"CÜPPELİ VE HABERTÜRK VAAZI!.." İŞTE HABERTÜRK YAYINI VE CÜPPELİ AHMET GERÇEĞİ!..

"Cüppeli ve Habertürk vaazı!Cüppeli Ahmet, HABERTÜRK´te Fatih Altaylı´nın programı Teke tek´e çıktı. Bu onun arayıpta bulamadığı bir fırsattı."

Cüppeli ve HABERTÜRK vaazı!

Cüppeli Ahmet, HABERTÜRK´te Fatih Altaylı´nın programı Teke tek´e çıktı. Bu onun arayıpta bulamadığı bir fırsattı. Çıktı, güya soruları yanıtladı. Vaazını verdi , eskiden yaptığı ve söylediği bir çok şeyi inkar etti. Mesela , inşaat halindeki külliyede verdiği para toplama amaçlı vaazlar. Bu arada söylediği yakası açılmadık sözler...

Bu arada endirek olarak bana da laf söyledi. Külliye´hakkında ilk kez benim Yeniyüzyıl´da ve Sabah´ta yaptığım habere atıfta bulundu. "Onu Amerika´dan yazdırttılar" anlamında bir şeyler geveledi. Dolayısıyle bana da söz düştü.

Size önce 13 Ekim 2006´da www.gazeteci.tv 'de yazdığım, Cüppeli´nin ne menem biri olduğunu, Beykoz´daki külliyeyi nasıl yaptığını anlatan bir yazıyı sunayım. Daha sonra sizi şok edecek bir başka olayı da anlatacağım.

"Cüppeli ve külliyesini ilk kez ben bulmuş, 5 Mayıs 1997'de YENİYÜZYIL ve SABAH´ta haber yapmıştım. YENİYÜZYIL´da 8 sütun manşet, hatta tam sayfa çıkan o haberden bu yana, Cüppeli medyadan hiç inmedi. Bu yazıyı yazma nedenim, dinin istendiğinde ne kadar etkili kullanılabildiğini anlatmak. İnanç, bir yazılım (software) gibidir. İnsana yüklendiğinde tüm hayatı kontrol eder. Yazılımın biçimi, kimin tarafından yazıldığı yüklenen insanın davranışını da belirler.


Cüppeli'yi ve külliyesini ilk kez Milliyet'te iken fark ettim. 90´ların başıydı sanırım. Off-road ya da piknik için çok sık gittiğim Beykoz'dan gelirken, Çavuşbaşı'na bağlı Çengeldere mevkiinde küçük bir orman yangını gördüm. Yaklaşık 10-15 dönümlük bir alan yanmıştı. Köylüler bana orman yangınının kasten çıkarıldığı söylediler."Kimler çıkardı?" Diye sorduğumda garip bir cevap aldım "hocalar!"

Üzerinde pek durmadım, geç vakit yetişmem gereken işim vardı unuttum gitti. Yaklaşık 1 yıl sonra, tekrar oradan geçerken yoğun bir faaliyet gördüm.Yoldan sapıp daha önce de gördüğüm, yangın çıkan yere gittim. Greyder ve dozerler yangının olduğu yeri kazıyordu yoğun bir faaliyet vardı. Sordum: Ne yapılıyor? Cevap: "cami" dediler. Şaşırdım, o mahallede 4-5 tane cami vardı. Yol üstünde hepsi gözüküyordu ama tek bir okul yoktu!

Bu arada 1994´te SABAH Grubuna geçtim. Beykoz, Çengeldere Çavuşbaşı, pikniklerimiz sürdü. Hemen her hafta sonu o güzergahtan gidip gelirken, ağaçları ormanı yakılan tepenin kesilip yok edildiğini gördüm. Gidip gelirken, bu yolla elde edilen alandaki faaliyeti de hep izledim. Camiler genellikle basit araçlarla yapılır. Ama bu yapılan dev inşaat farklıydı. Kullanılan araçlar öyle halkın temin edebileceği cinsten değildi. O hafriyata orada yaşayanların gücü yetmezdi. Araştırdım, araçların zamanın anakent belediyesi tarafından sağlandığını söylediler. Uzatmayalım, dev külliyenin dikilmesine aylar boyunca tanık oldum.

Ayni anda külliyenin sağ yukarısındaki tepede de yoğun bir inşaat faaliyeti vardı. Oraya da çıkıp baktım. Orada da yine külliye inşaatını yapan ayni insanlar vardı. Ayni şeklide orman kazıyıp kaçak inşaat yapıyorlardı. Şahısların Fatih'te Fetih Hak ve Hizmet Vakfı'nın mensupları olduğunu öğrendim. Cüppeli Ahmet ve babası Yusuf Ünlü'nün bu vakfın yöneticileri olduğunu öğrendim. Külliyeyi tepeden gören bu mevkiye vakfın 23 üyesi için 23 villa yapılıyordu. Vakıf iki tepedeki ormanı kazıyarak yüzer dönüm arazi elde etmişti. Birine külliye diğerine villa yapmıştı.


Olay çok büyüktü. Benim kadrom ATV'de idi ama grubun en büyük gazetesi SABAH'a, Aktüel'e Yeniyüzyıl'a da haber yapıyordum. Sonunda olayı SABAH'a haber yapıp verdim. Tarih 21 Nisan 1997.
O zamanki genel yayın yönetmeni haber değeri görmemiş olcak ki bir türlü yayımlanmadı. Sonunda ayni haberi 4 Mayıs günü Yeniyüzyıl'a verdim. Hemen "manşet yapacağız" dediler. Ertesi gün yazım tam sayfa çıktı. Olay büyüdü ta mecliste konuşuldu. O zamana kadar haber değeri görmeyen SABAH, Yeniyüzyıl'dan tam 10 gün sonra, haberi tam sayfa olarak 5.sayfasından verdi! İşte buna gazetecilik denirdi..

Bu arada hiç beklemediğim bir olay yaşadım. Devletin en önemli güvenlik örgütlerinden birinin üst düzey yöneticisi tarafından uyarıldım! "Bu olayı fazla kurcalama kendisi çok değerli bir hocadır" dedi. Ben, "işim gazetecilik, haber olduğu sürece peşini bırakmam" diye yanıtladım. Bir hafta sonra beni tekrar aradı buluştuk oturup konuştuk. Beni devlet adına değil, "kişisel olarak" uyarmıştı. Şahsın arabasında Cüppeli'nin kasetlerini de fark ettim.

Kafa yapısı itibariyle de onun görüşlerini savunuyordu. Bazı ifadeleri karşısında hayretten dona kaldım. Çünkü dış görünüşüyle ilgisi olmayan bir kafa yapısına sahipti. Anladım ki bu şahıs Cüppeli tarafından devşirilmiş ve onun müridi olmuştu! Asla rol yapmıyordu, kesinlikle Cüppeli'den farklı düşünmüyordu ona inanmıştı. Sonra şahsın bu ilişkileri nedeniyle görevinden atıldığını duydum.

Dedim ya inanç olayı bir tür yazılım; yüklendiği insanı formatlar değiştirir, saptırır. Hiç kimse İslam´a Cüppeli gibi insanlar kadar zarar vermez. Dini kendine maddi güç-statü sağlamak için kullanan, devleti ele geçirmeyi amaçlayan, elini kolunu sallayarak serbestçe büyüyen...Herkese kafa tutan, ancak sıkıyı görünce herşeyi inkar eden ve ülkeye başbakan bile seçtiren adamlar bunlar.

Külliye İnşaatı durdu ama yıkılmadı. Önüne dandik bir okul yapıldı, faaliyet var mı bilmiyorum. Külliyeye hakim tepedeki kaçak villalara, hep islamcıların kazandığı Çavuşbaşı ve Anakent belediyesi her türlü altyapıyı götürdü.Villalar cemaat içinde el değiştirdi. Peki paralar kimin cebine gitti?..."

Bilidiniz tebrik ederim! Evet yazı kısaca böyle. Benim 5 Mayıs 1997 tarihli haberimden sonra, Cüppeli 1999 depreminde tekrar piyasaya çıktı. Daha sonra çeşitli nedenlerle sık sık haber oldu. Halen de oluyor...

Gelelim anlatacağımı belirttiğim önemli hadiseye. Kanal kanal dolaşan bir eski emniyet müdürü vardır. Bir zamanlar emniyet istihbaratının başındaydı. Bu şahsın elemanı olarak bilinen, soyadı da Sarımsak olan bir onbaşı vardı. O zamanki Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya´nın makamından aşırdığı bir belgeden söz edilidi. Bu belge ve yapılan "operasyon" sık sık gündeme geldi.

Ajan Sarımsak Onbaşının aşırdığı bu "belge" neydi bilir misiniz? Benim Yeniyüzyıl´daki Cüppeli haberimin fotokopisi! Ne istihabarat ama?

Şimdi Cüppeli Ahmet, Yaşar Nuri ile yine ayni programa çıkacak. Çok da eğlenceli olacak. Biri Cüppeli, diğeri gravatlı ama arada fark yok.

Sık sık medyada gözkmekte maksat: Kendini, kaset, kitap ve cd pazarlama...


Amaç ayni: Para, Kadın, Statü.


Araç ise hep DİN, ne yazık ki!

BİR MEDYA NOTU: Geçen hafta tüm medyada Rusya'nın Suriye'de edindiği üsse ilişkin haber vardı. Rusya sıcak denizlere inmişti. 2 de Rus gemisinin adı geçiyordu. Biri Amiral Kuznetsov, diğeri neymiş? "Peter the Great!" 2 Rus gemisinin birinin adı Rusça diğerinin İngilizce iyi mi? Bahsettiği gemi de Büyük Peter ya da Büyük Petro. Yani bizim Deli Petro. Biri böyle tercüme etmiş yurdum medyası da aynen kopyalamıştı...


Tuncer BAHÇİVAN/gazeteci.tv