CUMHURİYET'TE HANGİ YAZAR CHP YASAĞINI DELDİ?
Cumhuriyet'in Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız'ın "CHP hakkında yazmayın" bildirisini hangi yazar deldi?
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız, bir süre önce yazarlarına CHP hakkında yazı yazmayın talimatı vermişti.. Ancak CHP’de aktif siyaset yapan Mehmet Faraç, bu yasağı delen ilk isim oldu..
İşte Faraç’ın yazısı :
İktidara Doğru Tek ve Büyük CHP!..
Buradan ilk ve son kez yazıyorum, gazetecilik yaşamımın özellikle son on yılında ortak bir talebin ve beklentinin hedefine konuldum… Konuştuğum her salonda, ulaştığım her bölgede, bu ülkenin iyiye gitmediğinden yakınan her kesimin ortak dileği şuydu:
“CHP sizden niçin yararlanmıyor?..”, “Niçin CHP’ye girip siyaset yapmıyorsunuz?..”
İşte bu umutlu beklentilerin yoğunlaşmasının ardından kendimi CHP kurultayında buldum. Üstelik tam 1313 delegenin oyuyla Parti Meclisi’ne seçildim… Yaşamımın en onurlu görevini alırken en yoğun mesaj, mail ve telefon trafiğine de bu dönemde rastladım.
“Tam yerini buldun” sevinciyle arayan aydınlıktan yana yurttaşları, bir makama gelmemin coşkusuyla yakınlaşanları ve gerçek dostluklarını daha da pekiştirmek isteyenleri gördüm…
Kıskançlıktan kuduran Truva atlarını da tanıdım, dinci medya ile işbirliği yapan uşakları da!..
Bir safta olmak, birilerini desteklemek gibi bir planım gerçekten yoktu. Tek rotam vardı; Atatürk ve Altıok, sosyal demokrasi ve laiklik!.. Benim CHP’de olmam için bunlar yeterliydi…
Çünkü her aydın gibi çok önemli bir kaygım vardı; 30 yılı aşkın süredir iktidara gelemeyen bu partide Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte yaşanan sinerjiye katkı sunabilmek… CHP’nin bir an önce iktidar olabilmesi ve Atatürk’ün dediği gibi bu ülkenin “çağdaş uygarlık” hedefine ulaşabilmesi…
Laik, demokratik bir ülke yaratılmasına destek vermek ve 26 yıllık Güneydoğu deneyimimle “Kürt sorunu”nun çözümüne katkı sunabilmek için de çıktım yola…
Referandum sürecinde 12’si Güneydoğu’da olmak üzere toplam 26 kenti ve onlarca ilçeyi dolaştım. Her sokakta CHP’yi ve Kılıçdaroğlu’nu anlattım. Bu uğurda katıldığım televizyon programlarının, mitinglerin, panel ve konferansların sayısını bile anımsamıyorum…
Evet belki acemi bir politikacıydım ama özellikle Kılıçdaroğlu’nun “parti içi demokrasi” söylemine destek vererek gerçek ve inanmış bir CHP’li gibi çalıştım…
“Antidemokratik tüzük” tartışmalarının yaşandığı Parti Meclisi toplantısına da tek bir kaygıyla gittim, “iktidara yürüyen tek ve büyük CHP” inancı…
29 Ekim akşamı Bağdat Caddesi’nde bu yüzden Kılıçdaroğlu’nun hemen arkasında yürüyen tek Parti Meclisi üyesiydim…
Ben ısrarla CHP’nin deneyimli kadrolarının Kılıçdaroğlu’nun özellikle kurultay sonrası yarattığı sinerjiyle birleşmesinden yanayım…
Cumhuriyetin geleceği ve iktidar hedefi için için kavgaya, düşmanlığa, bölünmeye, erimeye, işbirlikçileri sevindirmeye ve de hedeften uzaklaşmaya hakkımız yokkkk!..
CHP konusu şimdilik bu kadar!..
İşte Faraç’ın yazısı :
İktidara Doğru Tek ve Büyük CHP!..
Buradan ilk ve son kez yazıyorum, gazetecilik yaşamımın özellikle son on yılında ortak bir talebin ve beklentinin hedefine konuldum… Konuştuğum her salonda, ulaştığım her bölgede, bu ülkenin iyiye gitmediğinden yakınan her kesimin ortak dileği şuydu:
“CHP sizden niçin yararlanmıyor?..”, “Niçin CHP’ye girip siyaset yapmıyorsunuz?..”
İşte bu umutlu beklentilerin yoğunlaşmasının ardından kendimi CHP kurultayında buldum. Üstelik tam 1313 delegenin oyuyla Parti Meclisi’ne seçildim… Yaşamımın en onurlu görevini alırken en yoğun mesaj, mail ve telefon trafiğine de bu dönemde rastladım.
“Tam yerini buldun” sevinciyle arayan aydınlıktan yana yurttaşları, bir makama gelmemin coşkusuyla yakınlaşanları ve gerçek dostluklarını daha da pekiştirmek isteyenleri gördüm…
Kıskançlıktan kuduran Truva atlarını da tanıdım, dinci medya ile işbirliği yapan uşakları da!..
Bir safta olmak, birilerini desteklemek gibi bir planım gerçekten yoktu. Tek rotam vardı; Atatürk ve Altıok, sosyal demokrasi ve laiklik!.. Benim CHP’de olmam için bunlar yeterliydi…
Çünkü her aydın gibi çok önemli bir kaygım vardı; 30 yılı aşkın süredir iktidara gelemeyen bu partide Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte yaşanan sinerjiye katkı sunabilmek… CHP’nin bir an önce iktidar olabilmesi ve Atatürk’ün dediği gibi bu ülkenin “çağdaş uygarlık” hedefine ulaşabilmesi…
Laik, demokratik bir ülke yaratılmasına destek vermek ve 26 yıllık Güneydoğu deneyimimle “Kürt sorunu”nun çözümüne katkı sunabilmek için de çıktım yola…
Referandum sürecinde 12’si Güneydoğu’da olmak üzere toplam 26 kenti ve onlarca ilçeyi dolaştım. Her sokakta CHP’yi ve Kılıçdaroğlu’nu anlattım. Bu uğurda katıldığım televizyon programlarının, mitinglerin, panel ve konferansların sayısını bile anımsamıyorum…
Evet belki acemi bir politikacıydım ama özellikle Kılıçdaroğlu’nun “parti içi demokrasi” söylemine destek vererek gerçek ve inanmış bir CHP’li gibi çalıştım…
“Antidemokratik tüzük” tartışmalarının yaşandığı Parti Meclisi toplantısına da tek bir kaygıyla gittim, “iktidara yürüyen tek ve büyük CHP” inancı…
29 Ekim akşamı Bağdat Caddesi’nde bu yüzden Kılıçdaroğlu’nun hemen arkasında yürüyen tek Parti Meclisi üyesiydim…
Ben ısrarla CHP’nin deneyimli kadrolarının Kılıçdaroğlu’nun özellikle kurultay sonrası yarattığı sinerjiyle birleşmesinden yanayım…
Cumhuriyetin geleceği ve iktidar hedefi için için kavgaya, düşmanlığa, bölünmeye, erimeye, işbirlikçileri sevindirmeye ve de hedeften uzaklaşmaya hakkımız yokkkk!..
CHP konusu şimdilik bu kadar!..