Cumhuriyet davasında sekizinci perde; son savunmalar yapılıyor!
24 Temmuz 2017'de başlayan davada karar çıkması bekleniyor.
Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarlarına yönelik açılan Akın Atalay, Murat Sabuncu ve Ahmet Şık'ın da aralarında bulunduğu 20 sanıklı davanın 8. duruşması başladı.
Mütalaada "Örgüte üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme" suçundan 15 yıla kadar hapsi istenen tutuklu sanık gazetenin İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, hakkındaki suçlamaları reddederek, "Gazetecilik yaptığımız için suçlanıyoruz ve yargılanıyoruz. Alnımız ak, başımız dik" dedi. Akın Atalay savunmasını Tevfik Fikret'in "Millet Şarkısı" başlıklı şiirinden bir kıta okuyarak bitirdi.
18 SANIK DURUŞMADA HAZIR BULUNDU
İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısındaki binada görülen 8. duruşmada tutuklu sanıklar Akın Atalay ve Ahmet Kemal Aydoğdu hazır bulundu. Ahmet Şık ve Murat Sabuncu'nun da aralarında bulunduğu 16 tutuksuz sanık da duruşmada hazır bulundu. Duruşmada Cumhuriyet Savcısı Hacı Hasan Bölükbaşı esas hakkındaki mütalaasını tekrar ettiğini belirtti.
KADRİ GÜRSEL: İDDİALAR GERÇEK DIŞIDIR
Mütalaaya karşı söz verilen tutuksuz sanık Gazeteci Kadri Gürsel, "Mütalaada 'Örgüte üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme' suçundan cezalandırılmam isteniyor. Bu da 3 temele dayandırılıyor. Birincisi 12 Temmuz 2016 tarihinde kaleme aldığım 'Erdoğan babamız olmak istiyor' başlıklı yazım. İkincisi Bylock kullanıcısı olduğu belirtilen FETÖ'den hakkında soruşturması olan Cihan, Zaman ve Bugün gazetesi çalışanları ile iletişimde olduğum iddiasıdır. Üçüncüsü de 34 gün yayın danışmanlığı yaptığım gazetede yayın politikasını değiştirerek terör örgütünü desteklediğimin öne sürülmesidir. Bu iddialar gerçek dışıdır" dedi.
"BERATİMİ TALEP EDİYORUM"
Bylock kullananlarla iletişimde olduğu iddiasını reddeden Gürsel, "Benden görüş almak için aradılar, ben görüş vermedim. Gazetecileri herkes arar. Gazetecilerin işinin niteliğine bakmalısınız. Hakkımda küçük bir kanıt bile bulamazsınız çünkü yok. Bylock kullanıcısı olduğu belirtilen kişiler SMS atmışlar. İletişim karşılıklı olur. SMS'ler tek taraflıdır. Benden karşılık bulamamışlardır. Ben kendilerine yardımcı olmamışımdır. Bunların bana musallat olmalarının nedeni benim muhalif bir görüşte olmamdan kaynaklanmaktadır" dedi. Kadir Gürsel, 34 gün gazetenin yayın danışmanlığını yürüttüğünü söyleyerek, gazetenin yayın politikasının değiştirilerek örgüte destek verdiği iddiasını da reddetti. Dava kapsamında 11 ay tutuklu kaldığını hatırlatan Gürsel, "Beraatimi talep ediyorum" diye konuştu.
"SÖZ KONUSU BELGE ALPARSLAN ARSLAN'DAN ELE GEÇİRİLMİŞTİR"
Tutuklu sanık Akın Atalay, bilgisayarında yapılan aramalarda ele geçirildiği iddia edilen terör örgütü Fetullah Gülen'in fotoğrafının yer aldığı ve 'Daussila' başlıklı yazıya ilişkin açıklama yaptı. Atalay söz konusu dijital inceleme raporunda Gülen'in fotoğrafının nerede, nasıl bulunduğuna ilişkin bir açıklama yapılmadığını kaydederek, Cumhuriyet Gazetesi'ne bomba atılması davasında müdahil olduklarını ve o davada da avukatlık yaptığını anlattı. Cumhuriyet Gazetesi'ne bomba atılması ve Danıştay dava dosyasının Ergenekon Davası ile birleştirildiğini anımsatan Atalay, "Söz konusu bu belge Alparslan Arslan'ın bürosundaki aramalarda ele geçirilen bir belgedir. Benden elde edilen bir belge değildir. Bu belge de dava dosyası içinde bulunmaktadır. Raporda neden böyle bir şeye başvuruldu ben bilemem ama adalet açısından üzücü ve vahimdir" dedi.
"CAN DÜNDAR EL YAZISI İLE YAZDIĞI YAZIYI ASİSTANINA İLETMİŞ"
Can Dündar'ın el yazısı ile yazmış olduğu tweetine de değinen Atalay, "Deliller arasında Can Dündar'ın el yazısıyla yazılmış bir tweetine de yer veriliyor. Ancak içeriğe bakınca onun bu dava ile ilgili olmadığı görülüyor. Sadece bana ait antetli bir kağıda yazıldığı için benimle ilişkilendirilmiş. Kaderin cilvesi, tweet tarihi 17 Aralık 2015. Ama MİT TIR'ları soruşturması nedeniyle tutuklu olduğu için Silivri Cezaevinde olması gerekiyor o tarihte. Can Dündar o sırada Silivri'den Çağlayan'da bulunan İstanbul Adalet Sarayı'na getirilmiş. Ben de o duruşmada avukat olarak vardım. O dava da uzun sürmüştü. Can Dündar duruşma esnasında benden not kağıdı istedi ben de antetli not kağıdı verdim. Can Dündar el yazısıyla yazdığı yazıyı Twitter'dan paylaşması için asistanına iletmiş. Dijital raporda söylenen bundan ibarettir" dedi.
Atalay hakkındaki suçlamaları reddetti, mütalaayı eleştirdi. Akın Atalay, "Burada yargılananlar, gazetenin ve vakfın maliye bakımından gelişmesini sağlamıştır. Gazetecilik yaptığımız için suçlanıyoruz ve yargılanıyoruz. Alnımız ak, başımız dik" şeklinde konuştu.
"SONUCU TARİH YAZACAKTIR"
Davanın siyasi olduğunu söyleyen Atalay, "Bu gazeteyi baskıyla, tehditle korkutarak teslim alamazsınız. Bu gazetenin mensuplarını, yöneticilerini hapse atarak cezalandırarak susturamazsınız. Bu gazetenin tarihi bunun en çarpıcı örnekleriyle doludur. Sonucu tarih yazacaktır. Gazete demokrasi, adalet, özgürlük ve insan haklarını savunmayı ilke edinmiştir. Bunu yaparken başımıza bir bela gelir, gazetemizi kapatırlar, çalışanlarımızı mağdur ederler, kendimizi ateşe atmayalım diye düşünmez, gerekirse yanmayı göze alırlar. Bu gazetenin yüreği de adı kadar Cumhuriyet için atar. Gazetede çalışanları korkutulamaz susturulamazlar" diye konuştu.
AKIN ATALAY TEVFİK FİKRET'İN ŞİİRİYLE SAVUNMASINI TAMAMLADI
Akın Atalay "Gazeteciliğin yargılandığı ve basın özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün çiğnendiği bu haksız dava ve suçlamalar karşısında sözlerimi ünlü şairimiz Tevfik Fikret'in 100 yıl öncesinden sanki bu dava ve yargılama süreci için söylenmiş mısralarıyla bitiriyorum. 'Haksızlığın envâını gördük. Bu mu kanun? En gamlı sefaletlere düştük; bu mu devlet? Devletse de, kanunsa da artık yeter olsun; Artık yeter olsun bu denî zulm ü cehâlet…' " şeklinde konuştu.
SAVCI MÜTALAASINI AÇIKLAMIŞTI
Cumhuriyet Gazetesi Davası'nın 16 Mart'ta görülen duruşmasında esas hakkındaki mütalaasını açıklayan Başsavcıvekili Hacı Hasan Bölükbaşı gazetenin İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Hikmet Çetinkaya, Orhan Erinç, Ahmet Şık, Önder Çelik, Musa Kart, Mustafa Kemal Güngör, Hakan Karasinir, Güray Tekinöz, Bülent Utku, Aydın Engin ve Kadri Gürsel'in
"Örgüte üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme" suçundan 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapislerini talep etmişti. Muhasebe çalışanı Yusuf Emre İper'in Twitter'daki paylaşımları nedeniyle "FETÖ/PDY propagandası yapmak" suçundan 2 yıldan 7,5 yıla kadar hapsi istenen mütalaada, Cumhuriyet gazetesi kitap eki sorumlusu Turhan Günay ile yine Cumhuriyet gazetesi çalışanları Bülent Yener ve Günseli Özaltay'ın ise beraatleri istenmişti. Twitter'da "Jeansbiri" isimli hesabın sahibi olan Ahmet Kemal Aydoğdu'nun ise "FETÖ yöneticiliğinden" 10 yıldan 15 yıla kadar hapsi talep edilen mütalaada, firari sanıklar Can Dündar ile ABD muhabiri İlhan Tanır'ın dosyalarının ayrılması talep edilmişti.
Mütalaada "Örgüte üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme" suçundan 15 yıla kadar hapsi istenen tutuklu sanık gazetenin İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, hakkındaki suçlamaları reddederek, "Gazetecilik yaptığımız için suçlanıyoruz ve yargılanıyoruz. Alnımız ak, başımız dik" dedi. Akın Atalay savunmasını Tevfik Fikret'in "Millet Şarkısı" başlıklı şiirinden bir kıta okuyarak bitirdi.
18 SANIK DURUŞMADA HAZIR BULUNDU
İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısındaki binada görülen 8. duruşmada tutuklu sanıklar Akın Atalay ve Ahmet Kemal Aydoğdu hazır bulundu. Ahmet Şık ve Murat Sabuncu'nun da aralarında bulunduğu 16 tutuksuz sanık da duruşmada hazır bulundu. Duruşmada Cumhuriyet Savcısı Hacı Hasan Bölükbaşı esas hakkındaki mütalaasını tekrar ettiğini belirtti.
KADRİ GÜRSEL: İDDİALAR GERÇEK DIŞIDIR
Mütalaaya karşı söz verilen tutuksuz sanık Gazeteci Kadri Gürsel, "Mütalaada 'Örgüte üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme' suçundan cezalandırılmam isteniyor. Bu da 3 temele dayandırılıyor. Birincisi 12 Temmuz 2016 tarihinde kaleme aldığım 'Erdoğan babamız olmak istiyor' başlıklı yazım. İkincisi Bylock kullanıcısı olduğu belirtilen FETÖ'den hakkında soruşturması olan Cihan, Zaman ve Bugün gazetesi çalışanları ile iletişimde olduğum iddiasıdır. Üçüncüsü de 34 gün yayın danışmanlığı yaptığım gazetede yayın politikasını değiştirerek terör örgütünü desteklediğimin öne sürülmesidir. Bu iddialar gerçek dışıdır" dedi.
"BERATİMİ TALEP EDİYORUM"
Bylock kullananlarla iletişimde olduğu iddiasını reddeden Gürsel, "Benden görüş almak için aradılar, ben görüş vermedim. Gazetecileri herkes arar. Gazetecilerin işinin niteliğine bakmalısınız. Hakkımda küçük bir kanıt bile bulamazsınız çünkü yok. Bylock kullanıcısı olduğu belirtilen kişiler SMS atmışlar. İletişim karşılıklı olur. SMS'ler tek taraflıdır. Benden karşılık bulamamışlardır. Ben kendilerine yardımcı olmamışımdır. Bunların bana musallat olmalarının nedeni benim muhalif bir görüşte olmamdan kaynaklanmaktadır" dedi. Kadir Gürsel, 34 gün gazetenin yayın danışmanlığını yürüttüğünü söyleyerek, gazetenin yayın politikasının değiştirilerek örgüte destek verdiği iddiasını da reddetti. Dava kapsamında 11 ay tutuklu kaldığını hatırlatan Gürsel, "Beraatimi talep ediyorum" diye konuştu.
"SÖZ KONUSU BELGE ALPARSLAN ARSLAN'DAN ELE GEÇİRİLMİŞTİR"
Tutuklu sanık Akın Atalay, bilgisayarında yapılan aramalarda ele geçirildiği iddia edilen terör örgütü Fetullah Gülen'in fotoğrafının yer aldığı ve 'Daussila' başlıklı yazıya ilişkin açıklama yaptı. Atalay söz konusu dijital inceleme raporunda Gülen'in fotoğrafının nerede, nasıl bulunduğuna ilişkin bir açıklama yapılmadığını kaydederek, Cumhuriyet Gazetesi'ne bomba atılması davasında müdahil olduklarını ve o davada da avukatlık yaptığını anlattı. Cumhuriyet Gazetesi'ne bomba atılması ve Danıştay dava dosyasının Ergenekon Davası ile birleştirildiğini anımsatan Atalay, "Söz konusu bu belge Alparslan Arslan'ın bürosundaki aramalarda ele geçirilen bir belgedir. Benden elde edilen bir belge değildir. Bu belge de dava dosyası içinde bulunmaktadır. Raporda neden böyle bir şeye başvuruldu ben bilemem ama adalet açısından üzücü ve vahimdir" dedi.
"CAN DÜNDAR EL YAZISI İLE YAZDIĞI YAZIYI ASİSTANINA İLETMİŞ"
Can Dündar'ın el yazısı ile yazmış olduğu tweetine de değinen Atalay, "Deliller arasında Can Dündar'ın el yazısıyla yazılmış bir tweetine de yer veriliyor. Ancak içeriğe bakınca onun bu dava ile ilgili olmadığı görülüyor. Sadece bana ait antetli bir kağıda yazıldığı için benimle ilişkilendirilmiş. Kaderin cilvesi, tweet tarihi 17 Aralık 2015. Ama MİT TIR'ları soruşturması nedeniyle tutuklu olduğu için Silivri Cezaevinde olması gerekiyor o tarihte. Can Dündar o sırada Silivri'den Çağlayan'da bulunan İstanbul Adalet Sarayı'na getirilmiş. Ben de o duruşmada avukat olarak vardım. O dava da uzun sürmüştü. Can Dündar duruşma esnasında benden not kağıdı istedi ben de antetli not kağıdı verdim. Can Dündar el yazısıyla yazdığı yazıyı Twitter'dan paylaşması için asistanına iletmiş. Dijital raporda söylenen bundan ibarettir" dedi.
Atalay hakkındaki suçlamaları reddetti, mütalaayı eleştirdi. Akın Atalay, "Burada yargılananlar, gazetenin ve vakfın maliye bakımından gelişmesini sağlamıştır. Gazetecilik yaptığımız için suçlanıyoruz ve yargılanıyoruz. Alnımız ak, başımız dik" şeklinde konuştu.
"SONUCU TARİH YAZACAKTIR"
Davanın siyasi olduğunu söyleyen Atalay, "Bu gazeteyi baskıyla, tehditle korkutarak teslim alamazsınız. Bu gazetenin mensuplarını, yöneticilerini hapse atarak cezalandırarak susturamazsınız. Bu gazetenin tarihi bunun en çarpıcı örnekleriyle doludur. Sonucu tarih yazacaktır. Gazete demokrasi, adalet, özgürlük ve insan haklarını savunmayı ilke edinmiştir. Bunu yaparken başımıza bir bela gelir, gazetemizi kapatırlar, çalışanlarımızı mağdur ederler, kendimizi ateşe atmayalım diye düşünmez, gerekirse yanmayı göze alırlar. Bu gazetenin yüreği de adı kadar Cumhuriyet için atar. Gazetede çalışanları korkutulamaz susturulamazlar" diye konuştu.
AKIN ATALAY TEVFİK FİKRET'İN ŞİİRİYLE SAVUNMASINI TAMAMLADI
Akın Atalay "Gazeteciliğin yargılandığı ve basın özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün çiğnendiği bu haksız dava ve suçlamalar karşısında sözlerimi ünlü şairimiz Tevfik Fikret'in 100 yıl öncesinden sanki bu dava ve yargılama süreci için söylenmiş mısralarıyla bitiriyorum. 'Haksızlığın envâını gördük. Bu mu kanun? En gamlı sefaletlere düştük; bu mu devlet? Devletse de, kanunsa da artık yeter olsun; Artık yeter olsun bu denî zulm ü cehâlet…' " şeklinde konuştu.
SAVCI MÜTALAASINI AÇIKLAMIŞTI
Cumhuriyet Gazetesi Davası'nın 16 Mart'ta görülen duruşmasında esas hakkındaki mütalaasını açıklayan Başsavcıvekili Hacı Hasan Bölükbaşı gazetenin İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Hikmet Çetinkaya, Orhan Erinç, Ahmet Şık, Önder Çelik, Musa Kart, Mustafa Kemal Güngör, Hakan Karasinir, Güray Tekinöz, Bülent Utku, Aydın Engin ve Kadri Gürsel'in
"Örgüte üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım etme" suçundan 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapislerini talep etmişti. Muhasebe çalışanı Yusuf Emre İper'in Twitter'daki paylaşımları nedeniyle "FETÖ/PDY propagandası yapmak" suçundan 2 yıldan 7,5 yıla kadar hapsi istenen mütalaada, Cumhuriyet gazetesi kitap eki sorumlusu Turhan Günay ile yine Cumhuriyet gazetesi çalışanları Bülent Yener ve Günseli Özaltay'ın ise beraatleri istenmişti. Twitter'da "Jeansbiri" isimli hesabın sahibi olan Ahmet Kemal Aydoğdu'nun ise "FETÖ yöneticiliğinden" 10 yıldan 15 yıla kadar hapsi talep edilen mütalaada, firari sanıklar Can Dündar ile ABD muhabiri İlhan Tanır'ın dosyalarının ayrılması talep edilmişti.