"Daha acıklı şeyler" diyarında yaşamak...
Murat Tolga Şen, "bir İçişleri Bakanı'nın oğlunun gözaltına alındığını basından öğrenmesi kadar acıklı ne olabilir ki."? sorusuna cevap veriyor.
Artık konuşmayın.
Biraz susun, kafamızın içinde dönüp durmayın. Çekici çağırsak sizi koltuklarınızdan kaldıramayız, bari biraz huzur verin.
Neden böyle yazdığıma gelince...
Bülent Arınç, Gezi direnişi sırasında “tabak tencere, korna çalmayın düğün yapanlar rahatsız oluyor” gibi bir şeyler söylemişti. Dün de TV’de izliyoruz, İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlunun gözaltına alınmasını değerlendirirken, "Bir İçişleri Bakanı'nın oğlunun gözaltına alındığını basından öğrenmesi kadar acıklı ne olabilir ki." diye soruyor. Aslında sormuyor, kendi kanaati bu.
Duyduğum anda kalbimi acıtan bir söz öbeği… Yönetenlerin, kırbacı elinde tutanların en büyük acısını öğrendik, artık onlarla birlikte üzülebiliriz.
Gel gör ki 3. Sınıf Titanic yolcuları gibiyiz biz. Öyle acılar yaşadık, şahit olduk ki, muktedirler cümle içinde bile kullanamazlar!
Baba, ana, evlat… Tanrı kimseye bunlardan kötü bir haber göndermesin ama dilemekle olmaz, olmadı.
Sahi, bir İçişleri Bakanı'nın oğlunun gözaltına alındığını basından öğrenmesi kadar acıklı ne olabilir ki?
14 yıl önce 45 saniye sallandı yaşadığım yer… Yanaklarını sıkmaya kıyamadığı evladının ölüsünü molozların içinden parçalanmış tırnaklarla çıkardı babalar. Ağlamaktan gözlerin altına simsiyah torbalar düşer ama az değil günlerce ağlamaktan. O gözlerle gömdüler yavrularını.
Birinin oğlu dağa çıktı, ötekininki peşine düştü. Memleketten geçen bir otobüs seyahatinde mola yerinde karşılaşsalar çay içerek sohbet ederler, öyle çocuklar… Birbirlerini öldürdüler! Sadece analar değil babalar da ağladı.
Birinin oğlu gazeteciydi, tutuklu cenazesine gitti, işini yapıyordu, aldılar içeri, “gazeteciye özel muamele” dediler, döve döve canını aldılar sonra da gittiler anasına, “oğlun kendini attı” dediler.
Birinin oğlu direndi, hükümet istifa dedi diye yaşına, boyuna bakmadılar dövdüler, döve döve öldürdüler.
Birinin oğlu babasının sigortası yok diye hastane kapılarında kaldı, babasına haber vermediler zaten onun kollarındaydı. Canı çıkarken bedeninden, babasının parmağını sıkmaya çalıştı elleri, babasının gözyaşları yanağına düşerken gözlerini bile kapayamadan göçtü gitti.
Birinin oğlunun gözleri çok güzeldi, gaz fişeğini suratına patlattılar, aldılar gözünü.
Daha neler neler...
Bana sayfalarca yer verseler, yazarak bitiremem ama bir İçişleri Bakanı'nın oğlunun gözaltına alındığını basından öğrenmesinden çok daha acıklı şeyler olduğunu biliyorum.
Bunlar size acıklı gelmiyorsa karınca yuvasının başında durup kendini onların tanrısı zanneden çocuklar gibisiniz.
Cumhuriyetiz ama geldiğimiz yer Osmanlı… Sizin iktidar hırsıyla kendi çocuklarınızı saray zindanlarında boğdurmasına alışığız ve bir kez daha görüyoruz ki saraydan gayrısı umurunuzda değil!
Bizden böyle bir empati beklemek niye hem? Sanki bakan bizim mahallenin komşusu… Yanında 300 koruma olmadan bakan göreniniz var mı? Kameraya alınmış siyah beyaz Osmanlı hanedanı görüntülerinden ne farkı var şu an yaşadığınız görkemli iktidarın?
Eğer sizin canınızı en çok yakan haber, bakanın oğlunun gözaltına alınışını basından öğrenmesiyse…
Hiç acı çekmemişsiniz sultanım! Aramıza gelin, bizler daha acıklı şeyler diyarındayız.
MURAT TOLGA ŞEN / murattolga@gmail.com
Biraz susun, kafamızın içinde dönüp durmayın. Çekici çağırsak sizi koltuklarınızdan kaldıramayız, bari biraz huzur verin.
Neden böyle yazdığıma gelince...
Bülent Arınç, Gezi direnişi sırasında “tabak tencere, korna çalmayın düğün yapanlar rahatsız oluyor” gibi bir şeyler söylemişti. Dün de TV’de izliyoruz, İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlunun gözaltına alınmasını değerlendirirken, "Bir İçişleri Bakanı'nın oğlunun gözaltına alındığını basından öğrenmesi kadar acıklı ne olabilir ki." diye soruyor. Aslında sormuyor, kendi kanaati bu.
Duyduğum anda kalbimi acıtan bir söz öbeği… Yönetenlerin, kırbacı elinde tutanların en büyük acısını öğrendik, artık onlarla birlikte üzülebiliriz.
Gel gör ki 3. Sınıf Titanic yolcuları gibiyiz biz. Öyle acılar yaşadık, şahit olduk ki, muktedirler cümle içinde bile kullanamazlar!
Baba, ana, evlat… Tanrı kimseye bunlardan kötü bir haber göndermesin ama dilemekle olmaz, olmadı.
Sahi, bir İçişleri Bakanı'nın oğlunun gözaltına alındığını basından öğrenmesi kadar acıklı ne olabilir ki?
14 yıl önce 45 saniye sallandı yaşadığım yer… Yanaklarını sıkmaya kıyamadığı evladının ölüsünü molozların içinden parçalanmış tırnaklarla çıkardı babalar. Ağlamaktan gözlerin altına simsiyah torbalar düşer ama az değil günlerce ağlamaktan. O gözlerle gömdüler yavrularını.
Birinin oğlu dağa çıktı, ötekininki peşine düştü. Memleketten geçen bir otobüs seyahatinde mola yerinde karşılaşsalar çay içerek sohbet ederler, öyle çocuklar… Birbirlerini öldürdüler! Sadece analar değil babalar da ağladı.
Birinin oğlu gazeteciydi, tutuklu cenazesine gitti, işini yapıyordu, aldılar içeri, “gazeteciye özel muamele” dediler, döve döve canını aldılar sonra da gittiler anasına, “oğlun kendini attı” dediler.
Birinin oğlu direndi, hükümet istifa dedi diye yaşına, boyuna bakmadılar dövdüler, döve döve öldürdüler.
Birinin oğlu babasının sigortası yok diye hastane kapılarında kaldı, babasına haber vermediler zaten onun kollarındaydı. Canı çıkarken bedeninden, babasının parmağını sıkmaya çalıştı elleri, babasının gözyaşları yanağına düşerken gözlerini bile kapayamadan göçtü gitti.
Birinin oğlunun gözleri çok güzeldi, gaz fişeğini suratına patlattılar, aldılar gözünü.
Daha neler neler...
Bana sayfalarca yer verseler, yazarak bitiremem ama bir İçişleri Bakanı'nın oğlunun gözaltına alındığını basından öğrenmesinden çok daha acıklı şeyler olduğunu biliyorum.
Bunlar size acıklı gelmiyorsa karınca yuvasının başında durup kendini onların tanrısı zanneden çocuklar gibisiniz.
Cumhuriyetiz ama geldiğimiz yer Osmanlı… Sizin iktidar hırsıyla kendi çocuklarınızı saray zindanlarında boğdurmasına alışığız ve bir kez daha görüyoruz ki saraydan gayrısı umurunuzda değil!
Bizden böyle bir empati beklemek niye hem? Sanki bakan bizim mahallenin komşusu… Yanında 300 koruma olmadan bakan göreniniz var mı? Kameraya alınmış siyah beyaz Osmanlı hanedanı görüntülerinden ne farkı var şu an yaşadığınız görkemli iktidarın?
Eğer sizin canınızı en çok yakan haber, bakanın oğlunun gözaltına alınışını basından öğrenmesiyse…
Hiç acı çekmemişsiniz sultanım! Aramıza gelin, bizler daha acıklı şeyler diyarındayız.
MURAT TOLGA ŞEN / murattolga@gmail.com