CÜNEYT ÖZDEMİR İSİM VERMEDEN MEHMET YILMAZ'A FENA ÇAKTI!
Suudi Kralı'nınki hediye de sponsorlu basın gezisi hediye değil mi?
Suudi Kralı’nınki hediye de sponsorlu basın gezisi hediye değil mi?
Diyelim çok satan bir gazetenin muhalifliğe soyunan bir köşeyazarısınız. Bazı konuları kamu yararına gündemde tutuyorsunuz. Bunlardan bir tanesi de Suudi Kralı’nın Başbakan’a verdiği hediyelerin akıbeti. Her hafta bunu inatla ve haklı olarak hatırlatıp hesabını soruyorsunuz. Peki, böylesine ilkeli bir duruşunuz varken bir içecek firmasının davetine katılıp otel, yolculuk, maç bileti gibi, masrafları tamamen bu firma tarafından karşılanan mesela Avrupa Şampiyonası finaline gider misiniz? Diyelim gittiniz, hatta üzerine yazılar da yazdınız, peki en azından bunu iki satırla tıpkı Mehmet Ali Birand’ın ya da diğer meslektaşlarımızın yaptığı gibi okurlarınıza duyurmanız gerekmez mi?
Bu hem sizin bu seyahatinize sponsor olan firmaya bir teşekkür ama daha da önemlisi sizi okuyan okurlarınıza bir saygı sorunu değil midir? İlkeli duruş bunu gerektirmez mi? Böyle yapmazsanız yarın hediyelerin hesabını sorduğunuz Başbakan da kalkıp size “Sen önce şu gezinin hesabını ver, bu da gazeteciye hediye olmuyor mu?” diye sorabileceği anlamına gelmez mi? Hediye hediyedir. Sonuçta ha Suudi Arabistan Kralı devlet başkanına vermiş, ha bir içecek firması gazeteciye vermiş fark etmez.
Dün Hıncal Uluç Sabah gazetesindeki arazisinde benim başlattığım bu tartışmaya girmiş, isim vermeden beni sponsor düşmanı ilan ediyor. Tam tersi, ben sponsorluk kurumunun gelişmesi taraftarıyım. Böyle gezilere de katılıyorum. Hatta en son Vodafone TedGlobal’e davet etti, önceden yaptığım bir program olmasaydı hem katılacak hem de bu köşede izlenimlerimi yazacaktım.
Ancak bu geziye Vodafone’un davetlisi olarak katıldığımı belirtmek şartıyla. Bu tür gezilere katılanlara yani hediye alanlara da bundan sonra ahkâm kesmeyerek. Hıncal Uluç doğru söylüyor, bu memlekette kimse bir ‘hediye’ uğruna satılmaz. Ancak başkalarının aldığı hediyenin hesabını sorarken kendisi de hediye kabul etmez.
Ederseniz de bu ülkenin en saygın roman yazarlarından birini ‘hırsız’ diye madara etmeye kalktığınız günün ertesinde bakın böyle yakalanıp dımdızlak kalırsınız ortada.
Cüneyt ÖZDEMİR / RADİKAL
Diyelim çok satan bir gazetenin muhalifliğe soyunan bir köşeyazarısınız. Bazı konuları kamu yararına gündemde tutuyorsunuz. Bunlardan bir tanesi de Suudi Kralı’nın Başbakan’a verdiği hediyelerin akıbeti. Her hafta bunu inatla ve haklı olarak hatırlatıp hesabını soruyorsunuz. Peki, böylesine ilkeli bir duruşunuz varken bir içecek firmasının davetine katılıp otel, yolculuk, maç bileti gibi, masrafları tamamen bu firma tarafından karşılanan mesela Avrupa Şampiyonası finaline gider misiniz? Diyelim gittiniz, hatta üzerine yazılar da yazdınız, peki en azından bunu iki satırla tıpkı Mehmet Ali Birand’ın ya da diğer meslektaşlarımızın yaptığı gibi okurlarınıza duyurmanız gerekmez mi?
Bu hem sizin bu seyahatinize sponsor olan firmaya bir teşekkür ama daha da önemlisi sizi okuyan okurlarınıza bir saygı sorunu değil midir? İlkeli duruş bunu gerektirmez mi? Böyle yapmazsanız yarın hediyelerin hesabını sorduğunuz Başbakan da kalkıp size “Sen önce şu gezinin hesabını ver, bu da gazeteciye hediye olmuyor mu?” diye sorabileceği anlamına gelmez mi? Hediye hediyedir. Sonuçta ha Suudi Arabistan Kralı devlet başkanına vermiş, ha bir içecek firması gazeteciye vermiş fark etmez.
Dün Hıncal Uluç Sabah gazetesindeki arazisinde benim başlattığım bu tartışmaya girmiş, isim vermeden beni sponsor düşmanı ilan ediyor. Tam tersi, ben sponsorluk kurumunun gelişmesi taraftarıyım. Böyle gezilere de katılıyorum. Hatta en son Vodafone TedGlobal’e davet etti, önceden yaptığım bir program olmasaydı hem katılacak hem de bu köşede izlenimlerimi yazacaktım.
Ancak bu geziye Vodafone’un davetlisi olarak katıldığımı belirtmek şartıyla. Bu tür gezilere katılanlara yani hediye alanlara da bundan sonra ahkâm kesmeyerek. Hıncal Uluç doğru söylüyor, bu memlekette kimse bir ‘hediye’ uğruna satılmaz. Ancak başkalarının aldığı hediyenin hesabını sorarken kendisi de hediye kabul etmez.
Ederseniz de bu ülkenin en saygın roman yazarlarından birini ‘hırsız’ diye madara etmeye kalktığınız günün ertesinde bakın böyle yakalanıp dımdızlak kalırsınız ortada.
Cüneyt ÖZDEMİR / RADİKAL