne diyeyim? İsterseniz bunları benim varsayımlarım ya da hüsnü kuruntularım olarak da düşünebilirsiniz!..
30. 08. 2024