"ÇILGIN ELA'YI HINCAL ULUÇ MU AZMETTİRİYOR?"...ÜNLÜ TV ELEŞTİRMENİ HINCAL ULUÇ'U NEDEN SUÇLADI?..

Sen bu "desteği" verdiğin sürece, ekranda "saygısızca diklenenlerin" sayısı da artacaktır korkarım. Ama günün moda deyimiyle bu "azmettiricilik" ileride sana bile ağır gelebilir Hıncal ağabey...

"Başını dik tutmak" ve "diklenmek"

25 yıllık Hıncal Uluç okuruyum. Meslekte kendime örnek aldığım birkaç gazeteciden biridir. Ama onu ilk kez bir fikri savunurken bu kadar zorlanır halde gördüm. Perşembe günü bu sütunlarda Hıncal Ağabey'in, Tuğba Ekinci'yi "müthiş", "şahane" sözleriyle övmesine tepki göstermiştim.

Cevap yazısı cumartesi günü geldi. Hıncal Ağabey, Tuğba'nın türlü tuhaflığını "kafasını dik tutmak" diye yorumlamış. Ne acı!.. "Kafasını dik tutmak" ile "saygı ve terbiye sınırlarını zorlayarak diklenmek" arasındaki farkı ustamız "bir kalemde" silivermiş. Sen belki hatırlamazsın Hıncal Ağabey, ben hatırlatayım: O "şahane" kız, bir tiyatro galasında sükuneti bozduğu için salon dışına çıkarılmıştı.

Önemli bir ödül törenine askeri kıyafetler, yanında davetlileri itekleyen korumalar ve elinde kocaman, gerçeğinden ayırt edilemeyecek bir makineli tüfekle gelip, "Ödül benim hakkımdı. Burayı basmaya geldim" demişti. Sokaklarında çatır çatır adam vurulan bu ülkede, bizler bireysel silahlanmaya karşı yırtınıp dururken...

Hıncal Ağabey soruyor: "Ayşe Arman'ı, Sema Çelebi'yi susturacak kaç kız tanıyorsun Yüksel?" Çok düşünmeme gerek kalmadı Hıncal Ağabey. Bir tanesi de atv ekranlarında türedi. Tuğba'dan "cesaret" alarak... Adı Ela... Eminim onu da izleseydin, bayılırdın. Karşısındaki Ajda Pekkan'ı, Osman Yağmurdereli'yi, Müslüm Gürses'i nasıl "susturduğunu" bir görmeliydin!.. Sustular... Ama laf yetiştiremediklerinden değil, utançlarından. Hatta ikinci yarışmada onu elenmekten "kurtarmak" zorunda bile kaldılar! Sen bu "desteği" verdiğin sürece, ekranda "saygısızca diklenenlerin" sayısı da artacaktır korkarım.

Ama günün moda deyimiyle bu "azmettiricilik" ileride sana bile ağır gelebilir Hıncal ağabey... (Buradaki "bile"nin açılımı, Hıncal Uluç'un bugüne dek her türlü eleştiriye, suçlamaya, karalamaya karşı dimdik ayakta durmayı başarmasıdır.) Bir de şöyle demişsin, okuyunca inanamadım: "Tuğba yeni plağının promosyonunu yapmış... Suç mu?.. Niye yapmasın?.. Plak yapan ekrana çıkmak için ne cambazlıklar yapıyor, en iyi Yüksel bilir!.." Evet Hıncal Ağabey, en iyi ben bilirim. Ama işin içyüzünü bildiğim için desteklemem, gördüğüm anda afişe ederim.

Senin gibi onaylamam. Sabah ve Vatan'ın arşivleri bu yazılarımla dolu... Eğer senin terazine vurursak, yılın en "başarılı" albüm promosyonunu Alihan yaptı. Piyasaya çıkacak kaseti öncesinde Ajdar'ın ensesine kameraların önünde şaplağı indirerek!.. Suç mu? Evet, suç!

OKURUMA SAYGI

"Yüksel, jüride bu olaya çanak tutanları eleştirmeliydi oysa" demişsin sevgili Hıncal Ağabey... 6 kat aşağıda arşiv var. Buzda Dans'ın hemen ardından yazdığım yazılar orada duruyor. Yasemin'den bir rica etsen diyorum!.. Hıncal Ağabey'in bu konudaki görüşlerini paylaşmasam da, saygı duyarım. Ama son yazısında kendimi ne kadar zorlarsam zorlayayım saygı duymayı başaramadığım bir bölüm vardı. Üstat şöyle demiş: "Kendi yenilmişliğinin kompleksi içinde güya bana yazan, ama birisi kullanır, adı gazetelerde geçer umudu ile bana yazdığını hemen herkese yollayan o okurun dahil.. Tuğba'nın çatır çatır yanıt vermesine kızan M. Hanım'ın bu ülkenin en kıdemli gazetecilerinden birine ettiği satır aralarındaki çirkin hakaretler kendisi açısından çelişki değil miydi, sence..

Onları yayınlamadın ama.." Neyse ki iyi arşivciyimdir. Bu tür önemli mesajları e-mail kutumda saklarım. Mühendis Melda Hanım'ın mesajını,