''CUMHURBAŞKANI BAYKAL BAŞBAKAN KILIÇDAROĞLU'' ORAY EĞİN'DEN İLGİNÇ ÖNERİ!..
Oray Eğin, Kılıçdaroğlu'nun Baykal'ın istifasının ardından aldığı tutumu değerlendirdi.
Cumhurbaşkanı Baykal Başbakan Kılıçdaroğlu
Kaset olayının patladığı ilk saatlerde pek çok kişi gibi Deniz Baykal’ın bu krizi nasıl çözeceği üzerine kafa yordum. Doğrusu, bu konu hakkında hiç konuşmayacağını, ’tipik’ CHP politikasını güdüp bir ay sonra unutulmaya bırakacağını bekliyordum.
Ertesi gün televizyon kanalları da bu konuya değinmeyince unutturmak için elverişli ortam sağlanmıştı.
Belki bu krizden birkaç gün sonra Antalya’da bir pazar sabahı Mini Cooper’ıyla görünüp her şeye kaldığı yerden devam edebilirdi...
Açıkçası, bu komplonun yeteri kadar şiddetle üzerine gideceğinden bile emin değildim. Kazıyıp kaşımaktansa hiç dokunmayıp unutturmak daha çok işine gelir diye düşünüyordum.
Ama Baykal, ezber bozdu... Kendisiyle ilgili yıllardır biriktirdiğimiz bütün önyargıları, klişeleri, beklentileri bir çırpıda yok edecek usta bir manevra yaptı ve istifa etti...
Bu hamle Türk siyasi tarihinin onur sayfalarına yazılacaktır. Baykal, şahsı adına çok büyük bir puan kazandı.
Şimdi önünde tarihi bir dönemeç daha var...
İstifa ettiği andan itibaren yeniden döneceği konuşuluyor ya... Baykal ya ’bekleneni yapacak’ ya da yine ezber bozup, tersten çakacak.
Baykal’ın geri döneceğini savunanlar kurultaya 10 gün kala CHP’de Baykal kadar partiyi toparlayacak bir lider daha çıkmayacağından da dem vuruluyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun ’Aday olmayacağım’ açıklaması da tezi destekleyen unsur olarak gösteriliyor.
Oysa medya Kılıçdaroğlu konusunda eksik okuma yaparak kamuoyunu yanıltıyor. Kılıçdaroğlu’nun ağzından ’Aday olmayacağım’ cümlesi çıktı ama bu cümlenin bir de devamı var.
Medya bu devamı göz ardı ederek Baykal’la Kılıçdaroğlu’nu ’arası bozukmuş’ gibi göstermeye çalışıyor. Oysa Kılıçdaroğlu çok zarif bir jest yaptı; Baykal istifa eder etmez koltuğunda gözü varmış gibi ortaya atılıp adaylığını açıklamadı. Onun yerine tüzüğü işaret etti; partinin bütünlüğünün önemini vurguladı, en önemlisi Baykal’a destek verdi...
’Kimse bu aşamada çıkıp ben adayım diyemez, buna partililer karar verir’ diyerek CHP’nin hiziplere bölünmeyip bir arada olması gerektiğine dair mesaj verdi.
Şimdi gözler Baykal’da...
Ya istifası bir ’siyasi manevra’ olarak kalacak ve CHP yara almış şekilde onunla yola devam edecek, enerjisini seçimde birinci parti çıkmaktansa yaraları sarmaya harcayacak.
Ya da İstanbul’da yüzde 38 gibi yüksek bir oy alan Kemal Kılıçdaroğlu’nu işaret edecek, ona yol açacak, destek verecek ve bütün birikimini yeni CHP’nin şahlanması için harcayacak...
Samimi düşüncem, Baykal’ın bu kaset olayının iç yüzü ortaya çıkana kadar liderliği düşünmemesi, CHP’de sadece bir ’ağabey’ konumunda kalması yönünde... Seçmenin de gönlünden geçen bu aşamada bu.
Bununla beraber her fırsatta kaset komplosunun bir hükümet sorunu olduğunu tekrarlayıp her yerde hesabını sorması, bu komplonun çözülmesi için baskı yapması gerektiğine de inanıyorum. Asla peşini bırakmamalı, sesinin çıkabildiği en yüksek şekilde durmaksızın bu konuyu canlı tutmalı.
Bu mücadelenin sonunda Baykal, birikimi ve desteğiyle Kılıçdaroğlu’nun CHP’sini iktidara taşıyacak en kuvvetli temel taşlarından da biri olacaktır kuşkusuz.
Kuvvetli bir CHP hükümetinde Deniz Baykal’a düşecek görev de şimdiden bellidir: Türkiye’nin halk tarafından seçilen ilk cumhurbaşkanı olmalıdır...
Oray Eğin/Akşam
Kaset olayının patladığı ilk saatlerde pek çok kişi gibi Deniz Baykal’ın bu krizi nasıl çözeceği üzerine kafa yordum. Doğrusu, bu konu hakkında hiç konuşmayacağını, ’tipik’ CHP politikasını güdüp bir ay sonra unutulmaya bırakacağını bekliyordum.
Ertesi gün televizyon kanalları da bu konuya değinmeyince unutturmak için elverişli ortam sağlanmıştı.
Belki bu krizden birkaç gün sonra Antalya’da bir pazar sabahı Mini Cooper’ıyla görünüp her şeye kaldığı yerden devam edebilirdi...
Açıkçası, bu komplonun yeteri kadar şiddetle üzerine gideceğinden bile emin değildim. Kazıyıp kaşımaktansa hiç dokunmayıp unutturmak daha çok işine gelir diye düşünüyordum.
Ama Baykal, ezber bozdu... Kendisiyle ilgili yıllardır biriktirdiğimiz bütün önyargıları, klişeleri, beklentileri bir çırpıda yok edecek usta bir manevra yaptı ve istifa etti...
Bu hamle Türk siyasi tarihinin onur sayfalarına yazılacaktır. Baykal, şahsı adına çok büyük bir puan kazandı.
Şimdi önünde tarihi bir dönemeç daha var...
İstifa ettiği andan itibaren yeniden döneceği konuşuluyor ya... Baykal ya ’bekleneni yapacak’ ya da yine ezber bozup, tersten çakacak.
Baykal’ın geri döneceğini savunanlar kurultaya 10 gün kala CHP’de Baykal kadar partiyi toparlayacak bir lider daha çıkmayacağından da dem vuruluyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun ’Aday olmayacağım’ açıklaması da tezi destekleyen unsur olarak gösteriliyor.
Oysa medya Kılıçdaroğlu konusunda eksik okuma yaparak kamuoyunu yanıltıyor. Kılıçdaroğlu’nun ağzından ’Aday olmayacağım’ cümlesi çıktı ama bu cümlenin bir de devamı var.
Medya bu devamı göz ardı ederek Baykal’la Kılıçdaroğlu’nu ’arası bozukmuş’ gibi göstermeye çalışıyor. Oysa Kılıçdaroğlu çok zarif bir jest yaptı; Baykal istifa eder etmez koltuğunda gözü varmış gibi ortaya atılıp adaylığını açıklamadı. Onun yerine tüzüğü işaret etti; partinin bütünlüğünün önemini vurguladı, en önemlisi Baykal’a destek verdi...
’Kimse bu aşamada çıkıp ben adayım diyemez, buna partililer karar verir’ diyerek CHP’nin hiziplere bölünmeyip bir arada olması gerektiğine dair mesaj verdi.
Şimdi gözler Baykal’da...
Ya istifası bir ’siyasi manevra’ olarak kalacak ve CHP yara almış şekilde onunla yola devam edecek, enerjisini seçimde birinci parti çıkmaktansa yaraları sarmaya harcayacak.
Ya da İstanbul’da yüzde 38 gibi yüksek bir oy alan Kemal Kılıçdaroğlu’nu işaret edecek, ona yol açacak, destek verecek ve bütün birikimini yeni CHP’nin şahlanması için harcayacak...
Samimi düşüncem, Baykal’ın bu kaset olayının iç yüzü ortaya çıkana kadar liderliği düşünmemesi, CHP’de sadece bir ’ağabey’ konumunda kalması yönünde... Seçmenin de gönlünden geçen bu aşamada bu.
Bununla beraber her fırsatta kaset komplosunun bir hükümet sorunu olduğunu tekrarlayıp her yerde hesabını sorması, bu komplonun çözülmesi için baskı yapması gerektiğine de inanıyorum. Asla peşini bırakmamalı, sesinin çıkabildiği en yüksek şekilde durmaksızın bu konuyu canlı tutmalı.
Bu mücadelenin sonunda Baykal, birikimi ve desteğiyle Kılıçdaroğlu’nun CHP’sini iktidara taşıyacak en kuvvetli temel taşlarından da biri olacaktır kuşkusuz.
Kuvvetli bir CHP hükümetinde Deniz Baykal’a düşecek görev de şimdiden bellidir: Türkiye’nin halk tarafından seçilen ilk cumhurbaşkanı olmalıdır...
Oray Eğin/Akşam