CÜNEYT ÖZDEMİR DE ÜNİVERSİTE SINAV SİSTEMİNİN KURBANI OLMUŞ!

Ünlü televizyon habercisi Cüneyt Özdemir de üniversite sisteminin kurbanı olmuş!

Televizyon haberciliğine farklı bir soluk getiren, 5N – 1K programıyla yoluna devam eden Cüneyt Özdemir, ilginç bir şekilde başladığı gazeteciliğini, haberciliği, mesleğinin birçok yönünü ve bilinmeyenlerini anlattı..

Adını ilk olarak yıllar önce 32. GÜN programında duyduğumuz, başarılı haberlere imza atmış, biri O.

Yazdığı araştırma kitapları, çektiği belgeselleri ve 5N - 1K adlı programıyla ekranlarımıza konuk olan; yaşamdan sanata, siyasetten aktüaliteye kadar değindiği konularla, televizyon haberciliğine devam eden Cüneyt Özdemir, Hürriyet’ten Melike Birgölge’ye çarpıcı açıklamalarda bulundu

ÜNiVERSiTE SiSTEMiNiN KURBANI OLARAK GAZETECi OLDUM!

Üniversitede Radyo Televizyon Bölümünde okudunuz. Bu bölümü seçtiğinizde amacınız ’Televizyon ya da radyoyla ilgili bir kulvarda çalışırım’ düşüncesi miydi, yoksa "ille bir haber programında yer almalıyım, ’Televizyon haberciliği’ yapmalıyım" düşüncesi mi?

Ben tamamen üniversite sisteminin kurbanı olarak gazeteci oldum. Açıkta kalmak istemiyordum. Sıralamaya göre 18 tercih yaptım. Arada bir tane de Anadolu Üniversitesi iletişim vardı. Uluslararası ilişkiler okumak isterken kendimi bir anda burada buldum. Hatta sınavı kazandığımda ODTÜ’lü bir arkadaşım bana şöyle moral vermişti "Boşver, önümüzdeki yıl bir daha girersin üzülme!" diye. Ama sonuçta hiç pişman olmadım. Tanrının eli… Beni hayatımda olabileceğim en iyi yere yönlendirmiş. Minnettarım kaderime!

BiR YIL BOYUNCA MiLLETE KAHVE TAŞIDIM!

Üniversiteden mezun olduktan sonra British Council Bursu ile Londra’da ’Multimedya’ üzerine çalışmalarda bulundunuz. Türkiye’ye dönünce çoğu insanın adınızı duymaya başladığı 32.Gün programına nasıl dahil oldunuz peki?

Ben daha Londra’ya gitmeden zaten 32. Gün ekibi içinde çalışıyordum. Görevim ofisboyluk ve arşivcilikti. Yaklaşık bir yıl boyunca millete kahve taşıyıp sadece kasetleri izleyip deşifre ettim. Beni ekibe katan ise üniversitedeki hocam Prof Dr. Bülent Çaplı oldu.
Kendisi benim ağabeyim kadar sevdiğim bir insandır. Bir kez daha bu vesile ile teşekkür edeyim kendisine buradan.

MEHMET ALi BiRAND, YAZDIĞIM iLK METNi YIRTIP ATTI!

32.Gün haber programında 8 yıl çalıştınız. Meslek adına Mehmet Ali Birand’dan neler öğrendiniz? Neler kattı, Mehmet Ali Birand, size?

Mehmet Ali Birand da meslekteki ağabeyimdir. Yazdığım ilk metni yırtıp attı. Yaptığım ilk seslendirmeyi beğenmeyip sildi. Beni yanına alıp saatlerce haberi nasıl tonlayacağımı çalıştırdı. Kompleksiz olarak önümüzü açtı. Kendimizi gösterecek imkan ve sorumluluk verdi. Türkiye gibi kompleksler diyarında Mehmet Ali Birand’ın en büyük kıyağı biz gençlere buydu sanırım. Ondaki çalışma hırsı ve meslek azminin ben de ancak yarısı var. pek çoğumuzda da…

Televizyon gazeteciliğine kadar haber merkezinde ofis boyluktan başlayarak asistanlık, yönetmen yardımcılığı, yönetmenlik, muhabirlik, yapımcılık gibi her kademede çalıştınız. Basamakları emin adımlarla çıkmak, yaptığı iş her ne olursa olsun, diğer insanlara göre daha avantajlı kılıyor, değil mi?

Ben hem okullu hem alaylıyım. Televizyon sektöründe ofisboyluktan arşivciliğe, montajcılıktan, kameramanlığa, yönetmenlikten, yapımcılığa ve elbette muhabirliğe kadar her alanda çalıştım. Bunun eğitimini aldım. Yurt içinde ve yurt dışında magazinden savaş muhabirliğine kadar her alanda haberler yaptım. Yazdığım 6 kitaptan 3 tanesi direk araştırmalara dayalı. 40 yaşındayım ve bıktım usandım, yoruldum.

EN YAKIN ARKADAŞLARIMDAN BiRKAÇINI KOLTUK KAVGASINDA KAYBETTiM!

Ego, hırs, dönen dolaplar… Her şeyi gördüğünüz için sanırım.

Aynen… En yakın arkadaşlarımdan birkaçını yıllar içinde koltuk kavgalarında kaybettim. Hırslı insanlar arasında ego büyütenlerden iğrendim. Herkesin mutsuz olduğu, birbirinin gözünü oymak için, rol kapmak için, pusu attığı bir meslek dalında bu kadar hırs yarışından bunaldım. Her gün milyonlarca insana kendini kanıtlamak zorunda olduğun bir profesyonelliğe geldiğim için sevineyim mi üzüleyim mi şu günlerde bunu soruyorum.

TELEViZYON iZLEMEYE TAHAMMÜL EDEMiYORUM!

Medyanın geldiği nokta…

Medyada kimin neyi neden yaptığını görüyorum, televizyon izlemeye tahammül edemiyorum. Her türlü numaranın, dümenin farkındayım. Biraz da bu yüzden umudumu kaybediyorum. Geleceğe inancım yok artık. Günü yaşayıp tüketiyorum. Sorunuza dönelim. Sanırım cevaba başladığım gibi güvenli bir portre çizmem gerekiyor değil mi? ! ’Evet daha avantajlı oluyor’ gibi bir şeyler gevelemem. Bir de bu yönü var ama işte bunu ne yapacağız, onu bilemiyorum bakın.

YAYIN SAATi BABAMIZIN MALI DEĞiL!

CNN TÜRK’ü kuran çekirdek kadroda yer aldınız. Ardından günlük yayınlanan 5N1K programını hazırlayıp sunmaya başladınız. Yaşamdan sanata, aktüaliteden magazine farklı konuları işliyorsunuz. Yelpazenizin bu kadar geniş olmasının, programınızı izleyenlerin çokluğunun göstergesi olabilir mi?

Bizim izlenmek gibi bir kaygımız var. Bakın raitingle ölçülmeyen kanallarda pek çok programcının böyle bir endişesi yok. Nerede ise belli çevrelere kapalı devre yayın yapıyorlar. Mesela kimi Ankara’ya akıl veriyor, kimi borsacılara, kimi magazincilere…
Hepsinin gündemi, kullandıkları dil konuştukları konular farklı. Biz hepsine bakmak istiyoruz.

Bakabiliyor musunuz?

Bakabiliyor muyuz? Zor. Hatta apayrı bir şeyler yapmaya çabalıyoruz. Ama Türkiye ve dünyanın gündeminden de kopmadan. Bu program, o yayın saati babamızın malı değil. Sonuçta ticari bir kanalda yayın yapıyoruz ve izlenmek için de bazen konu seçiminde olmasını istediğimizi değil olanı yapıyoruz. Böyle yani…

Programınızda ağırlıklı olarak ön plana çıkarmak istediğiniz konular mı, konuklar mı?

Duruma göre değişiyor elbette… Adamına göre de…

HiÇBiR iYiLiK CEZASıZ KALMAZ BU COĞRAFYADA!

5N1K’ya baktığımızda, konuklarınıza, insanlar tarafından yapılan olumlu-olumsuz tüm eleştirileri rahatlıkla iletebiliyorsunuz. Haklarında -olumsuz bir şey varsa- bunları karşınızdaki program konuğunuza söylerken, ’ya ters tepki verirse’ gerginliğini yaşıyor musunuz?

Yaşıyorum elbette. Mesela Ahmet Altan’da böyle karşılıklı gerildik. Ben Doğan gurubundan Milliyet Gazetesi kendisini olumsuzlayan haberler yaparken her şeyi göze alıp kendisine ekranı açtım. Programın tamamını ayırdım. Öncesi ve sonrasında yaşananları burada anlatmayacağım elbette ama benim için uğruna bir şeyleri göze aldığım bir yayındı. Ne mi oldu? Sağolsun Ahmet Altan bana ekrandan gazetecilik dersi vermek istedi. Bana da iyi bir ders oldu ama. ’Hiçbir iyilik cezasız kalmaz bu coğrafyada!’ cümlesini güzelce yazıp çerçevelettim, başucuma astım yayın sonrasında.

Mesleğinizin güzel yanlarından ve de zorluklarından bahsetmeniz gerekirse, neler söylersiniz?

Yeni yerler görmek, yeni insanlarla tanışmak, sürekli kendini yenilemek, yaptığın işin bir işe yarayacağını hissetmek güzel yanları. Kötü yanlarına girmeyeyim isterseniz…

SEYAHATLARDAN BAŞKA HEPSi GEÇiCi VE YALAN!

Televizyon haberciliği, belgeselleriniz, kitaplarınız... Kariyeriniz süresince yaptığınız hangi çalışmanız sizi etkiledi?

Sanırım en çok seyahatlar… Başka hepsi geçici ve yalan gibi geliyor bana. Mesleğim bana bu kadar farklı yer gezme imkanı sağladığı için minnettarım.

Mesleğinizle ilgili temel ilkeniz nedir?

İnandığım yoldan şaşmam. Kendime güvenirim. Başkalarına gerektiği kadar kulak veririm. Gece yatarken vicdanımın sesini dinlerim. Uyuyabiliyorsam problem yok…

DÜN YOKTUR. YARIN DA… SADECE BUGÜN!

Yaptığınız işte en önemli ve dikkat edilmesi gereken konular nedir?

Her haber bıçak sırtı bir dengededir. Sürekli denetlemeniz gerekir. Her gün yeniden yapılır. Dün yoktur. Yarın da… Sadece bugün!