CUMHURBAŞKANI ABDULLAH GÜL'DEN YOUTUBE YASAĞINA ÇOK SERT TEPKİ!

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ''Özgürlüklere ilişkin bakış açımızda hala muhafazakarız" dedi..

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ''Özgürlüklere ilişkin bakış açımızda hala muhafazakarız. Daha fazla özgürlüğün iyi bir şey olduğuna inanmalı ve ikna olmalıyız. Daha fazla özgürlüğün ülkeyi zayıflatacağını, birlikteliğimize zarar vereceğini söylemek en basit tabirle naifliktir'' dedi.

Çırağan Sarayı'nda düzenlenen ''Yeni Normal Dünyada Türkiye'nin Yeni Konumu, Yeni Gücü'' konulu panelin açılışında konuşan Gül, geçtiğimiz cuma akşamı Newyork'tan dönerken Boston'da, Amerika'da çalışan Türk akademisyenlerle bir araya geldiğini, hepsinin birbirinden kıymetli, değerli kişiler olduğunu belirtti.

Türk akademisyenlerin dünyanın en iyi üniversitelerinin olduğu yerde kürsü sahibi olduklarını, sadece Amerika'nın değil dünyanın seçkin isimleri haline geldiklerini ve Türkiye'nin gurur kaynağı olduklarını ifade eden Gül, ''Akademisyenlere şunu söyledim: 'Sizlerin entelektüel birikimlerinize ihtiyacımız var. Ama bunun için hemen Türkiye'ye gelin demeyeceğim. Ama orada olduğunuz süre içinde de Türkiye'ye çok hizmet edebilirsiniz, orada olduğunuz süre içerisinde oradaki imkanları, laboratuvarları, kürsüleri, Türkiye için de değerlendirebilirsiniz.' Amerika'daki Çinli öğrencilerin doktora çalışmalarının neticesinde çıkan patentler, ertesi hafta, ertesi ay Çin'de üretime geçiyormuş. Çin ekonomisiyle nasıl bütünleştiğini, böyle güzel bir çalışma yapmışlar'' dedi.

''ADİL VE SAĞLAM TEMELLERE DAYANAN, DOĞRU FİKİR ÜRETENLERİN KARŞISINDA DÜNYANIN EN İYİ ORDULARI BİLE DAYANAMAMAKTADIR''

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, sözlerine şöyle devam etti:

''Özgürlüklere ilişkin bakış açımızda hala muhafazakarız. Daha fazla özgürlüğün iyi bir şey olduğuna inanmalı ve ikna olmalıyız. Daha fazla özgürlüğün ülkeyi zayıflatacağını, birlikteliğimize zarar vereceğini söylemek en basit tabirle naifliktir. Mahkemelerimizde karar veren yargıçlarımız, yargıçları suçlamak biraz kolay oldu, ama yargıçlara yol gösteren yasaları hazırlayan yasa yapıcılarımız 'Youtube' sitesini yasaklarken, bu sitelerin ve benzerlerinin yasak olduğu ülkelerin kimler olduğunu ve hangi ülkelerin arasına koyduklarının farkında mı? İstediğiniz kadar uğraşalım, yatırımlar yapalım, konferanslar yapalım ama ufak bir şey bakıyorsunuz bütün imajınızı alt üst edebiliyor. Ülkelerin ismini zikretmek istemem, rencide etmek istemem, ama bilmeyenler varsa baksınlar sayısı fazla değil. Bir elin parmaklarını geçmez.''

Gül, Türkiye'nin tarihi, ulusal kaynakları, kültürü, sağ duyusuyla ve sahip olduğu demokratik rejimin nimetleriyle yeni dünya düzeninin önde gelen üyesi olmaya muktedir ve mecbur olduğunu kaydederek, gerekli irade, azim, hikmet ve cesaret gösterildiği takdirde Türkiye'nin yeni dünyada değişimi takip eden değil, talep eden bir ülke olacağının altını çizdi.

BM Genel Kurulu vesilesiyle yaptığı temaslarda, Türkiye'nin, pek çok ülke ve bölge için ilham kaynağı olduğunun söylendiğini anlatan Gül, ''Adil ve sağlam temellere dayanan, doğru fikir üretenlerin karşısında dünyanın en iyi orduları bile dayanamamaktadır. Türkiye, adalet ve güç arasında sağlam bir dengenin tesir edildiği yeni ve normal bir dünyada yaşama arzusunun samimiyetle seslendirmeye devam edecektir'' şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Gül, küreselleşme olgusunun getirdiği yeni dinamiklerin, daha önce ulusal veya bölge bazında alınan tedbirlerin geçerli olduğunu fark etmeye son verdiğini, stratejik, ekonomik ve insani konularda asgari bir düzen ve denge kurulmasını zorunlu hale getirdiğini kaydetti.

Gül, BM Genel Kurulu vesilesiyle yaptığı konuşmalarda söz konusu küresel sıkıntıların değişik boyutlarına değinerek, bu konularda her şeyden önce yeni bir dil oluşturarak başlamak ve küresel sorunların çözümü için kolektif sorumluluğa işaret ettiğini söyledi.

Yeni dünyanın nasıl olacağı konusuna da değinen Gül, 19. yüzyılın son çeyreğinde dünyanın İngiltere'nin liderliğinde büyük güçlerin uyumuna dayanan bir dengeye kavuştuğunu,benzer bir uluslararası dengenin 21. yüzyılın ilk çeyreğinde ABD'nin önderliğinde oluşmasının muhtemel olduğunu belirtti.

Bu kez halihazırda en büyük güç olan ABD liderliğinde, AB ve Rusya, Çin, Hindistan ve Brezilya gibi ülkelerin uyumuna dayanan bir düzene işaret eden Gül, ''Binlerce yıllık devlet geleneğine ve büyük bir imparatorluğun tecrübe ve hafızasına sahip olan Türkiye, bu yeni uluslararası düzende hak ettiği yeri alacaktır. Bundan hiç şüphem yok'' dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, ''Bunun için önümüzdeki 10-15 yıllık süreçte bilimsel, teknolojik, askeri ve ekonomik açıdan ciddi bir yakalama ve öne geçme çabası içine girmemiz ve toplumumuzu bu hedef etrafında mobilize etmeliyiz'' diye konuştu.

Gül, yeni diplomasi ve siyaset dili oluşturulmasıyla ilgili olarak da şunları kaydetti:

''Bizim yeni ve normal uluslararası düzen temelimiz, revizyonist bir saikten kaynaklanmamaktadır. Biz halihazırda uluslararası sistemde görülen ve üç boyutlu açıktan sorunlara cevap veren bir dengenin kurulmasını arzu ediyoruz. Ülkenin soğuk savaş mantığıyla birinci, ikinci, üçüncü dünya ülkeleri olarak kategorize edilmesini de yanlış buluyoruz. Uluslararası ilişkilere Avrupa merkezli bakış açısı değil, evrensel değerler ve dünya merkezli seviyeden yaklaşan bir düzen olmasını düşünüyoruz. Sadece yenenlerin ödüllendirildiği, kaybedenlerin cezalandırıldığı bir sistem yerine yenenlerin kazanıldığı bir düzen olmalıdır ki düşmanlıklar olmasın. Katılımcı adil ve herkesi kucaklayan ancak tehditleri de göğüsleyebilecek güç, araç ve düzenlemelerine sahip bir uluslararası düzen. Çok kültürlü, çok boyutlu heterojen bir düzen. Kimlik ve inançların, hiyerarşik olarak sınıflandırılmadığı, ötekileştirilmeyen bir düzen. Güç merkezlerini çoğullaştıran ve birbirine muhtaç kılan bir dünya. Sembollere değil, niteliklere bakarak tavır almayı tercih edenlerin bir dünyası. Teorikte değil, icraatlarıyla konuşanların dünyası.''

''YENİ NORMAL DÜNYA İÇİN SAĞLAM, AYAKLARI YERE BASAN GERÇEKÇİ BİR VİZYONU OLUŞTURMAMIZ GEREKMEKTEDİR''

Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye Cumhuriyetinin 2023 yılında 100. yılını kutlayacağını, bir yarım yüzyıl sonra da bu topraklara gelişin ve bu ülkenin kuruluşunun bininci yılının kutlanacağını hatırlatarak, sözlerini şöyle tamamladı:

''Bin yıldır bize, bu topraklara 'Türkiye' dediler Batılılar. Bilimsel, teknolojik, askeri ve yüzyıllık İtalyan ve İngiliz belgelerine bakarsanız bu topraklara 'Türkiye' denildiği görülür. Büyük bir tarih içinde düşünüldüğünde 2071 olacak. Ülkemizin nice bin yıllar bağımsız ve müreffeh yaşamasının teminatı şüphesiz ki 72 milyonluk genç ve dinamik nüfusumuzdur. Türkiye'nin iç ve dış politikasının değişmez hedefinin çağımızın siyasi, iktisadi ve beşeri alanda sağlanabilen en ileri standartları Türk halkına sunmak olmalıdır. Bu nedenle yeni normal dünya için sağlam, ayakları yere basan gerçekçi bir vizyonu oluşturmamız gerekmektedir. Bireysel hak ve özgürlüklerden demokratik toplumun dinamiklerine milliyetçilikten laikliğe, eşitlikten adalete kadar pek çok kavrama bakışımızı gözden geçirmemiz gerekmektedir. Bize özgü demokrasi, bize özgü laiklik, bize özgü devletçilik gibi söylemleri eski siyaset dilinin varlığını devam ettirme araçları olduğunu da görmemiz gerekmektedir. Bu kavramları sorgulamalı, evrensel kavramlarla karşılaştırmalı ve revize etmeliyiz. Biz bunu yapmadığımız sürece eski siyaset gibi yeni normal dünyanın gerçeklerinden kendisini koruyacak mekanizmalar geliştirilemeyecektir. İçinde yaşadığımız çağın içine kapalı olmak, dost ve düşmanlarla çevrili ülke söylemini kaldıramaz. Son yıllarda komşularımızla sorunlarımızı çözme ve diyaloğumuzu yeniden tesis etme çabalarımız aynı hızla devam etmektedir. Sınırların kalktığı bir dünyada Türkiye artık kendisini Misak-ı Milli sınırlarının içine hapsedemez.''