CIA ilişkili Altaylı ile 'solcu' Can Dündar'ın ortak sırrı ne?
Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Almanya ziyareti sırasında Merkel ile düzenlediği basın toplantısına damga vuran anları değerlendirdi.
Övür, "O toplantıda onca önemli şey konuşuldu ama toplantıya damgasını vuran, FETÖ'den tutuklu, eski MİT mensubu ve CIA bağlantılı Alman vatandaşı Enver Altaylı'ya dair soru oldu. Bir de Can Dündar..." dedikten sonra kritik sorular sordu.
İşte o satırlar:
"Başkan Erdoğan'ın, Almanya gezisinin etkilerini bir süre sonra daha net göreceğiz. Ekonomiden savunma sanayisine, kültürel alandan bölgesel işbirliğine iki ülke arasında yepyeni bir pencere açılıyor. Bu yeni pencerenin Türkiye'yi terörle tehdit eden FETÖ ve PKK gibi bazı karanlık noktaları da var.
Almanya'nın bu iki terör yapısıyla ilişkisi ise hayli gerilere, Soğuk Savaş döneminde NATO içinde kurulan derin yapı, Gladyo'ya kadar uzanıyor. Bu yüzden de Alman devleti nezdinde, medyada hatta adı sivil toplum örgütü olan bazı kurumlarda bu iki terör örgütünün ciddi karşılıkları var.
Türkiye'de darbe yapmaları, terörle toplumu sindirmeleri umurlarında bile değil. Bunu en net biçimde Başkan Erdoğan'la Almanya Başbakanı Angela Merkel'in ortak basın toplantısında gördük. O toplantıda onca önemli şey konuşuldu ama toplantıya damgasını vuran, FETÖ'den tutuklu, eski MİT mensubu ve CIA bağlantılı Alman vatandaşı Enver Altaylı'ya dair soru oldu. Bir de Can Dündar...
Altaylı'nın geçmiş karanlık ilişkilerini, FETÖ'ye mektubunu tutuklandıktan sonra ilk kez bu köşede yazdım. (https://www. sabah.com.tr/yazarlar/ovur/2017/08/26/ cia-mit-ve-feto-ucgeninde-kilit-isim)... (https://www.sabah.com.tr/yazarlar/ ovur/2017/11/23/altaylinin-fetoya-mektubu)
Kısaca karşımızda, MİT'ten CIA'ya Alman gizli servisi BND'den FETÖ'ye uzanan derin ilişkilerin derin adamı vardı. İşte bir Alman gazeteci Başkan Erdoğan'a yargı süreci devam eden bu "masum" adamın tahliyesini isteyen bir soru sordu: "Enver Altaylı Türkiye'de de tanınan bir insan; 14 aydır iddianame olmadan tutuklu. Siz de dindar bir insansınız. Merhamet duygusundan hareket ederek, böyle bir insanın tahliye olması makul olmaz mı?"
Başkan Erdoğan soruya soruyla cevap verdi: "Acaba ben sorsam 'Enver Altaylı'yı tanır mısınız' diye... 'Geçmişinde bu kişinin neler olduğunu bilir misiniz' diye. 'Türkiye'nin istihbarat sistemi içinde de dolaylı olarak yer aldığını bilir misiniz?' diye sorsam. Bu istihbarat sisteminde ne gibi işlevler görmüş? Türk yargısı bu kişiyi acaba niçin tutuklamış? Onun için biz yargıya saygı duymak zorundayız."
Ama eminim Alman gazeteci bu soruların cevabını araştırmayacak. Çünkü araştırdığında karşısına Alman devleti, BND hatta NATO çıkacak. Dahası Almanya'nın Türkiye ve Türki Cumhuriyetler'deki stratejisi çıkacak. Böyle bir tablonun yaşanacağı belliydi ve hiç şaşırtmadı. Çünkü aylar öncesinden Altaylı ailesi ve "dostları" harekete geçmişti. Ve hiçbir fırsatı kaçırmıyorlardı. Rahip Brunson davasını bile fırsat bilen Altaylı'nın kızı Zehra Der, Alman Haber Ajansı'na (DPA) konuşuyor ve Rahip Brunson'a yönelik Türkiye'ye yapılan baskının babası için de yapılmasını istiyordu. Bu talebe Alman medyası ilgisiz kalmıyor, geniş yer veriyordu. Bu arada ilginç bir şey de oldu; aynı haberi yayınlayan DW Türkçe bir süre sonra o haberi yayından kaldırdı.
Tablo çok açık, ister darbe yapsın, isterse terör estirsin ya da gırtlağına kadar suça bulaşmış olsun fark etmiyor; Almanya bazı isimlere ve örgütlere "özel" sahip çıkıyor. Bazen resmen, bazen de medyadaki uzantıları aracılığıyla... Tıpkı FETÖ ve PKK gibi ya da Başkan Erdoğan'ın "ajan" dediği Can Dündar ya da Alman gazetecinin sahiplendiği Enver Altaylı gibi...
Neden acaba? Farklı kutuplardaki FETÖ ile PKK'yı, CIA ilişkili milliyetçi Altaylı ile "solcu" Dündar'ı buluşturan neydi? Almanların kaygıları insan hakları veya basın özgürlüğü mü yoksa "özel hizmet" mi?"
İşte o satırlar:
"Başkan Erdoğan'ın, Almanya gezisinin etkilerini bir süre sonra daha net göreceğiz. Ekonomiden savunma sanayisine, kültürel alandan bölgesel işbirliğine iki ülke arasında yepyeni bir pencere açılıyor. Bu yeni pencerenin Türkiye'yi terörle tehdit eden FETÖ ve PKK gibi bazı karanlık noktaları da var.
Almanya'nın bu iki terör yapısıyla ilişkisi ise hayli gerilere, Soğuk Savaş döneminde NATO içinde kurulan derin yapı, Gladyo'ya kadar uzanıyor. Bu yüzden de Alman devleti nezdinde, medyada hatta adı sivil toplum örgütü olan bazı kurumlarda bu iki terör örgütünün ciddi karşılıkları var.
Türkiye'de darbe yapmaları, terörle toplumu sindirmeleri umurlarında bile değil. Bunu en net biçimde Başkan Erdoğan'la Almanya Başbakanı Angela Merkel'in ortak basın toplantısında gördük. O toplantıda onca önemli şey konuşuldu ama toplantıya damgasını vuran, FETÖ'den tutuklu, eski MİT mensubu ve CIA bağlantılı Alman vatandaşı Enver Altaylı'ya dair soru oldu. Bir de Can Dündar...
Altaylı'nın geçmiş karanlık ilişkilerini, FETÖ'ye mektubunu tutuklandıktan sonra ilk kez bu köşede yazdım. (https://www. sabah.com.tr/yazarlar/ovur/2017/08/26/ cia-mit-ve-feto-ucgeninde-kilit-isim)... (https://www.sabah.com.tr/yazarlar/ ovur/2017/11/23/altaylinin-fetoya-mektubu)
Kısaca karşımızda, MİT'ten CIA'ya Alman gizli servisi BND'den FETÖ'ye uzanan derin ilişkilerin derin adamı vardı. İşte bir Alman gazeteci Başkan Erdoğan'a yargı süreci devam eden bu "masum" adamın tahliyesini isteyen bir soru sordu: "Enver Altaylı Türkiye'de de tanınan bir insan; 14 aydır iddianame olmadan tutuklu. Siz de dindar bir insansınız. Merhamet duygusundan hareket ederek, böyle bir insanın tahliye olması makul olmaz mı?"
Başkan Erdoğan soruya soruyla cevap verdi: "Acaba ben sorsam 'Enver Altaylı'yı tanır mısınız' diye... 'Geçmişinde bu kişinin neler olduğunu bilir misiniz' diye. 'Türkiye'nin istihbarat sistemi içinde de dolaylı olarak yer aldığını bilir misiniz?' diye sorsam. Bu istihbarat sisteminde ne gibi işlevler görmüş? Türk yargısı bu kişiyi acaba niçin tutuklamış? Onun için biz yargıya saygı duymak zorundayız."
Ama eminim Alman gazeteci bu soruların cevabını araştırmayacak. Çünkü araştırdığında karşısına Alman devleti, BND hatta NATO çıkacak. Dahası Almanya'nın Türkiye ve Türki Cumhuriyetler'deki stratejisi çıkacak. Böyle bir tablonun yaşanacağı belliydi ve hiç şaşırtmadı. Çünkü aylar öncesinden Altaylı ailesi ve "dostları" harekete geçmişti. Ve hiçbir fırsatı kaçırmıyorlardı. Rahip Brunson davasını bile fırsat bilen Altaylı'nın kızı Zehra Der, Alman Haber Ajansı'na (DPA) konuşuyor ve Rahip Brunson'a yönelik Türkiye'ye yapılan baskının babası için de yapılmasını istiyordu. Bu talebe Alman medyası ilgisiz kalmıyor, geniş yer veriyordu. Bu arada ilginç bir şey de oldu; aynı haberi yayınlayan DW Türkçe bir süre sonra o haberi yayından kaldırdı.
Tablo çok açık, ister darbe yapsın, isterse terör estirsin ya da gırtlağına kadar suça bulaşmış olsun fark etmiyor; Almanya bazı isimlere ve örgütlere "özel" sahip çıkıyor. Bazen resmen, bazen de medyadaki uzantıları aracılığıyla... Tıpkı FETÖ ve PKK gibi ya da Başkan Erdoğan'ın "ajan" dediği Can Dündar ya da Alman gazetecinin sahiplendiği Enver Altaylı gibi...
Neden acaba? Farklı kutuplardaki FETÖ ile PKK'yı, CIA ilişkili milliyetçi Altaylı ile "solcu" Dündar'ı buluşturan neydi? Almanların kaygıları insan hakları veya basın özgürlüğü mü yoksa "özel hizmet" mi?"