CUMHURBAŞKANI DA BANA YEMEĞE GELMEZSE BİR DAHA KÖŞK'E UĞRAMAM!
Twitter'da Beyinsiz Adam takma adıyla tanınan Hakim Türkmen, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün davetlisi olarak “Çankaya Sofrası”ndaydı...
Ortada Twitter yokken de bir fenomendi o.
O zamanlar esprileri “Retweet” edilemezdi belki ama yine dilden dile dolaşırdı. Münazara maçlarındaki performansları hep ilgiyle takip edilirdi. Yeditepe Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra çeşitli yerlerde metin yazarlığı yaptı, evlendi, şimdi 3.5 yaşında olan bir oğlu oldu. Benim üniversiteden tanıdığım, “bir arkadaşımın yakın arkadaşı” olan Hakim Türkmen yaklaşık iki yıldır sosyal medyada Beyinsiz Adam takma adıyla tanınıyor. Şimdilerde yine Beyinsiz Adam olarak köşe yazıları yazıyor, çeşitli reklam kampanyaları için sosyal medya danışmanlığı yapıyor. Bir yandan da şöhretin meyvelerini topluyor. Geçtiğimiz kasımda GQ dergisinin “Men of the Year” ödüllerinden Yılın İnternet Fenomeni ödülünü aldı. Geçtiğimiz hafta da aralarında akademisyen ve gazetecilerin olduğu altı kişilik bir ekiple birlikte Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün davetlisi olarak “Çankaya Sofrası” isimli sohbet toplantılarından birine katıldı. Toplantının ayrıntılarını konuşmak üzere, ben bu röportajı yayına hazırlarken 282 bin takipçisi olan Beyinsiz Adam karakterinin yazarı Hakim’in kapısını çaldım.
* Birçok Twitter ünlüsü var. Neden onlardan biri değil de sen seçildin bu yemek daveti için?
Bunu Cumhurbaşkanı’nın Kurumsal İletişim Başkanı açıkladı; Twitter’da yazıp da ünlü olanlar içinden de sağa, sola sataşmadan mizah yapmaya çalışan bir karakter olduğu için Beyinsiz Adam’ı seçmişler. Herhalde sicilim de temiz olduğu için beni davet etmekte sakınca görmediler (gülüyor).
20 gün önce bir telefon geldi: “Cumhurbaşkanı sizi davet ediyor, müsait misiniz?”, “Müsait olmamam mümkün mü? Cumhurbaşkanı davet ediyor, ötesi var mı?”dedim.
* Biri bana şaka yapıyor diye düşünmedin mi hiç?
Bak şimdi sen söyleyince geldi aklıma, acaba şaka mı yaptılar? Bu haftaki gazete yazımda onu yazdım zaten, Abdullah Gül o kadar samimiydi ki çok emin değilim Cumhurbaşkanı’yla görüştüğümden.
“Fobim var, devlet dairesine işim düşecek diye ödüm patlar”
* Gitmeden hazırlık yaptın mı?
Traş bile olmadım valla Güliz. Bu kot vardı hatta üzerimde.
* Evet, kotla gittiğin için eleştirdiler seni...
Aramızda kalsın, başka pantolonum yok. Çıkıp almaya çok üşeniyorum. Takım elbisem var ama onu da giymek istemedim.
* Niye?
E, Cumhurbaşkanı olan ben değilim. Sayın Abdullah Gül giymese evet, biraz tuhaf olurdu belki... Davetiyede açık bir nokta buldum; “Koyu renk kıyafet” yazıyordu sadece. Kotum da gayet koyu bir renkte. Şaka bir yana, bu işin hayranlık uyandırıcı bir yanı var; bütün bu süreci bir dönüşüm olarak değerlendiriyorum. Ben 81 doğumluyum, devletin o ciddi yüzünü iliklerine kadar hissetmiş bir neslin son üyelerindenim. Benim fobim vardır, devlet dairesine işim düşecek diye ödüm patlar. Cumhurbaşkanlığı’nda Abdullah Gül öncesine baktığınızda bir çeşit aristokrasi görürsünüz. Öyle bir dünya yok artık. Bizde yeni yeni değişmeye başladı bazı şeyler. Son 10 yılda Anadolu’dan insanlar yönetime girmeye başladı. O yemeğin babamla yediğim yemekten çok da bir farkının olmamasının nedeni bu aslında. Cumhurbaşkanı karnımı doyurduğu için söylemiyorum bunu, gerçekten öyleydi (gülüyor).
“Bu davet bende bir yurt dışı etkisi yarattı”
* Yemek sırasında tweet atmaya devam ettin. Sorun olmadı mı?
Danışmanlar sorun olmayacağını söylemişlerdi. Zaten bu bir sosyal medya buluşması...
* Neler konuşuldu?
Önce bir tanışma faslı oldu. Sonra hep sosyal medya konuştuk. İnternet sitelerinin hukuki altyapı sorunu konuşuldu. Youtube’un zaman zaman kapatılıyor olması, TİB’in (Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı) suistimal edilebilecek yetkilere sahip olması... Biz nasıl “Tamam, birtakım kurallar olmalı ama biri de çıkıp çat diye bir internet sitesini kapattıramamalı, bir hukuki süreç olmalı” diye düşünüyoruz... Orada bizim gibi düşünenen bir Cumhurbaşkanı’yla karşılaştık. Bu konuda gerekli adımları atacağını da söyledi. Cumhurbaşkanı’nın Twitter’daki performansı da konuşuldu. Özellikle paylaştığı fotoğrafları çok beğendiğimizi söyledik. Ama birilerini takip etmesi ve gelen yorumlara cevap vermesi gerektiği hatırlatıldı. Benim anladığım kadarıyla daha rahat kullanmayı o da istiyor ama konumu nedeniyle biraz çekiniyor.
* Çok malzeme çıktı mı sana bu davetten?
Hem de nasıl... Biliyorsun, benim sinemaya bile gitmem büyük hadise, biri kolumdan tutacak da “Bu filmi izlemezsen öleceğiz, çok zor durumdayız” falan diyecek, ancak o zaman (gülüyor)... Yurt dışı etkisi yarattı bende bu davet. Nasıl yurt dışına gidince dolup geliyorsam Çankaya’dan da öyle döndüm.
“Twitter’a âşık falan değilim”
* Sen hep yazardın, çizerdin... Ama bir türlü istediğin gibi olmazdı işlerin. Sonra bir gün Twitter diye bir şey çıktı ve hayallerin bir bir gerçek olmaya başladı. Arada bir durup “Vay be...” diyor musun?
Demez miyim? Ben hep mizah yazma işinde yetenekli olduğumu düşünürdüm. İnsanlar da söylerdi bunu. Ama çevrem yoktu. Gençliğin verdiği bir çeşit kibir hali vardı, ben kimsenin ayağına gitmem, ben kendimi anlatmam gibi... O nedenle hep çok lokal işler yaptım. Sonra Twitter diye bir şey çıktı. Hasbelkader, Yavuz’un (Yiğit) “Abi 140 karakter işte, şakalar falan yazarsın, bir gir...” demesiyle dahil oldum. Şimdi bütün yaptığım işlerin çıkış noktası orası. Ama Twitter’a âşık falan değilim. Sıkılıyorum bile bazen.
Ne olurdu Twitter olmasaydı?
Yazık olurdu bana. Muhtemelen şu anda “Şu senaryoyu filancaya götürsek mi acaba, aman bırak dikkate almazlarsa üzülürüm” falan diyor olurdum. Yıllarım böyle geçti. Hep bir bunalım hali... Sonra piyasayı görünce “Meğer ben ne kadar da kapatmışım kendimi” dedim.
“Politikayla çok ilgiliyim”
* Neler yapıyorsun şimdi?
Bir televizyon programı için demo’lar çekiyoruz. Sosyal medya komedisi diye bir gösterim var, onu sahneliyorum. Bir yandan da çeşitli markalar için sosyal medya kampanyaları üretiyoruz. Bir de bir senedir “Gelecek ay bitiyor” dediğim bir kitap hazırlığındayım.
* Beyinsiz Adam’ı diğer Twitter karakterlerinden ayıran politik şeyler söylemekten çekinmemesi herhalde...
Evet, öyle bir tarafı var. Ben Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler okudum. Güncel politikayla çok ilgilenirim. Ama Türkiye’de ideal hoşgörü ortamı olmadığı için insanlar olur olmadık şeyleri hakaret kabul edebiliyorlar. O nedenle eskiye oranla daha uzak duruyorum siyasetten.
* Bedri Baykam’la atışmanız oldu...
Evet, Bedri Baykam sivri uçları olan biri. Takılmak için yazdım, o da ciddiye alıp devamını getirince ortaya komik bir diyalog çıktı. Bence çok eğlenceli bir adam. Keşke yine mention’laşsak.
Beyinsiz Adam:
“Cumhurbaşkanı da bana yemeğe gelmezse bir daha Köşk’e uğramam”
Twitter fenomeni Beyinsiz Adam da sorularımızı yanıtladı.
* Abdullah Gül nasıl biri sizce?
İyi birisi. Sonuçta kimse kimseye durup dururken salatasından tatlısına o kadar güzel yemekler vermez.
* George Clooney’e benziyor mu yakından da?
Tabii ki bir benzerlik var ama gerek Türkçe bilmesi, gerek bize çok sıcak davranması ve gerekse de oturduğu ev Abdullah Gül’ü
bir adım öne çıkarıyor.
* Köşk nasıl bir yer?
Çankaya’da tepeye doğru çıkıyorsun, orada güzel bir ev, kime sorsan gösterir. İçeride her tarafta halılar vardı, defalarca ayakkabımı çıkartmaya çalışsam da korumaların müdehalesiyle geri adım attım.
* Siz de evinize davet edecek misiniz Cumhurbaşkanı’nı?
Ettim zaten. “Eğer gelmezseniz bir daha Ankara’ya geldiğimde ben de köşke uğramam” dedim, sanırım ikna olmadı.
* Ne ikram edersiniz gelirse?
Elbette makarna çünkü aşçılık hünerlerimi tam manasıyla gösterebildiğim tek yemek
o. Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer. Ben de o ıstakoza ses çıkartmadım sonuçta.
Güliz Arslan/MİLLİYET
O zamanlar esprileri “Retweet” edilemezdi belki ama yine dilden dile dolaşırdı. Münazara maçlarındaki performansları hep ilgiyle takip edilirdi. Yeditepe Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra çeşitli yerlerde metin yazarlığı yaptı, evlendi, şimdi 3.5 yaşında olan bir oğlu oldu. Benim üniversiteden tanıdığım, “bir arkadaşımın yakın arkadaşı” olan Hakim Türkmen yaklaşık iki yıldır sosyal medyada Beyinsiz Adam takma adıyla tanınıyor. Şimdilerde yine Beyinsiz Adam olarak köşe yazıları yazıyor, çeşitli reklam kampanyaları için sosyal medya danışmanlığı yapıyor. Bir yandan da şöhretin meyvelerini topluyor. Geçtiğimiz kasımda GQ dergisinin “Men of the Year” ödüllerinden Yılın İnternet Fenomeni ödülünü aldı. Geçtiğimiz hafta da aralarında akademisyen ve gazetecilerin olduğu altı kişilik bir ekiple birlikte Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün davetlisi olarak “Çankaya Sofrası” isimli sohbet toplantılarından birine katıldı. Toplantının ayrıntılarını konuşmak üzere, ben bu röportajı yayına hazırlarken 282 bin takipçisi olan Beyinsiz Adam karakterinin yazarı Hakim’in kapısını çaldım.
* Birçok Twitter ünlüsü var. Neden onlardan biri değil de sen seçildin bu yemek daveti için?
Bunu Cumhurbaşkanı’nın Kurumsal İletişim Başkanı açıkladı; Twitter’da yazıp da ünlü olanlar içinden de sağa, sola sataşmadan mizah yapmaya çalışan bir karakter olduğu için Beyinsiz Adam’ı seçmişler. Herhalde sicilim de temiz olduğu için beni davet etmekte sakınca görmediler (gülüyor).
20 gün önce bir telefon geldi: “Cumhurbaşkanı sizi davet ediyor, müsait misiniz?”, “Müsait olmamam mümkün mü? Cumhurbaşkanı davet ediyor, ötesi var mı?”dedim.
* Biri bana şaka yapıyor diye düşünmedin mi hiç?
Bak şimdi sen söyleyince geldi aklıma, acaba şaka mı yaptılar? Bu haftaki gazete yazımda onu yazdım zaten, Abdullah Gül o kadar samimiydi ki çok emin değilim Cumhurbaşkanı’yla görüştüğümden.
“Fobim var, devlet dairesine işim düşecek diye ödüm patlar”
* Gitmeden hazırlık yaptın mı?
Traş bile olmadım valla Güliz. Bu kot vardı hatta üzerimde.
* Evet, kotla gittiğin için eleştirdiler seni...
Aramızda kalsın, başka pantolonum yok. Çıkıp almaya çok üşeniyorum. Takım elbisem var ama onu da giymek istemedim.
* Niye?
E, Cumhurbaşkanı olan ben değilim. Sayın Abdullah Gül giymese evet, biraz tuhaf olurdu belki... Davetiyede açık bir nokta buldum; “Koyu renk kıyafet” yazıyordu sadece. Kotum da gayet koyu bir renkte. Şaka bir yana, bu işin hayranlık uyandırıcı bir yanı var; bütün bu süreci bir dönüşüm olarak değerlendiriyorum. Ben 81 doğumluyum, devletin o ciddi yüzünü iliklerine kadar hissetmiş bir neslin son üyelerindenim. Benim fobim vardır, devlet dairesine işim düşecek diye ödüm patlar. Cumhurbaşkanlığı’nda Abdullah Gül öncesine baktığınızda bir çeşit aristokrasi görürsünüz. Öyle bir dünya yok artık. Bizde yeni yeni değişmeye başladı bazı şeyler. Son 10 yılda Anadolu’dan insanlar yönetime girmeye başladı. O yemeğin babamla yediğim yemekten çok da bir farkının olmamasının nedeni bu aslında. Cumhurbaşkanı karnımı doyurduğu için söylemiyorum bunu, gerçekten öyleydi (gülüyor).
“Bu davet bende bir yurt dışı etkisi yarattı”
* Yemek sırasında tweet atmaya devam ettin. Sorun olmadı mı?
Danışmanlar sorun olmayacağını söylemişlerdi. Zaten bu bir sosyal medya buluşması...
* Neler konuşuldu?
Önce bir tanışma faslı oldu. Sonra hep sosyal medya konuştuk. İnternet sitelerinin hukuki altyapı sorunu konuşuldu. Youtube’un zaman zaman kapatılıyor olması, TİB’in (Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı) suistimal edilebilecek yetkilere sahip olması... Biz nasıl “Tamam, birtakım kurallar olmalı ama biri de çıkıp çat diye bir internet sitesini kapattıramamalı, bir hukuki süreç olmalı” diye düşünüyoruz... Orada bizim gibi düşünenen bir Cumhurbaşkanı’yla karşılaştık. Bu konuda gerekli adımları atacağını da söyledi. Cumhurbaşkanı’nın Twitter’daki performansı da konuşuldu. Özellikle paylaştığı fotoğrafları çok beğendiğimizi söyledik. Ama birilerini takip etmesi ve gelen yorumlara cevap vermesi gerektiği hatırlatıldı. Benim anladığım kadarıyla daha rahat kullanmayı o da istiyor ama konumu nedeniyle biraz çekiniyor.
* Çok malzeme çıktı mı sana bu davetten?
Hem de nasıl... Biliyorsun, benim sinemaya bile gitmem büyük hadise, biri kolumdan tutacak da “Bu filmi izlemezsen öleceğiz, çok zor durumdayız” falan diyecek, ancak o zaman (gülüyor)... Yurt dışı etkisi yarattı bende bu davet. Nasıl yurt dışına gidince dolup geliyorsam Çankaya’dan da öyle döndüm.
“Twitter’a âşık falan değilim”
* Sen hep yazardın, çizerdin... Ama bir türlü istediğin gibi olmazdı işlerin. Sonra bir gün Twitter diye bir şey çıktı ve hayallerin bir bir gerçek olmaya başladı. Arada bir durup “Vay be...” diyor musun?
Demez miyim? Ben hep mizah yazma işinde yetenekli olduğumu düşünürdüm. İnsanlar da söylerdi bunu. Ama çevrem yoktu. Gençliğin verdiği bir çeşit kibir hali vardı, ben kimsenin ayağına gitmem, ben kendimi anlatmam gibi... O nedenle hep çok lokal işler yaptım. Sonra Twitter diye bir şey çıktı. Hasbelkader, Yavuz’un (Yiğit) “Abi 140 karakter işte, şakalar falan yazarsın, bir gir...” demesiyle dahil oldum. Şimdi bütün yaptığım işlerin çıkış noktası orası. Ama Twitter’a âşık falan değilim. Sıkılıyorum bile bazen.
Ne olurdu Twitter olmasaydı?
Yazık olurdu bana. Muhtemelen şu anda “Şu senaryoyu filancaya götürsek mi acaba, aman bırak dikkate almazlarsa üzülürüm” falan diyor olurdum. Yıllarım böyle geçti. Hep bir bunalım hali... Sonra piyasayı görünce “Meğer ben ne kadar da kapatmışım kendimi” dedim.
“Politikayla çok ilgiliyim”
* Neler yapıyorsun şimdi?
Bir televizyon programı için demo’lar çekiyoruz. Sosyal medya komedisi diye bir gösterim var, onu sahneliyorum. Bir yandan da çeşitli markalar için sosyal medya kampanyaları üretiyoruz. Bir de bir senedir “Gelecek ay bitiyor” dediğim bir kitap hazırlığındayım.
* Beyinsiz Adam’ı diğer Twitter karakterlerinden ayıran politik şeyler söylemekten çekinmemesi herhalde...
Evet, öyle bir tarafı var. Ben Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler okudum. Güncel politikayla çok ilgilenirim. Ama Türkiye’de ideal hoşgörü ortamı olmadığı için insanlar olur olmadık şeyleri hakaret kabul edebiliyorlar. O nedenle eskiye oranla daha uzak duruyorum siyasetten.
* Bedri Baykam’la atışmanız oldu...
Evet, Bedri Baykam sivri uçları olan biri. Takılmak için yazdım, o da ciddiye alıp devamını getirince ortaya komik bir diyalog çıktı. Bence çok eğlenceli bir adam. Keşke yine mention’laşsak.
Beyinsiz Adam:
“Cumhurbaşkanı da bana yemeğe gelmezse bir daha Köşk’e uğramam”
Twitter fenomeni Beyinsiz Adam da sorularımızı yanıtladı.
* Abdullah Gül nasıl biri sizce?
İyi birisi. Sonuçta kimse kimseye durup dururken salatasından tatlısına o kadar güzel yemekler vermez.
* George Clooney’e benziyor mu yakından da?
Tabii ki bir benzerlik var ama gerek Türkçe bilmesi, gerek bize çok sıcak davranması ve gerekse de oturduğu ev Abdullah Gül’ü
bir adım öne çıkarıyor.
* Köşk nasıl bir yer?
Çankaya’da tepeye doğru çıkıyorsun, orada güzel bir ev, kime sorsan gösterir. İçeride her tarafta halılar vardı, defalarca ayakkabımı çıkartmaya çalışsam da korumaların müdehalesiyle geri adım attım.
* Siz de evinize davet edecek misiniz Cumhurbaşkanı’nı?
Ettim zaten. “Eğer gelmezseniz bir daha Ankara’ya geldiğimde ben de köşke uğramam” dedim, sanırım ikna olmadı.
* Ne ikram edersiniz gelirse?
Elbette makarna çünkü aşçılık hünerlerimi tam manasıyla gösterebildiğim tek yemek
o. Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer. Ben de o ıstakoza ses çıkartmadım sonuçta.
Güliz Arslan/MİLLİYET