Cumhuriyet'ten ayrılan Kemal Göktaş'ın yeni adresi belli oldu!
Cumhuriyet gazetesi muhabiri, gazetedeki yönetim değişikliği sonrası görevinden ayrılmıştı...
Cumhuriyet gazetesindeki yönetim değişikliği sonrası gazeteye veda eden deneyimli muhabir Kemal Göktaş'ın yeni adresi diken.com.tr oldu...
diken.com.tr'de köşe yazarlığı yapmaya başlayan Göktaş'ın ilk yazısı ise bugün yayınlandı.
İşte, o Göktaş'ın o yazısı:
"Gazetecilik bütün dünyada zorlu bir süreçten geçiyor.
Basılı gazetelerin giderek güç kaybetmesi ve birçok medya kuruluşunun ‘kâğıda’ son vermesi değil tek sorun.
Sağ popülizmin yükseliş çağında, otoriter eğilimli liderlerin hedefindeki medya, güven ve inandırıcılık krizi yaşıyor. İngiltere ve ABD’de yapılan araştırmalar, insanların medyayı ‘fazla solcu’bulduğunu gösteriyor. Öyle ki merkez sağda konumlanan gazetelere ilişkin dahi aynı kanaat var. Sistemin dışında alternatif arayan insanların ilk uğrağı popülist sağ olurken fake-news (sahte haber) kitlelerin tercihlerinde belirleyici bir role sahip olabiliyor.
Türkiye’de ise dünyanın geri kalanıyla kıyaslanmayacak bir tablo var.
Sadece gazetelerin ve televizyonların yüzde 90’ının hükümet yanlısı olduğu bir medya ortamından söz etmiyoruz; gazete yönetimlerinin iktidar eliyle değiştirildiği, intihar haberi yapan gazetecilerin dahi gözaltına alındığı, yüzü aşkın gazetecinin cezaevinde, yüzlercesinin de davalık olduğu bir ülkede gazetecilikten söz ediyoruz.
Batı’da ‘medya’ bütün sorunlarına rağmen hala görünüşte de olsa önemli bir kamuoyu denetim aracıyken bizde büyük ölçüde iktidar sözcüsü ve gerçeği perdeleyen bir propaganda makinesi olarak işlev görüyor. Fake-news, ana-akım medyanın neredeyse temel üretim biçimi haline geldi.
Yani, bir medyanın varlığından söz etmek dahi olanaksız. Yargı gibi, Meclis gibi, Sayıştay gibi, sivil toplum gibi, medya da artık kendisi olmayan bir şeye dönüştü.
Emeğe karşı tahtakurularının sözcülüğünü yapanların hala köşe sahibi olduğu bir medya var karşımızda. Ve intihar eden babaların ardından vicdansız yazılar yazanların…
Arkadaşları gözaltındayken koltuklarının altına sıkıştırdıkları gazetelerle ihbarcılığa koşanlara devletlü yargı tarafından gazete yönetimlerinin verildiği bir dönem.
Saray destekli operasyonlarla genel yayın yönetmeni koltuğuna oturanların cezaevi katliamlarından ötürü yargılanması gereken adalet bakanlarına, cezaevleri müdürlerine köşe yazdırdıkları bir dönem.
Bütünüyle karamsarlık üreten bir tablo olduğu aşikâr. Karamsarlığı aşacak, azıcık da olsa umut verecek şeylerin azlığı da karanlığı koyultuyor.
Böyle zamanlarda, hayatta en iyi bildiğimizi yapmaktan başka bir seçeneğimiz yok.
Gazeteciliğe 18 yıl önce Radikal’de başladım ve sırasıyla Sabah, Vatan, Milliyet ve Cumhuriyet’te çalıştım. Yargı ve siyaset haberleri yaparken tek önceliğim insan hakları oldu. Gazetecinin insan haklarını temel alan bir pratiğe mahkûm olduğunu, aksinin gazetecilik sayılamayacağını savundum.
Bundan sonra da Diken’in Londra temsilcisi olarak aynı perspektifle gazetecilik yapmaya devam etmeye çalışacağım. İlgi ve ‘görev’ alanımda hem Türkiye hem dünya olacağı için yüküm biraz daha ağır olacak.
Bu yeni macerada eleştiri ve katkılarınızı sürdürerek beni yalnız bırakmayacağınızı umuyorum.
Hoşbulduk.
diken.com.tr'de köşe yazarlığı yapmaya başlayan Göktaş'ın ilk yazısı ise bugün yayınlandı.
İşte, o Göktaş'ın o yazısı:
"Gazetecilik bütün dünyada zorlu bir süreçten geçiyor.
Basılı gazetelerin giderek güç kaybetmesi ve birçok medya kuruluşunun ‘kâğıda’ son vermesi değil tek sorun.
Sağ popülizmin yükseliş çağında, otoriter eğilimli liderlerin hedefindeki medya, güven ve inandırıcılık krizi yaşıyor. İngiltere ve ABD’de yapılan araştırmalar, insanların medyayı ‘fazla solcu’bulduğunu gösteriyor. Öyle ki merkez sağda konumlanan gazetelere ilişkin dahi aynı kanaat var. Sistemin dışında alternatif arayan insanların ilk uğrağı popülist sağ olurken fake-news (sahte haber) kitlelerin tercihlerinde belirleyici bir role sahip olabiliyor.
Türkiye’de ise dünyanın geri kalanıyla kıyaslanmayacak bir tablo var.
Sadece gazetelerin ve televizyonların yüzde 90’ının hükümet yanlısı olduğu bir medya ortamından söz etmiyoruz; gazete yönetimlerinin iktidar eliyle değiştirildiği, intihar haberi yapan gazetecilerin dahi gözaltına alındığı, yüzü aşkın gazetecinin cezaevinde, yüzlercesinin de davalık olduğu bir ülkede gazetecilikten söz ediyoruz.
Batı’da ‘medya’ bütün sorunlarına rağmen hala görünüşte de olsa önemli bir kamuoyu denetim aracıyken bizde büyük ölçüde iktidar sözcüsü ve gerçeği perdeleyen bir propaganda makinesi olarak işlev görüyor. Fake-news, ana-akım medyanın neredeyse temel üretim biçimi haline geldi.
Yani, bir medyanın varlığından söz etmek dahi olanaksız. Yargı gibi, Meclis gibi, Sayıştay gibi, sivil toplum gibi, medya da artık kendisi olmayan bir şeye dönüştü.
Emeğe karşı tahtakurularının sözcülüğünü yapanların hala köşe sahibi olduğu bir medya var karşımızda. Ve intihar eden babaların ardından vicdansız yazılar yazanların…
Arkadaşları gözaltındayken koltuklarının altına sıkıştırdıkları gazetelerle ihbarcılığa koşanlara devletlü yargı tarafından gazete yönetimlerinin verildiği bir dönem.
Saray destekli operasyonlarla genel yayın yönetmeni koltuğuna oturanların cezaevi katliamlarından ötürü yargılanması gereken adalet bakanlarına, cezaevleri müdürlerine köşe yazdırdıkları bir dönem.
Bütünüyle karamsarlık üreten bir tablo olduğu aşikâr. Karamsarlığı aşacak, azıcık da olsa umut verecek şeylerin azlığı da karanlığı koyultuyor.
Böyle zamanlarda, hayatta en iyi bildiğimizi yapmaktan başka bir seçeneğimiz yok.
Gazeteciliğe 18 yıl önce Radikal’de başladım ve sırasıyla Sabah, Vatan, Milliyet ve Cumhuriyet’te çalıştım. Yargı ve siyaset haberleri yaparken tek önceliğim insan hakları oldu. Gazetecinin insan haklarını temel alan bir pratiğe mahkûm olduğunu, aksinin gazetecilik sayılamayacağını savundum.
Bundan sonra da Diken’in Londra temsilcisi olarak aynı perspektifle gazetecilik yapmaya devam etmeye çalışacağım. İlgi ve ‘görev’ alanımda hem Türkiye hem dünya olacağı için yüküm biraz daha ağır olacak.
Bu yeni macerada eleştiri ve katkılarınızı sürdürerek beni yalnız bırakmayacağınızı umuyorum.
Hoşbulduk.