"ÇÖPLÜKTE GEZEN TAVUK EVE PİSLİK GETİRİR"!..TARAF'IN İKİ YAZARINDAN ORAY EĞİN'E ÇOK AĞIR SÖZLER!..

Taraf'ın iki yazarı Emre Uslu ve Önder Aytaç, Akşam yazarı Oray Eğin için çok ağır ifadeler kullandı. İşte o yazı...

Hüsnü Sendromu...



Ördek Hüsnü'nün hikâyesini bilirsiniz. Alıngan bir adammış Hüsnü. Yanında "Bu gün hava bulutlu" diyene, "Sen bana ördek dedin" diyerek saldırırmış. "Ne alaka," diye sorulunca da; "Hava bulutlu olunca yağmur yağar, yağmur yağınca da su birikintisi oluşur, su birikintisinde de ördekler yüzer" yanıtını verirmiş. Şu günlerde biz de tam böylesi bir durumla karşı karşıyayız.

Öncelikle şu paragrafı dikkatlice okumanızı istiyoruz. "Son dönemlerde ne kadar da olağanlaştı değil mi? Kuyruğu sıkışan hemen yalan söylemeye başlıyor. ...İşin daha ürkütücü olanı, bu yalanların artık kurumsal bir üretime dönüşmüş olması. Sistem kısaca şu şekilde işliyor. Önce ya 'adi' bir köşe yazarı, ya da 'aşağılık' bir web sitesi kullanılarak bir yalan dolaşıma sokuluyor. Cevap verirseniz "yayınımız ses getirdi" diye yazılıyor. Sonra yalanlar daha yüksek sesle dile getirilip "yalanlandı ama doğru olabilir mi?" kuşkusu ile yeniden servis ediliyor. Cevap vermezseniz; "hiç bir açıklama gel(e)medi" şeklinde bir sersemlikle ve yeni yalanlarla bu sessiz duruş referans sayılıyor. Bu yöntemi de en çok 'Fabrikatör'ün elinden geçmiş üç beş medya çetesi üyesi yapıyor. Ama köşelerinden olmalarına az kaldı..."

Yukarıdaki paragraftan ne anlaşılabilir? Son dönemlerde kurumsal olarak yalan üretildiğinden ve bunun (adi) köşe yazarları ve (aşağılık) web siteleri üzerinden dolaşıma sokulduğunu; daha sonra da bunun referans olarak başkaları tarafından kullanıldığını algılarız değil mi?

Bu kavramsal medya eleştirisini, köşe yazıcılarından biri, ete kemiğe büründürüp üzerine alınmış. Sonra da bize saldırıyor: "İki kişi, yarım suratlarıyla bir köşe fotoğrafını paylaşıyorlar. Polis Akademisi'nden tanışıyorlar, biri orada öğretim üyesi. Diğerinin şaibeli ilişkileri olduğu, Utah Üniversitesi ve cemaat bağlantısı konuşuluyor. Bu ikisi aynı zamanda sucveceza.com diye polisler tarafından hazırlanan bir internet sitesine katkıda bulunuyorlar. Yazıda kullandıkları çirkin ifadeler şöyle: Ergenekon'un gazetesi (Akşam'ı kastediyor), 'adi' bir köşe yazarı (bu benim herhalde) ve 'aşağılık' bir internet sitesi (odatv.com). ...Bir de her kimi kastediyorlarsa artık "Fabrikatör"ün tezgâhından geçmişiz..."

Yukarıdaki genel medya değerlendirmelerini ete kemiğe büründürüp yalanları kurumsal hale dönüştürmek için çalışan "adi bir köşe yazarı" sıfatını kendine uygun görene ne denilir? Oray'a buraya çekmeden şunu ifade edelim: madem sen kendine uygun bir sıfat bulmuşsun, okurların ve yöneticilerin de bundan memnunsa, bizce de hiç ama hiçbir sakıncası yok...

Eğer "Fabrikatör"ün tezgâhından geçmediysen, "Fabrikatör"ün kim olduğunu bile bilmiyorsan, yalanları kurumsallaştırmak gibi bir işin içinde değilsen, bu sıfatı neden kendine uydun görüp üstüne atladın?

Bu köşe yazıcısı, o kadar açık yalanlar yazıyor ki, bize saldırdığı yazısı bile yalanlarla dolu. Nereden başlayalım? Bizim polisle ilişkimiz sadece akademisyen düzeyinde. Ama kendisi ikide bir bunu gündeme getirip bizi "işkenceci polis" yapmış. "İşkenceci polis" kavramı bile sadece iddialarının değil düşünce sistemini oluşturan kavramlarının da yalan üzerine kurulduğunu gösteriyor. Zira biz 20 yıldır polisteki işkence karşıtı düşüncenin bayraktarlığını yapıyoruz. Polislerin internet sitesine katkıda bulunduğumuz yalanına gelelim. Sözünü ettiğin internet sitesi Taraf'ta çıkan yazılarımızı alıp sayfasına koyuyorsa, biz de bu siteye katkıda bulunmuş oluyoruz öyle mi? Bu yalanlarla bize saldırma fikrini kim veriyor sana? Aynı düşünceden hareketle, senin de yazılarını alıp kendi sitelerine koyan Ergenekonculara, katkıda bulunduğunu itiraf mı ediyorsun?

Yukarıda bir kısmına yer verdiğimiz o yazımız -köşe yazıcısının söylediği gibi pazar günü değil cumartesi günü yayınlandı,- genel olarak bir takım çevrelerin yalanlarla nasıl psikolojik harekâtlar