CNN Türk'te Penguen belgeselini yayınlamıştı! O isim Gezi'de nasıl geçiyor?

Son günlerde Türkiye’nin en çok konuştuğu konular arasında yer alan Gezi iddianamesiyle ilgili Oray Eğin de bir yazı kaleme aldı.

Gezi Parkı direnişine ilişkin aralarında Osman Kavala, Can Dündar, Ayşe Mücella Yapıcı ve Memet Ali Alabora’nın da bulunduğu 16 şüpheli hakkında yürütülen soruşturma tamamlandı. Hazırlanan iddianame mahkeme tarafından kabul edildi. İddianamede yer alan şüpheliler hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.

Son günlerde Türkiye’nin en çok konuştuğu konular arasında yer iddianameyle ilgili Oray Eğin de bir yazı kaleme aldı.

“GEZİ’NİN MEDYA AYAĞI OLUŞTURULMAYA ÇALIŞILMIŞ”

Habertürk yazarı Oray Eğin “Gezi iddianamesinin en zayıf halkası” başlıklı yazısında iddianamede yer alan bölümlere değindi. Eğin şu ifadeleri kullandı:

“Tarihin kendine özgü mizah anlayışı mı yoksa gazetecinin ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabilmesi mi, bilmiyorum, ama Gezi iddianamesini okurken takıldığım bir noktada tek yapabileceğim gülümsemek oldu.

İddianamenin ilerleyen sayfalarda Açık Toplum Vakfı’nda program sorumlusu olarak çalışan Özlem Yalçınkaya ve Ferhat Boratav arasında bir telefon görüşmesi yer alıyor. Macaristan’da yapılacak bir toplantıya davet ediyorlar Boratav’ı. Ayrıntıları yer almıyor, ama sadece konuşma dökümünden büyük bir toplantı olacağı, hatta vakfın kurucusu George Soros’un da katılacağı anlaşılıyor. O dönem CNN Türk’ü yöneten Boratav da bu toplantıya davet ediliyor, bir gece konaklamalı hanut geziyi kabul ediyor.

Boratav mahkeme tarafından kabul edilen Gezi iddianamesinin taraflarından biri değil. Ama adının geçmesinin sembolik bir anlamı var. Belli ki buradan yola çıkarak Gezi’nin medya ayağı oluşturulmaya çalışılmış.

Hani Soros o kadar güçlü ki Doğan Grubu’nun yöneticisini, CNN Türk’ün yayın yönetmenini ayağına çağırıp talimat verecekmiş gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyor.

İyi de insan inanmak istese bile elinde kalıyor.”

“NE KADAR BECERİKSİZ VE YETERSİZ BİR KURULUŞ OLDUĞUNU KANITLAR ANCAK”

Boratav için “Penguen belgeselini yayınlayan isim” diyen Oray Eğin şöyle devam etti:

“Ferhat Boratav sahiden de Gezi direnişinde önemli bir rol oynadı. Ama Gezi’yi köpürtmek ya da bastırmak değil, aksine basının Gezi’yi görmezden gelmesinin bir numaralı aktörüydü. Bana inanmıyorsanız penguenlere sorun.

Bugün artık herkesin bildiği Gezi direnişi sırasında CNN Türk’ün belgesel yayınladığı gerçeği var ya, işte o kararın arkasındaki isim Boratav. Hatta o günlerde CNN Amerika’da canlı yayın sırasında Anderson Cooper gibi isimler bile Türkiye’deki franchise markalarıyla dalga geçiyordu. Kanalı penguen belgeseliyle özdeşleştirdi, hatta yetmedi bir süre sonra Gezi hakkında belgesel yapan Rıdvan Akar’ı da işten çıkardı.

Hadi yine fanteziye inanıp, Ferhat Boratav üzerinden Açık Toplum’un Gezi’nin medya ayağını oluşturduğunu düşünselim. Bu bile Açık Toplum’un ne kadar beceriksiz ve yetersiz bir kuruluş olduğunu kanıtlar ancak.

Zaten o telefon görüşmesinin ironik bir tarafı da daha var. Toplantı Macaristan’da gerekleşecek ya… Bugün Soros artık o ülkeye giremiyor, resmen kovuldu. Üstelik bir zamanlar yanında yetişen Orban tarafından. Soros’un bütün dünyaya liberal demokrasiyi yerleştirme hayali bizzat kendi öğrencisi tarafından yerle bir edildi ve Macaristan otoriterliğe boyun eğerken, Soros da yenildiğini açık açık kabul ediyor. Ferhat Boratav da artık medyada değil.

Aslında Gezi’yi Açık Toplum’a mal etmek Gezi’ye hakaret. Bir gizli örgüt bu gösterileri organize etmiş olsa bile bunun Açık Toplum olmadığı yöneticilerinin hemen her konuşmalarına yansıyan yanlış tespitleri, öngörüsüzlükleri ve analiz noksanlıklarından anlaşılıyor. Ne büyük resmi görecek kapasiteleri var, ne analiz de doğru okuma yapabilecek.”

“GEZİ’NİN ARKASINDA ONLAR OLSAYDI YİNE YÜZLERİNE GÖZLERİNE BULAŞTIRIRLAR”

Yazısında “Açık Toplum yöneticilerinin yer yer yaptığı tespitler insanı güldürüyor doğrusu” diyen Oray Eğin şunları kaydetti:

“Kabak sadece Yalçınkaya’nın başına patlamasın ama ilk olarak gözüme çarpan onun saçmalıkları oldu. Mesela New York belediye seçimlerini ‘kendilerinin’ desteklediği Bill de Blasio’nun kazandığını söylüyor. Yalçınkaya epey bir büyüklük kompleksi (‘delusions of grandeur’) içinde sanırım, zira de Blasio’nun kazanması sürpriz olmakla birlikte çok bölünmüş Demokrat Parti adayları arasından sıyrılması sayesinde oldu. İkinci dönem kazanması ise hiç kimsenin bu göreve talip olmamasındandı. New York’ta yerel seçimlere katılım oranı yüzde 25’ten bile az, dolayısıyla buradan “Soros destekli aday kazandı” diye tespit yapmak da ciddi bir yanılsama olur.

En fazla, de Blasio’nun “iki şehrin hikayesi” üzerine kurduğu ve New York’taki gelir dağılımındaki uçuruma dikkat çeken mesajı Soros’un idealleriyle örtüşmüş olabilir, o kadar. Ama bugün de Blasio büyük bir şaka New York’ta. O kadar ki, Hillary Clinton’ın e-mail’lerinden öğrendiğimiz kadarıyla başkanlık yarışını yöneten ekip de Blasio’nun Clinton’ın yanına bile yaklaşmamasını, birlikte görüntü vermemesini istemiş, onunla çektirilecek bir fotoğrafın oy kaybettireceğini düşünmüşler. Gerçi Bill de Blasio şimdi kendisi başkan olmaya çalışıyor, ama New York Times’ın dediği gibi ne gören var ne duyan.

Kim bilir, belki de Açık Toplum’un özelliği hep yanlış ata oynamaktır. Zira Osman Kavala’nın en büyük başarısının bu olduğunu biliyorum. Sahibi olduğu lokantanın, desteklediği yayınevinin, düzenlediği kültür faaliyetlerinin acıklı hali ortada değil mi? Doğrusu Gezi’nin arkasında onlar olsaydı yine yüzlerine gözlerine bulaştırırlar, direniş de yarım saat içinde toplandığı gibi çözülürdü. O sırada Osman Kavala ve yüklü banka hesabından harçlık koparmaya çalışan birkaç idealist de Taxim Hill Otel’de ‘Ne olacak bu Türkiye’nin hali’ diye sonu gelmez bir panelde realiteden uzak şuursuz hayatlarına devam ederdi.”

“NE İLGİNÇ Kİ AÇIK TOPLUM’DAKİ BÜYÜK BÖLÜNME DE FETÖ YÜZÜNDEN YAŞANDI”

Oray Eğin, iddianamede yer alan bir başka konuya daha değindi. Eğin şu ifadeleri kullandı:

“Alarko Holding’in kurucularından İshak Alaton sırlarıyla öldü. Ne yaşarken ne de şimdi FETÖ’yle ilişkisi yeteri kadar sorgulandı. Hatta kendisinin kaypak politik tavrından rahatsız olan Türkiye’deki Yahudi cemaati bile kol kırılır yen içinde kalır diyerek sessizce kınadı onu.

Halbuki tıpkı Kasım Gülek gibi İshak Alaton da Türkiye’ye göz göre göre büyük kötülükler yaptı. Fetullah Gülen şarlatanını sadece Türkiye’de desteklemediler, uluslararası alana da pazarlayan iki başrol oyuncusu onlardı.

Gezi iddianamesinde İshak Alaton’un Özlem Yalçınkaya’ya söylediklerinden anlaşıldığı kadarıyla FETÖ’nün basın imamı Ekrem Dumanlı ona borçlu.

Yalçınkaya’nın da ayrıntılarını bildiği ‘o eski vize işi’ yüzünden. Alaton ‘O sıralar Gülen’in bu işlerini Dumanlı takip ediyordu, benden rica ettiler öğle yemeğinde Morton Abramowitz’le onları buluşturdum,’ diye anlatıyor. Hangi vize işi, neden Amerikan Büyükelçisi’ni ilkokul mezunu şarlatan bir imamla buluşturmak için koskoca bir işadamı devreye girer?

1989-1991 yılları arasında Türkiye’de büyükelçi olarak görev yapan Abramowitz’in Gülen’in ABD’de oturum hakkı alması için temyiz mahkemesine destek mektubu yazdığını biliyoruz. CIA’ci Graham Fuller’la birlikte.

Ekrem Dumanlı’nın ömrü boyunca Alaton’a borçlu kalmasının nedeni dediği o eski vize hikayesi bu öğle yemeğinde mi ortaya çıktı?

Ne ilginç ki Açık Toplum’daki büyük bölünme de FETÖ yüzünden yaşandı. Bugün sanık sandalyesindeki Osman Kavala ve Hakan Altınay örgütün Balyoz davasındaki yalanlarını ortaya çıkaran Dani Rodrik ve Pınar Doğan’ın konuşmacı olduğu bir toplantı düzenleyince kıyamet koptu. Can Paker hemen ikisini kınadı, ayrıldı.

Enerjimizi biraz da FETÖ’yü uluslararası alanda parlatan ve koruyanlara harcamanın zamanı gelmedi mi?”