Cumhuriyet yazarı, yıllar önceki Cem Küçük anısını yazdı: 'Deli herhalde' demiştik!
Cumhuriyet yazarı Mine Söğüt, Star’ın muhalif gazetecileri hedef göstermekle ünlü yazarı Cem Küçük’le yıllar öncesinden bir anısını paylaştı.
Cumhuriyet yazarı Mine Söğüt, “Bir sahil kasabasında tahta bir masada iktidara kafa tutan gazetecilerin neden yaşama şansı olmadığını büyük bir inat ve inançla anlatan o adam, artık iktidar sözcüsü olarak aynı şeyi resmen televizyonlarda milyonlara anlatıyor” diye yazdı.
‘Sanki biraz palavra sıkıyordu’
Bugünkü köşesinde, yazısına ‘Bundan yıllar yıllar önce… Bir sahil kasabasında, bir tahta masada’ diye başlayan Söğüt, Cem Küçük’le yıllar önceki ilk tanışmasını anlattı.
Söğüt, şunları yazdı: “Henüz kim olduğunu hiç bilmediğimiz bir adamla, tesadüfen biraraya gelmiş ve uzun uzun basın özgürlüğü üzerine konuşmuştuk. O masaya oturmamıza vesile olan ortak arkadaşımız kulağımıza onun bir yayınevi sahibi olduğunu ve iktidar yanlısı gazetelerden birinde köşe yazdığını fısıldamıştı, o kadar. O zaman henüz başbakan olan Cumhurbaşkanı’nın sağ koluymuş gibi konuşuyordu. Sanki onun bir nevi gayri resmi danışmanıydı.”
Küçük’ten ‘Sanki biraz palavra sıkıyordu’ diye bahseden Söğüt, iktidarın ‘şahin’ yazarının o dönem başbakan olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı çok yakından tanıyor gibi davrandığını ve onun her adımının arkasında durduğunu kaydetti.
‘Sanki kanatsız melekti’
Söğüt, yazısına şöyle devam etti: “Başbakan’ı tanısak biz de çok severdik, öyle diyordu. O aslında şahane, adil ve vicdanlı bir insandı. Şefkat doluydu. Adeta bir kanatsız melekti. Öyle sanıldığı gibi kolay kolay kimseye kızmazdı. Ama işten attırdığı gazeteciler artık sabrını çok taşırmışlardı. Düpedüz hakaret ediyorlardı ona.”
Buna göre, gazetecileri hedef göstermekte başı çekmesiyle bilinen Küçük, o zamanlar da farklı bir tutumda değilmiş: “Bu kadarı fazlaydı. Kim olsa ipini çekerdi onların. Onlara karşı tabii ki acımasız olacaktı. Onlar artık ağızlarıyla kuş tutsalar hiçbir yerde iş bulamayacaklardı. Çünkü sınırı aşmış, piyasadan silinmeyi hak etmişlerdi. Başbakan aslında farklı fikirlere saygılı, hoşgörülü, müşfik bir liderdi. Ama o isimler terbiyesizdiler. Terbiyesizliğin cezası ağır olacaktı. Başbakan hiçbir terbiyesizi bu âlemde yaşatmayacaktı.Onu şaşkınlıkla dinlemiştik.”
”Deli herhalde’ demiştik
Söğüt, Küçük’e basın özgürlüğünden dem vurduklarını ve son olarak bir dönem peş peşe gelen karikatüristlere dava açılmasını hatırlattıklarını da kaydederken, “Son çare, ‘Mizaha bile tahammülü yok bu adamın’ demiştik. ‘Karikatüristlere bile dava açıyor. Kedi gibi çizildi diye, hakarete uğradığını sanıyor.’ ‘Öyle mi, ondan haberim yok, dönünce bakarım, gerekirse Başbakan’la konuşurum’ demişti.” ifadelerini kullandı.
Sahilde tanıştıkları adamın aslında Cem Küçük olduğunu henüz farkettiğini yazan Söğüt, şunları kaydetti: “Birbirimize, ‘Ne acayip bir adamdı; deli herhalde’ demiştik. Geçenlerde fark ettim; meğer o adam Cem Küçük’müş. Deli olan da o değil bizmişiz. Yıllar önce bir sahil kasabasında tahta bir masada iktidara kafa tutan gazetecilerin neden yaşama şansı olmadığını büyük bir inat ve inançla karşısında kim olduklarını bilmediği, saçlarından su damlayan mayolu iki insana tane tane anlatan o adam, artık iktidar sözcüsü olarak aynı şeyi resmen televizyonlarda milyonlara anlatıyor.”
‘Sanki biraz palavra sıkıyordu’
Bugünkü köşesinde, yazısına ‘Bundan yıllar yıllar önce… Bir sahil kasabasında, bir tahta masada’ diye başlayan Söğüt, Cem Küçük’le yıllar önceki ilk tanışmasını anlattı.
Söğüt, şunları yazdı: “Henüz kim olduğunu hiç bilmediğimiz bir adamla, tesadüfen biraraya gelmiş ve uzun uzun basın özgürlüğü üzerine konuşmuştuk. O masaya oturmamıza vesile olan ortak arkadaşımız kulağımıza onun bir yayınevi sahibi olduğunu ve iktidar yanlısı gazetelerden birinde köşe yazdığını fısıldamıştı, o kadar. O zaman henüz başbakan olan Cumhurbaşkanı’nın sağ koluymuş gibi konuşuyordu. Sanki onun bir nevi gayri resmi danışmanıydı.”
Küçük’ten ‘Sanki biraz palavra sıkıyordu’ diye bahseden Söğüt, iktidarın ‘şahin’ yazarının o dönem başbakan olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı çok yakından tanıyor gibi davrandığını ve onun her adımının arkasında durduğunu kaydetti.
‘Sanki kanatsız melekti’
Söğüt, yazısına şöyle devam etti: “Başbakan’ı tanısak biz de çok severdik, öyle diyordu. O aslında şahane, adil ve vicdanlı bir insandı. Şefkat doluydu. Adeta bir kanatsız melekti. Öyle sanıldığı gibi kolay kolay kimseye kızmazdı. Ama işten attırdığı gazeteciler artık sabrını çok taşırmışlardı. Düpedüz hakaret ediyorlardı ona.”
Buna göre, gazetecileri hedef göstermekte başı çekmesiyle bilinen Küçük, o zamanlar da farklı bir tutumda değilmiş: “Bu kadarı fazlaydı. Kim olsa ipini çekerdi onların. Onlara karşı tabii ki acımasız olacaktı. Onlar artık ağızlarıyla kuş tutsalar hiçbir yerde iş bulamayacaklardı. Çünkü sınırı aşmış, piyasadan silinmeyi hak etmişlerdi. Başbakan aslında farklı fikirlere saygılı, hoşgörülü, müşfik bir liderdi. Ama o isimler terbiyesizdiler. Terbiyesizliğin cezası ağır olacaktı. Başbakan hiçbir terbiyesizi bu âlemde yaşatmayacaktı.Onu şaşkınlıkla dinlemiştik.”
”Deli herhalde’ demiştik
Söğüt, Küçük’e basın özgürlüğünden dem vurduklarını ve son olarak bir dönem peş peşe gelen karikatüristlere dava açılmasını hatırlattıklarını da kaydederken, “Son çare, ‘Mizaha bile tahammülü yok bu adamın’ demiştik. ‘Karikatüristlere bile dava açıyor. Kedi gibi çizildi diye, hakarete uğradığını sanıyor.’ ‘Öyle mi, ondan haberim yok, dönünce bakarım, gerekirse Başbakan’la konuşurum’ demişti.” ifadelerini kullandı.
Sahilde tanıştıkları adamın aslında Cem Küçük olduğunu henüz farkettiğini yazan Söğüt, şunları kaydetti: “Birbirimize, ‘Ne acayip bir adamdı; deli herhalde’ demiştik. Geçenlerde fark ettim; meğer o adam Cem Küçük’müş. Deli olan da o değil bizmişiz. Yıllar önce bir sahil kasabasında tahta bir masada iktidara kafa tutan gazetecilerin neden yaşama şansı olmadığını büyük bir inat ve inançla karşısında kim olduklarını bilmediği, saçlarından su damlayan mayolu iki insana tane tane anlatan o adam, artık iktidar sözcüsü olarak aynı şeyi resmen televizyonlarda milyonlara anlatıyor.”