DAHA NE KADAR SUSACAK VİCDAN? BEKİR COŞKUN SORUYOR!
Sanırım artık bıçağın kemiğe dayandığı yer...Vicdanın susmaması gerektiği zaman...
Daha Ne Kadar Susacak Vicdan?..
Silivri önünde kadınlar bekliyor...
Şallarına sarılı üşümüş yüzleri kızgın, gazeteciler için “özgürlük” diye bağırıyorlar...
Ve dün gazetecilerden, televizyon yöneticilerinden sonra, sıra internet sitelerine gelmişti...
Odatv basıldı, yöneticileri Soner Yalçın, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Ayhan Bozkurt götürüldü…
Çünkü Odatv iktidarın işine gelmeyen haberler yayımlıyordu, tarikatı deşifre ediyordu...
O kadar...
Ve basıldığında, haber sitesinin ekranında Ergenekon davasını temelden etkileyecek, soruşturmaların ne denli çarpıtıldığını kanıtlayacak görüntülü çok önemli bir haber vardı.
İktidarın gazeteleri-televizyonları bunun tersi yönde çarşaf çarşaf -çoğu düzmece- görüntüler, belgeler yayımladılar, haberler yaptılar da bir tekine dönüp bakan olmadı...
Ama Odatv basıldı, yöneticileri alındı...
Belki Mustafa’nın, Tuncay’ın yanına koyacaklardır mesleğimizin eğilmeyen, yürekli, genç çalışanlarını...
Sanırım artık bıçağın kemiğe dayandığı yer…
Vicdanın susmaması gerektiği zaman...
Silivri’nin önünde ayağında eski ayakkabısı, belki cebinde sadece dolmuş parası, koca çantasında gözyaşları için mendilleri.. o kadınlar çığlık atarken, biz daha susacak mıyız?..
Koca Türk medyası...
Onurlu gazetecilik...
Şanlı-şerefli Türk basını...
Korkusuz gazeteciler...
Yüce meslek...
Vazgeçilmez özgürlüğümüz...
Tüm bunlar hâlâ geçerli midir?.. Doğru mudur?.. Var mı aslı astarı?.. Biz öyle miyiz ustalar?..
Dik mi başımız?..
Peki, şu soğuk günlerde Silivri önünde nöbet tutan üşümüş kadınlardan mı sorulur basın özgürlüğü?..
Onlar bizim özgürlüğümüzü savunacaklar...
Biz yere bakarken...
Öyle mi?..
Bekir Coşkun/Cumhuriyet
Silivri önünde kadınlar bekliyor...
Şallarına sarılı üşümüş yüzleri kızgın, gazeteciler için “özgürlük” diye bağırıyorlar...
Ve dün gazetecilerden, televizyon yöneticilerinden sonra, sıra internet sitelerine gelmişti...
Odatv basıldı, yöneticileri Soner Yalçın, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Ayhan Bozkurt götürüldü…
Çünkü Odatv iktidarın işine gelmeyen haberler yayımlıyordu, tarikatı deşifre ediyordu...
O kadar...
Ve basıldığında, haber sitesinin ekranında Ergenekon davasını temelden etkileyecek, soruşturmaların ne denli çarpıtıldığını kanıtlayacak görüntülü çok önemli bir haber vardı.
İktidarın gazeteleri-televizyonları bunun tersi yönde çarşaf çarşaf -çoğu düzmece- görüntüler, belgeler yayımladılar, haberler yaptılar da bir tekine dönüp bakan olmadı...
Ama Odatv basıldı, yöneticileri alındı...
Belki Mustafa’nın, Tuncay’ın yanına koyacaklardır mesleğimizin eğilmeyen, yürekli, genç çalışanlarını...
Sanırım artık bıçağın kemiğe dayandığı yer…
Vicdanın susmaması gerektiği zaman...
Silivri’nin önünde ayağında eski ayakkabısı, belki cebinde sadece dolmuş parası, koca çantasında gözyaşları için mendilleri.. o kadınlar çığlık atarken, biz daha susacak mıyız?..
Koca Türk medyası...
Onurlu gazetecilik...
Şanlı-şerefli Türk basını...
Korkusuz gazeteciler...
Yüce meslek...
Vazgeçilmez özgürlüğümüz...
Tüm bunlar hâlâ geçerli midir?.. Doğru mudur?.. Var mı aslı astarı?.. Biz öyle miyiz ustalar?..
Dik mi başımız?..
Peki, şu soğuk günlerde Silivri önünde nöbet tutan üşümüş kadınlardan mı sorulur basın özgürlüğü?..
Onlar bizim özgürlüğümüzü savunacaklar...
Biz yere bakarken...
Öyle mi?..
Bekir Coşkun/Cumhuriyet