'Cumhuriyet çocuğu' Cumhuriyet'i topa tuttu: "Gazete çukurda debeleniyor, yiyin birbirinizi"

2021 yılının sonuna kadar attığı manşetlerle Cumhuriyet’in editoryal yönetimine damgasını vuran Aykut Küçükkaya 4 Aralık 2021’deki istifasından sonra  ilk kez Medyaradar’a konuştu.

Bir süredir Cumhuriyet Gazetesi’nde sular durulmuyor. Bir isim var ki yaklaşık iki yıldır suskunluğunu koruyor. Cumhuriyet’in gazeteciliği ve son yaşananlanlarla ilgili ne düşündüğü merak ediliyor. Cumhuriyet Gazetesi’yle simgeleşen gazetecilerden Aykut Küçükkaya’dan bahsediyoruz. Tam 28 yıl Cumhuriyet’te çalıştı… Cumhuriyet muhabiri olarak 20 gazetecilik ödülüne layık görüldü; yolsuzluklar üzerine 7 kitap kaleme aldı… Cumhuriyet’in Yazıişleri Müdürlüğü, Haber Müdürlüğü, Haber Koordinatörlüğü ve son olarak Genel Yayın Yönetmenliği’ni üstlendi… 2021 yılının sonuna kadar attığı manşetlerle Cumhuriyet’in editoryal yönetimine damgasını vuran Aykut Küçükkaya 4 Aralık 2021’deki istifasından sonra ilk kez Medyaradar’a konuştu. Sorularımız ve Küçükkaya’nın yanıtları şöyle…

- Dün Alev Coşkun yönetimini istifaya çağıran bir çağrı daha yapıldı. Sizin son bir kaç aydır yaşananlarla ilgili ne düşündüğünüz merak ediliyor. Son skandal ve yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çok telefon alıyorum… “Cumhuriyet’te neler oluyor, senin yorumun ne? Gazeteye dönecek misin?” diye soruluyor. Ben de samimi bulduğum Cumhuriyetçilere bir kaç yıl önce yaşananları hatırlatıyorum. Sizin sorunuzla tarihe not düşelim. Ben gazeteden istifa edeli 20 ay oldu. 3.5 yıl GYY olarak gazeteyi yönettim… Biliyorsunuz benim istifam sendikal mücadele içindi. Alev Coşkun Temmuz 2021’de sendikayı gazetede bitirmek istedi. Benden meslektaşlarımı sendika üyeliğinden istifa ettirmemi istedi. Ben bunu kabul etmeyerek görevi bıraktım. 150 çalışanın imzasıyla 3 gün sonra gazeteye geri döndüm… 5 ay sonra bu kez sendika üyesi 8 çalışma arkadaşım bir sabah işten atıldı. Bu kez Aralık 2021’de dönmemek üzere istifa ettim. İşte o süreçte bugün “etik kavga veriyoruz” diyen isimler Alev Coşkun’u destekleyerek kendilerine bağlı birimlerde çalışan Cumhuriyet çalışanlarını sendikadan istifa ettirdiler… Tabii bunun ödülünü de aldılar… Bizim o dönem ki mücadelemiz toplu sözleşmenin imzalanmasıyla sonuçlandı. Benim için en büyük mutluluk toplu sözleşmeyi imzalattıran GYY olarak gazetenin tarihine geçmektir.

- Etik kavga yok mu diyorsunuz?

Ben olaya ilkesel bakıyorum… Ben diyorum ki… Bu meslekte altında çalışan gazetecileri sendikadan istifaya zorlayan isimler, bunun ödülünü alan isimler emir eri oldukları Alev Coşkun’la tartışarak etik gazetecilik kavgası, dersi veremez…

- Dünkü açıklamada suçlanan isimler var… Suçlayan isimler var… Hepsini tanıyorsunuz, birlikte çalıştınız…

Valla bana göre tablo tam olarak “yiyin birbirinizi” tablosu… 28 yıl gazeteye emek veren bir isim olarak şunu açıkça söyleyeyim… Alev Coşkun, Işık Kansu, Barış Doster, Tuncay Mollaveisoğlu, Mustafa Büyüksipahi, Birol Başaran, Turan Karakaş… Bunlar (Karakaş hariç) sendikasızlaştırma operasyonunda Alev Coşkun’la hareket ettiler. Bunların hepsini beşle çarpın, ona bölün… Bütün matematik işlemlerini yapın… Dünkü metinde geçen bir Hüseyin Yıldız etmez… Hüseyin Yıldız mert adamdır… Gazete geçmişime, tecrübeme dayanarak söylüyorum…

- Bu açıklamalarınızdan sonra “Aykut Küçükkaya kendisini istifaya zorlayan, Cumhuriyet’ten koparan Alev Coşkun’u mu destekliyor” diye sizi hedef alanlar olabilir…

O zaman sizlere net bir şekilde söyleyeyim: Ben bir daha Alev Coşkun’la aynı çatı altında, Cumhuriyet’te çalışmam… Birlikte çalıştığım yazarlarımız, arkadaşlarımız kimse kusura bakmasın, Alev Coşkun’la çalışan her kişi şu an onun kötü icraatlarını meşrulaştırıyor. Maalesef gazetenin önemli isimleri “Cumhuriyet yaşamalı” zırhının arkasına saklanıyor. O yüzden Ahmet Yavuz paşanın geçen yıl gazetede yazmaya başlarken açıkladığı gerekçeyi yanlış buluyorum. Ne var ki o da Alev Coşkun’un gerçek yüzüyle bir yılda tanıştı. İşte bu “aman gazete yaşasın” zırhı gazeteye zarar veriyor. Gazete son bir buçuk yıldır deyim yerindeyse “suya tirit gazetecilik” yapıyor. Cumhuriyet Gazetesi, laik demokratik Cumhuriyet yaşadığı müddetçe ayakta kalmalı, yaşamalı. Gazeteciler, çalışanlar bu önemli kurumdan ekmeğini yemeli. Ancak 20 aydır dışarıdan bakan bir isim olarak benim gördüğüm şey bu mücadele, Cumhuriyet’teki gazetecilik mücadelesi Alev Coşkun’suz ve onun ekibi olmadan yapılmalı. Çalışan arkadaşlarım kusura bakmasın ben böyle düşünüyorum…

- Basında herkes sizi “Cumhuriyet çocuğu” olarak biliyor. O çocuk “Cumhuriyet suya tirit gazetecilik yapıyor” diyor…

Ama gerçek bu. Cumhuriyet yönetimi tırnak içinde söylüyorum “üzerindeki kirli algıyı” ancak güçlü, iyi gazetecilik yaparak atabilirdi. Ancak onlar farklı bir yolu, “küçük olsun benim olsun” yolunu seçti. Size çıplak bir gerçeği açıklayayım. Benim Cumhuriyet’i yönettiğim dönem Basın İlan Kurumu tarafından durmadan cezalandırıldık biz. Çünkü manşetlerimiz AKP iktidarını, Saray’ı, Erdoğan’ı rahatsız ediyordu. Ama okurlarımız bize sahip çıktı. Siz son bir buçuk yılda Basın İlan Kurumu’nun Cumhuriyet’e ceza verdiğini gördünüz mü? Biz yüzlerce gün Basın İlan’dan ceza yerken, son bir buçuk yılda Saray’ı rahatsız etmeyen, iktidarı rahatsız etmeyen, Erdoğan’ı rahatsız etmeyen tuhaf bir gazetecilik yapıyorlar. Arşivler yalan söylemez. Herkes açsın birinci sayfalara baksın. Eskiden Cumhuriyet muhabirleri bütün önemli ödülleri topluyordu. Şimdi ödülleri çoğunlukla BirGün’deki meslektaşlarımız alıyor. Çünkü haber kaynağı bomba bir haberi Cumhuriyet’in değil BirGün’ün, Sözcü’nün patlatacağını biliyor. Bunları söylediğim için gazetede çalışan arkadaşlarım küsecekler ama, kusura bakmasınlar bu anlattıklarım son bir kaç yılın yalın, çıplak gerçekleri. Kral Çıplak yani…

- Sizce ne yapmalı bu durumda Cumhuriyet?

Cumhuriyet Gazetesi sadece bildiği işi yaparsa, “güçlü gazetecilik, özel habercilik” yaparsa üstündeki tüm algıyı silindir gibi yıkar atar. Ancak Cumhuriyet’i yöneten zihniyetin gazetecilik derdinin olmadığını görüyorum ben. Yazarı köşesinde kimsenin bilmediği manşetlik bilgiler yazıyor; yazıişleri bülten havasında tüm ülkenin bildiği haberi bir gün sonra sıradan bir başlıkla manşete çekiyor. Bunun adı kimse kusura bakmasın, korkak-ürkek gazeteciliktir. Dışarıdan bu ürkek gazetecilik net bir şekilde görülüyor. Daha yeni… Yazarı cezaevine girmiş, içeriden bomba gibi haber yazıyor. Gazete onu bile manşete çekemiyor, suya tirit bir haber yine sıradan bir başlıkla manşet. Sanki dışarıdan gizli bir el yönetiyor gazeteyi, ama insan ne olursa olsun gazetesine Cumhuriyet’e bunu konduramıyor. 28 yıl çalıştım… Deniz Feneri’ni, TÜRGEV’i, TÜGVA’yı ilk yazan gazeteciyim. Bunları yazdığım için Türkiye’nin en önemli gazetecilik ödüllerini verdiler. Ben bilirim ki Cumhuriyet’in yazıişleri hep cesur olmuştur. Alev Coşkun diktatörlüğü (gazeteyi yönettiğim dönemde söylediğim için rahatlıkla yine söyleyebilirim) onun kuklası olup şimdilerde onunla kavgaya tutuşanlar gazeteyi maalesef bir çukura sürükledi. Gazeteye büyük kötülük eden her iki tarafı da bu başarılarından dolayı kutlamak lazım!..

- Peki son olarak 1 Eylül’de yapılan GYY atamasını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mine Esen, çok sevdiğim bir insandır. Değerli bir isimdir. Haber Merkezi’ni yönettiğim dönem haber editörlüğümüzü yaptı. GYY olduğum yıllar Dış Haberler ona teslimdi. Ancak arkadaşlığım, dostluğum biraz önce söylediğim ilkesel çerçevede düşüncemi değiştirmiyor. Dediğim gibi herkes “gazete yaşamalı” diyerek Alev Coşkun’un kötü icraatlarını meşrulaştırıyor. Gazete kötü bir yönetimle bir çukurda debelenmeye devam ediyor…

Aykut Küçükkaya kimdir?

Aykut Küçükkaya 16 Ocak 1973'te Zonguldak'ta doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Zonguldak'ta tamamladı. 1994'te İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü'nü bitirdi. Aynı yıl Cumhuriyet'te "gece muhabiri" olarak çalışmaya başladı.
Cumhuriyet’te yaptığı özel haber ve araştırmalarıyla Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü, Milliyet Abdi İpekçi Yılın Gazetecilik Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü, TGC Çetin Emeç Gazetecilik Ödülü, Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) Nezih Demirkent Gazetecilik Ödülü, TGC Yılın Başarılı Gazetecisi Ödülü ve ÇGD Yılın Haber Ödülü'nün de aralarında bulunduğu 20 gazetecilik ödülüne layık görüldü. Bombalı-silahlı suikastlerle katledilen Türk Basını’nın simge isimleri Abdi İpekçi, Çetin Emeç ve Uğur Mumcu adına verilen gazetecilik ödüllerinin tamamına layık görülen tek gazetecidir.

Uluslararası Şeffaflık Derneği'nce "2018 Şeffaflık Ödülü"ne layık görüldü. Küçükkaya'nın çeyrek yüzyıllık gazetecilik yaşamına atıf yapan Uluslararası Şeffaflık Derneği, ödül gerekçesini kamuoyuna, "Medya dalında ödüle, kamu kaynaklarının halkın yararına kullanılması mücadelesinin vazgeçilmez bir paydaşı olan araştırmacı gazeteciliğe dair çok değerli çalışmaları, uzun yıllar boyunca ve oldukça zor koşullarda üreten Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya değer görüldü. Yolsuzlukları araştırdığı haber dosyalarını da içeren Rüşvetin Deşifresi (2014), Şef:Yimpaş'la Kurulan Para Diktatörlüğü (2007), Yüzyılın Yolsuzluk Oyunu (2009) AKP'li Belediyelerde Neler Olmuş Neler (2014) başlıklı kitaplarına, 2018 yılında "The Ortak: "Hepiniz Oradaydınız" Belgeseli kitabını da ekleyen Küçükkaya; bürokrasi, siyaset ve iş dünyasının seçkinleri arasındaki usulsüz ilişkileri yansıtarak kamu kaynaklarının şeffaflık, hesap verilebilirlik, sosyal eşitlik, adalet ilkeleri doğrultusunda ve kamu yararına kullanılması için toplumsal farkındalık ve bilinç düzeyinin artmasına 25 yıllık gazetecilik yaşamı boyunca çok değerli bir katkı sunmuştur" açıklamasıyla duyurdu. En son Kültür Üniversitesi öğrencileri tarafından "2019-Yılın Genel Yayın Yönetmeni" seçildi.

Türkiye’de yaşanan yolsuzluklar üzerine yayımlanmış altı araştırma kitabı bulunuyor. 2002’de yayımlanan ilk kitabı Alnından Vururlar, Türkiye’de yolsuzluklar tarihinin en önemli dönemeçlerinden biri olarak gösterilen Beyaz Enerji Operasyonu’nda “düğmeye basan isim” olarak bilinen Kurmay Albay Aziz Ergen’in kaleme aldığı anı kitabında ilk kaynak kitap olarak gösterildi. Küçükkaya, yolsuzluk operasyonunun yargı ayağındaki en önemli isim olan Cumhuriyet Savcısı Talat Şalk’ın anılarını kaleme aldığı “İmralı’da Öcalan’a Soruldu” adlı kitabın da editörlüğünü üstlendi. Gezi Direnişi isimli eseri Prof. Emre Kongar’la birlikte kaleme aldı. Bu kitap PEN Türkiye tarafından 2013 yılının Temmuz’un da “Ayın Kitabı” seçildi. İslami holdingler ve yeşil sermaye alanında Türkiye’deki en uzman isimlerden birisi olan Küçükkaya, kamuoyunun yıllarca yakından takip ettiği Deniz Feneri skandalını haberleriyle ortaya çıkardı, kitaplaştırdı.

Küçükkaya, muhabirliğinin yanı sıra Cumhuriyet Gazetesi’nde 10 yıl editoryal yöneticilik yaptı. 2 yıl boyunca Cumhuriyet'in Sorumlu Yazıişleri Müdürlüğü'nü üstlendi. İki yıl Haber Müdürü olarak Haber Merkezi'ni yönetti. 2016 yılında gazetenin Haber Koordinatörlüğü’nü üstlendi. 7 Eylül 2018 tarihinde Cumhuriyet'in Genel Yayın Yönetmeni oldu. Küçükkaya bu görevi 3.5 yıl sürdürdü. Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmenliği sırasında www. cumhuriyet.com.tr haber internet sitesinin de GYY'liğini üstlendi; hem gazetenin hem Cumhuriyet Kitapları'nın Yayın Kurulu'nda yer aldı. 8 meslektaşının işten atılması üzerine 3 Aralık 2021 tarihinde Genel Yayın Yönetmenliği'nden, gazetedeki tüm görevlerinden istifa ederek Cumhuriyet'ten ayrıldı. Küçükkaya'nın istifasının ardından Cumhuriyet'in editoryal kadrosu gazeteyle yollarını ayırma kararı aldı. Küçükkaya Halk TV medya grubu çatısı altında çıkması planlanan günlük basılı gazetenin Genel Yayın Yönetmenliği davetini kabul ederek yaklaşık 5 ay boyunca hazırlık çalışmalarını yürüttü. Kasım 2022'de kurumla yollarını ayırma kararı aldı. Halen aylık gazete Le Monde diplomatique Türkçe'nin Genel Yayın Yönetmeni olarak görevini sürdürüyor. Küçükkaya evli ve bir erkek çocuk sahibidir.