CÜNEYT ARKIN'A ''HOMO'' MUSUN SORUSU!
48 yıl önce doktorluğa veda edip, sinemaya merhaba diyen Cüneyt Arkın 74 yaşında ve söyleyecek o kadar söz var ki...
Fahrettin Cüreklibatur... 48 yıl önce doktorluğa veda edip, sinemaya merhaba deyince Cüneyt Arkın oldu... Onu ’Kara Murat’ ve ’Malkoçoğlu’ olarak at üstünde onlarca adamı kılıçtan geçirirken seyrettik. ’Vatandaş Rıza’, ’Komiser Cemil’, ’Gırgır Ali’ ve daha yüzlerce karakteri canlandırdığı 300 filmde başrol oynadı. Şimdi 74 yaşında ama söyleyecek o kadar söz var ki... Akşam’dan Ateş Korucuoğlu sordu, Cüneyt Arkın yanıtladı.
- Türkiye, Cüneyt Arkın’la nasıl tanıştı?
1961’de İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdim. Şark hizmetimi tamamladıktan sonra ihtisas yapmak için İstanbul’a döndüm. İyi bir ürolog olmak istiyordum. Kadro beklerken, 1963 yılında ’Artist’ dergisinin artist yarışmasına katıldım, birinci oldum. 1964’te Eskişehir’de Halit Refiğ’le tanıştım, bana ’Gurbet Kuşları’ filminde bir rol verdi; ’doktor’ rolü...
- Kariyerinizin ilk yıllarında dönemin güzel ve meşhur kadınlarıyla kamera karşısına geçtiniz. Sonra vurdulu-kırdılı aksiyon filmlerinde izledik sizi...
Bu benim tercihimdi. Türkan Şoray, Fatma Girik, Filiz Akın gibi isimlerle çektiğimiz aşk filmleri çok iş yapıyor, piyasayı altüst ediyordu. Fakat ben tatmin olmuyordum. Kendi kendime farklı bir şeyler yapmalıyım diyordum. O dönem Kartal Tibet, ’Karaoğlan’ filmleri çekiyordu. Filmin yapımcısı ’Sen Alain Delon-Marcello Mastroianni kırması bir adamsın seni oynatmam’ deyince kızdım. Medrano Sirki’ne gittim, eğitim almak istediğimi söyledim. At bakıcılığı karşısında binicilik dersleri aldım. Türlü numaralar öğrendim. Medrano’da ne varsa aldım, Türk sinemasına koydum. Herkes şaşırdı. ’Malkoçoğlu’, ’Kara Murat’ filmleri de beraberinde geldi.
- Herkesin harcı değildi o sahneleri çekmek...
Eskişehir’de bozkırın içinde yetiştik. Engerek yılanları bile zor yaşardı o şartlarda... Zorluklarla boğuşmak, sorumluluk almak; mücadele duygusunu öylesine geliştiriyor ki yenilmemek için korkunç bir direnç ve yaşama sebebi doğuruyor insanda. Kim bütün gün ter döküp gece on ikiden sonra da Medrano Sirki’nde çalışır? Öğrendiklerini sinemaya uyarlar? 6 yıl kara kuşak karate çalıştım; insanlar gerçek dövüş sahneleri izlesinler diye...
’SEN HOMO MUSUN’ DEDİLER
- Dönemin yakışıklı aktörlerinden biri olarak kadınların size olan ilgisi nasıldı?
Hayran olanlar, ilan-ı aşk edenler çoktu... Kimse inanmaz ama çapkınlık yapmaya vaktim olmuyordu! Şu an oturduğum evi aldığımda annem ve babam da benimle kalıyordu. Evin önüne kadınlar, kızlar geliyordu. Kapıyı kapatsak bacadan, bacayı kapatsak camdan girmeye çalışıyorlardı.
- Bekarlık döneminizi doya doya yaşadınız o zaman?
Peşimden koşan çok kadın vardı ama ben utangaçtım. Erkek adam bekarlıkta çapkınlık yapar, ben de yaptım. Evlilik kararı aldıktan sonra o defteri kapattım. Bir gün arkadaşlarla içki içiyoruz, bana ’Sen homo musun?’ dediler. ’Niye?’ dedim. Çevredeki kadınlara bakmıyormuşum! Evlenmişim yahu bunun ötesi var mı?
- Türkiye, Cüneyt Arkın’la nasıl tanıştı?
1961’de İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdim. Şark hizmetimi tamamladıktan sonra ihtisas yapmak için İstanbul’a döndüm. İyi bir ürolog olmak istiyordum. Kadro beklerken, 1963 yılında ’Artist’ dergisinin artist yarışmasına katıldım, birinci oldum. 1964’te Eskişehir’de Halit Refiğ’le tanıştım, bana ’Gurbet Kuşları’ filminde bir rol verdi; ’doktor’ rolü...
- Kariyerinizin ilk yıllarında dönemin güzel ve meşhur kadınlarıyla kamera karşısına geçtiniz. Sonra vurdulu-kırdılı aksiyon filmlerinde izledik sizi...
Bu benim tercihimdi. Türkan Şoray, Fatma Girik, Filiz Akın gibi isimlerle çektiğimiz aşk filmleri çok iş yapıyor, piyasayı altüst ediyordu. Fakat ben tatmin olmuyordum. Kendi kendime farklı bir şeyler yapmalıyım diyordum. O dönem Kartal Tibet, ’Karaoğlan’ filmleri çekiyordu. Filmin yapımcısı ’Sen Alain Delon-Marcello Mastroianni kırması bir adamsın seni oynatmam’ deyince kızdım. Medrano Sirki’ne gittim, eğitim almak istediğimi söyledim. At bakıcılığı karşısında binicilik dersleri aldım. Türlü numaralar öğrendim. Medrano’da ne varsa aldım, Türk sinemasına koydum. Herkes şaşırdı. ’Malkoçoğlu’, ’Kara Murat’ filmleri de beraberinde geldi.
- Herkesin harcı değildi o sahneleri çekmek...
Eskişehir’de bozkırın içinde yetiştik. Engerek yılanları bile zor yaşardı o şartlarda... Zorluklarla boğuşmak, sorumluluk almak; mücadele duygusunu öylesine geliştiriyor ki yenilmemek için korkunç bir direnç ve yaşama sebebi doğuruyor insanda. Kim bütün gün ter döküp gece on ikiden sonra da Medrano Sirki’nde çalışır? Öğrendiklerini sinemaya uyarlar? 6 yıl kara kuşak karate çalıştım; insanlar gerçek dövüş sahneleri izlesinler diye...
’SEN HOMO MUSUN’ DEDİLER
- Dönemin yakışıklı aktörlerinden biri olarak kadınların size olan ilgisi nasıldı?
Hayran olanlar, ilan-ı aşk edenler çoktu... Kimse inanmaz ama çapkınlık yapmaya vaktim olmuyordu! Şu an oturduğum evi aldığımda annem ve babam da benimle kalıyordu. Evin önüne kadınlar, kızlar geliyordu. Kapıyı kapatsak bacadan, bacayı kapatsak camdan girmeye çalışıyorlardı.
- Bekarlık döneminizi doya doya yaşadınız o zaman?
Peşimden koşan çok kadın vardı ama ben utangaçtım. Erkek adam bekarlıkta çapkınlık yapar, ben de yaptım. Evlilik kararı aldıktan sonra o defteri kapattım. Bir gün arkadaşlarla içki içiyoruz, bana ’Sen homo musun?’ dediler. ’Niye?’ dedim. Çevredeki kadınlara bakmıyormuşum! Evlenmişim yahu bunun ötesi var mı?