Efendim: kimileri “Bütün meseleleri bıraktık, bir köpek meselemiz mi kaldı?” diye küçümseyici şekilde düşünebilir. Her ne kadar böyleleri bu tür bir meselemiz olmadığını ya da abartıldığını düşünüyor olsa dahi bütün göstergeler - bazılarının hoşuna gitmese bile - böyle bir “meselemiz” olduğuna işaret ediyor ne yazık ki!..
Rakamlar değişebilir ama ülkede milyonlarca başıboş köpek olduğunu, bunların insanlara, çocuklara ve diğer hayvanlara saldırdıklarını, binlerce vaka olduğunu ve toplumda bir sosyal huzursuzluk kaynağına dönüştüğünü gösteriyor. Kısaca olay artık bir “Asayiş sorunu” olarak ele alınıyor. Maalesef ki bu konuda yıllardır havanda su dövüyoruz!..
Zaten saplantılı yargılarımızı bir kenara bırakıp, öyle veya böyle ortada böyle bir sorun olduğunu kabul edebilsek belki konuyu daha sağlıklı ve makul seviyede tartışabileceğiz. Lakin ne gezer? Ortalık çoğu meselede olduğu gibi hatta çoğundan bile beter toz duman. En fanatik ideolojik saflaşmalar bile solda sıfır kalır!..
Tasarı Nabız Yoklamak İçin mi Sızdırıldı!..
Neyse; bilindiği üzere yıllardır bu konuda toplumdan gelen şikâyetlere hatta feryatlara kulak tıkayan AK Parti hükümeti anlaşılan harekete geçmeye – biraz geç de olsa - karar verdi. (Belki de yaptıkları anket ve yoklamalarda yerel seçimlerde kaybetme nedenlerinden biri olarak bunu saptadılar. İlaveten “Hayvansever” kesimden onca yaranmalarına rağmen zaten oy alamadıklarını mı fark ettiler ne?) Müsebbibi oldukları ve fiilen yürürlükte olan ve köpekleri adeta “dokunulmaz” kılan 5199 sayılı yasanın olumsuz sonuçlarını nihayet gördükten sonra bir şeyler yapılması gerektiğine inandılar herhalde. Nitekim bunun için AK Parti’nin bir “Yasa tasarısı” hazırladığı söyleniyordu. İçeriği basına sızdırılmıştı. Perşembe günü (Dün) TBMM’ne gelmesi beklenen yasa nedense gelmedi.
Medyada yer aldığına göre taslakta sokaktaki tüm köpeklerin toplatılacağı, 30 gün barınakta tutulacağı, bu sürede sahiplendirme olmazsa köpeklerin “uyutulacağına” dair ifadeler yer almaktaydı. Ancak bilhassa hayvanseverlerin yoğun tepkisi çeken yasa tasarısı meclise getirilmedi.
Bana kalırsa bu zaten tepkileri ölçmek için sızdırılmış bir tasarıydı. Anlaşılan gelecek tepkiye göre tasarı revize edilecek, ona göre yeniden biçim verilecek ya da geri çekilecekti. (Zaten bu tepkiler muhtemel tepkilerdi niye şaşırılıyor ki?) “Biz uğraştık ama olmadı” mı denilecekti acaba? Nabza göre şerbet de denebilir!.. “Tavşana kaç tazıya tut” mu yapılacaktı?
Taslak Revize mi edilecek?
Nitekim kimi AK Parti sözcüleri bunu çağrıştıran sözler etmeye başlayacaklardı. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik bu konudaki soruya "Adı üzerine taslak. Bununla ilgili olarak toplumda birbirine zıt çeşitli talepler var. Bu çerçevede henüz üzerinde çalışılıyor. Önümüzdeki hafta veya daha sonraki hafta TBMM'ye gelmesi planlanıyor. Taslak üzerinde ortadaki bütün görüşlerin tartışıldığı bir çalışma var. Çalışma devam ediyor, henüz tamamlanmadı." yanıtını verecekti.
Aynı şekilde AK Parti İstanbul Milletvekili Müşerref Pervin Tuba Durgut ise “Uyutmanın bir çözüm olmayacağını” belirterek “Kısırlaştırmanın, üretimi durdurmanın ve sahiplendirmenin önemine” dikkat çekmekteydi.
Öte yandan AK Parti Grup Başkanvekili Bahadır Yenişehirlioğlu’da “İlla İngiltere modeli olacak diye bir modelden söz etmiyoruz. Dünyanın her tarafındaki örnekleri inceliyoruz. Ülkeler bunu nasıl çözmüş, bir fikir geliştirmeye çalışıyoruz” ifadelerini kullanmaktaydı.
AK Parti Tasarıdan Çark mı Edecek?...
Bütün bunlar ne anlama geliyordu? Olayı bir “yumuşatma” hazırlığı mı var? Belli lobiler gene devreye girmiş mi bulunuyor? Bahsedilen veya hazırlanacak bir yasa tanınmaz hale getirilerek, belli kesimleri hoşnut etmek için bazı ara maddeler eklenerek işlevsiz mi kılınacaktı? Sonuçta yasa değişse bile gerçekte hiçbir şey değişmeyecek miydi? Her şey bir “gaz alma”, “göz boyama” dan ibaret mi kalacaktı? Gene “olması gereken”, “doğru olan” değil, “sesi en yüksek çıkan” ların dediği mi olacaktı? Kısaca ilk tasarıdan geri adım mı atılacaktı?..
Hiç şüphesiz AK Parti bu saatten sonra tasarıyı tümden geri çekemez. Bu onun için hayli geri bir adım olur. Onun yerine daha yumuşatılmış, olayı sürece yayan, sorunu “çözer gibi” yapan (Barınaklarda toplama, kısırlaştırma, sahiplendirme, vb gibi) ara çareler geliştirebilir. Bunlar sorunu ne derece çözer bilinmez. Lakin her halükarda bir şey yapmaları gerekiyor. Artık konunun ertelemeye tahammülü kalmadı.
O yüzden kesin, hızlı, işe yarar, oyalayıcı olmayan, insanı dışlamayan, vicdani ölçütleri görmezden gelmeyen, etkili bir “çözüm” üretilmesi gerekiyor. Böylesi bir tartışmada herkesi, bütün tarafları memnun etme anlayışı sonrası hiç kimse memnun olamaz. Bütün bunları “Agresif” ve “fanatik” olmayan biçimde, Rasyonel” şekilde ele almak lâzım.
Hiç şüphesiz “Uyutma” kulağa hoş gelmiyor. Nasıl olur bilmem, hangi maddeleri kapsar ya da kapsamaz bilemem ama bir şekilde toplumu yoran, insanı ikinci sınıfa koyan, devleti ise küçülten bu konuyu artık tartışma gündeminden çıkartmak gerekiyor…
24. 05. 2024
NOT: Aslında böyle kategorize edilemez ama –maalesef- bu konudaki saflaşma sanki toplumdaki ideolojik-siyasal saflaşmaya paralel yürüyor gibi. Nitekim CHP Genel Başkanı Özgür Özel’inde konuyu sahiplenen yaklaşımı bu imajı daha da pekiştirdi. Aynı şekilde meslektaşımız Nevşin Mengü’de "Sokak hayvanlarına bakış politik bir mesele. Sokak hayvanlarının öldürülmesi kampanyası yapanların İslamcı sağ ve aşırı sağdan çıkması da tesadüf değil.” demiş. (Bence bu yaklaşım çok sakıncalı. Bazıları bu yönde kaşımada bulunabilirler!) Gerçekte böyle olmadığını söyleyebilirim. Her iki kesimde bundan yana veya karşı olan insanlar var. Gene de ilginç noktalar mevcut. Tasarıya karşı çıkanlar daha ziyade “Batıcı” hatta “AB’ci” diyebileceğimiz “modernist” kafa yapısındaki insanlar. Çok garip. Oysa tasarı belli ki tümüyle batıdan örnek alınmış. Normalde karşı çıkmamaları lâzım. (Batıda “İslamcı” mı oldu ne?) Oysa konunun bunlarla ilgisi yok. Konu gayet insani bir konu. Çocukları ölen, parçalanan, yaralanan, saldırıya uğrayan, korkudan sokağa çıkamayan, aşağılanan insanların tepkisinden ibaret. Onunda sağcısı, solcusu olmaz. Köpekler saldırırken ideoloji seçmiyor!..